İbiş'in Rüyası
Yazarı | Tarık Buğra |
---|---|
Özgün dili | Türkçe |
Yayınevi | Hisar Yayınları |
Anadilinde basım tarihi | 1970 |
İbiş’in Rüyası, Tarık Buğra'nın 1970 tarihli romanı.
Roman, 1930'lu yıllarda İstanbul'da geleneksel tiyatro anlayışı ile oyunculuk yapmayı inatla sürdüren bir ortaoyuncunun çileli sanat hayatını ve fırtınalı aşkını anlatır. Ortaoyununun ünlü ismi Naşit Özcan'ın hayatından ilham alarak kaleme alınan eser, yazarı Tarık Buğra'nın hayatından da izler taşır.[1] İlk defa 1970 yılında Hisar Yayınları tarafından yayımlanan eser yazara “TRT Roman Ödülleri Yarışması”nda Başarı Ödülü kazandırdı.
Olay Örgüsü
İstanbul’da bir Paşa’nın oğlu olan Nahit, on iki yaşındayken ailesiyle izlediği bir oyununu etkisiyle tiyatroya karşı yoğun ilgi duyar. Ailesi tiyatroyu sevmektedir ancak oğullarının tiyatrocu olma isteğine karşı çıkarlar. Ne olursa olsun sanatçı olmak isteyen Nahit, lise öğrencisi iken evi terk eder, Darülbedayi'ye müracaat ederek devrin ünlü ismi Muhsin Bey'in dikkatini çekmeyi başarır. Küçük rollerle tiyatro çalışmalarına başlar. Tiyatroda tanıştığı Vedia ile evlenip iki çocuk sahibi olur. Ancak Vedia, zamanla tiyatroya ilgisini kaybedip kocasını da tiyatrodan uzaklaştırmaya çalışır; bir gün çocuklarını da alarak tiyatro tutkusu hiç sönmeyen Nahit'i terk eder.
İnişli çıkışlı bir tiyatro hayatı sürdüren Nahit, “İbiş” rolü ile başarıyı yakalar. Bu roldeki başarısı onun artık hep İbiş'le özdeşleşmesine neden olur; Shakespeare'den, Pirandello'dan oyunlar sergilemek arzusundadır ancak üzerine yapışan İbiş karakteri nedeniyle bu tür oyunlarda başarılı olamaz. Nahit, İbiş olduğunu kabullenir ve bu karakteri geliştirmek üzere çaba harcayıp mesleğinde ilerler.
Nahit oyunculuk yaptığı Nuran Tiyatrosu'nun yöneticisi olur ve onu İstanbul'un en büyük tiyatrosu haline getirir. Vedia ile çocukların hatırına yeniden birleşirler; ancak geçinememektedirler. Nuran Tiyatrosu’nun kadrosuna giren ve Nahit'in çocukluk arkadaşı olan Sadi Rıza, Nahit'in başarılarını kıskanmaktadır, onun ayağını kaydırmak için fırsat kollar. Vedia'ya Nahit'in bir metresi olduğunu söyler ve çift tekrar ayrılır.
Nahit, Veida'nın kendisini terk etmesnde Sadi'nin de etkisi olduğunu öğrenince onu tiyatrodan uzaklaştırır. Nahit'in arkadaşını tiyatrodan kovduğu gün, tiyatroya bir kantocu adayı gelir. Genç ve güzel bir kadın olan Hatice, hasta annesine ve kız kardeşine bakmak için iş istemektedir. Hatice'deki sanat yeteneğini fark eden Nahit, onunla ilgilenir. Önce kantolara çıkararak sahneye alıştırır, sonra değişik rollerle onu başarılı bir oyuncu yapar. Giderek Nahit'in Hatice'ye duyduğu hayranlık, aşka dönüşür. Hatice de ona saygı ile karışık bir ilgi duymaktadır. Aralarında çalkantılı bir ilişki yaşanır.
Sadi Rıza, tekrar tiyatroya girmek için Nahit'i ikna etmeyi başarır. Nahit'i kıskandırmak isteyen Hatice ona aşırı ilgi gösterir. Hatice’nin kendisinden uzaklaşması, diğer oyuncuların kıskançlık ve kaprisleri nedeniyle iyice yalnız kalan Nahit, Sadi Rıza’yı yeniden kovar.
Bir gece Sadi sarhoş olarak tiyatroya gelince Nahit, onu sahneye çıkarır ve rolünü onun üzerinde oynar. Bu sahne seyirciyi oldukça eğlendirirken Nahit'in iç dünyasında fırtınalar kopar ve sahneyi bırakır. Olanları dehşet içinde izleyen Hatice kendini vurur ve tiyatro kapanır.
Üzüntüden kahrolan Nahit yaşadıklarını bir rüyaya benzetir, -nihayet bir rüyanın sonunda uyanmak gibi- gerçeklerle yüz yüze kalır.[1]
Uyarlamaları
Roman, 1970 yılında yayınlandığında okuyucu tarafından büyük bir ilgi ile karşılamış ve bu ilgi üzerine bizzat yazar tarafından piyes olarak düzenlenmiştir. İbiş’in Rüyası piyesi, Devlet Tiyatroları tarafından 1972-1973 sezonundan itibaren sahnelendi .[1]
Roman, 1979 yılında Sırrı Gültekin tarafından filme alındı ve TRT televizyonlarında yayınlandı.[1]
Ödülleri
- 1970-TRT Roman Ödülleri Yarışması Başarı Ödülü (Fakir Baykurt, Sevgi Soysal, Abbas Sayar ve Oğuz Atay’la birlikte)