Paradigma değişimi
Bu maddenin veya bölümün özgün araştırma, doğrulanamaz veya yorumsal ifadeler içerdiği düşünülmektedir. Lütfen yapılan iddiaları kontrol ederek ve yeni kaynaklar ekleyerek geliştirin. Özgün araştırmadan oluşmuş ifadeler kaldırılabilir. Ayrıntılar maddenin tartışma sayfasında bulunabilir. |
Paradigma, kısaca herhangi bir alanda yerleşik yazılı ve yazılı olmayan tüm kurallar ve uygulamaların bütününe verilen bir isimdir. Paradigma bir başka deyişle bir modelin, bir bakış açısının, kavrayış ve anlayışın adıdır. Bir paradigma, uzun süren deneyimler ve başarısı kanıtlanmış süreçleri içerisinde barındırabilir. Bu, söz konusu paradigmanın her zaman başarılı olacağı anlamına gelmez. Yeni bir paradigma eskisini geçersiz kılacak şekilde tüm kalıpları yıkarak kendi kurallarını koyduğunda artık eskisi için başarılı olabilecek bir zemin kalmamıştır.
Paradigma değişimi ve felcine ait pek çok yerde verilen klasik örnek Swiss firmasıdır. Bilindiği gibi dünya saat pazarının en büyüğünü tek başına elinde tutan bu firma dijital saati kendisi dünyaya tanıtmasına rağmen çalışırken tıklama sesi duyulmayan bu saatleri barındıran yeni paradigmayı kavrayamadığından veya klasik deyimle paradigma felcine (paradigm paralysis) yakalandığından 1-2 sene içerisinde eski pazar payının tümüne yakınını Japon elektronik saat firmalarına kaptırmıştır.
Paradigma felcine ait diğer örnek olarak IBM firması verilmektedir. Raflarından indirdiği ucuz ve standart (Off-shelf) ürünlerle son kullanıcılar için ilk PC’yi oluşturan IBM, donanım ve yazılım alanında eski paradigmasında takıldığı için yeni paradigmalarla ortaya çıkan bazı firmalar, örneğin PC donanım satışında Dell ve yazılımda (işletim sistemi ekseninde) Microsoft kendi ürettikleri paradigmalarla PC geliştirici bu firmayı geride bırakmışlardır.
Burada T. Kuhn'dan bahsetmeden geçmek doğru olmaz, o 'Bilimsel Devrimlerin Yapısı' isimli eserinde Paradigma kavramına ve Paradigma değişine de yer vermekte ve paradigma değişiminin bilimsel krizlerden -ki buna bunalım adını verir- doğduğunu söylemektedir. "Paradigma, egemen olduğu “olağan bilim” dönemi boyunca araştırmayı yönetir ve bilim insanları topluluğunun yöntemlerini, araştırma alanlarını ve çözüm ölçütlerini biçimlendirir. Ancak sorun çözme aracılığıyla verili paradigmanın saflaştırılması, keskinleştirilmesi ve geliştirilmesi sırasında karşılaşılan “aykırılık”ların (“anomali” lerin) gitgide birikmesi bilim insanları topluluğunu ister istemez “olağandışı bilim” evresine, “bunalım” durumuna sürükler. Olağandışı bilim döneminde egemen paradigmanın ve rakiplerinin temel ilkeleri tartışmaya açılarak, sorun çözme işlemi yeni bir paradigma egemenliğini kurana dek askıya alınır. Eğer olağandışı bilim evresinde yürütülen bu tartışma bilimsel topluluk tarafından kabul edilen yeni bir paradigma ortaya koyarsa, bu yeni paradigma yeni bir olağan bilim dönemine yol açacağından ötürü bilimsel bir devrim gerçekleşmiş olur." [Bilimsel Devrimlerin Yapısı, sayfa 79.] İşte bu bilimsel devrimlerde paradigma değişimini gerekli hale getirir.