LASIK
LASIK, İngilizce “Laser-Assisted in Situ Keratomileusis” kelimesinin baş harflerinden oluşturulmuş bir kısaltmadır, bu kelime Türkçe olarak Lazer eşlikli korneanın yerinde şekillendirilmesi olarak da söylenebilir. LASIK, miyopi, hipermetropi, astigmatizma ve presbiyopi tedavisinde gözlük veya kontakt lenslere alternatif olarak görmenin düzeltilmesi için göz doktorları tarafından uygulanan bir cerrahi tekniktir.
Teknolojinin gelişimi
Kırma kusurlarını cerrahi olarak düzeltmenin korneanın ön eğrilik çapını değiştirerek mümkün olabileceği fikri Kolombiyalı göz doktoru Jose Barraquer tarafından 1949 yılında öne sürülmüştür. Barraquer bu amaçla önce serbest elle korneadan yapraksı diskler kesmiş, 1960’lı yıllarda ise bu işlemi daha hassas olarak yapabilen ve temel tasarımı modern eşdeğerlerinde de değişmemiş olan mikrokeratom adı verilen cihazı tasarlamıştır. Barraquer korneadan kestiği yapraksı diskleri –flep- traşlayarak şekillendirmiş ve bu tekniğe keratomileusis adını vermiştir.
1981 yılında Rangaswamy Srinivasan ultraviolet bir lazer olan excimer lazerin dokuları ve plastik gibi organik polimerleri hassas bir şekilde kesebildiğini göstermiştir. Bu olaya Ablatif Fotodekompozisyon ismi verilmiştir, bu teknik günümüzde mürekkep püskürtmeli yazıcıların püskürtme başlıklarına şekil vermek gibi alanlarda da kullanılmaktadır. 1983 yılında ilk kez hayvan gözü korneasında excimer lazerin çevresine ısı zararı vermeden ve mikrometre düzeyinde bir hassaslıkta dokuyu kesebildiği gösterilmiştir Excimer lazer ilk kez 1988 yılında insanlarda cerrahi olarak, korneada yaralı ve saydamlığını yitirmiş kısımları ortadan kaldırmak amacı ile L'Esperance ve arkadaşları tarafından kullanılmıştır 1980'lerin sonu ve 1990 yılı başında insan gözlerinde ilk kez PRK tekniği kullanılmıştır . LASIK cerahisi 1989 yılında Lucio Buratto (İtalya) tarafından geliştirilmiştir, 1990 yılında Ionnis Pallikaris (Yunanistan) tarafından korneadan kesilen flebin küçük bir kısmı kesilmeden bırakılarak menteşeli LASIK tekniği geliştirilmiştir, bu teknik günümüzde modern LASIK cerrahisinde kullanılmaktadır.
LASIK tedavisi
Tedavi öncesi işlemler
Yumuşak kontakt lens kullanan hastalar, tedaviden en az 7-10 gün once; gaz geçirgen yarı sert lens kullananlar ise 3 hafta önce lenslerini çıkarmalıdır. Tedavi öncesi, göz sağlığının durumunu saptamak için ayrıntılı bir göz muayenesi yapılmalıdır. Genel göz muayenesinin yanı sıra, göz numaraları saptanır, kornea kalınlığı ölçülür ve korneanın topografik ölçümleri yapılır. Korneanın topografisi ile korneanın şekil haritası çıkarılır. Kullanılacak cerrahi yönteme göre ek bazı tektikler de gerekebilir.
Ameliyat
Lazer ameliyatı iki aşamadan oluşur, birinci aşamada mekanik veya femtosaniye lazer mikrokeratom aracılığı ile kornenın üst tabakalarından bir flep oluşturulur, bu flebin kalınlığı kullanılan cihaza bağlı olarak 110 ve 180 mikron arasında değişmektedir. Mekanik mikrokeratomlarda hızla titreşen metal bir bıçak kullanılır, femtolazer mikrokeratom cihazı ise kornea dokusu içerisinde ızgara veya spiral bir desende minik hava kabarcıkları oluşturarak kornea dokusundan düzlemsel bir ayrışma meydana getirir. Flep oluşturulma aşamasında görme geçici olarak kaybolur, flep oluşturulduktan sonra da görme bir miktar bulanık olacaktır. Daha sonra fleb kaldırılarak korneanın orta kısımları açığa çıkarılır.
İkinci aşamada excimer lazer kullanılarak kornea stroması yeniden şekillendirilir. Lazer cihazı mikron düzeyinde bir hassaslıkla bu aşamayı gerçekleştirir. Modern excimer cihazlarında gözün hareketlerini izleyen kameralar vardır, bu sayede gözler belli miktarda hareket etse bile lazer atışları doğru yere yapılır. Daha sonra fleb tekrar eski yerine getirilir, flep ile kornea arasındaki yapışma dakikalar içerisinde gelişir, bu aşamadan sonra lazer cerrahisi bitmiştir.
Ameliyat sonrası işlemler
Ameliyat sonrasında flep ile kornea yatağı arasında doğal bir yapışma geliştiği için genellikle bandaj kontakt lensler kullanılmaz, ancak bazı cerrahlar bandaj kontakt lens uygulamayı tercih edebilir. Göze damlatılmak üzere antibiyotik ve kortikosteroid ve/veya nonsteroidal antiinflamtuar ilaçlar içeren damlalar reçete edilir. Bu damlalar doktorun önerdiği şekilde ve dozda kullanılmalıdır. İlk gün gözlerde yanma, batma ve sulanma olabilir, bu durum ilk geceden sonra genellikle düzelir. Bu aşamada gözler kesinlikle ovuşturulmamalı, televizyon seyretmek gibi göz kırpma sayısını azaltan görsel yoğun işler yapılmamalıdır. İlk gün gözlere su kaçırmak sakıncalı olabilir, gene bu günlerde göz makyajından kaçınılmalıdır. Geceleri uyurken gözleri kapamak için şeffaf plastikten göz koruyucu kalkanlar kullanılabilir. Cerrahi sonrasında ilk gün görme bir miktar bulanık olabilir, bu genellikle flep dokusunda gelişen ödeme bağlıdır, bu durum birkaç gün içerisinde düzelir ve görme düzelir. Kişiler lazer cerrahisi sonrasında kısa sürede tekrar eski aktivitelerine dönebilir.
Komplikasyonlar
LASIK cerrahisi sonrasında bazı komplikasyonlar gelişebilmektedir, bu komplikasyonların gelişim oranı değişik raporlara göre %3 ve %6 arasında değişebilmektedir. Aşağıda liste halinde rastlanabilecek bazı komplikasyonlar sıralanmıştır.
- Gözlerde kuruluk
- Aşırı ya da az düzeltme
- Görme keskinliğinde dalgalanma
- Işığa karşı hassasiyet
- Flepte kırışıklıklar
- Desantralize ablasyon
- Flep altına epitel ilerlemesi
- Flepte düzensizlik
- Astigmatizma ortaya çıkması
- Korneada enfeksiyon
LASIK cerrahisi komplikasyonları cerrahi öncesindeki, cerrahi sırasındaki, cerrahi sonrası erken veya geç dönemdeki bazı etkenlere bağlı olarak gelişebilmektedir.
Erken dönem komplikasyonlar
Günümüzde mikrokeratomlara bağlı olarak gelişen flep komplikasyonları oldukça nadirdir ve komplikasyonlu flebe lazer uygulanmadığı takdirde büyük bir sıklıkla herhangi bir sekel bırakmadan iyileşmektedir. Flebe bağlı -intraoperatif- komplikasyonların oranı yaklaşık %0.2 oranında bildirilmektedir ki bu da yaklaşık 1000 kişiden iki tanesinde flebe bağlı bir problem meydana gelebilir anlamına gelmektedir. Flebin yerinden kayması, flepte meydana gelen kırışıklıklar, diffüz lameller keratit gibi erken dönem sorunları tedaviye yanıt verirler ve çok nadir bazı durumlarda görme kalitesinde azalmaya yol açarlar.
Cerrahi sonrasında en sık rastlanabilecek problem flebin yerinden oynamasıdır, bu durum basit bir müdahale ile düzeltilebilir. Bu nedenle cerrahi sonrasında hastaların gözlerini ovuşturmamaları istenir.
Fleple kornea arasında yabancı cisimler bulunabilir, bu yabancı cisimler, mikrokeratom kaynaklı metalik karakterde, havada uçuşan tekstil liflerine, gözkapağı kenarındaki yağ bezlerinin salgısına veya gözkapaklarından dökülen deri hücrelerine bağlı olabilir. Bazı durumlarda flep ile stroma arası yıkanarak bu yabancı cisimlerin ortamdan uzaklaştırılması gerekse de çoğu zaman herhangi klinik bir etki göstermeyen yabancı cisimler ortamda bırakılabilir, organik kökenli olan yabancı cisimler zaman içerisinde kendiliğinden erir.
Orta dönem komplikasyonlar
Diffüz lameller keratit denilen ve fleple kornea stroması arasında enflamatuar reaksiyonla karakterize durum yaklaşık %2.3 oranında izlenmektedir. Tanı konulup doğru tedavi edildiğinde bu durum herhangi bir geç dönem sekeli bırakmaksızın iyileşir.
Mikroplara bağlı enfeksiyon gelişmesi riski oldukça azdır ve bu risk %0.03 oranında bildirilmektedir. Bu enfeksiyon genellikle kornea yatağı ve flep arasındadır. İnfeksiyon sıklıkla tedaviye yanıt verir, ancak bazı durumlarda tedaviye direnç meydana gelebilir, bu durumda görmede azalma ortaya çıkabilir.
Gözlerde kuruluk hissi cerrahi sonrasında ilk 6 ayda %48 gibi yüksek oranlarda bildirilmektedir. Kalıcı kuru göz gelişme riski ise %5 civarındadır. Bu duruma korneayı besleyen sinirlerin kesilmesi neden olur bu durum sinirlerin tekrar iyileşmesi ile çoğunlukla düzelir.
Geç dönem komplikasyonlar
Korneada daha önceden saptanamayan keratokonus rahatsızlığı varsa veya geride çok ince bir kornea dokusu bırakılmışsa korneada artan bir şekilde bombeleşme meydana gelebilir. Bu durum çok çok nadirdir ve gerekli önlemler alınırsa hemen hemen hiç görülmez.
Görme kalitesinde azalma, geceleri ışıklar etrafında saçılma olması, gece görüşünün azalması, kontrast duyarlılıkta azalma gibi bazı problemlere de rastlanabilir.
Flep ile kornea yatağı arasında epitel hücrelerinin yürümesi de ileri dönemde görülebilecek bir durumdur, bu durumun sıklığı yaklaşık %1 oranında bildirilmektedir.