Ordu kassamı
Kassamlık, Osmanlıda halkın tâbi olduğu nizam ( askeri-reaya) çerçevesinde ikiye ayrılmıştır. Bunlardan biri askeri sınıf mensubu kişilerin miraslarını vârisler arasında paylaştırmaya taksime kadıasker adına memur “Askerî Kassam”lardır. Diğeri ise reayanın terekesini vârisler arasında taksime vilayet ve sancak kadıları adına memur olan şehrî kassamlardır.
Askerî sınıfın terekesini vârisleri arasında pay eden kazasker kassamları, kazada veya birkaç kazada bulunurlardı. Rumelidekiler Rumeli kazaskerleri ve Anadoludakiler Anadolu kazaskerleri taraflarından göreve getirilirlerdi. Bunlar tahsil ettikleri kısmet-i askeriyyeyi o bölgenin kadılığındaki sandıkta saklayarak, kazaskerlerin mühürlü mektupları ve fermanlarla gelmiş olan askerî kassam müfettişi veyahut suvari kassamları geldiği zaman kadı veya nâibler tarafından onlara teslim edilirdi.
“Suvarî Kassamları her teftiş ettiği yerde tahsil edilen kısmet-i askeriyyeyi kadılık sandığından tesellüm ederek elindeki mühürlü defteri bu resimleri kendisine teslim eden kadı veya nâibe mühürletirdi. Mahallî askerî kassamların azli ve yerine diğerinin tâyini suvarî kassâmının selâhiyeti dahilinde olduğu gibi bunlar hakkındaki şikayetler veya taltif edilmeleri hakkında verdiği raporlar da hükûmetçe nazarı dikkate alınırdı”. Bunların görevleri bir suvari kassamı tayininde şu şekilde belirtilmiştir:
1- “Tayin olunan bölgede bulunan vilayet ve kazalarda daha önce tayin olunan süvari kassamından bu ana gelinceye kadar vaki askeriye ait konuları teftiş edip, resimlerini kim almış ise ondan kabz etmek.
2- Söz konusu bölgede bulunan kadı ve naiblerin elde ettikleri resimleri teslim alıp, elinde bulunan mühürlü deftere kaydetmek.
3- Kısmet-i Askeriye tahririne memur olanlardan hıyaneti olanları azledip, yerlerine emin ve mutemet kimseleri tayin etmek.
4- Kısmete ilişkin bütün işler süvari kassamının uhdesine tevdi edildiğinden, bu konuda her türlü icraata yetkili olmak.
Bunlarla ilgili olarak ulemadan Mevlana Mehmed ve Anadolu’daki bazı kaza naiblerine şu şekildeki bir talimata uymaları istenmektedir:
Ulemadan Mevlana Mehmed ve Anadolu’da sol kola tayin olunan elviye-i mezbûrede vaki kaza naiblerine hüküm ki, İş bu sene tis’a ve semânîne ve elf (1089) Rebîu’l-ûlâ gurresinden sol kol tabir olunur elviyede sen ki mevlanay-ı mezbûr Mehemmed’sin kassam-ı süvari tayin olunmanla elviye-i mezkûrede vaki olan gerek mevâli-i ızam ve gerek sair kazalarda mukaddemâ mezkûr kolda kassam-ı süvari olan İbrahim’in mürûrundan bu âne gelince vâki olan mevadd-ı askeriyyeyi teftiş ve tefehhus edip rüsumı her kim ahz ve kabz etmiş ise ahz-ü kabz idesin. Ve siz ki elviye-i mezkûrede vâkî kadılar ve nüvvabsız, sene-i mezkûreden bu âne gelince makbuzunuzu kasamm-ı mûmâ ileyhe teslim edip yedinde olan mahtum deftere kayıd idersiz. Sen ki kassam-ı mûmâ ileyhsin kısmet-i askeriyye tahririne memur olanlardan hıyaneti zahir olanları azledip yerlerine emin ve mutemed kimesneleri nasb eyliyesin; ve bil cümle kısmete müteallik cemi’ı umûr, sana tefviz olunmuştur; azl ve nasbın, şükür ve şikayetin makbuldür. Anadolu Kazaskeri Mehmed Efendi’den süvari kassama mühürlü mektub verilmekle mucibince amel oluna deyu ferman sâdır olmağın vech-i meşruh üzere şerh yazılmıştır. Evasıt-ı Rebiu’l-evvel, sene 1089.
Tanzimat-ı Hayriyeyi müteakip, kazaskere ve kadılara ait kassamlıklar kaldırılmış sadece İstanbul’da bir kassamlık kalmış, eyalet ve sancakların kısmet işleri de kadılara bırakılmıştır.