Halil Halit Bey
(1869 Ankara-1931 İstanbul)Müellif,Londra Şehbender Vekili,Bombay Şehbenderi,İttihat ve Terakki Ankara Mebusu(Meclis-i Mebusan 2.dönem Ankara mebusu)Dar'ülfünun Müderrisi[1]
Hayatı ve eğitimi
1869 senesinde Ankara’da dünyaya gelen Halil Halit Bey, Çerkeşî Mustafa Efendi’nin torunlarındandır. Dedesi Osman Vehbi Efendi, babası Halvetî Şeyhi Çerkeşî Mustafa Efendi’nin isteği üzerine Ankara’ya yerleşir ve burada medrese eğitimi alır. Ankara’nın tanınmış uleması arasına giren Osman Vehbi Efendi, dönemin padişahı II. Mahmud tarafından bir merasimde iltifat görür ve Ankara’da ders verdiği medresenin arazileri kendisine bağışlanır.Halil Halid Bey’in babası Osman Vehbi Efendi’nin oğlu Ahmed Refi’dir. Ailenin Halil Hâlit’ten başka Osman Vehbi ve Muhittin adında iki oğlu daha vardır.Dokuz yaşında babasını kaybeden Halil Halit Bey, eğitimini döneminin Anadolu Kazaskeri amcası Mehmed Tevfik Efendi’nin yanında alır.Küçük Ayasofya Medresesi’nde beş yıl eğitim aldıktan sonra döneminin en revaçta eğitim kurumlarından biri olan Mekteb-i Hukuk’a girer ve buradan mezun olur (1893).
Gazeteciliğe başlaması
Halil Halit Bey, Ebuzziya Tevfik Bey’in matbaasında çalışmaya başlar. Burada The Times gazetesinin bir muhabiri ile tanışır ve uzun süredir aklında olan İngiltere’ye firar eylemini bu muhabirin yardımıyla gerçekleştirir.Halil Hâlit Bey, hafiye takibinin yeniden başlaması üzerine Times muhabiri olan dostu ile tekrar görüşerek İngiltere’ye gitmek için kendisine yardımcı olmasını ister.
İngiltere'ye Gidişi
22 Nisan 1894 tarihinde İngiliz dostunun yardımıyla Rusya’dan İngiltere’ye giden bir yük gemisine binerek İstanbul’dan ayrılır.Buğday yüklü gemiyle yapılan 18 günlük bir yolculuğun ardından 8 Mayıs akşamı Hull şehrine ulaşır.Halil Halit Bey’in Türkçeye Bir Türkün Ruznamesi ismiyle tercüme edilen hatıratı , Cambridge Üniversitesi’nde göreve başladıktan bir yıl sonra 1903 senesinde The Diary of a Turk adıyla basılmıştır. Sultan II. Mahmud’un, dedesi Osman Vehbi Efendi’ye verilen ve kendilerine miras kalan toprakların Sultan II. Abdülhamid yönetimi tarafından ellerinden alınmak istenmesinin ve bu süreçte İngiltere’ye kaçmak zorunda kalmasının vermiş olduğu hissiyattan kaynaklanan Sultan II. Abdülhamid yönetimine yönelik muhalefet dili hatırata hakimdir.İlk olarak 1894 senesinde İngiltere’ye giden, kısa süreliğine geri gelmişse de tekrar İngiltere’ye dönen Halil Halit Bey hatıratına, ikinci gidişinin anlatımı ile son vermektedir.
Abdülhak Hamit'le tanışması
Ebuzziya Bey, kendisine Abdülhak Hamid Beye götürmesi için bir tavsiye mektubu yazar.Onun yazdığı tavsiye mektubu, A. Hamid Bey’le dostluk kurmasını sağlar. A.Hamid bu tanışmayı söyle nakleder:“İlk defa olarak Ebuzziya matbaasında gördüğüm Halil Hâlit Bey o zaman talebe-i ulûmdan mâlik-i cübbe vü destâr, pâk-damen ve dürüst-reftâr bir genç idi. Bilâhire, kendi hesabınca 1894 tarihinde tahsil için Londra’ya gelmiş ve bana Ebuzziya’dan bir tavsiye mektubu getirmişti. Ben de onu Türk edebiyatıyla meşgul olan dostum Mr. Gibb’e takdim ettim."Halil Hâlit Bey, İngiltere’de herhangi bir iş yapabilmesi için İngilizce’yi öğrenmesi gerektiğinin farkındadır. Bu yüzden ilk olarak bu dili öğrenmekle meşgul olur ve bir müddet sonra İngilizce’yi mükemmel bir seviyede öğrenir.Öğreniminin yanı sıra geçimini temin etmek maksadıyla da gazeteciliğe başlar. Muharrirlik yaptığı ilk gazete Selim Faris tarafından yayınlanan Hürriyet gazetesidir.İngiltere’ye ilk gelişinde de bu gazetede bir müddet çalışmıştı. Mesleğe yeni başladığı döneme rastladığından Hürriyet’te yaptığı iş,gazetede yayınlanmak üzere Türkçe’ye çevrilen metinlerin tashihinden ibarettir. Bu gazeteyle olan ilişkisini 5 temmuz 1896 tarihli bir mektubunda şöyle ifade eder: “Hürriyet gazetesiyle münasebetim, yalnız başlıca makâlât ve bendleri mümkün olduğu kadar Türkçe’ye benzetmek, yani tashih-i şive etmek ve gazetelerden kesilen parçaları tercüme eylemekti”.
Devlet görevi
Halil Hâlit Bey de Hürriyet’in “tatil” edilmesinden sonra gazeteyle ilişkisini keser.Hürriyet’te ve Sultan’ın aleyhinde yayın yapan diğer gazetelerde muharrirlik yapmayacağına dair bir de yemin metni imzalayarak kendisine teklif edilen Londra şehbender yardımcılığı görevine atanır.Halil Hâlit Bey 3 Temmuz 1312 [15 Temmuz 1897]’de, Sefir Antopolu Paşa ve müsteşar Rıfat Beyin hazır bulundukları bir ortamda sadakat yemini ederek Londra BaşŞehbenderliği Şehbender Vekâleti görevine tayin edilir.Sefaret yazışmalarından anlaşıldığına göre 1901 Şubat’ına kadar bu görevde kalır. Görev yaptığı dönemde İngilizlerin Osmanlı Devletine yönelik politikalarını yakından takip eden Halil Hâlit Bey, hazırladığı bazı önemli raporları da sultan II. Abdülhamid’e taktim eder.
Cambridge Üniversitesi Öğretim Üyeliği
E. Brown’un yardımıyla 1897’de138 Cambridge Üniversitesi öğretim kadrosuna giren Halil Hâlit Bey 1911’e kadar burada Türkçe muallimliği yapar. 1902’de Cambridge Üniversitesi’nde yapmış olduğu hizmetlerin karşılığı olarak kendisine “Master of Art” payesi verilir. Böylece Halil Hâlit Bey Cambridge Üniversitesi tarafından “Üstâd-ı Ulûm” ünvanı verilen ilk Osmanlı vatandaşı olma başarısını da elde etmiş olur. 1902’de Cambridge Üniversitesi’nde göreve başlayan Halil Halit Bey 1911’de vatanına geri dönünceye kadar bu görevinde kalır.1902’den 1906’ya kadar The Board of Indian Civil Service Studies (Hindistan Me’murîn Araştırmaları Merkezi)’de sürdürdüğü çalışmalarını 1906-1911 yılları arasında, dış işleri mensuplarının yetiştirildiği Foreing Service Students Committee ve Board of Oriental Studies’de devam ettirir. Yine aynı tarihler (1902-1911) arasında The Royal Asiatic Society of Great Britain and Irland (Büyük Biritanya ve İrlanda Kraliyet Asya Cemiyeti) adlı cemiyetin de üyesi bulunur.Cambridge Üniversitesi’ne Türkçe muallimi olarak tayin olunduktan sonra Yıldız Sarayı’nın teklif ettiği “Sefâret Baş kâtipliği” ve “Baş Şehbenderlik” gibi vazifelere ise itibar etmez.Halil Hâlit Bey, Cambridge Üniversitesi’nde görev yaptığı dönemde bazı önemli seyahatlerde de bulunur. Bunlardan ilki 9 Ocak 1904 tarihinde başlayıp yaklaşık on üç ay süren ve 16 Şubat 1905 tarihinde sona eren Mısır ve Sudan seyahatidir.1905’te Cambridge Üniversitesi Halil Hâlit Beyi Cezayir’de toplanan Şarkiyatçılar Kongresi’ne aza olarak gönderir.
Bu süre zarfında ve hayatının sonuna kadar kaleme aldığı eserlerde “ilk planda Müslüman Doğu’nun davasını savunmayı, ikinci planda da Batı Medeniyeti hakkındaki bazı düşünceleri Müslüman bakış açısından ortaya koymayı” hedeflemiştir. Halil Halit Bey’in hatıratı bu hedefin izlerini pek fazla taşımasa da döneminin Sultan II. Abdülhamid muhaliflerinin II. Abdülhamid’e bakışı, Anadolu hayatı, mektep ve medrese eğitimi ve bir ulema ailesinin hayatı hakkında her yerde ulaşılamayacak ayrıntıları vermesi itibari ile önem arzetmektedir.
Türkiye’ye Dönüşü ve Mebusluğu
Osmanlı Devleti’ni 1876 yılımda parlamenter sisteme geçiren II. Abdülhamid ertesi sene başlayan Osmanlı-Rus savaşı sebebiyle uygulamayı askıya almıştır. Tatil edilen meclis ancak II. Meşrutiyet’in ilan edildiği 1908 tarihinde yeniden faaliyete geçebilmiştir.Meşrutiyetin yeniden ilan edildiği tarihte Halil Hâlit Bey İngiltere’de ikamet etmektedir.Kendisine teklif edilen Ankara mebusluğunu da İngiltere’deki meşguliyetleri sebebiyle kabul etmez. Ancak şartların uygun hale gelmesi üzerine 1912 Nisan’ında yapılan seçimlerde İttihat ve Terakki Fırkası Ankara mebusu olarak meclise girer. Yeni meclisin 4 Ağustos 1912 tarihinde feshedilmesi üzerine siyasi hayatı sona erer. Milletvekili bulunduğu dönem içinde Encümen-i Maârif Reisliği yaptı ve Tedrisât-ı İbtidaîye Kanunu’nun çıkarılmasında büyük rol oynar.
Hindistan - Bombay Başşehbenderliği
Hindistan’a gönderilen ve etkili çalışmalar yapan isimlerden birisi de Bombay Başşehbenderi Halil Hâlit Beydir. Said Halim Paşa, Hariciye Nazırı olarak 19 Haziran 1913 tarihinde Bombay şehbenderliğine Cafer Beyin yerine Halil Hâlit Beyin tayin edilmesi talebinde bulunur. Bu tarihten üç gün sonra ise Said Halim Paşa Sadrazam ve Hariciye Nazırı sıfatıyla Halil Hâlit Beyi Bombay Baş Şehbenderi olarak atar. Onun Bombay’a şehbender olarak geleceğinin duyulması Müslümanlar tarafından sevinçle karşılanır. Eylül 1913’te Hindistan’a giden Hâlid Beye, Hint hükümeti tarafından üst düzey bir protokol uygulanır.Halil Hâlit Bey, Sultan-Halife’nin hediyesi olarak camilere dağıtılmak üzere getirdiği halıları yerlerine ulaştırmayı vesile edinerek birçok şehri dolaşarak müslümanlarla irtibat kurma imkanı bulur.Gittiği yerlerde kendisine gösterilen ilgi sebebiyle nümayişlerin oluşması hükümetin müdahalesine sebep olur. Kısa sürede etkili çalışmalar yapan Hâlit Bey, İngiliz-Hindistan otoriteleri tarafından “Pan-İslamizm’in şu ana kadar ki en önemli temsilcilerinden birisi” olarak değerlendirilir.Bir müddet sonra (Mayıs 1914) geri çağrılmasının ardından kendisiyle temasa geçen insanların tutuklanmaya başlaması yaptığı çalışmaların İngilizler tarafından ne kadar önemsendiğinin bir göstergesidir.
Birinci Dünya Savaşı Ve Almanya’daki Yılları
Almanya ile İslam alemini yakınlaştırmaya yönelik gerçekleştirilen çalışmalardan birisi de müslüman aydınların Almanya’ya davet edilmeleridir. Almanlar, özellikle İslam aleminin başı konumunda olması sebebiyle Osmanlı aydınlarının heyetler halinde Almanya’ya gelmelerine önem verdiler. Almanya’ya davet edilen Osmanlı aydınlarından birisi de Halil Hâlit Beydir.Almanya’ya 1915 yılı temmuzunda giden Hâlit Beyin Türkiye’ye ne zaman döndüğü kesin olarak bilinmemektedir. Ancak yazdıklarından anlaşıldığına göre Türkiye’ye dönüşü mütareke döneminden sonra gerçekleşmiş olmalıdır.Halil Hâlit Bey, Almanya’da kaldığı süre içinde gazetecilik mesleğine devam eder. Bazı Berlin Makalatı'nda gözlemlerini nakleder.Savaş yıllarında Osmanlı-Alman ittifakını toplumlar nazarında da güçlendirmek için yapılan çalışmalardan birisi de iki ülke aydınlarının birlikte yazılar yazdığı ve muhtemelen hükümetler tarafından desteklenen Die İslâmische Welt [İslam Dünyası] 234 adlı bir derginin yayınlanmaya başlamasıdır. Yazarları arasında Halil Hâlit Beyin de bulunduğu dergi yayın hayatına ilk olarak İstanbul’da İslâm Dünyası adıyla girer. Bu dergi, Osmanlı halkını aydınlatmak, Almanya ile ilgili gerçekleri ortaya koymak ve Müslümanlar arasında yayılmaya çalışılan fitneleri ortadan kaldırmak amacıyla neşredilmektedir. İstanbul’daki yayınların faydasının görülmesi üzerine dergi, Osmanlı Devleti ile Almanya arasındaki ilişkilerin güçlendirilmesi ve iki ülke halklarının birbirlerine karşı bilinçlendirilmesi amacıyla[[ Die İslamische Welt]] adıyla Berlin’de yayınlanmaya başlar.
İstanbul Darülfünunu Müderrisliği
I. Dünya Savaşı ve mütareke yıllarını Almanya’da geçiren H. Hâlit Bey, 1922 yılında İstanbul Darülfünunu’na muallim olarak tayin edilir. Bir müddet Edebiyat Fakültesi’nde görev yapan Halil Hâlit Bey, vazifesini daha sonra İlahiyat Fakültesi Akvâm-ı İslâmiye Etnoğrafyası Muallimi236 olarak sürdürür. Burada İslam Felsefesi, Müslüman Milletlerin Etnoğrafyası, Antropoloji gibi dersler okutur. İlahiyat Fakültesindeki derslerinden başka Harbiye’de de İngilizce dersleri verir. Tekaüd yaşına gelmesi ve hastalığı sebebiyle 1930’da Harbiye’deki derslerine son verilir. Darülfünun’da hocalık yaptığı dönemde gazete ve dergilerde de makaleleri yayınlanmaktadır. Özellikle Darülfünun İlâhiyat Fakültesi Mecmuası’nda yayınlanan makalelerinde kıymetli bilgiler yer alır.
Amerikan Üniversitelerine konferans daveti
Halil Hâlit Bey, 1929 yılında Amerika’da faaliyet gösteren “Uluslararası Eğitim Müessesesi” tarafından Amerika darülfünun ve mekteplerinde konferans vermek üzere davet edilir. Bu müessese Avrupa’nın tanınmış profesörlerini ve önemli şahsiyetleri her yıl Amerika’ya davet ederek bir dizi konferanslar verdirmektedir.Darülfünûn Eminliği’nin (Rektörlük) 19.11.1929 tarihli Başvekalete gönderdiği yazıda Halil Hâlit Beyin gelecek yılın Mart ve Nisan aylarında Amerika’da vereceği konferansların Türkiye için önemli bir propaganda vesilesi olacağına dikkat çekilmiştir.
Vefatı
Halil Hâlit Beyin bir süredir müptela olduğu zatürre hastalığı vefatından bir yıl kadar önce iyice artar. Hastalığın son aylarda daha da ağırlaşması üzerine dostu Said Halim Paşa’nın oğlu ve talebesi Mısırlı Halim Bey tarafından sıcak havanın iyi geleceği düşünülerek Kahire’ye götürülür. Ancak hastalık ilerlemeye devam eder. Tedavisine bir müddet hastanede devam edilen Halil Hâlit Bey, durumunun ağırlaşması üzerine memleketine dönmek ister.Doktorlarının da müsaade etmesi üzerine deniz yoluyla İstanbul’a gelir ve bir gün sonra da (29 Mart 1931) vefat eder.Cenazesi 30 Mart 1931 tarihinde Laleli’de ikamet ettiği Harikzedegan apartmanından alınarak Valide Sultan Camii’ne götürülür. Halil Hâlit Bey, burada kılınan cenaze namazının ardından ailesi, dostları, darülfünun hocaları ve talebelerinin katıldığı “sessiz ve alayişsiz” bir törenle Merkezefendi mezarlığındaki aile kabristanına defnedilir.Darülfünun Halil Hâlid Beyin vefatı sebebiyle o gün tatil edilir.
Eserleri
Halil Hâlit Bey’in telif ve tercüme olmak üzere çok sayıda kitap ve makalesi bulunur.Uzun yıllar İngiltere’de kalması ona Batı dünyasını iyice tanıma imkanı sağladığı gibi Osmanlı Devleti ile İslam dünyası aleyhine yapılan çalışmaları da yakından takip etme fırsatını vermiştir. Bu sebeple eserlerinin çoğunda bu konuları işleyerek Osmanlı’ya ve İslam alemine yapılan saldırılara karşı koymaya çalışmıştır.Yerli gazete ve dergilerdeki yazılarının yanında Times başta olmak üzere yabancı yayın organlarına yazdığı makaleleriyle de bu müdafaalarını sürdürür. Halil Hâlid Beyin gerek kendisi gerekse eserleri Osmanlı topraklarının yanında İslam dünyası ve Batı aleminde de ilgi ve heyecanla karşılanır.
1. Kitapları
- Diary of a Turk/Bir Türkün Ruznamesi(Londra,1903) Londra’da A.C. Black şirketi tarafından basılan bu eser, Halil Hâlid Beyin İngiltere’de basılan ilk eseri olup iskoç oryantalisti Elias J.W.Gibb’e ithaf edilmiştir. Kitapta, yazarın hayatının İngiltere’ye gidene kadarki bölümü ile dönemin Türkiye’si anlatılır.Yazarın çocukluk ve gençlik dönemini hikaye eden eser, toplam on dört bölümdür. Kitapta, Anadolu’nun sosyo- ekonomik durumu, Türk toplum hayatı, örf ve adetleri, eğitim, kadın, II. Abdülhamid dönemi bürokrasisi, siyasi kısıtlamalar gibi konular hakkında önemli bilgilere yer alır.
- A Study in English Turcophobia/İngilizlerin Türk Düşmanlığı Üzerine Bir Araştırma(Londra ,1904) Halil Hâlid bu kitabında, İngiltere’deki Türk ve İslam düşmanlığı politikalarını sistematik olarak yaygınlaştırmaya çalışan grupları analiz etmeye çalışır. Ona göre, İngiltere’de Türklere yönelik saldırıları bu ülkede etkinliği bulunan bazı gazeteciler, politikacılar, Hristiyan papazlar ve İngilizleşmiş Yahudiler yönlendirmektedir. Yazar, İngiltere’deki “radikal” ve “taasup sahibi” kişilerin Türkiye söz konusu olduğunda ortak bir ülkü etrafında birleştiğine dikkat çeker. Türk düşmanlığı yapan kitlenin nihai amaçlarının Türklerin siyasi bağımsızlıklarını sonlandımak olduğunu belirtir
- The Crescent Versus the Cross /Hilâl ve Salîb Münâzaası/Hilal ve Haç Çekişmesi(Londra,1907) Londra’da kaleme alınan eser, Luzac yayınevi tarafından neşredildi. Halil Hâlid’in Batı emperyalizmi konusunda görüşlerini anlattığı en önemli eseridir.
- Cezayir Hatıratından (Kahire 1906) Hâlid Beyin 1905 yılında Şarkiyatçılar Kongresi’ne katılmak için gittiği Cezayir’e ait gözlemlerini içerir.
- Füsûl-i Mütenevvia( İstanbul 1908) Ahmet İhsan Matbaasında basılan eser, aşağıda yer alan tarihe dair dört risaleden meydana gelir. Rısaleler güncel problemlerin çözümünde tarihsel tecrübeden istifade etmek amacıyla kaleme alınmıştır.Dört bölüm halinde basılmıştır;
- -İslâm ile Nasrâniyet’in Münasebât-ı Asliyesi ( İstanbul 1908) Eser, İslam’ın doğuşundan itibaren Müslümanlar ile Hristiyanlar arasındaki ilişkilerin gelişim sürecini inceler.
- -Türkler İle İngilizlerin İlk Teması (İstanbul 1908) Türkler ile İngilizlerin ilk temasları hakkındadır.
- -Rodos’un Fethinde Sultan Süleyman’ın Tedâbîr-i Siyasiyesi (İstanbul, 1908) Eserde Rodos adasının fethi ve gerekçeleri anlatılmaktadır.
- - Şehzade Cem Vak’asında Mes‘ele-i Hamiyyet (İstanbul,1909) Şehzade Cem’in II.Bayezid ile giriştiği taht mücadelesini hikaye eder.
- Türk ve Arap (Kahire, 1912) Türk- Arap ilişkilerini tarihi, dini, siyasi ve sosyal boyutlarıyla değerlendiren yazar, iki toplumun ilişkilerini olumsuz etkileyen meselelere gerçekçi bir yaklaşımla çözüm önerileri sunmaya çalışmıştır.
- Bazı Berlin Makalatı (Berlin,1918) Berlin İmparatorluk Matbaası’nda basılmıştır. Kitapta Halil Hâlid Beyin Almanya’ya gittiği tarihten 1917 yılına kadar olan döneme ait gözlemleri yer alır. Savaş ve mütareke yıllarını Almanya’da geçiren Halil Hâlid Bey, çeşitli dergi ve gazetelere yazılar yazar. Yazılarının bir kısmı Almanya’daki gözlemlerini içermektedir.
- Panislamische Gefahr [Pan-islamizm Tehlikesi] (Berlin 1917)
- The Turcophobia of the English Imperialists [İngiliz Emperyalistlerin Türk Düşmanlığı] (Bern, 1919)
- The British Labour And The Orient [ İngiliz İşçisi ve Doğu] (Bern, 1919)
- Türk Hakimiyeti ve İngiliz Cihangirliği (İstanbul, 1922)
2.Tercümeleri
- Maişetimizi İstihsal (İstanbul 1925) 1924 yılında C. Fines ve Pilkington’ın İngilizce olarak kaleme aldıkları eser, 1925 yılında Halil Hâlid Bey tarafından tercüme edilmiştir.
- Her Günkü Hayatın İktisâdiyâtı (istanbul 1926)
- Tacirliğin Mebâdisî (İstanbul, 1926) Halil Halil Beyin M. Clark’tan tercüme ettiği eser, İstanbul Ticaret Odası tarafından bastırılmıştır.
- İntişâr-ı İslâm Tarihi ( İstanbul, 1925) Londra Darülfünun’u Arapça muallimi T. W. Arnold tarafından kaleme alınan eserin orijinal adı The Preaching of İslâm’dır. Yazar, İslam tarihinde meydana gelen hadiselerin değil, İslam’ın yayılmasının tarihini incelemiştir.
3.Makaleleri
Sırât-ı Müstakîm dergisinin Sebîlürreşâd adıyla çıkmaya başlamasından itibaren Halil Hâlid Bey yazılarını Ç.Ş.Z. imzasıyla yayınlamıştır. 1922 yılında İstanbul Darulfünunu kadrosuna dahil olan Hâlid Bey, 1926 yılında yayın hayatına başlayan İlahiyat Fakültesi Mecmuası’nın yazarları arasına katılır. Bu dergide İslam toplumlarının etnoğrafyaları ve antropolojiyle ilgili önemli makaleleri yayınlanır.
- ↑ TDV İslam Ansiklopedisi cilt 15 sayfa 313-316