Saç nakli
Saç nakli, kelliğe dirençli olan göğüs, bacak-kol, genital bölge vücut bölgelerinden, özellikle de enseye yakın başın arka tarafından alınan saç köklerinin, saçların döküldüğü bölgeye taşınmasıdır.
Saç naklinde daha fazla tercih edilen başın arka kısmında bulunan (ensedeki) saç kökleridir. Erkeklerde ensedeki saç kökleri DHT (dihidro testosteron) hormonuna karşı duyarsız olduklarından daha az dökülürler. Vücudun diğer bölgelerinden alınan saç kökleri ise dökülmeme özelliğine sahip değildirler ve saç ekimi sonrasında tekrar dökülebilirler.
Ancak kadınlarda erkeklerdeki gibi dökülmeme özelliğine sahip bir alan bulunmamaktadır. Bu sebeple kadınlarda yapılacak saç ekiminin başarı şansı erkeklerden daha azdır.
Nakledilmiş saçlar da kalıtımsal (genetik) yapıdan etkileneceğinden zamanla döküleceği bilinmelidir. Son yıllarda saç nakline artan talep nedeniyle çok fazla reklamı yapılıp yaygınlaşmıştır ve rant kapısı olarak görülmektedir. Saç naklinde 1-4 saç hücresini barındıran saç köklerinin naklinin doktorlar tarafından yapılması gerekmektedir.
Bugün, 1-4 hücre içeren doğal saç köklerinin ileri tekniklerle alınıp grup olarak transfer edilmesine FUT "Follicular Unit Transplantation" denilmekte ve saç kaybı/kellik problemi olan kişiler tarafından bu yöntem hızla artan şekilde tercih edilmektedir.
Tarihçe
19. yüzyılda kafa derisinin operasyonla yüzülerek başka yere cerrahi aşılama yöntemi kullanılmaktaydı. Modern nakil tekniği 1930'larda Japonya'da kaş ve kirpik naklinde kullanılmıştır. Yalnız bu yöntemi saç naklinde denememişlerdir. II. Dünya Savaşı'dan sonra izole olmuş Japonya'nın bu çalışmalarından onlarca yıl dünyanın haberi olmamıştır.
Modern çağın ilk saç nakli haberi, 1950'lerde New York'ta dermatolog Orentreich'in erkek denekler üzerinde saç nakli yapmaya başlaması ile duyuldu. Öncesinde saçın nakil yapılması durumunda orijinali gibi gelişemeyeceği fikri yaygındı. Oysa Orentreich saçın geliştiğini ve kalıcı olduğunu denekler üzerinde gösterdi.
Yirmi yıl boyunca cerrahlar saç aşılama konusunda çalıştı ancak bunların çok başarılı olduğu söylenemezdi. 1980'lerde Brezilya'lı Uebel saç naklini küçük çaplı da olsa kullanmaya başladı ve yöntem duyulmaya başladı. Esas popüler olması ise ABD'den Rassman'ın mikro cerrahi yöntemiyle bir seferde binlerce saç kökü nakli yapması ile başlamıştır.
1980'lerin sonunda Limmer, üç boyutlu mikroskop ile kafa derisini incelemiştir.
İlk olarak 1988 yılında Japonya’da, Masumi Inaba tarafından tanıtılan 1mm’lik punçlarla yavaş yavaş tıp dünyasında kendine yer bulmaya başlayan FUE yöntemi, 2002 yılında William R. Rassman ve Robert M. Bernstein sayesinde tıbbi literatüründeki yerini almıştır. 2007 yılında ise Dr. Miquen G. Canales and Dr. David Berman tarafından robotik fue saç ekim yöntemi geliştirilmeye başlamıştır. Robotik saç ekiminin temelini FUE saç ekimi yöntemi oluşturur.
Yan etkiler (komplikasyonlar)
Saç ekimi operasyonlarından sonra karşılaşılan komplikasyonların başlıcaları aşağıda sıralanmıştır:
- Kanama: Greftlerin alındığı veya yerleştirildiği sahalardan kanama oluşabilir: Bu komplikasyonun olmaması için mutlaka işlemden önce hastanın kanama profili değerlendirilmeli buna yönelik gerekli laboratuvar incelemeleri yapılmalı ve kanamayı artırma potansiyeli olan ilaçlar operasyondan yeterince önce kesilmelidir.
- Enfeksiyonlar: Saç alınan veya ekilen sahalarda enfeksiyon gelişmesi çok nadir görülen komplikasyonlardır. Bunun nedeni kafa derisinin çok iyi kanlanması nedeni ile enfeksiyonlara olan doğal direncidir. Fakat bir enfeksiyon görülmesi halinde sistemik olarak verilen antibiyotiklerle tedavi edilmelidir.
- Saç köklerinin alındığı sahada kötü yara dokusu oluşması: FUT metodu ile yapılan saç nakillerinde daha çok görülür. Cildi müsait olanlarda veya kötü teknik kullanılanlarda görülme ihtimali daha yüksektir.
- Saç alınan sahada his kaybı: FUT tekniği uygulanan hastalarda nadiren görülebilir, uygun tedavilerle genellikle kaybolur.
- Dermoid kist: İşlemden birkaç hafta sonra belirirler, ekilen saç köklerinin fazla derine yerleştirilmesinden kaynaklanırlar. Ekim işlemini yapan kişi saç kökünü yerleştirmezden önce alıcı sahayı iyice bastırıp kökü daha sonra yerleştirerek işlemi yapmalıdır.
- Parke taşı görünümü: Ekilen köklerin saç derisinin üzerinde kalması durumunda oluşur. Saçlı deride kabarcıklar şeklinde bir görünüm oluşur.
- Yanlış yöne uzayan saçlar: Saçın ekildiği bölgedeki diğer saç köklerinin çıkış yönleri ile alakasız yönde uzayan saç kökleri genellikle kötü saç ekimi tekniğinden kaynaklanır. Ekim yapılırken saçın çıkış yönüne 30-35 derecelik açı yapacak şekilde ekilmemesi bu sorunun başlıca sebebidir.
- Hızlanmış saç kaybı: Saç kökleri ekilirken çevredeki diğer saç köklerinin zedelenmesinden kaynaklanabileceği gibi; saç ekim operasyonunun stresinden de kaynaklanabilir. Operasyon sırasında mutlaka keskin aletler kullanılmalı, körleşmiş aletler hemen değiştirilmelidir.
Yukarıda başlıcaları sıralanan kompikasyonların görülme riskini en aza indirmek için mutlaka işin ehli kişilerle çalışılmalıdır.
Saç ekimi yöntemleri
Saç ekimi köklerin alınması ve alınan köklerin nakledilmesi olamak üzere 2 aşamada gerçekleşen bir işlemdir.
Saç köklerinin alınması
1. FUE: saç köklerinin başın arka tarafında iki kulak arasındaki donör bölgeden tek tek alınmasıdır. Donör bölgeden saç alınmadan önce acıyı hissetmemek için bölgeye lokal anestezi uygulanır. Donör bölgeden toplanan greftler (saç kökleri) ekim yapılacak bölgeye tek tek implant edilir. Fue saç ekimi günümüzde ilk tanımlandığı zamana göre çok değişmiştir. Bugün mikromotor ile yapılan p-FUE ilk tanımlanan tekniğin yerini almıştır. Artık çok nadiren FUE tekniği uygun vakalarda punch dediğimiz biopsi iğneleri ile yapılmaktadır. Bu teknikte ensede dikiş izi kalmaz. Ortalam 1 yıl sonunda ekilen saçlar yeni bölgede sağlığını ve kuvvetini kazanmış olur.
2. FUT: enseden güvenli bölgeden bir bant halinde saç şeridi çıkarılarak mikroskop altında köklere ayrıştırılması olayıdır. 1930'lu yıllarda ilk kez kullanılmıştır. Saçların alındığı bölgede 5–10 cm'lik genişlikte şerit şeklinde bir cerrahi iz kalabilmektedir.
FUE saç ekimi tekniğinde mikromotor kullanımı sonucunda bugün kök transseksiyonu oranları %1'lere kadar düşmüş olup, artık altın standart olmak üzeredir. Dünyada kullanımı giderek yaygınlaşmakla birlikte teknik beceri gerektirir. Başarı oranının ve donör bölgeden alınan saç köklerin güçlü olması sebebiyle, ekim işleminden sonra saçlarınız dökülmez.
Kaynakça
- Bernstein RM, Rassman WR, Seager D, Shapiro R, et al. Standardizing the classification and description of follicular unit transplantation and mini-micrografting techniques. Dermatol Surg 1998; 24: 957-63.