Bonapartizm
Bonapartizm, dar anlamıyla 19. yy’da Bonapart ailesinin iktidarını koruması için izlenen politikaya verilen isimdir. Geniş anlamıyla ise Bonapartizm, güçlü ve merkezi bir devleti savunan asker ve bürokratın izlediği politikaları ifade eder. Bu bağlamda daha çok Marx ile gündeme gelmiştir.[1] Bonapartizmde sivil ve asker bürokrat kesim devlet yönetiminde bir sınıfın tamamen kaim olmasına mani olur. Bonapartizm, iktidarı emekçilerin alamadığı ama burjuvazinin de alacak kadar palazlanamadığı için siyasal gücünü bürokrasiye devrettiği rejimin adıdır. Marx ve Engels'in 19. yy ortalarında Fransa'daki rejim hakkındaki tanımlarıdır. Asker, sivil bürokrasi ve küçük burjuva aydınlar ittifakı, burjuvazi adına ama burjuvaziye iktidarı tam olarak teslim etmeden erki elinde tutar.[1]
Marx ve Engels’in yazınında Bonapartizm “kapitalist toplumda icra-i görevdeki kesimin, bir kişinin yönetiminde olması ve devletin diğer tüm bölümlerine ve topluma diktatörce bir kuvvet uygulayabilmesi" olarak kullanılmaktadır. Marksist yazında “göreceli özerklik” (Poulantzas) olarak ifade edilen bu duruma Marx’ın yaşadığı dönemdeki tek örnek III. Napolyon (Louis Bonapart)’tır. Marx bu konuya 18. Bruimaire’de yer verir. Marx ve Engels’e göre bu durum (Bonapartist yönetim) ancak yönetici sınıfın anayasal ve parlamenter düzende hakimiyet kuramadığı ve işçi sınıfının da aynı şekilde egemenliğinin olmadığı bir durumda söz konusu olabilir. Fransa’da III. Napolyon’un Prusya savaşında yenilmesinden sonra meydana gelen sivil savaş döneminde burjuvalar kaybettiği için ve işçi sınıfı henüz yeterince güçlenmediğinden olabilecek tek yönetim şekli Bonapartizm’dir. Engels de “ailenin kökenleri” isimli kitabında benzer ifadeleri kullanmıştır. 18. Brumaire’de Marx bu devlet yapısında yer alan 500.000 bürokrat ve 500.000 kişilik dev ordunun geniş ve yapay gücünden bahseder.[2]