Kutbeddin İznikî
Kutbeddin İznikî (ö. 7 Aralık 1418, İznik), Osmanlı din alimi ve mutasavvıfı.
Tam adı 'Muhammed İbn Muhammed el-İznîkî' olan alim, Sultan Bayezid döneminde İznik'te yaşamış, tasavvuf ve ahlak alanında eserler vermiştir. Tefsir alanında, kendi adını taşıyan 'Kutbeddîn Tefsiri' isimli birkaç ciltlik eseri vardır.
Yine kendisi gibi alim olan oğlu Kutbüddinzâde Mehmed İznikî'nin 'İhticâc-u Adem ma'a Musa aleyhime's selâm' adlı risalesinde yazdığına göre Niğde'de doğduğu, daha sonra buradan İznik'e göç ettiği anlaşılmaktadır. Aralarında Osmanlı veziri ve Arap dili alimi Niksarî Hasan Paşa'nın da bulunduğu çeşitli hocalardan ders aldı. Hasan Paşa'dan okuduğu Şerht-i Mefâli'l 1393'de bitirdiği nakledilir. Kaynaklar, diğer bilimlerin yanı sıra özellikle şerî bilimlere hakim olmasından ve tasavvuf yolunda önemli dereceler katettiğinden söz etmektedir. Evliya Çelebi onun Bayramiyye şeyhlerinden olduğunu yazmıştır. Yine Evliya Çelebi'nin yazdığına göre İznik'te bir âsitânesinin olduğu ve tarikat faaliyetlerini burada sürdürdüğü anlaşılmaktadır.
Timur'un Anadolu'yu işgali sırasında Kutbüddin İznikî'nin onunla buluşup kendisine önemli uyarılarda bulunduğu, haksız yere kan dökmekten vazgeçmesini söylediği belirtilir. Yıldırım Bayezid'in oğlu İsa Çelebi'nin Timur'a itaatini bildirmek üzere elçilik yaptığı da kaydedilmektedir.
Kutbeddin İznikî 1418'de İznik'te vefat etti ve zaviyesine defnedildi. Kabri üzerindeki üstü kubbeli dört köşe türbe ile bitişiğindeki Şeyh Kutbüddin Camii'nin 15. yüzyıl'da inşa edildiği bilinmektedir.
Eserleri
Bursalı Mehmed Tahir, Kutbüddin İznikî'nin Zâdü'l Me'âd ti'l Furif ve'l Ahlâk adlı bir eserinin Bursa'da İncirli Dergâhı Kütüphanesi'nde bulunduğunu kaydeder. Yine Mehmed Tahir'in İznikî'ye nisbet ettiği bir tefsire dair eserin İznikî'nin torunlarından birine ait olduğu anlaşılmıştır. Zira yazar eserde Kutbüddin İznikî'den 'ceddimiz' diye bahsetmekte ve 'Mukaddime' adlı eserinden nakilde bulunmaktadır. Kutbüddin'in, Muhyiddin İbnü'l Arabî'nin bir eserini şerhettiği belirtilmekteyse de böyle bir çalışmasına rastlanmamıştır. Mevcut olan eserleri şunlardır:
- Tefsirü'l Kur'an (Tefsir-u Kutbiddin): Tam nüshası tespit edilemeyen ve kaç cilt olduğu bilinmeyen bu Arapça tefsirin 2. cildi İstanbul Üniversitesi Kütüphanesi'ndedir. Nisa ve Mâide sûrelerinin tefsirini içeren 276 varaklık bu cilt hem dirayet hem rivayet tefsiri olma niteliğini taşımaktadır.
- Mukaddime: Namaz, oruç, hac, zekât gibi ibadet konularının Hanefi mezhebine göre anlatıldığı, ayrıca inanç ve ahlaka dair meselelerin ele alındığı eser Türkçe ilmihal geleneğinin ilk örneklerindendir. Kitabın, Ebu'l Leys es-Semerkandî'nin namazla ilgili ilmihal niteliğindeki aynı adlı Arapça risalesinin Türkçe'ye çevrilip inanç, ibadet ve ahlaka dair konuların eklenmesi suretiyle meydana gelen bir eser şeklinde nitelendirilmesi doğru değildir. Bazı nüshalarının başına sonradan adının Mukaddimetü's Salât şeklinde kaydedilmiş olması, Taşköp-rizâde ve Hoca Sâdeddin gibi müelliflerin Kutbüddin İznikî'nin namazla alâkalı bir risalesinin olduğunu belirtmeleri, Mecdî ve Bursalı Mehmed Tahir'in de Kutbüddin İznikî'nin Mukaddime adlı eserinin namazla ilgili olduğuna dair kayıtlan eserin Semerkandî'nin risâlesiyle karıştırılmasından kaynaklanmış olmalıdır. İstanbul Belediyesi Atatürk Kitapliğı'nda bulunan ve müellif hayatta iken 817'de (1414) çoğaltılan bir nüshada eserin Mukaddime şeklinde kaydedilen adı Süleymaniye Kütüphanesi'ndeki bir başka nüshada Büniye'l İslam, İtalya'ya'da Vatikan Kütüphanesi'nde bulunan bir nüshada ise 'İbâdât' şeklinde yazılmıştır. Diğer bazı nüshalarında isminin 'Râhatü'l Kulûb' şeklinde kaydedilmesi ise müellifin benzer konulan ele aldığı başka bir eseriyle kanştırılmasıyla ilgilidir.
- Râhatü'l Kulûb: Kelam, fıkıh ve tasavvufun harmanlandığı bu Türkçe eserde yazar, inanç ve ibadet konularını mutasavvıfların anlayışından hareketle anlatmış, son kısımda şeyhe bağlanmanın gerekliliği, kamil şeyhin vasıflan, hırka giyme gibi tasavvuf konularını ele almıştır. Eserin Süleymaniye Kütüphanesi'nde bulunan iki nüshasının da eksik olduğu anlaşılmaktadır. Baş tarafı noksan olan nüshaya yazıcılar tarafından besmele, hamdele ve salvelenin ardından kısa bir giriş yazısı, son tarafı eksik olan nüshaya da eserin tamamlandığını ifade eden bir yazı eklenmiştir. Yine eksik olan bir nüshası da Beyazıt Devlet Kütüphanesi'nde kayıtlıdır.
- Telfikât: Ferrâ el-Begavî'nin Meşâbihu's Sünne adlı eserinin Arapça haşiyesidir. Yazar, bu eseri hadisler arasındaki zahiri çelişkiyi ortadan kaldırmak maksadıyla kaleme aldığını belirtmiştir. Değişik nüshalarında adı Tevfîketü'l-Meşâbîh, Kitabü't-Teflîk fi'l Hadis, Kitâbü't-Telfîk şeklinde kaydedilmişse de müellifin oğlu Kutbüddinzâde Mehmed, İhticâcu Âdem ma'a Mûsâ 'aleyhime's-selâm adlı risalesinde eserin adını Telfîkât şeklinde yazmıştır. Kutbüddinzâde'nin kaydı, aynı zamanda babasının bu eserini kendisine nisbet edenlerin verdiği bilgiyi de geçersiz kılmaktadır.
- Fi Hakkı Devrâni's Sûfiyye: Yedi varaklık bu Türkçe eserde Gazali'nin İhya'ü Ulûmi'd Din başta olmak üzere güvenilir kaynaklardan nakledilen bilgilerle tasavvuf ehlinin devranla zikretmelerinin caiz olduğu savunulmuştur.