1979 Kâbe Baskını

1979 Kâbe Baskını
Kâbe'ye ulaşan dehlizlerde, harekata katılan Suudi Arabistan askerleri.
Tarih20 Kasım 1979 – 4 Aralık 1979
BölgeMescid-i Haram, Mekke
SonuçSuudi Arabistan başarısı
  • Harem-i Şerif'in kontrolünün Suudi Arabistan devleti tarafından tekrar sağlanması
  • Cuheyman el-Uteybi'nin idamı
Taraflar

Suudi Arabistan Suudi Arabistan

Cuheyman el-Uteybi ve milisleri
Komutanlar ve liderler

Suudi Arabistan Halid bin Abdülaziz el-Suud
Suudi Arabistan Abdullah bin Abdülaziz el-Suud
Suudi Arabistan Fahd bin Abdülaziz el-Suud

Suudi Arabistan Abdurrahman bin Abdulaziz Al Suud
Cuheyman el-Uteybi
Abdullah el-Kahtani
Muhammed Faysal
Muhammed Elias
Çatışan birlikler

Suudi Arabistan Silahlı Kuvvetleri
Pakistan Silahlı Kuvvetleri

Fransa Fransız Silahlı Kuvvetleri
Güçler

Suudi Arabistan Ulusal Muhafızları (10.000)
Pakistan komandoları

Fransız askerleri
243 - 1000 militan
Kayıplar
Ölü: 127
Yaralı: 451
(Suudi güçleri)
Ölü: 117
İnfaz / idam: 140
Yaralı: Belirsiz

1979 Kâbe Baskını, 20 Kasım 1979 tarihinde başlayan ve 4 Aralık 1979 tarihine kadar devam eden, Kâbe'de gerçekleşen silahlı çatışma.

1955-1973 seneleri arasında Suudi Arabistan Ulusal Muhafızları'nda görev yapmış Cuheyman el-Uteybi bu baskını gerçekleştiren grubun başında bulunmaktaydı. Baskın sırasında Mescid-i Haram'da bulunan cemaati propaganda yapmak için rehin almış, yönetimden siyasi taleplerde bulunmuş ve kayınbiraderi Muhammed bin Abdullah el-Kahtani'yi Mehdi ilan etmiştir. İki hafta süren baskın, askeri operasyonla sona erdirilmiş ve Cuheyman el-Uteybi dahil yakalanan üyeler Suudi Arabistan kanunlarına göre kolları kesilip idam edilmiştir.

Öncesi

Baskının liderliğini yapan Cuheyman el-Uteybi, Necid'in köklü bedevi kabilelerinden Uteybe kabilesine mensuptur. Dedesi olduğu öne sürülen Sultan bin Bacad el-Uteybi, bu bölgede 1920'lerin sonunda Suud Hanedanı'na karşı isyan etmiş Selefi İhvan hareketinin liderliğini yapmıştı. Uteybi, ordudan ayrıldıktan sonra 1973 senesinde Medine'de üniversite eğitimine başladı ve gelecekte kız kardeşi ile evleneceği ve baskının diğer önemli ismi Muhammed Abdullah el-Kahtani ile burada tanıştı.[1] Eğitimi sırasında mehdi ve fitne hadislerine odaklanmış ve dünyanın sonuna ilişkin hadisler ile o dönemki dünya koşullarını eşleştirmiştir. Selefi ve Vehhabi inanışları doğrultusunda İslam'a Çağrı adlı bir grup kurarak kendine taraftar toplamıştır. Uteybi önderliğindeki 100 kadar takipçisi 1978 senesinin yazında Suud yönetimi aleyhine gösteri düzenlemiş olsa da sorgulamaların ardından "zararsız" olduklarına kanaat getirilerek serbest bırakılmıştır.

Varlıklı çevrelerden sağladıkları kaynakları bu eylem için kullanmaya ayıran Uteybi ve takipçileri, aynı zamanda Suudi ordusundan silah, mühimmat ve çeşitli teçhizatı da kaçak yollarla temin ettiler ve bunları Kâbe civarındaki dehlizlere sakladılar.

Baskın

İdamından önce Cuheyman el-Uteybi

Baskın olayı

Hicri takvime göre 1 Muharrem 1400 (20 Kasım 1979) tarihinde sabah namazı vaktinde, Muhammed bin Abdullah Al Sebili'nin imam olarak kıldırması sonrası baskın gerçekleşti.[2] Daha önceden mescidin alt katlarına ve dehlizlerine gizlenen teçhizat, silahlar, mühimmat ve iaşe ortaya çıkarılarak savunma düzenine geçildi. Mescidin kapıları kapatılarak önce mescidin içerisindeki ses düzeneği ele geçirildi ve anonslarla propagandaya başlandı. İlk ilan edilen husus mehdinin ortaya çıktığı konusudur. Makam-ı İbrahim ile Hacer ül Esvet arasındaki mevkide baskıncılar biat töreni düzenlediler.

Hac döneminden yaklaşık iki hafta sonraya denk gelmesi ve böyle müstesna bir günün ilk namazı olduğu için Mescid-i Haram içerisinde 50.000 ila 100.000 arasında değişen sayıda müslümanın rehin kalmıştır. Bu rehineler arasında Petrol Bakanı Yamani'nin ailesi de bulunmaktaydı. Daha sonra propaganda yaptıkları hacıların isteyenlerinin çıkmalarına izin verdiler. Rehinlerden Kâbe imamı Muhammed bin Abdullah Al Sebil'i de kapsayan büyük çoğunluk böylece serbest kalmıştır; çok küçük bir kısmı da basanlara katılmıştır. Olayın duyulmasını sağlayan iki olası durum söz konusudur. İlki baskın başladığında inşaat çalışmalarının yapıldığı alandakiler -baskıncılar, telefon hatlarını keserek iletişimi sonlandırmadan önce- baskını haber verebilmişlerdir. Bir diğer bilgi de cemaatin çoğu ile mescitten ayrılan imamın haberi ilettiği yönündedir.

Baskın Türk medyasında da geniş yankı buldu. Mekke'den gelen haberleri Akşam "Kutsal Mekke Camii basıldı Namaz kılanlar rehin alındı", Hürriyet "Kâbe'yi bastılar", Türkiye "Mekke İşgal Edildi", Tercüman "Harem-i Şerif'e manfur tecavüz", Son Havadis "Kâbeyi bastılar", Yeni Asya "Kâbe'de silahlı saldırı" şeklinde manşetlerine taşıdı.

Senenin başında İran İslam Devrimi'nin gerçekleşmesi, çok gergin olan Suudi Arabistan-İran ilişkileri ve Şii anlayışında önemli yeri olan "mehdi"lik iddiası göz önünde bulundurularak ilk etapta olayın İranlılarca yapıldığı zannedilmiştir.[3] Olayın duyulması sonrasında Kâbe baskınından ABD'yi sorumlu tutan bir grup ise İslamabad'ta Amerikan elçiliğini basmıştır.

Amaçları

Baskını gerçekleştiren grubun bazı dini ve siyasi talepleri bulunmaktaydı. Baskının lideri Cuheyman el-Uteybi, kayınbiraderi Muhammed Abdullah el-Kahtani'yi Mehdi ilan etmiş ve bütün inananları ona biat etmeye çağırmıştır. Ayrıca Suudi rejimine destek veren ulemanın bundan vazgeçmesini talep etti. Nitekim saldırıdan sonra dahi baskına katılanları İslam-dışı ilan edilmesine karşı çıkan ve onlardan "silahlı grup" şeklinde bahseden din adamları bulunmaktaydı. Baskın yapanların diğer siyasi talepleri arasında Suud hanedanının tekfir edilerek yabancı firmalarla iş yapanlarla birlikte yargılanması, dini esaslara dayalı devlet anlayışının tesisi, petrol üretiminin azaltılması, ülkedeki yabancı üslerin kapatılıp askerlerin çekilmesi, kültürel yozlaşmayı engellemek için batılı ülkelerle ilişkilerin kesilmesi bulunmaktaydı.

Kuşatma

Safâ ve Merve tepeleri tarafındaki harekat sırasında yükselen dumanlar

Ebu Kubays Dağı'na mevzilenmiş veya minarelere ve yüksek mevkilere çıkan Uteybi'nin adamları, Kâbe'yi çeviren Suudi birliklerini takip edebiliyor ve onları Harem-i Şerif'e yaklaştırmıyordu. Öte yandan Suudi Arabistan yönetimi ise içeridekilerin sayısından ellerindeki imkanlara ve yaptıkları hazırlıklara kadar hiçbir konuda net bir bilgi sahibi olamıyordu. Olayların büyümemesi ve ülkede kontrolü bir infialle tamamen kaybetmemek için ilk etapta Medine ve Taif olmak üzere bazı şehirlerde sokağa çıkma yasağı getirildi. Mekke tamamen boşaltılarak şehirle iletişim tamamen kesildi. Başta gazetecilere getirilen kontroller olmak üzere yayınlar, iletişim imkanları, ülkeye giriş çıkışlar konusunda denetim arttırıldı.

Verilen fetva doğrultusunda, verilen sürede teslim olmamaları neticesinde harekat başlamıştır. Baskının altıncı gününde ilk müdahale girişimleri keskin nişancı ateşiyle Suudi güçlerinin geri çekilmesiyle sonuçlandı. Daha sonraki günlerde Pakistan'dan gelen özel eğitimli komando birliği de önemli bir katkı sağlayamadı. Nihayetinde Valéry Giscard d'Estaing'den istenerek Fransız terörizmle mücadele birliğinin çağrılmasına karar verildi. Ancak gayrimüslimlerin Mekke'ye girmeleri dinen yasaktı. Bu yasak, dönemin Mekke Kadısı Bin Bas'ın verdiği bir fetva ile halledilmiş ve Fransız askerlerin Mekke'ye varmalarından önce kağıda yazılmış Kelime-i Şehadet okutulmasıyla Kâbe'nin etrafına konuşlandırılabilmiştir.[4]

Mescidin kapılarına karadan ve içerisine havadan gerçekleştirilen operasyon ile mescidin zemin katı ve üst katları ele geçirilir. Alt katta ise halen bulunan ve direnenlere karşı Fransız birliğinin geliştirdiği strateji ile mücadele edilir. Dehlizlerde ve alt katta saklananlara sinir gazı verilerek mücadele edilir. Ayrıca o dönemde değiştirilen Mekke'nin su altyapısı, kanalların Mescid-i Haram'a yönlendirilmesi ile yeniden düzenlenir. Kâbe ve dehlizlere pompalanan sulara elektrik verilmesi ile içeridekilerin çoğu öldürülmüştür. Yapılan operasyonda el-Uteybi sağ ele geçirilmiş, mehdi iddiasıyla ortaya çıkan el-Kahtani ise öldürülmüştür.

Sonrası

Yakalanan Uteybi ve adamları
Yakalanan baskıncılar

Yakalanan eylemcilerin hepsi Suudi kanunları ve verilen fetvalar uyarınca askeri mahkemece hüküm verilerek infaz veya idam edildi. Bu cezalarda Maide Suresinin 33. ayeti esas kaynaklardan biri olmuştur: "Allah’a ve Resûlüne savaş açanların ve yeryüzünde bozgunculuk çıkarmaya çalışanların cezası; ancak öldürülmeleri, yahut asılmaları veya ellerinin ve ayaklarının çaprazlama kesilmesi, yahut o yerden sürülmeleridir. Bu cezalar onlar için dünyadaki bir rezilliktir. Ahirette de onlara büyük bir azap vardır."[5]

170 kişi için verilen cezaların infazı ülkenin sekiz ayrı şehrinde gerçekleştirildi; baskıncılar kolları kesilerek idam edildi.[6] Liderlik ettiği belirlenen 63 eylemcinin ise kolları, bacakları ve başları kesilerek idam edildi.[7] El-Uteybi'nin de aralarında olduğu 63 eylemci halka açık biçimde 9 Ocak 1980 tarihinde Mekke'de idam edildiler.[8]

Bu baskının arka planı, düzenleyere destek verenler aydınlatılamamış veya açıklanmamıştır. Bir görüşe göre bazı Suudi prenslerinin de olaylara dahil olduğu ancak zamanın kralı Halid bin Abdülaziz el-Suud'un bu prensleri cezalandırmaktan çekindiği, ancak bazılarını sadece sürgüne göndermekle yetindiği öne sürüldü.[4] Bir idğer nokta ise silahların gizlenmesine yardım ettiği öne sürülen, Kâbe'deki inşaatı yapmakta olan Suudi Bin Ladin Grubu'nun olaya dahil olduğu ancak Suud hanedanı ile ilişkilerini kullanarak olaydan sıyrıldıkları yönündedir.

Özelikle bu hadisenin ertesinde Suudi Arabistan yönetiminin ülkedeki Vehhabi, Selefi ve Şii mezheplerden kökten dinci ve aşırıcı gruplara karşı tavrı sertleşmiştir ve kanunlarda kapsamlı değişiklikler yapılmıştır. Öte yandan Cuheyman el-Uteybi, bugün hala Suudi karşıtı Selefi-Vehhabi akım tarafından meczup bir kahraman olarak görülür ve saygıyla anılır; sadece mehdilik iddiası ve eylemin Kâbe'de gerçekleştirilmesi eleştirilir.[9]

Kaynakça

This article is issued from Vikipedi - version of the 1/8/2017. The text is available under the Creative Commons Attribution/Share Alike but additional terms may apply for the media files.