Düşük yoğunluklu lipoprotein
Düşük yoğunluklu lipoprotein (İngilizce karşılığı olan Low Density Lipoprotein'den LDL olarak kısaltılır) kanda kolesterol taşıyan ve yoğunluğu 1,019-1,063 g/mL arasında olan lipoprotein sınıfına karşılık gelir. Karaciğerde üretilen çok düşük yoğunluklu lipoprotein (İngilizce Very Low Density Lipoprotein, VLDL) metabolizması sonucu oluşur. LDL tanecikleri 18-25 nm çapındadır, taşıdığı lipitlerin yanı sıra apolipoprotein B-100 (apoB-100) ve apoE proteinlerini içerir. LDL seviyesi ile kalp hastalıkları arasındaki bağlantıdan dolayı sıkça "kötü" kolesterol olarak anılır. LDL'in başlıca işlevi, kolesterol ve trigliserit üreten hücre ve dokulardan bu molekülleri alıp bunlara gereksinimi olan hücre ve dokulara taşımaktır. Yapısında %21 protein, %11 trigliserit, %22 fosfolipid, %37 kolesterol ester, %8 serbest kolesterol ve %1 serbest yağ asitleri bulunur. Vücuttaki toplam kolesterolün %70'i LDL'de bulunmaktadır.
Kalp hastalıklarındaki rolü
LDL'nin kandaki seviyesi ile ateroskleroz, ve dolayısıyla koroner arter hastalığına, inme ve periferal damar hastalıkları ile ilişkilidir. LDL'in taşıdığı kolesterole "kötü" denmesine karşın söz konusu kötülük, bu kolesterolun nereye, nasıl ve ne hızla taşındığıyla ilişkilidir.
LDL'de bulunan kolesterol miktarından daha çok bu LDL taneciklerinin büyüklükleri ve onların konsantrasyonunun aterosklerozun ilerlemesini etkilediğine dair deliller artmaktadır. En sağlıklı (ve ender) kan profili, küçük LDL'lerin hiç bulunmaması ve az sayıda büyük ebatlı LDL taneciklerine bulunmasıdır. Çok sayıda küçük LDL taneciklerinin olması, aynı toplam kolesterol konsantrasyonunda ama az sayıda büyük LDL tanecikleri olmasından çok daha olumsuz sonuçlar doğurur; ateroma büyüme hızı, ateroskleroz ilerlemesi, kalp hastalıklarının ciddiyeti ve ölüm riski daha yüksektir.
VLDL, lipoprotein lipaz (LPL) enziminin etkisiyle trigliseritlerini kaybetmek yoluyla kolesterol içerereğini arttırıp sonunda LDL'ye dönüşür.
Yüksek LDL seviyesinin kalıtsal bir biçimi familial hiperkolesterolemidir (FH). Yüksek LDL seviyesi olması haline hiperlipoproteinemia tip II denir.
Önerilen kan düzeyleri, hedefler
Amerikan sağlık kuruluşları aç karnına LDL düzeyleri ile kalp hastalığı riski arasındaki bağlantılara ilişkin aşağıdaki kılavuzu oluşturmuşlardır:
Düzey (mg/dl) | Düzey (mmol/L) | Yorum |
---|---|---|
100 | 2.6 | Optimum LDL kolesterolu; düşük kalp hastalığı riskine karşılık gelir |
100-129 | 2.6-3.3 | Optimuma yakın LDL |
130-159 | 3.3-4.1 | Sınırın ustünde |
160-189 | 4.1-4.9 | Yüksek düzey |
190 | 4.9 | Çok yüksek düzey; en yüksek kalp hastalığı riskine karşılık gelir |
Amerika'da belirlenen bu sınırlar kalp hastalıklarından kaynaklanan ölüm oranını yılda %2-3 azaltmak amacını güder. Araştırmalar, koroner anjiyoplasti veya baypas ameliyatına kıyasla LDL düzeylerinin düşürülmesinin kalp hastalığı ölümlerini engellemekte çok daha etkili olduğunu göstermişlerdir. Aterosklerozlu hastalarda Amerikan sağlık kuruları 70 mg/dL altına (ne kadar altına olması gerektiğini belirtmeden) indirilmesini salık verirler. İlaç yoluyla LDL'nin azaltıldığında kalp hastalığı oranının sıfıra ulaşması için LDL'in 50 mg/dL dolayına indirilmesi gerektiği bulunmuştur. Uzun dönemli topluluk çalışmalarında, çocukken 35 mg/dL LDL düzeyine sahip olan ve ateroskleroza yol açacak beslenme alışkanlıkları olanlar, büyüdüklerinde aterosklerozun ilk aşamasının belirtilerini gösterdiği bulunmuştur. Ancak belirtilen bu araştırmalar LDL kolesterolunun kimyasal konsantrasyonuna değindiklerinden bu bulgular yanıltıcı olabilir.
Ölçme yöntemleri
Lipit konsantrasyonları, hastalık sonucu ile ilişkili olduklarından değil, ölçümü kolay ve ucuz oldukları için en yaygınca kullanılan klinik ölçüm yöntemi olmuşlardır. Ancak, daha ayrıntılı ölçümlerin yararlı olduğuna dair bulgular artmaktadır. Özellikle LDL tanecik sayısı ve büyüklüğünün, LDL'deki kolesterol konstrasyonuna kıyasla hastalık seyriyle çok daha bağlantılıdırlar. Hatta LDL tanecik sayıları göz önüne alındığında, kardiyovasküler sorunlarla ilişkili olan diyabet, obezite, sigara kullanımı gibi başka faktörlerin istatistiksel katkıları ortadan kalkar.