Akmonya
Akmonya, Uşak'ın Banaz ilçesinin Ahat Köyü'nde bulunan bir antik yerleşim birimidir. Aynı zamanda Roma Katolik Kilisesi hiyerarşisi içerisinde Akmonya bir ünvansal piskoposluktur (titular see), yalnız Akmonya Piskoposluğu'na 1962 yılından beri herhangi bir atama yapılmamıştır.
Akmonya’nın Tarihi Coğrafyası
Akmonya şehri, günümüzde Uşak’ın Banaz ilçesinin Ahat Köyü içerisinde Asar mevkiindedir. Coğrafi olarak Banaz ovasının (antik dönemdeki adıyla Panasion) kuzey-doğusunda ve Burgaz Dağlarının kuzey ucunda kuzey-batıya doğru yerleşmiştir. Şehrin kalesi tepede ve gerçekten korunaklı bir yerdedir. Tepenin eteklerine doğru mezarlar var ise de yüzyıllar süren kaçak kazılar sonucu bunlar nerede ise kaybolmuştur. Şehri 1883 yılında ziyaret eden William Ramsay bile mezarların devamlı bir şekilde açıldığından ve taşlarının yağmalandığından şikayet eder. Akmonya şehri etrafındaki diğer yerleşim yerleri ile sıkı ekonomik ilişki içerisinde olmuştur. Bunlardan en önemlileri Susuz Köyü’ndeki Keramon-Agora, Çarık Köyündeki Traianapolis ile İslam Köy’deki Alia’dır. Aslında Keramon-Agora, Akmonya’nın pazar yeridir ve onun bu anlamda Akmonya ile birlikte tek bir yerleşim ünitesi olarak değerlendirilmesi yerinde olur.
Akmonya çeşitli yolların, özelliklede Pers İmparatorluğu’nun atar damarı olan ve Sardis ile imparatorluk başkentleri Susa ve Persepolis’i birbirine bağlayan “Kral Yolu”nun üzerinde olması nedeniyle ekonomik refah içinde bulunmuştur. Hellenistik dönemin sonlarında ve Roma idaresi altında şehrin belirli bir özerklik kazandığını söylemek mümkündür. (Magie, 1950: 132) Bu dönemden kalan sikkeler bunun birer göstergesidir. Yalnız bu durum, Akmonya’ya özgü bir durum olarak görülmemelidir. Üçüncü yüzyılda yaşanan enflasyonist krizden önce pek çok Anadolu ve Roma imparatorluk şehri benzer bir statüye sahip bulunuyordu.
Akmonya Adı, Şehrin Kuruluşu, ve Kaynaklar
Akmonya adının nereden geldiği tartışma konusudur. Bölgenin zamanında Frigya kontrolunda olduğu düşünülerse, Akmonya’nın Frigya’lılar tarafından kurulduğu ve isminin de Frigce olduğu düşünülebilir. Gerçektende bir Hint-Avrupa dili olan Frigce’de akmon (άκμων) kelimesinin “taş” anlamına gelmesi muhtemeldir. Yalnız Eski Yunanca “örs” anlamına gelen akmon (άκμων) kelimesi de bir olasılık olarak görülebilir. (Zgusta, 1984: 30-32)
Milet’li Alexander Polyhistor (yak. İ.Ö. 70) tarafından kaydedilen şehrin kuruluş efsanesi bölgenin eskiçağ kültürü hakkında bizi aydınlatır. Buna göre, Manes’in iki oğlu olmuştur. Birisinin adı Akmon ve diğerinin adı Doias’dır, ve Akmon Akmonya şehrini kurmuştur. William Ramsay, bu efsanede bazı yerel dinlerin izlerini görür. Manes’in diğer isimlerine bakarak onun bir güneş tanrısı olduğu sonucuna varır. Bazı Akmonya sikkeleri üzerinde bulunan atlı figürünü de Manes ile ilişkilendirir. (Ramsay, 1895-97: 625-26) Dolayısıyla, Manes’i daha sonra Yunan etkisi altında Zeus figürüne asimile olmuş yerel bir tanrı olarak görür. Gerçektende Manes Herodot’da Lydia kralı Atys’in babası olarak görülür. Ayrıca, Asya kıtasının adı da Lidya’lı Asies’den gelmektedir ki, Asies’in babasının adı Cotys, onunda babasının adı Manes’tir. (Herodot, I.94, IV.45) Bu bilgiler, şehrin sosyal ve ekonomik tarihi konusunda pek az şey söylese de, bölge kültürünün eskiliğini gösermesi açısından önemlidir. Ramsay, erken Akmonya sikkeleri ile Pergamon (Bergama) sikkeleri arasındaki benzerlikten yola çıkarak, Akmonya ile Bergama arasında bir yakınlık olması olasılığını ileri sürer. (Ramsay, 1895-97: 630)
Her ne kadar Akmonya adı bazı yazılı kaynaklardan, Cicero’nun (İ.Ö. 106 – İ.S. 43) Lucius Valerius Flaccus adlı bir idareciyi halkın mallarına kanunsuz olarak el koyduğu yolundaki suçlamalara karşı savunmak için yazdığı Pro Flacco adlı söylevinden, nümizmatik verilerden, ve Batlamyus’un eserinden biliniyordu ise de, Akmonya adı ile Ahat Köyü’nde bulunan harabeleri ilk defa ilişkilendiren 19. yüzyılın ilk yarısında Johann Franz olmuştur. (Buckler ve Calder, 1939: xvii) Bu tarihten sonra Akmonya üzerine olan çalışmalar daha çok etrafta kaydedilen yazıtlar üzerinden yapılmış, sistematik kazılar hiçbir zaman başlamamıştır. Yazıtlar daha çok Roma dönemine aittir ve şehrin Bizans ve daha sonra Germiyan ve Osmanlı idaresi altındaki durumu hakkında bilgilerimiz hemen hemen yok denecek kadar azdır. Akmonya’nın Dacia, yani aşağı yukarı bugünkü Romanya ve Moldovya’da bulunan ve Batlamyus (90-168) tarafında kaydedilen Akmonya ile karıştırılmaması gerekir. (Ptolemy, 1991: 82, 114)
Roma İmparatorluğu ve Akmonya
Roma dönemi boyunca Akmonya daha çok Apamea (bu günkü Dinar) idaresi altında (Conventus Juridicus) olmuştur. Akmonya daha sonra Praetor yani vali Lucius Valerius Flaccus’un (İ.Ö. 63) idaresi altında olmuştur. Flaccus, hiç ihtiyaç olmadığı halde kendisine bir donanma yapabilmek için Akmonya, Dorylaeum (Eskişehir) ve Temnus (Menemen) ahalisinden ve Yahudilerden ağır vergiler almak ve mallarına el koymakla suçlanmıştır. Cicero’nun Flaccus’u savunmak için yazdığı Pro Flacco Flaccus hakkında şüphelerin oluşmasına sebep olmuşsa da, imparatorluğun Asyalı halklarını aşağılayıcı aşırı ifadelerle dolu olması nedeniyle herhangi bir sonuç getirmemiştir. (Magie, 1950: 379-80; Cicero, Pro Flacco, XV)
Roma döneminde Akmonya’dan yetişen en önemli kişi İmparator Vespasian (69-79) idaresi altında Roma’da senatör olan L. Servenius Cornutus’dur. Akmonya’da bulunan yazıtlardan öğrendiğimize göre Cornutus praetor, Kıbrıs quaestor’luğu, ve Roma’da Asya prokonsülü M. Aponius Saturninus’un legatus’u olarak bulunmuştur. İmparator Nero (54-69) zamanında Senato’ya girmiştir. Bu durum, Akmonya ile yarış halinde olan Aezani’de (Kütahya yakınında) öyle bir kızgınlık ve hayal kırıklığı yaratmıştır ki, İmparator Nero tarafından gönderilen emirnameler parçalanmıştır. (Walton, 1929: 44-45) Akmonya, Anadolu’daki diğer Roma şehirleri gibi, özerk bir yapıya sahip olmuştur. Şehir tüccar ve toprak sahiplerinden oluşan bir elit (curiales) tarafından yönetilmiş ve kendi bakır paralarını darpetmiştir. Herhalde şehrin kendi parasını darp etmiş olması, günümüzde hala söylenegelen ve Akmonya’nın Roma İmparatorluğu’nun darphanesi olduğu şeklindeki söylentinin de kaynağını oluşturmuştur. Akmonya elitinin evlilik yoluyla çevredeki diğer ailelerle bağlantı kurduğu bilinmektedir. Bunların en önemlisi aşağıda daha detaylı bahsedeceğimiz Julia Severa’dır. Şehirde bir tiyatronun varlığı yanında son on yıllarda ortaya çıkarılan mozaiklerin bir spor salonuna ya da stadyuma ait olma ihtimali düşününce şehrin gelişkin ve özbilince sahip bir sosyal-siyasi elitinin var olduğu varsayılabilir. (Whittow, 1990: 6-7, 28) Ramsay, Akmonya’da kabile ve lonca örgütlenmesinin yan yana bulunmuş olması gerektiğini, ve lonca örgütlenmesinin Lidya ve Pers döneminden kalma daha eski bir sosyal yapıyı temsil ederken, kabilelerin Yunanlar ile birlikte ortaya çıktığını söyler. (Ramsay, 1895-97: 630)
Akmonya’da Din ve Yahudi Cemaati
Akmonya’da imparator Claudius (41-54) zamanında bir imparatorluk kültü kurulmuş ve Claudius burada “Yeni Zeus” olarak adlandırılmıştır. (Magie, 1950: 544) Akmonya Neokorate statüsü, yani yerel imparator kültü, Akmonya’ya ayrıcalıklı bir konum vermiştir. Daha sonra, Servenius Cornutus’un annesi Julia Severa bu kültün ‘yüksek rahibesi’ (archiepeia) konumunda olmuştur. Julia Severa değişik şehirlerde akrabaları olan asil bir soydan gelmiştir. (Ramsay, 1895-97: 647-49)
Yalnız Akmonya’nın dini coğrafyasında asıl ilginç olan, Akmonya’da varlığı bilinen Yahudi cemaatidir. Yukarıda sözü geçen Julia Severa Akmonya’da bir sinagog yaptırmıştır. Bu sinagogoun 80 ya da 90’lı yıllarda gerçekleştirilen tamiratının yazıtı günümüze kadar gelmiştir. Bu yazıt Erceş (şimdiki adıyla Güllüçam) köyü yakınında bulunmuş ve çeşitli defalar yayınlanmıştır. Bu gün Afyon Müzesi’ndedir (Buckler ve Calder, 1939: 97; Trebilco, 1991: 58-59; Ameling, 2004: 348-55):
Bu bina Julia Severa tarafından yaptırıldı. Sinagogun yaşam boyu hahamı olan Publius Tyronios Klados, Haham Lucius oğlu Lucius ve Arkon Publius Zotikos bu sinagogu kendi kaynakları ve kendilerine verilen paralarla tamir ettirdiler. Duvar ve tavan resimlerini bağışladılar, pencereleri sağlamlaştırdılar ve diğer bütün süslemeleri yaptırdılar. Sinagog ise onları, Sinagoga karşı olan cömertlikleri, faziletli hareketleri, ve gayretleri nedeniyle altın kaplı bir kalkan ile onurlandırdı.
Julia Severa'nın 50’li ve 60’lı yıllarda etkin olduğu düşünülürse, sinagogun da o tarihlerde yapılmış olması gerekir. Julia Severa’nın kendisinin bir Yahudi olduğu konusunda elde herhangi bir delil yoktur. (Ramsay, 1895-97: 650) Trebilco bu fikre katılmamaktadır. (Trebilco, 1991: 58-59) Yazıtın içeriğinden Akmonya’daki sinagogun, Sardis'teki sinagog kadar görkemli olmasa bile, yine de önemli ve özenli bir yapı oldugunu gösterir. Yapının özellikleri ve Julia Severa gibi etkili bir kadının Yahudi cemaatine olan ilgisi yan yana getirildiğinde, Akmonya’da Yahudi cemaatinin hem nüfusça fazla, hem de ekonomik ve politik olarak etkin olduğu düşünülebilir.
Sinagogun yeri ve şekli konusunda bir şey söylemek mümkün değildir. Hatıplar köyünde bulunan bir mermerdeki yedi uçlu şamdanın (menora) Akmonya’daki sinagogdan geldiği düşünülmektedir. (Buckler ve Calder, 1939: 119; Trebilco, 1991: 60)
Akmonya’daki Yahudi cemaatinden günümüze daha çok mezar kitabeleri kalmıştır. Bu kitabeler gömülü kişinin adının yanında mezar hırsızlarına karşı bazı lanetler içermeleri nedeniyle kültür tarihi bakımından önemli kaynaklardır. İşte bunlardan bir kaçı (Trebilco, 1991: 62-63; Ameling, 2004: 362-64):
Titus Flavius Alexandros bu mezarı henüz hayatta iken, şehir konseyinin bir üyesi, Archon, ve onurlu bir yaşam sürmüş ve kimseyi üzmemiş birisi olarak kendisi ve eşi Gaiana için bir anıt olsun diye yaptırdı. Kim ki biz, yani ben Alexandros ve eşim Gaiana, öldükten sonra bu mezarı açarsa yazılı olan bütün lanetler kendi görüşünün ve bütün vücudunun, çocuklarının ve hayatının üzerine olsun. Her kim bu mezarı açmaya kalkışırsa hazineye 500 dinar ceza ödesin.
Bu yazıt, Akmonya’da bir Yahudi’nin yönetici pozisyonuna kadar yükselebilmiş olması açısından önemlidir.
Bazı yazıtlar ise gelecek nesillerde mezarlara başkalarının gömülmesini engellemek için yazılmıştır. Akmonya’dan alınan ve Susuz Köyü camiinin duvarında bulunan yazıt buna güzel bir örnektir (Buckler ve Calder, 1939: 103-104; Trebilco, 1991: 69-70):
Eutyches’in kızı Ammia bu mezarı kendisi ve kocası Kalimachos için kendi çeyizinden harcayarak hazırladı. Kim ki bu mezara oğlum Eutyches ve eşinden başkasını gömmeğe kalkışırsa, lanet onun çocuklarının çocukları üzerine olsun.
Bazı yazıtlar, Ahat Köyünde bir ev duvarında bulunup 1934 yılından beri Afyon müzesinde sergilenen yazıtta olduğu gibi, Yunanca ve İbranice olmak üzere iki dilli yazılmıştır. (Buckler ve Calder, 1939: 115) Bu örnekleri çoğaltmak mümkündür. Akmonya’daki ve genel olarak İç Ege Bölgesindeki Yahudi varlığının bundan çok öncelere, Selevkos Kralı Antiochus III (İ.Ö. 241-187) zamanına tarihlemek de mümkündür. (Trebilco, 1991: 5-12; Ameling, 2004: 356-57) Bu bölgede Akmonya dışında Sardis ve Apamea’da (Dinar) ciddi bir Yahudi nüfus bulunuyordu. Özellikle Apamea’da İsa’dan iki yüzyıl önce basılmış bazı sikkelerde Nuh’un gemisi motifini işleyen sikkelerin bulunması çok ilginçtir. (Trebilco, 1991: 86-95)
Ortodoks Hristiyanlığın Frigya bölgesinde baskın inanç sistemi haline gelmesinden önce, Akmonya ve çevresindeki en önemli gelişme Montanizm’in ortaya çıkışıdır. Montanizm, Mysia’lı Montanus tarafından kurulmuş eskatalojik bir Hristiyan mezhebidir. Anadolu’da ilk yayınlan Hristiyan mezheplerinden birisidir. Pepuza’nın “Yeni Kudüs” olduğu inancından yola çıkan bu inanç daha sonradan sert bir şekilde bastırılmıştır. (Ramsay, 1895-97: 573) Buna rağmen, Montanistler bu bölgede yüzyıllarca yaşamaya devam etmişlerdir. Bu konudaki yapılan çalışmaların son yıllarda yeni bir ivme kazanmasına rağmen, Montanizmin Akmonya’da da etkili olup olmadığı henüz bilinmemektedir.
Akmonya ayrıca, Roma Katolik Kilisesi hiyerarşisi içinde bir piskoposluktur. Bu piskoposluğa atandığı bilinen piskoposlar sırasıyla Optimurs (381’den önce), Gennadius (451), Theotimus (459), Basilius (624), Paulus (787), ve Eustachius (869, 879). (Ramsay, 1895-97: 663) Günümüzde bu pozisyon bir ünvansal piskoposluktur (titular see) ve 1962 yılından beri Roma Katolik Kilisesi’nce bu makama bir atama yapılmayıp boş tutulmaktadır.
Orta Çağlarda Akmonya
Orta Çağ Akmonya’sı hakkında bilgilerimiz nerede ise hiç yoktur. Kuşkusuz bunun en önemli sebebi Akmonya’nın sistemli bir şekilde çalışılmamış olmasıdır. Akmonya ve etrafındaki şehirlerin Orta Çağlarda ciddi bir gerileme içine girdiği düşünülmektedir. Örneğin Akmonya’nın komşu şehirlerinden olan Blaundus, Bizans dönemine kadar önemli bir yerleşim merkezi olarak varlığını sürdürmüş, Orta Çağ’da ise kaybolmuştur. Bu gün yanında küçük Sülümenli köyünden başka bir yerleşim birimi yoktur. Yalnız Mark Whittow’un da belirttiği gibi, pek çok yerleşim birimi Bizans dönemi boyunca, hatta daha ötesinde önemli yerleşim mekanları olmaya devam etmiştir. Akmonya için de benzer bir yargıya varıp varamayacağımızı ileride yapılacak detaylı araştırmalar gösterecektir. (Whittow, 1987: 144, 217)
Akmonya arkeolojisi
Akmonya'da sistemli arkeolojik kazılar hiçbir zaman başlamamıştır. En son olarak 2000 yılında Asar mevkiinde aşağı yukarı bir basketbol sahası
büyüklüğünde bir mozaik ortaya çıkarılmıştır. Uşak Müzesi tarafından kurtarma çalışmaları yapılmış olmakla birlikte, mozaiğin bir parçasının hemen çalınmış olması nedeniyle çalışmalar yarıda kalmış, mozaiğin üzeri örtülmüştür. (Başgelen, 2000: 23-25)
Kaynaklar
- Walter Ameling, Inscriptiones Judaicae Orientis. II. Kleinasien. Tübingen: Mohr Siebeck, 2004.
- Nezih Başgelen, "Çalınan Geçmiş, Yitirilen Miras. Akmoneia (Ahatköy) Mozaikleri." Arkeoloji ve Sanat 22(2000).97: 23-25.
- W. H. Buckler ve W. M. Calder, Monumenta Asiae Minoris Antiqua. Vol. VI. Monuments and Documents from Phyrygia and Caria. Manchester: Manchaster University Press, 1939.
- Cicero, Pro Flacco, XV = Cicero, The Orations of Marcus Tullius Cicero. 2. cild, Londra, 1917.
- David Magie, Roman Rule in Asia Minor to the End of the Third Century After Christ. Princeton: Princeton University Press, 1950.
- William Ramsay, The Cities and Bishoprics of Phrygia. Oxford, 1895-97.
- Paul Trebilco, Jewish Communities in Asia Minor. Cambridge: Cambridge University Press, 1991.
- C. S. Walton, “Oriental Senators in the Service of Rome.” The Journal of Roman Studies 19(1929): 38-66.
- Mark Whittow, “Ruling the Late Roman and Early Byzantine City: A Continuous History.” Past and Present (1990).129: 3-29.
- Mark Whittow, Social and Political Structures in the Maeander Region of Western Asia Minor on the Eve of the Turkish Invasion. Oxford Üniversitesi Modern Tarih Fakültesi Yayınlanmamış Doktora Tezi, 1987.
- Ladislav Zgusta, Kleinasiatische Ortsnamen. Heidelberg: Carl Winter Universitätsverlag, 1984.