Diş minesi
Diş minesi (Latince: Substantia adamantinea, İngilizce: Enamel) vücudun en sert ve en yoğun mineralleşmiş maddesidir,[1] ve dentin, sement ve pulpa ile beraber dişi oluşturan dört ana dokudan biridir. Normal olarak dişin görünür dental kısmıdır ve ve mutlaka alttan dentin ile desteklenmelidir.Minenin yüzde doksanaltısı mineralden geri kalanı ise su ve organik maddeden oluşur.[2] Minenin normal rengi açık sarıdan grimsi beyaza kadar çeşitlilik gösterir. Minenin altında dentin bulunmayan dişin uç kısımlarında renk bazen hafif bir mavi tona dönebilir. Mine yarısaydam olduğu için, dentinin rengi ve mine altındaki herhangi bir dolgu maddesi bir dişin fiziksel görünümünü güçlü bir şekilde etkiler. Mine dişin yüzeyinde farklı kalınlıklarda bulunur ve en kalın olarak tüberkül denilen tepe çıkıntılarında 2.5 mm; en ince olarak ise klinik açıdan mine-sement sınırında bulunur.[3] Minenin temel minerali bir kristalize kalsiyum fosfat olan hidroksiapatittir.[4] Minedeki minerallerin büyük çoğunluğu yalnızca gücü açısından değil kırılganlık açısından da değerlendirilmektedir.[5] Diş minesi, Mohs sertlik skalası açısından 5 ile değerlendirildiğinden insan vücundaki en sert maddedir.Dentin, 3-4 sertlik derecesi ile, daha az mineralize ve daha az kırılgan olarak, mineyi desteklemektedir ve sağlamlık için gereklidir.[4] Dentin ve kemiğin tersine, mine kollajen içermez. Bunun yerine amelogenin ve enomelin adında iki benzersiz protein içermektedir. Bu proteinlerin işlevleri tamamen anlaşılmamış olsa da, bunların, diğer işlevlerinin yanı sıra, bir iskelet desteği gibi işlev görerek minenin gelişimine yardım ettikleri düşünülmektedir.[6]
Yapısı
Minenin temel birimi mine çubuğudur.[4] Daha önce mine prizması denilen, çapı yaklaşık olarak 4 μm - 8 μm uzunluğunda olan mine çubuğu, düzenli bir yapı içinde sıkıca biraraya getirilmiş bir hidroksiapatit kristalleri paketidir.[1] Enine kesiti alındığında en güzel bir anahtar deliğine benzetilebilecek olan bu yapının üst kısmı ya da başı dişin taç kısmına doğru,ve alt kısmı veya kuyruğu diş köküne doğru durmaktadır.
Her bir mine çubuğundaki kristallerin düzeni oldukça karmaşıktır. Hem ameloblastlar (mine oluşumunu başlatan hücreler) hem de Tomes lifleri kristallerin düzenlerini etkiler. Mine çubuğunun baş tarafındaki mine kristalleri çubuğun uzun eksenine paralel olarak durmaktadır.[1][3] Kristallerin yönlenmesi mine çubuğunun kuyruk kısmında uzun eksenden hafifçe uzaklaşır.[1]
Minenin organik kısmı, hidroksiapatit kristallerine gömülmüş kollagen fibrillerden oluşmuştur. Minenin organik yapısı içerisinde başlıca metionin ve histidin olmak üzere 16 değişik aminoasit bulunur. Ayrıca organik kısımda, kalsifikasyona yardımcı olan fosfor yüksek oranda bulunur. Minenin yapısındaki en önemli proteinler "Enomelin ve Amelogenin" dir. Bunlar, organik bölümün organizasyonunu sağlar. Ayrıca "Lösin" de diş minesinin organik yapısındaki önemli bir proteindir. Minedeki suyun %25 lik kısmı apatit kristallerine bağlıdır. Diğer kısmı ise apatit kristallerini bir kabuk gibi sarar.
Diş minesinin, yıllarca sert, cansız, geçirgenliği olmayan bir doku olduğuna inanılmıştır. Ancak son yirmi yılda yapılan ileri düzey elektron mikroskobileri, diş minesinin elek gibi geçirgen bir doku olduğunu, özellikle mikromolekülleri kolaylıkla geçirdiğini ortaya çıkartmıştır. Mine sertliği, bölgelere göre farklılık gösterir. Mine, Bilkers Sertlik Derecesine göre yüzeyde 400, orta bölgelerinde 350-370, mine-dentin sınırında 250-270 birim sertliktedir. Yaşlandıkça, pulpa nın çekilmesi ve organik maddelerin azalmasına bağlı olarak mine sertleşir, esnekliğini yitirir ve kırılganlaşır.
Mine, milyonlarca mine prizmasından oluşur(1 mm3 de 3000-4000 mine prizması). Mine prizmaları kıvrımlar çizerek yüzeye ulaşır. Bu oluşuma "Hunter-Schreiger Bantları" denir. Mine prizmalarının yönleri, çürük oluşumu ve ilerlemesinde önemlidir.
Mine, elektron mikroskobunda incelendiğinde, 20-80 mikron aralıklarla üst üste gelmiş tabakalardan oluştuğu gözlenmiştir. tabakaların üst üste çökeldiği izlanimi vermektedir. Bu tabakaların oluşturduğu çizgilere "Retriuz çizgileri" denir. Bu çizgiler kesici kenarda 13°, kolede (diş boynunda) 45°lik açılarla mine dış yüzeyine ulaşır. Minenin dış yüzeyine ulaştığı yere "periki mati" denir. Periki mati, genç dişlerde makroskobik olarak (gözle) görülebilir. İntramental çizgiler olarak da adlandırılır.
Retriuz çizgileri, anomali olmayıp fizyolojik oluşumlardır. Oluşumları hakkında öne sürülen birçok görüş vardır, bunlardan başlıcaları:
- Fizyolojik bir kalsifikasyon ritmidir.
- Mine dokusu kalsifiye olurken durakladığı her aralıkta oluşan çizgilerdir.
Retriuz çizgilerine üst dişlerde pek rastlanmaz.
Neonatal Çizgi (doğum çizgisi): Doğum esnasında, halihazırda çene kamiklerine oluşan dişlerin dentinogenezinde meydana gelen duraksama sonucu oluşan net çizgilerdir.