Güçlükonak Katliamı
Güçlükonak Katliamı, 15 Ocak 1996 tarihinde Şırnak'ın Güçlükonak ilçesinde 11 köylünün bir minibüs içerisinde kurşunlanıp, yakılmasıyla sonuçlanmış katliam.[1][2][3]
Genelkurmay Başkanlığı katliamın PKK tarafından gerçekleştirdiğini duyurmuş, Ancak bazı sivil toplum kuruluşu yetkilileri, aydın ve sanatçılar bölgede yaptığı incelemeler sonucu olayın devlet güçlerince gerçekleştirildiği iddia etmiş, katliam kurbanlarının yakınlarıyla beraber olayı yargıya taşımışlardır. Fakat açılan davaların hiçbirinden sonuç alınamamıştır.[4] Olaydan 13 yıl sonra dönemin devlet bakanı Adnan Ekmen'in olayın PKK değil JİTEM[5] tarafından yapıldığını iddia etmiştir.[6]
Katliam
PKK; 1995 genel seçimlerinden yaklaşık bir hafta önce, 15 Aralık 1995 tarihinde tek taraflı ateşkes ilan etmişti.[4] 12 Ocak 1996 gününde Şırnak’ın Güçlükonak ilçesine bağlı Gêrê (Çevrimli) ve Yatağan köylerine baskın yapan askerler, Abdullah İlhan, Ahmet Kaya, Ali Nas, Neytullah İlhan, Halit Kaya ve Ramazan Oruç isimli eski korucuları PKK’ya yardım ettikleri iddiasıyla gözaltına aldı. Gözaltına alınan köylüler, Taşkonak Jandarma Taburu’na götürüldü.[4]
15 Ocak gününe gelindiğinde Koçyurdu köyü korucularından Hamit Yılmaz, Abdulhalim Yılmaz, Mehmet Öner ve Lokman Özdemir , "görev var" denilerek Ramazan Nas’a ait olan bir minibüs vasıtasıyla aynı tabura götürüldü. Görev için götürülen korucular ve gözaltına alınmış olan köylüler, Taşkonak Taburu’nda, 56 AH 320 plakalı minibüse bindirilerek yola çıkarıldı.[4] Minibüs tabur ile Koçyurdu köyü arasında gelince silahlı bir grup tarafından durduruldu. 11 köylü kimliği belirlenemeyen bu kişilerce kurşun yağmuruna tutuldu ve ardından yakılarak katledildi.[1]
Olayın hemen ardından Genelkurmay Başkanlığı, gazetecileri özel uçakla Güçlükonak'a taşıdı. Burada Genelkurmay adına açıklama yapan Albay Kalelioğlu olayın bir PKK eylemi olduğunu ilân etti ve PKK'nın ilan ettiği tek taraflı ateşkesi bozduğunu duyurdu. PKK ise bir gün sonra ilgilerinin olmadığını kesin bir dille açıkladı.[2][3][4] Katliam kurbanlarının aileleri de Şırnak'a gelen basın mensuplarına Kürtçe olarak yakınlarını PKK'nın değil askerin öldürdüğünü söylediler.[2][3][7]
Olay için İstanbul'da toplanan "Barış İçin Bir Araya Çalışma Grubu"nun çağrısı ile çeşitli sivil toplum kuruluşlarının üyelerinden oluşan bağımsız bir heyet kuruldu. Araştırma grubu önce 12 Şubat 1996'da Diyarbakır Olağanüstü Hâl Bölge Valisi ile görüştü, ardından da Güçlükonak'a gitti. Heyet olay yerinde incelemeler yaptı ölenlerin yakınları ve bölgede yaşayanların bilgisine başvurdu. Katliamdan son anda kurtulan 12. kişi olay ve nasıl işkence gördüğü konusunda bilgi verdi.[2]
Barış İçin Bir Araya Çalışma Grubu yaptığı araştırmalar sonucu 16 Şubat 1996 tarihinde bir basın açıklaması düzenledi. Açıklamaya göre olay şöyle gerçekleşmiştir:[2][3] Eskiden köy koruculuğu görevinde bulunan 6 kişi yakınları dağda olduğu iddiası ile gözaltına alınarak Taşkonak'ta bulunan Jandarma Karakoluna götürüldü. 6 kişi burada işkenceyle sorgulanarak öldürüldü.[2][3][7] 15 Ocak tarihinde karakoldan Koçyurdu köyüne telefon eden Jandarma gözaltına alınanların serbest bırakılacağını, onları almak için bir minibüs getirilmesini istedi. Bu durumdan şüphelenen 4 köy korucusu şoförü yalnız bırakmamak için onunla birlikte karakola gittiler. Araç hareket edince bir helikopter minibüsü takip etmeye başladı. Şoförle beraber gelen 4 köy korucusu karakoldakiler için beklenmedik bir sürprizdi. Jandarmalar onları da ayrı odalara alıp öldürdüler.[2] Daha sonra öldürülen 10 kişinin cansız bedenleri koltuklara bağlanıp başlarına çuval geçirildi, minibüs 2 jandarmanın kontrolünde yola çıktı. Taşkonak karakoluna posta götüren başka bir minibüs yolda karşılarına çıktı. Bu tuhaf görüntüye şahit olan posta minibüsü durmak istedi ama askerler tarafından engelledi. Bu sırada aynı yolu kullanan araçlar Koçyurdu Karakolunu tarafından durdurulmuş bekletiliyordu. Kısa bir süre sonra makineli tüfek sesleri ve üç patlama duyuldu.[2] Olay yerine 2,5 kilometre uzaklıktaki Koçyurdu köyünün korucuları çatışma olduğu sanarak silahlarıyla gitmek istediler ancak karakol tarafından engelllendiler.[3] Minibüsün yakıldığı esnada nehrin diğer yanında yer alan tepedeki gözetleme yerinde bulunan Mardin'e bağlı köy korucuları telsizle olaya müdahale etmek için izin istemiş ama olaya karışmamaları söylenmiştir.[3] Genelkurmay tarafından olay yerine gelen gazetecilere 11 kişinin öldüğü söylenmesine rağmen ortada 10 yanmış ceset vardı. 11. kişinin yolu kesen özel timi fark edip kaçmaya çalışırken kurşunlara hedef olan minibüs şoförüne ait olduğu anlaşıldı. Yöre halkının da gördüğü helikopterde içindeki tim yola inmiş minibüs oraya gelince içinde bulunan jandarmalar inerek uzaklaşmış şoför başına gelecekleri anlayınca kaçmaya çalışsa da vurularak öldürülmüştü. Atılan roketler sonucu minibüsteki 10 ceset kömür hâline gelmişti.[2][7] Fakat yanmış kişilere ait yanmamış kimliklerin ertesi gün ailelerine teslim edildiği belirlendi.[2][3][7] Katliamı incelemek amacıyla Şırnak'a giden gazeteci Celal Başlangıç gördüğü manzarayı şöyle anlatıyor:[8]
“ | Tam bileğinden kopmuştu ayak. Havaya kaldırınca, içinden kirli beyaz bir sıvı damladı. Dışı yanmış, kavrulmuş. Yarılan etin altından kemikleri görünüyor.Döşemeden alınan kopuk ayak, minibüsün kaportası üzerine konuluyor. Tırnakları biraz uzamış mı ne! Kaporta elek gibi. Kurşunlar delip geçmiş. Minibüs pas rengi bir külçe olarak duruyor; içindekilerle birlikte yakılmış.Kopuk ayağın yanına yarısı yanmış, patlak bir bot konuluyor. İçinde kemik kırıntıları ve astarına yapışmış yanık insan derisi var. Belli ki bir süre önce kopuk ayakla iç içelermiş.Yanık bir kemik parçası daha çıkıyor minibüsün içinden. Kimine göre bir insan dirseği, kimine göre de dizi. O da yanmış kopuk ayakla patlak ve yanık botun yanına konuluyor. Manzara dehşet verici... | ” |
Yargı süreci
Heyetin bölgeden ayrılmasından 2 gün sonra onlara tanıklık eden iki köylünün gözaltına alınarak işkence gördüğü haberi duyuldu. Bu konuda Diyarbakır Devlet Güvenlik Mahkemesi, Olağanüstü Hâl Bölge Valiliği ve Genelkurmay'a yapılan müracaatlardan netice alınamadı. 7 Mart 1996'da Barış İçin Bir Araya Çalışma Grubu'nun ikinci heyeti Diyarbakır'a gitti. 8 Mart'ta Koçyurdu köyüne geçtiler ve işkence gördüğü ileri sürülen iki tanığı buldular. İlk olarak önceki konuşmalarını reddeden "Biz sizinle hiç konuşmadık" diyen köylüler daha sonra korktukları için böyle yaptıklarını itiraf ettiler. Askerî yetkililerin yaptığı baskıya karşın, katliam kurbanlarının yakınları Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde tanıklık yapmayı kabul ettiler. 4 Nisan'da İstanbul'da yapılan basın toplantısına katılarak başvuru formlarını imzaladılar. Olayın üzerinden iki ay geçtiği halde hiçbir soruşturma yapılmadığın gören Barış İçin Bir Araya Çalışma Grubu 16 Nisan'da İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'na Genelkurmay Başkanlığı aleyhinde toplu cinayete azmettirme ve haber alma özgürlüğüne müdahale iddiasıyla suç duyurusunda bulundu.[3][4] Suç duyurusunda "katliamın sinirleri bozulmuş birkaç askerin yapamayacağı kadar büyük organizasyon gerektirdiği ve bölgede görev yapan bütün askerlerin komplonun parçası olarak emir komuta zinciri içinde hareket ettiği" savunuldu.[3] Ancak bu girişimden de bir sonuç çıkmadı.
Birkaç ay sonra dönemin Genelkurmay İkinci Başkanı Çevik Bir orduya hakaret edildiği gerekçesiyle dava açılması talebinde bulundu.[2] 4. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen davada İnsan Hakları Derneği İstanbul Şube Eski Başkanı Ercan Kanar, Petrol-İş Sendikası Eski Genel Başkanı Minür Ceylan ve Şanar Yurdatapan; “ordunun manevi şahsiyetini tahkir ve tezyif” suçlamasıyla yargılandı ve onar ay hapis cezasına mahkûm edildi. Ancak Yargıtay, "savcıya dilekçe vermenin aleni bir iş olmadığı" gerekçesiyle kararı bozdu.[2][4] Tekrar yargılama günü sanıklar mahkeme kapısında ve medya mensuplarının karşısında tekrar aynı dilekçeyi dağıtarak yargılamanın yapılmasını ve olayın kendisini soruşturulmasını istedi. Ancak mahkeme sanıkların beraatine ve dosyanın kapatılmasına karar verdi.[2] BBC'ye bu konuda bir demeç veren Şanar Yurdatapan aleyhinde de Orgeneral Hilmi Özkök imzalı bir dilekçeyle dava açıldı fakat bu dava da bir erteleme yasası kapsamına girerek ertelendi. Olayı Korku Tapınağı isimli kitabında anlatan gazeteci Celal Başlangıç da aynı maddeden yargılandı ve beraat etti.[2]
12 Temmuz 1996 tarihinde Barış İçin Bir Araya Çalışma Grubu olayı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne taşıdı. AİHM'de görülen dava sonucunda Türkiye "etkili soruşturma yürütmediği" için mahkûm edildi.[7] Öldürülenlerin yakınlarının açtığı davada, 10 kişiye 15’er bin avro manevi tazminat verilmesi kararına varıldı. AİHM, Türkiye’yi İbrahim Kaya’ya 5160 Avro maddi tazminat ödenmeye mahkûm ederken, diğer sekiz kişiye de 3000'er Avro ödenmesine kararlaştırdı.[4]
16 Güçlükonaklı son olarak 2000 yılında Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'na bir suç duyurusunda daha bulundular ancak bundan da hiçbir sonuç alınamadı.[2]
JİTEM iddiası
Dönemin İnsan Haklarından Sorumlu Devlet Bakanı Adnan Ekmen olaydan 13 yıl sonra Yeni Aktüel dergisine verdiği bir demeçte; katliamı PKK'nın değil JİTEM'in gerçekleştirdiğini savunmuştur.[9][10] Ekmen, vücutları elbiseleri ve üzerlerindeki tüm malzemeler yanarak kül olan bu kişilerin tümünün kimliklerinin sapasağlam ve askerin elinde çıktığını ve görüştüğü bir korucubaşının da katliamı PKK'nın gerçeleştirmediği iddiasını doğruladığını belirtti.[10] Ekmen, Güçlükonak Katliamının yaşanmasından bir gün sonra Avrupa Parlamentosu’nda Yeşiller Partisi ve sosyalistlerin verdiği bir karar tasarısının görüşülecek olmasına da vurgu yaptı. Karar tasarında PKK’nın ateşkesine Türkiye Devleti’nin ne cevap vereceği sorulacaktı. Türkiye; Avrupa Parlamentosu'na PKK'nın Güçlükonak Katliamı ile ateşkesin bozuluğunu öne sürmüştü. Adnan Ekmen, Ergenekon soruşturmasını yürüten savcılara çağrıda bulunarak isterlerse bildiklerini anlatacağını söylemiştir.[10]
2009 Nisan ayında Ergenekon zanlısı Levent Göktaş'ın görev yaptığı dönemdeki bir devre arkadaşının savcılara ilettiği mektupta Güçlükonak Katliamı’nı Levent Göktaş’ın başında bulunduğu ekibin gerçekleştirdiği ve olayın PKK'nın üzerine yıkıldığı iddia edilmiştir.[11] Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı dönemin bakanlarından Adnan Ekmen'in açıklamaları, İstanbul Cumhuriyet savcılarına gelen bir ihbar eden mektubu ve 1996 yılında olay üzerine araştırma yapan aydınların tekrar suç duyurusunda bulunması[12] üzerine 2009 Nisan ayında Güçlükonak Katliamının tekrar soruşturulmasına karar verdi.[6]
Kaynakça
- 1 2 Gün, Zeki (17 Ocak 1996). "PKK'dan bir vahset daha". Zaman. http://arsiv.zaman.com.tr/1996/01/17/guncel/17pkk.html. Erişim tarihi: 11 Şubat 2009.
- 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 "Güçlükonak'ta ne oldu?" (Video). Düşünce Suçuna Karşı Girişim. http://vimeo.com/3185111. Erişim tarihi: 14 Mayıs 2009. ("Videonun çözümü". http://ihlsozluk.com/sozluk.php?process=eid&eid=196386.)
- 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 "Suç Duyurusu". Barış İçin Bir Araya Çalışma Grubu. 16 Nisan 1996. 27 Ağustos 2014 tarihinde kaynağından arşivlendi. http://web.archive.org/web/20140827083501/http://www.antenna-tr.org/exel/1996.jpg. Erişim tarihi: 16 Mayıs 2009.
- 1 2 3 4 5 6 7 8 Türker, Yıldırım (9 Şubat 2009). "Güçlükonak katliamı". Radikal. http://www.radikal.com.tr/Default.aspx?aType=RadikalYazarYazisi&ArticleID=920804&Yazar=YILDIRIM%20T%DCRKER&Date=09.02.2009&CategoryID=97. Erişim tarihi: 11 Şubat 2009.
- ↑ Tam adı "Jandarma İstihbarat ve Terörle Mücadele" olan JİTEM teşkilatı devletin PKK ile mücadelesi için kurulduğu iddia edilen ancak resmî olmayan ve varlığı devlet kurumları tarafından onaylanmamış bir kurumdur.
- 1 2 Keskin, Adnan (11 Nisan 2009). "Katliam nihayet savcısını buldu". Taraf. 14 Nisan 2009 tarihinde kaynağından arşivlendi. http://web.archive.org/web/20090414095530/http://www.taraf.com.tr:80/haber/31539.htm. Erişim tarihi: 2 Mayıs 2009.
- 1 2 3 4 5 Aslanbay, Ümit (4 Mart 2009). "Babamı karakola götürdüler sonra öldüğü haberi geldi". Milliyet. 27 Ağustos 2014 tarihinde kaynağından arşivlendi. http://web.archive.org/web/20140827145221/http://www.milliyet.com.tr/Guncel/HaberDetay.aspx?aType=HaberDetay&ArticleID=1066632&Date=07.05.2009&Kategori=guncel&b=Babami%20karakola%20goturduler%20sonra%20oldugu%20haberi%20geldi. Erişim tarihi: 16 Mayıs 2009.
- ↑ Başlangıç, Celal (6 Ekim 2003). "Türkiye'nin yakasındaki katliam". Radikal. http://www.radikal.com.tr/Radikal.aspx?aType=RadikalHaberDetay&ArticleID=685699&Date=09.02.2009&CategoryID=97. Erişim tarihi: 2 Mayıs 2009.
- ↑ Korkmaz, Mehmet. ""Güçlükonak Katliamını Derin Devlet Yaptı"". Yeni Aktüel 184. http://www.yeniaktuel.com.tr/tur102,[email protected]. Erişim tarihi: 23 Ağustos 2009.
- 1 2 3 Keskin, Adnan (7 Şubat 2009). "11 köylüyü JİTEM yaktı". Taraf. 14 Şubat 2009 tarihinde kaynağından arşivlendi. http://web.archive.org/web/20090214021903/http://taraf.com.tr:80/haber/27327.htm. Erişim tarihi: 11 Şubat 2009.
- ↑ "İtirafçıdan kan donduran mektup". Star. Haber7. 10 Nisan 2009. 4 Ocak 2010 tarihinde kaynağından arşivlendi. http://web.archive.org/web/20100104114429/http://www.haber7.com:80/haber/20090410/Itirafcidan-kan-donduran-mektup.php. Erişim tarihi: 3 Mayıs 2009.
- ↑ "Güçlükonak Katliamı Suç Duyurusu". Düşünce Suçuna Karşı Girişim. 13 Şubat 2009. http://www.antenna-tr.org/makale_devam.asp?feox=201&lgg=tr. Erişim tarihi: 16 Mayıs 2009.
Dış bağlantılar
- "Güçlükonak Katliamı raporu". Amnesty International. http://asiapacific.amnesty.org/library/Index/ENGEUR440241998?open&of=ENG-TUR. (İngilizce)