Kâtip
Kâtip, yazan, yazıcı, kitâbet eden ve usta yazıcı anlamlarına gelen Arapça kökenli sözcüktür.[1]
Tarihçe
Osmanlı Devleti'nde
Kâtip, Osmanlı Devleti'nin gelişim döneminde, yazılı kayıtlara duyulan ihtiyaç nedeniyle resmî olarak teşkilatlanmış profesyonel kâtiplerden oluşan kalem daireleri kuruldu. Kâtipler, dîvân-ı hümâyûn'da ve devlet teşkilâtının diğer kademelerinde, yazı ve kayıt işlerini görmekte oldukları için bir takım hususi özelliklere de sahip olmaları gerekiyordu. Kâtiplerin öğrenmesi gereken başlıca ilim ve fen alanları; başta sarf, nahiv ve lûgat olmak üzere, meâni, beyan, bedii, şiir, inşa, edebiyat, Kur’ân-ı Kerîm, hadîs-i şerif; atasözleri, terimler, tarih, coğrafya ve örfî hukuk şeklinde oluşmaktaydı.[2] Osmanlı'da kalemiye sınıfında bulunan kâtipler, reisü’l-küttablık, nişancılık ve sadrazamlığa kadar yükselebiliyorlardı.
Osmanlı döneminde yaşamış bazı ünlü kâtipler ise, Celâlzâde, Koçi Bey ve Kâtip Çelebi olarak sayılabilir.
Meslek ayrımları
Osmanlı'da
- Kâtib-i Adl: Noter.
- Serkâtib: Baş kâtib. Hükümdarların başkâtibleri.
- Sırkâtibi: Eskiden hükümdarların yanlarında bulundurdukları hususi kâtib.
Günümüzde
Günümüzde Zabıt kâtipliği adında bir meslek bulunmaktadır. Bu meslekte çalışanlar Adalet Bakanlığı'nca taşra ve merkez teşkilatında görevlendirilmek üzere atanarak yardımcı yargı personeli olmaktadır. Adalet Bakanlığı'nca, genel idare hizmetleri sınıfında istihdam edilerek; kalem işleri, yazışma, dosyalama vb. işleri yerine getirmektedirler.