Roza Eskenazi
Roza Eskenazi | |
---|---|
Genel bilgiler | |
Doğum adı | Sarah Skinazi |
Doğum |
1890'lar İstanbul, Osmanlı İmparatorluğu, |
Ölüm | 2 Aralık 1980 /> Atina, Yunanistan |
Tarzlar | Caz, Vokal caz, Rebetiko, Smyrneiko |
Etkin yılları | 1920-1977 |
Resmî sitesi | www.mysweetcanary.com |
Roza Eskenazi (1890’ların ortaları – 2 Aralık 1980, Yunanca: Ρόζα Εσκενάζυ) “Rebetiko” ve geleneksel Küçük Asya Yunan müziğinin ünlü Yunan şarkıcılarından biridir. Eskenazi’nin kayıt ve sahne kariyeri 1920’lerin sonlarından 1970’lere kadar devam etmiştir.
Çocukluğu
Eskenazi (Sarah Skinazi) İstanbul’da, fakir bir Yahudi Seferad ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi. Kariyeri boyunca gerçek doğum tarihini saklamış, 1910 yılında doğduğunu söylemiştir. Aslında Eskenazi söylediğinden en az on yaş daha büyüktü; 1895- 1897 yılları arasında doğmuştur. Babası Avram Skinazi bir halı tüccarıydı. Karısı Flora ile birlikte, Roza’nın yanı sıra iki oğulları vardı, en büyükleri olan Nisim ve Sami. Yüzyıl başlarında Skinazi ailesi tekrar o dönem hala Osmanlı yönetiminde olan Selanik’e yerleşti. 1870- 1917 yılları arasında nüfusu %70 oranında artan şehir o dönemde hızlı bir ekonomik büyüme yaşıyordu. Avram Skinazi bir pamuk işleme imalathanesinde iş buldu ve ailesinin ekonomik olarak ayakta durmasını sağlamak için pek çok tuhaf işler yaptı. Babası bu dönemde, genç Sarah’yı bu çevrede yaşayan ve çocuklara temel okuma-yazma dersleri veren bir komşu kızına emanet etti. Sarah’nın resmi eğitimi bu derslerle sınırlıydı. Sarah, ağabeyi ve annesi bir sure Komotini, yakınlarında yaşadılar, o dönemde burası hala Türkçe konuşan büyük bir nüfusa sahipti. Roza’nın annesi orada, zengin bir ailenin yatılı hizmetçisi olarak iş buldu, Roza da ev işlerinde ona yardım ediyordu. Bir gün, Sarah şarkı söylerken yerel bir tavernanın sahipleri onun sesini duydular. Büyülendiler ve hemen kapılarına gidip bu kızın kendi kulüplerinde sahneye çıkmasını istediklerini söylediler. Sarah’nın annesi kızının – ya da aileden herhangi birinin- “artist” olması önerisine çok sinirlenmişti. Roza yıllar sonra verdiği bir röpotajda, Komotini’deki yıllarının hayatında bir dönüm noktası olduğunu itiraf etmiştir. Bir şarkıcı ve dansçı olmaya orada karar verdiğini söyler.
İlk dönem kariyeri
Sarah Selanik’e dönene kadar bu hayalinin farkında değildi. Bu yıllarda, ailesi şehirdeki Büyük Otel Tiyatrosu’nun yakınında bir daire kiralamıştı, civarda oturan komşularının çoğu bu tiyatroda sahneye çıkıyordu. Sarah, her gün orada çalışan iki dansçıya kostümlerini tiyatroya taşımalarında yardım ediyordu, bir yandan da bir gün sahnede onlarla birlikte yer alacağını hayal ediyordu. Burası Sarah’nın dans kariyerinin -nihayet- başladığı yerdir. Sarah Skinazi daha küçük bir genç kızken, Kapadokyalı önemli bir aileden gelen zengin bir adam olan Yiannis Zardinidis’e aşık oldu. Zardinidis’in ailesi bu birlikteliği onaylamadı, Roza’nn zayıf bir ahlâka sahip olduğunu düşünüyorlardı. Her şeye rağmen, 1913 yılı yakınlarında ikili birlikte kaçtı ve Sarah, ismini Roza olarak değiştirdi; bundan sonra tüm kariyeri boyunca Sarah artık bu isimle anılacaktı. Zardinidis bilinmeyen nedenlerden ötürü, 1917 yılı yakınlarında vefat etti, ve Roza’yı küçük bir çocukla (Paraschos) yapayalnız bıraktı. Bir bebek yetiştirirken kariyerine devam edemeyeceğini anlayan Roza, bebeğini Ksanthi (İskeçe) şehrindeki St. Taksiarchis Bakımevi’ne bıraktı. Paraschos’un babasının ailesi bebeğin oradaki bakımını üstlenmeye karar verdiler. Paraschos Zardinidis büyüdü ve Yunan Hava Kuvvetlerinde üst düzey bir subay oldu. Annesini ancak yıllar sonra 1935’te, Atina’da buldu ve böylece tekrar bir araya geldiler.
Atina
Roza, Zardinidis’in ölümünden kısa bir süre sonra müzik kariyerine devam etmek üzere Atina’ya yerleşti. Kısa süre içinde, iki Ermeni kabere sanatçısıyla, Seramus ve Zabel, bir ekip oluşturdu. Saramos ve Zabel onu, Türkçe konuşabildiği için ve şarkıcılıktaki yeteneğinden ötürü çok sevmişlerdi. Roza bir yandan dansçılık yapmaya devam ederken, bir yandan da kulübün patronları için Yunanca, Türkçe ve Ermenice şarkılar söylemeye başlamıştı. Roza, ilk defa 1920’lerin sonunda orada, ünlü besteci ve menajer Panagiotis Toundas tarafından keşfedildi. Toundas onun yeteneğini hemen fark etmiş ve onu Columbia Records’tan Vassilis Toumbakaris’le tanıştırmıştı. Roza’nın Columbia için yaptığı ilk kayıtlar, Mandili Kalamatiano ve Koftin Eleni Tin Elia (c. 1928) 1960’lara kadar neredeyse hiç kesintiye uğramadan devam eden kayıt kariyerinin başlangıcıydı. 1930’ların ortasına gelindiğinde, onlar için 300’den fazla şarkı kaydetmiş ve en popüler yıldızlardan biri olmuştu. Kaydedilen müziklerin bir kısmı özellikle Yunanistan’dan ve İzmir (Smyrna) - Türkiye’den halk şarkılarıydı. Ancak, Roza’nın yerel müzik sahnesine en büyük katkısı yaptığı Rebetiko kayıtlarıydı, özellikle de İzmir ekolündekiler. Roza, bu müziğin popüler kültür içine sızmasını neredeyse tek başına sağlamıştır, onun eşsiz sesi bugün bile hâlâ bu müzik türü ile özdeşleştirilir. Kayıtlara başladıktan kısa bir süre sonra, Roza Atina’daki Taygetos gece kulübünde de her gece sahne almaya başladı. Toundas, kemancı Salonikios ve udî Agapios Tomboulis de onunla birlikte sahnedeydi. Ancak Eskenazi, gösterinin yıldızıydı, eşine az rastlanır bir şekilde gecede 200 drahmi kazanıyordu. Çok sonraları, biyografisini yazan Kostas Hatzidoulis’e, aslında gösterilerden elde ettiği gelirle çok daha zengin olabileceğini, fakat pahalı mücevherlere karşı bir zaafı olduğunu ve kazancının büyük bir kısmını bunlara harcadığını itiraf etmiştir. Kariyerinde ilerleyen Eskenazi, 1931-1932 yıllarında Columbia Records ile özel bir anlaşma imzaladı. Anlaşmanın kurallarına göre, Roza yılda en az 40 şarkı kaydedecek ve sattığı her kaydın kazancından %5 gelir elde edecekti. Roza o dönemde, kayıt şirketleri ile telif anlaşması olan tek Yunan kadın şarkıcıydı.
Uluslararası kariyeri
Çok geçmeden kariyeri, Yunanistan ve Yunan diaspora sınırlarının ötesine taştı. Tomboulis ile birlikte, Mısır, Arnavutluk, ve Sırbistan’a gitti, buralarda sadece yerel Yunan cemaatleri değil aynı zamanda Türk cemaatleri tarafından da oldukça sıcak bir şekilde karşılandı. Yaptığı müzik aslında bazı hassasiyetlere sahipti, hatta şarkılarından biri, Πρέζα όταν Πιείς (“Kokain çektiğinde”), Yunan diktatör Ioannis Metaxas tarafından yasaklanmıştı. Bu kararın sonucu olarak, başka pek çok geleneksel Rebetiko sanatçısı da marjinalize edildi, fakat tam bu sıralarda Rebetiko içinde öncülüğünü Vassilis Tsitsanis’in yaptığı yeni bir trend yükselmeye başlıyordu.
İkinci Dünya Savaşı
Kısa bir sure içinde, Yunanistan’ın bağımsızlığı tehlikeye düştü. 1940’da Italyan istilası yaşandı, 1941’de ise Alman ordusu ülkeyi işgal etti. Baskıcı rejime rağmen Roza sahneye çıkmaya devam etti, hatta 1942’de oğlu Paraschos (1935’te bir araya geldikten sonra hiç ayrılmamışlardı) ile birlikte kendi gece kulübü “Krystal”i açtı. Yahudi olmasına rağmen, sahte bir vaftiz sertifikası çıkarmayı başarmıştı, zaten bir Alman subayı olan sevgilisi tarafından güvenliği sağlanmaktaydı. Fakat Roza Eskinazi, asla bir vatan haini ya da bir işbirlikçi olmamıştır. Ayrıcalıklı konumunu yerel direnişi desteklemek, direnişçileri ve hatta İngiliz ajanlarını evinde saklamak için kullanmıştır. Hem Atina’daki hem de Selanik’teki bazı Yahudileri kaçırmayı başarmıştı. Auschwitz’e gönderilmekten kurtardığı ailelerden biri de kendi ailesiydi. 1943 yılında, bu durum fark edildi, ve Eskenazi tutuklandı. Alman sevgilisinin ve oğlunun çabaları sonucu serbest kalana kadar, üç ay boyunca, hapishanede kaldı. Sonraki savaş yıllarını yakalanma korkusuyla, sürekli saklanarak geçirdi.
Savaş sonrası yıllar
Uzun kariyeri boyunca Roza, sadece Columbia Records’ dan Vassilis Toumbakaris ile değil, kısa süre önce Odeon/Parlophone’u kuran Minos Matsas ile de iyi ilişkiler geliştirmişti. Bu ona, Marika Ninou ve Stella Haskil gibi başka ünlü şarkıcıların kariyerlerine de destek olma imkanı sağlamıştı. Onları Allilovoithia müzisyenler birliği ile tanıştırdı ve kısa bir süre içinde onlar da Vassilis Tsitsanis ile birlikte kayıtlar yapmaya başladılar. Savaş sonrasında 1949’da, Roza yeni bir kimlik çıkarmak için Patras’a döndü. Orada aynı zamanda birkaç konser de verdi, ancak hayatındaki asıl dönüm noktası kendisinden neredeyse otuz yaş daha genç bir subay olan Christos Philipakopoulos ile tanışmasıydı. Yaş farkına rağmen, birbirlerine aşık oldular. Bu Roza’nın hayatının sonuna kadar farklı şekillerde de olsa devam eden bir ilişki oldu. Tüm Balkanlar’da yaygın bir şekilde turneler yapmasına rağmen Amerika’ya ilk turnesini ancak 1952 yılında yapabildi; Amerika’da yaşayan Yunan ve Türk diasporaları için sahneye çıkacaktı. Roza’nın bu seyahati finansal olarak New York’daki Parthenon Restaurant –Bar tarafından desteklendi ve turne birkaç ay boyunca sürdü. Bu turne, bundan sonra yapılacak bir dizi deniz aşırı müzik turnesinin ilkiydi. 1955’te Balkan Plak Şirketi (Balkan Record Company)’nin Arnavut menajeri Ayden Leskoviku, kayıt yapmak ve sahneye çıkmak üzere Roza’yı doğduğu şehre, İstanbul’a davet etti. Leskoviku için yaklaşık kırk şarkı kaydetti, ve bunun karşılığında onlardan yaklaşık 5,000 $ aldı. Bu görece küçük bir miktardı, ancak Roza, daha sonra burada aldığı sahne ücretlerinin ve bahşişlerin bunun on katı kadar olduğunu söylemiştir.
İstanbul’dan kısa sure sonra iki tane daha Amerika turnesi yaptı, ve New York, Detroit ve Chicago’da sahneye çıktı. 5 Temmuz 1958’de, Amerika’ya ikinci seyahati sırasında Frank Alexander ile evlendi. Bu evlilik kağıt üstünde yapılmış bir evlilikti ve Amerika’da çalışma izni alabilmesi için gerekliydi. Yine de, Eskenazi Amerika’yı sevmişti ve eğer diğer sevgilisi Christos Philipokopoulos olmasaydı oraya yerleşebilirdi. 1959’da Chrisos ile birlikte olabilmek için Atina’ya geri döndü. Amerika’da kazandığı parayla, Kipoupoli’de ikisi için büyük bir ev, iki kamyon ve atlar satın aldı. Philipakopoulos ile hayatlarının sonuna kadar o evde yaşadılar.
Düşüş ve Yeniden keşfedilme
Eskenazi artık atmışlarındaydı, ve Yunanistan’daki müzik sahnesi, kariyerine başladığı kırk yıl öncesine göre çok daha farklıydı. Smyrneiko (İzmir müziği) ve Rebetiko popülaritesini kaybetmişti, ve bu türün diğer ustaları gibi onun da halk önündeki görünürlüğü artık sadece ara sıra yapılan köy festivalleri ve küçük etkinliklerle sınırlıydı. Sonraki yıllarda birkaç şarkı kaydetmişti, fakat bunlar Atina’daki küçük plak şirketleri için eskiden yaptığı ünlü hit şarkıların coverlarıydı sadece.
Ancak 1960’ların sonlarında Roza’nın eski çalışmalarına yönelik yeni bir ilgi oluşmaya başladı. RCA, içinde kemancı Dimitris Manisalis ile birlikte icra ettiği dört şarkının (“Sabah Amanes” dahil) da yer aldığı iki 45’lik kaydetti, fakat bu plaklar sınırlı sayıda basıldı. Ancak, bu durum 1970’lerin başlarındaki askeri diktatörlük sırasında değişti. Birdenbire, ülkedeki gençler bu eski şehirli müziğe karşı yeniden ilgi duymaya başladılar. Bu dönemde bazı önemli derleme albümler hazırlandı. Bu albümlerin en ünlüsü altı plaklık bir Rebetiko koleksiyonu olan ve yüzbinlerce satılan Rebetiki Istoria”dır (Rebetiko Tarihi). Şehir ışıklarından on yıl kadar uzak kaldıktan sonra, Roza Eskenazi yetmişlerinde yeniden bir star olmuştu. Bu son on yılı önceki kariyerinden ayıran şey televizyonun yaygın kullanımıydı. Roza, hızlı bir şekilde bu yeni araca uyum sağladı ve televizyondaki pek çok şova çıktı. 1973’te, To Bouzouki ( Vassilis Maros tarafından yönetilen) adlı kısa belgesel filmde yer aldı ve 1976’da Haris Alexiou ile birlikte, birkaç görüntünün yanı sıra bazı röportaj ve şarkıların da yer aldığı özel bir televizyon programı yaptı. Ancak, bu dönem boyunca, Roza ülkedeki gece kulüpleriyle olan bağını hiç koparmadı. Haftada bir, Plaka’daki gece kulübü Themelioda, canlı gösterisini yapmaya devam etti. Sanatçılar ve müzikologlar, ayakta kalan ve aktif olarak çalışmaya devam eden diğer birkaç Rebetiko şarkıcısından biri olan Roza’nın “otantik” olarak nitelendirilen stili üzerine de çalışmaya başladılar. Bu durum, aralarında (birlikte sahneye çıktığı) Haris Alexiou ve Glykeria’nın da bulunduğu yeni bir icracı jenerasyonu üzerinde kalıcı bir etkiye sahip olmuştur. Müzisyenler ve akademisyenler Roza’nın yetenekleri ve bu kaybolmuş müzikal dünya konusundaki kavrayışı karşısında büyülenirken, genel seyirci bu konuda çok da fazla heyecanlı değildi ve onu sadece meraklılarının dinleyeceği bir sanatçı olarak görüyorlardı; işte bu tam bir trajediydi. Ancak o, sahnelere çıkmaya devam etti, en son gösterisini Eylül 1977’de Patras şehrinde yaptı. Her yaştan hayranı onun şarkı söyleyişini, dans edişini görmek ve geçmişin müziğini tatmak için oradaydı.
Son günler
Eskenazi alacakaranlık yıllarını Christos Philipakopoulos ile birlikte Kipoupoli’deki evinde sessiz bir şekilde geçirdi. Doğuştan Musevi olmasına rağmen, 1976’da Yunan Ortodoks inancını tercih etti ve Rozalia Eskenazi adını aldı. İki yıl içinde, Alzheimer belirtileri göstermeye başladı, evine giderken zaman zaman yolunu kaybetmeye başlamıştı. 1980 yazında, evinde kayarak düştü ve kalça kemiğini kırdı. Bu olaydan sonra, Christos sürekli yanıbaşında oldu ve ona her türlü ihtiyacında yardım etti , Roza üç ayını onunla birlikte hastanede geçirdi. Bir sure sonra eve döndü, fakat kısa süre içinde bir enfeksiyon nedeniyle özel bir kliniğe yatmak zorunda kaldı. 2 Aralık 1980’de o klinikte vefat etti. Roza Eskenazi önce, Korynthia’daki Stomyo köyünde mezar taşı olmayan bir mezara gömüldü. Köyün kültür komitesi 2008 yılında üzerinde “Roza Eskenazi, Sanatçı” yazan basit bir mezartaşını dikmek için gerekli parayı toplayabildi.
Biyografiler
1982’de, ölümünden iki yıl sonra Kostas Hatzidoulis, Eskenazi’nin hayatının son döneminde verdiği röportajlara dayanan Αυτά που Θυμάμαι (“Hatırladıklarım”) adlı kısa bir anı kitabı yayımladı. Kitapta, Roza’nın özellikle kariyerinin ilk yıllarına ait fotoğrafların bulunduğu geniş bir fotoğraf koleksiyonu da bulunuyordu. 2008’de, Sher Productions’tan film yapımcısı Roy Sher, Roza Eskenazi’nin hayatı ve kariyerini konu alan, My Sweet Canary (“Tatlı Kanaryam”) adlı bir müzikal belgesel üzerine çalışmaya başladı. Uluslararası bir ortak yapım olan bu film, Yunanistan, Türkiye ve İsrail’den gelen üç genç müzisyenin Yunanistan’ın en ünlü ve en çok sevilen Rebetiko sanatçısını aramak için çıktıkları yolculuğu konu alıyor. Filmin 2011’de bahar döneminde piyasaya çıkması planlanıyor.
Dış bağlantılar
- www.mysweetcanary.com A journey through the life and music of Roza Eskenazi (Tatlı Kanaryam: Roza Eskenazi’nin hayatına ve müziğine doğru bir yolculuk) adlı müzikal belgesel filmin resmi web sitesidir.