Sahın
Camiler, bina olarak Mekke’ye, yani Kâbe istikametine yöneltilmiştir. Üstü büyük kubbe ile örtülü olan mekâna "kubbe altı" veya "merkez sahın" denir. Merkez sahının köşesinde, Kur’an-ı kerim okumak için biraz yüksekçe olarak yapılmış yerlere ise "sofa" adı verilir.
Büyük kubbe, mimari duruma ve büyüklüğüne bağlı olarak paye ve sütunlar üzerine oturur. Sahınların zemini mermer döşelidir. Buralarda namaz kılınacağı için üzerine halı serilir. Bazı yan sahınların yanlarında kapılar vardır. Cemaat dış avludan caminin içine bu kapılardan doğrudan girebilir. Bazı büyük camilerde yaz sahınları üzerinde fevkaniye ve tabaka diye tabir edilen ikinci bir kat daha bulunur. Bu tabakaların padişahlara ayrılmış ve dışarıdan ayrı bir kapı ve merdivenle çıkılan kısımlarına "hünkâr mahfili" denir. İlk Osmanlı camilerinde merkezî sahının ortasında genellikle bir havuz bulunur, ya bu havuzun üstünde veya merkez sahının herhangi bir yerinde yüksekçe bir mahfil yer alır. Bu mahfil müezzinlerin kullanmaları içindir. Bu sebepten dolayı "müezzin mahfili" denilir.
Merkezî sahının kıble yönündeki duvarının tam ortasında hücre şeklinde bir kısım bulunur. Bu hücre imamın namaz kıldırırken bulunacağı yerdir ki, buna mihrap denir. Mihrabın sağ tarafından merdivenlerle çıkılan, taştan veya ahşaptan yapılmış yüksek yere ise minber ismi verilir. Bundan başka caminin içinde vaizlerin vaaz verirken üzerine oturmaları için yapılmış yüksek kısımlara da kürsü denir. Bütün bu kısımlar esas vazifelerin dışında, üzerleri çok güzel şekilde süslenmiştir. Üst kat pencereleri genellikle sade ise de, vitray denilen renkli camlardan yapılmış pencereler de vardır.
Caminin içinin aydınlatılması için duvarlarına ve çeşitli yerlerine sıralar hâlinde pencereler açılmıştır. Alt kat pencerelerde ahşap kapaklar bulunur. Bu kapakların üzerleri çok güzel şekilde süslenmiştir. Üst kat pencerelerin sade olanları bulunmakla birlikte, vitray denilen renkli camlardan yapılmış olanları da vardır.