Güven

Güven (Psikoloji)

Kendinden emin bir çocuk.

Psikoloji bakış açısında, "güven" birçok farklı şekilde tanımlanmaktadır. Güvenin genel olarak çocukluk çağında ilk olarak anne-baba ile geliştiği bilinmektedir. Çocukluk çağında gelişen güvenin ileriki yaşlarda gelişen sosyal ilişkilerine transfer edildiği öne sürülür . Örneğin, Erik Erikson'ın psikososyal gelişim modelinde, güven duygusu ilk basamaktır: bebekler ilk iki yılında ilk önce bakım vericilerine güven duyarlar, korunmuşluk hissini yaşarlar ve hep yanında olacaklarına dair iyimserlik duyarlar. Güven bu aşamada gelişmediğinde ise bebekler kendilerini tehlikeye açık hissederek ebeveynlere karşı güvensizlik hissederler.

John Bowlby'nin[1] psikolojideki güven üzerine en temel teorilerden biri olan bağlanma teorisinde ise çocuklukta gelişen güven duygusu ileriki yaşlarda kurulan ikili ilişkilerin daha korunaklı veya tehlikere açık hissedilmesine neden olmaktadır. Buna göre, çocuklukta birincil bakım vericiler ile (özellikle anne) geliştirilen duygusal bağ ("emotional attachment") çok önemlidir. Bu duygusal bağın temelinde, güven duygusu var ise çocuğun bakımvericisine karşı güvenli bağ ("secure attachment") geliştirdiği söylenebilir. Güvenli bağ geliştiren çocuklar, bakımvericileri ile bir arada olmaktan zevk alırlar, onların yokluğunda üzülürler ve onların yokluğu ardından yeniden onları gördüklerinde sevinirler. Genelde bakımvericileri yanlarındayken etrafları ile ilgilenirler. Bağlanma teorisine göre bunun nedeni bakımvericilerine duydukları güvendir: çocuk, "annem hep benim yanımda olacak" düşüncesi ile terk edilme korkusu yaşamaz. Yine de bu güveni tazelemeye de ihtiyaç duyarlar; örneğin, oyun oynarken arada bir bakımvericilerine bakınırlar. Onları yakınlarında görünce gene oyuna (araştırma davranışına; sarching behavior) dönerler.

Tutarlı bir şekilde güven ipuçları vermeyen ebeynlerin çocukları ise güvensiz bağ ("insecure attachment") geliştirebilirler . Bu güvensiz bağa sahip çocuk, bakımvericileri yanlarındayken bile kaygı duyabilirler ("anxious attachment"), çünkü ebeveynlerin onları terk edeceği korkusunu yaşarlar. Oyun sırasında yapılan gözlemlerde bu tür bağlanma stiline sahip çocukların ebeveynlerin yanında ayrılmadıkları görülür. Adeta annenin eteğine yapışırlar ve etraf ile ilgilenmezler. Ebeveyn onları kısa süreli de olsa bir odada bıraktığında sakinleştirilemeyecek kadar sinir krizine girebilirler. Anneyi bu ayrılık ardından yeniden gördüğünde ise güvenli bağlanan çocukların aksine annelerine karşı öfke duygusu geliştirirler. Bu gibi durumlarda bazı çocukların annelerine vurdukları, yani öfkeyi dışa vurdukları gözlemlenebilir.

Güvensiz bağa sahip bir başka grup çocuk ise ebeveynlerine karşı duyarsız bir stil geliştirebilirler ("avoidant attachment") . Bu çocuklar, kaygılı bağa sahip çocuklar gibi aslında temelde kaygı ve güvensizlik duyarlar, ama ebeveynlerine uzak ve soğuk dururlar. Ebeveyn onları kısa süre terk etse bile gidişleri ile ilgilenmeyebilirler. Ebeveyn geri döndüğünde ise ilgilenmeme davranışını sürdürebilirler. Kaygılı bağa sahip çocuklar gibi öfke duyarlar ama bunu başka durumlarda, başka kişilere karşı gösterdikleri gözlemlenebilir.

Referanslar

Bowlby J [1969]. Attachment, 2nd edition, Attachment and Loss (vol. 1), New York: Basic Books. LCCN 00266879; NLM 8412414. ISBN 0-465-00543-8 (pbk). OCLC 11442968

Erikson, Erik (1956). "The problem of ego identity" . Journal of the American Psychoanalytic Association 4: 56–121.

Ayrıca bakınız

Kaynaklar

  1. Bowlby, John (1969). Attachment, 2nd edition, Attachment and Loss (vol. 1).
This article is issued from Vikipedi - version of the 12/5/2016. The text is available under the Creative Commons Attribution/Share Alike but additional terms may apply for the media files.