Oba
Oba, çadırlarda yaşayan göçebe ailelerin meydana getirdiği topluluk, çadır halkı.
Oba, Oğuzca bir kelime olan "oba"nın Divân-ı Lügati't-Türk'te kabile anlamına geldiği belirtilir. İslamiyetten sonra Oğuzlar, oba kelimesini boydan daha küçük şube anlamında kullandılar. 15. ve 16. yüzyıl Osmanlı tahrir defterlerinde oba, cemaat adını aldı. Genellikle boylara bağlı olan cemaatlerin (oba) oturdukları yere "yurd" denir. Bugün, Anadolu'da oba kelimesi göçebelerin aileleri, göçebe çadırları, çadırların bulunduğu yer anlamında kullanılır ve beş-altı çadırdan ibaret bir göçebe ailesine de oba denir. Kırım, Anadolu ve Uygur Türkçesinde göçebe çadırı, çadırda yaşayan aile; Azeri Türkçesinde taştan yapılan çoban kulübesi; Kırgızcada tepe, toprak yığını, Türkmencede köy, Sagay Türkçesinde nezir adamak için yol kenarında yığılı taş yığınından ibaret tepecik, müfreze, karakol mevkii anlamlarına gelir.
Etnografik araştırmalara göre, bugün eski Türk dininin basit bir şeklini sürdüren Altay, Yenisey ve Urenha-Tuba Türklerinde "oba" veya "obo"lar kutsal sayılır. Bunların inanışlarına göre bu obolarda kabileyi koruyan ruhlar veya "yer-su" tanrıları bulunur. Genellikle bu obalar, dağ tepelerinde, ırmak boylarında, yol üzerinde bulunur. Urenha-Tuba Türkleri bugün oba-tagir (oba ayini) yaparlar; ayinin yapıldığı yer suni bir tepeden ibarettir ve "oba" adını alır. Bugün Türk [ültürünün etkisi altında kalan Mançular'da bu kelimesi "tepe" anlamına gelir. Eski Türk dininin kalıntılarından olan obo (oba) kültü, İslamiyeti kabul eden Türkler arasında da bir süre devam etti.