Heybeliada Sanatoryumu
Heybeliada'nın güney tarafındaki Çam Limanı'nına bakan bir tepede İsviçre'deki bir sanatoryum model alınarak inşa edilen bu hastane, başlangıçta 16 yatak kapasitesiyle hizmet veriyordu. 1940'lı yılların ortalarında bir bina daha ilave edilmiş, daha sonraları idare binaları ve hemşire lojmanlarının da ilavesiyle imkânları daha da genişletilmişti. Şehir merkezinden uzak, çam ormanları içinde temiz bir hava ve kuvvetli bir gıda bakımı, dönemin en iyi tedavi şekliydi. Hastalar için balkonunda da birer yatak vardı. Gıda olarak hastalara günde 4 öğün yemek yanında et, süt ve bal veriliyordu.
Ek hizmetler
Sağlık hizmetinin yanı sıra tıp eğitimi de veren bu sanatoryum, Prof. Dr. Siyami Ersek ve daha birçok yerli ve yabancı uzman doktoru da yetiştirmiştir. Bu nedenle, WHO (Dünya Sağlık Örgütü) tarafından tüberkülozda eğitim ve araştırma hastanesi olarak kabul edilen bu sanatoryum, İsmet İnönü, Rıfat Ilgaz, Ece Ayhan gibi isimlere de hizmet vermişti.
Sanatoryumda rehabilitasyon merkezi de bulunuyordu. Ustalar vasıtasıyla hastalara ayakkabıcılık, çorapçılık, fotoğrafçılık, heykeltıraşlık, saatçilik, daktilo gibi kurslar veriliyor, hastalar zenaat öğrenip meslek sahibi olabiliyorlardı. Sanatoryumun kuruluşunun 50. yılında yapılan bir araştırmaya göre, kurslara katılan yaklaşık bin kişinin yarısı meslek ve iş sahibi olmuştu.
Sağlık sorunlarında moral desteğin önemli bir yardımcı etken olması nedeniyle sanatoryumda haftada bir moral günleri düzenleniyor, ya sinema gösterisi yapılıyor ya da konser veriliyordu[1].
Düzen bozuluyor
Sağlık politikasında değişim
1980 yılına kadar devletin sağlık politikasına göre verem, devletin çözmesi gereken bir sorundu ve bu konudaki masraflar Sağlık Bakanlığı bütçesinden yapılırdı. Sanatoryumun gıda, yakıt, elektrik ve su masrafları da gene bakanlıkça karşılanırdı. 1980 sonrasında ise devlet desteği kesildi ve kendi giderlerini kendisinin karşılaması gerekti. Bu ağır yükü karşılamakta hayli zorlanan sanatoryum yavaş yavaş çökmeye başladı. Ödenek ayrılmadı, bakım yapılamadı. Göğüs Cerrahisi konusunda adını duyurmasına karşın hastanede MR ve tomografi cihazı yoktu. Çalışan doktor ve personel ücretleri yeterli seviyenin çok altında kalmaya başladı. Uzman ve asistan eğitimi için yenileştirmeler yapılamadı. Durum hastalar yönünden de mutsuzluk vericiydi. Hasta bakımı artık eskisi gibi yapılamıyor, hizmetler büyük ölçüde aksıyordu.
1999 depremi
1999 yılına kadar eldeki imkânlarla yapılan bakımlarla hastane binaları ayakta tutulmaya çalışılıyordu. 17 Ağustos 1999 depremiyle büyük hasarlar meydana geldi. Çatılar hasar gördü, sıvalar bloklar halinde döküldü, bacalar yıkıldı ve duvarlarda çatlaklar meydana geldi. Fakat bunca hasara rağmen hiçbir can kaybı olmadı. Hastalar bahçelere taşındı ve geçici bir süre hasta bakımları bahçede yapıldı.
Bayındırlık Müdürlüğü'nün gönderdiği heyetin incelemeleri sonunda binanın hasar görmesine rağmen tehlike arz etmediğini bildirmesi üzerine hastalar gene hastanelere taşındı. Ne var ki iki bina diğerlerinden daha çok hasar görmüştü ve mutlak bakım yapılması gereği doğmuştu. Bu iki blok boşaltılarak 2001 yılında, İlaç Endüstrisi İşverenler Sendikası[2] tarafından masrafların karşılanması sayesinde restore edilebildi.
Sanatoryum kapanıyor
Sarf edilen bu gayretler yeterli olamamış; uzun yıllar büyük hizmetler vermiş, büyük hekimler yetiştirmiş bu eğitim ve araştırma hastanesi ancak 4 yıl daha ayakta durabilmişti.
2005 yılında, İstanbul Sağlık Müdür Vekili Uzman Dr. Mehmet Bakar tarafından AA muhabirine yapılan bir açıklamayla bu hastanenin kapatılarak şehir içine nakledileceği bildirildi. Hastanenin kapatılma sebebi olarak deniz yoluyla ulaşımın zorluğu ve yeterli hasta bulunmaması sebep gösteriliyordu.
1 Ağustos 2005 tarihinde Sağlık Bakanlığı'nın verdiği onayla Heybeliada Sanatoryumu Göğüs Hastalıkları ve Göğüs Cerrahisi Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nin Süreyyapaşa Göğüs Kalp ve Damar Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesi'ne kadro ve tıbbi donanımı ile nakledilmesi kararı verildi.
Personel ve hastalarının bir kısmı Süreyyapaşa Göğüs Hastalıkları Hastanesi'ne[3] sevk edildi, hastaların diğer bir kısmı da taburcu edildi.
100`ü doktor ve hemşire olmak üzere 250 personeli ve 660 yatak kapasitesi olan bu emektar hastane 30 Eylül 2005 tarihi itibariyle bir daha açılmamak üzere kapılarını kapattı.