Uzunçay, Boyabat
Uzunçay | |
— Köy — | |
Sinop | |
Ülke | Türkiye |
---|---|
İl | Sinop |
İlçe | Boyabat |
Coğrafi bölge | Karadeniz Bölgesi |
Nüfus (2000) | |
- Toplam | 336 |
Zaman dilimi | UDAZD (+3) |
İl alan kodu | 0368 |
İl plaka kodu | |
Posta kodu | 57200 |
İnternet sitesi: |
Uzunçay, Sinop ilinin Boyabat ilçesine bağlı bir köydür.
Tarihçe
Tahmini olarak uzunçay köyü 1100 yıllarında kurulmuş olduğu sanılmaktadır. Uzunçay'da yerleşim ilk olarak Aşağıdere mahallesinde başlamıştır daha sonra diğer mahalleler kurulmuştur. Köyün adı yerleşik olduğu coğrafyadan kaynaklanmaktadır. Köy beş mahalleden olşmaktadır. Bunlar; Aşağıdere, Elifderesi, Düzen, Karaçalı ve Bozyazı Mahalleleri. Bu mahallelerden üç tanesi iki ayrı dere üzerinde kurulmuştur. Aşağıdere ve Elifderesi Karaçalı Mahallesinde birleşerek uzunca bir çay oluşturmaktadır. Kış mevsiminde coşan, yazları kuruyan bu dere Gökçeağaç Sakızı'nda Gök ırmak'la birleşmektedir. Köy halkı son yıllara kadar göçebe bir hayat tarzına sahipti. Yazları Kabakçayırı ve Kayadibi yaylalarına göç eden köy halkının yaşayış tarzlarından, kılık kıyafetlerinden selçuklu ve yörük oldukları anlaşılmaktadır ayrıca gelenek görenek olarak tam bir Osmanlı köyü gibidir. Değişen hayat tartzları göçebe hayat tarzını ve hayvancılığı bitirmiştir. Köy halkının büyük kısmı İstanbul'a göç etmiş olup, bugün köye ait mahallelerde sürekli azalarak yaşlı bir nüfus hayatı idame ettirmektedir.
Coğrafya
Sinop merkeze 124 km , Boyabat'a ise 31 km. uzaklıktadır. Bozyazı mahallesine de 5 km uzaklıktadır.
İklim
Köyün iklimi: Köy, Karadeniz iklim alanı içinde olmasına rağmen İç Anadolu'ya cephe olması sebebiyle tamamen karasal iklim özellikleri göstermektedir.
Nüfus
Yıllara göre köy nüfus verileri 2007 | |
---|---|
2007 | 657 |
2000 | 550 |
1997 | 420 |
Ekonomi
Köyün ekonomisi tarım kamyonculuk ve hayvancılığa dayalıdır. Köyün asıl ekonomisi ormancılıktır. Üç bölgede üretim yapmaktadır. Bunlar Ayancık AKGÖL ve ÇANGAL,Boyabat MERKEZ Şeflikleridir. Bundan başka köyümüzde S.S.TARIMSAL KALKINMA KOOPARATİFİ faaliyeti bulunmaktadır.
Altyapı bilgileri
Köyde ilköğretim okulu var fakat öğrenci yetersizliği nedeniyle kapatılmıştır.İlçe okullarında yatılı olarak okumaktadırlar. Köyde, içme suyu şebekesi ve kanalizasyon şebekesi vardır. Ptt şubesi ve ptt acentesi yoktur. Sağlık ocağı ve sağlık evi de yoktur. {{Boyabat belde ve köyleri
8. KÜLTÜREL ÖZELLİKLER:
YÖRESEL KELİMELER (Derleyen: Mahmut KILIÇALP TDE Öğretmeni)
Kelezimek: Zayıflamak, kötülemek, bakımsız halde olmak. (hayvanlar için). Kendürük: Hamur açmak için yere serilen yaygı. Sıklat: Bunaltıcı sıcak. (hava sıklat). Basak: Ağaç merdiven. Kesüç: Pişen yufkaları çevirmek için kullanılan yassı, ağaç alet. Yassıağaç: Üzerinde yufka açılan ağaçtan yapılmış araç. Çıkartma: İki kişinin oturabileceği ağaç balkon. Cöğüz: Ceviz. Acuk: Küçük yabani elma. Durukmak:1.Bakıp kalmak. 2.Kesilen ağacın diğer ağaca dayanıp havada kalması. Götlek:Piç, ahlaksız, kural tanımayan. Kepez:İki dağ arasındaki gedik. Cicem: Bacım , kardeşim. Kömüş: Manda. Toklu: Bir yaşındaki koç. Şişek: Bir yaşındaki dişi koyun. Seyis: Enenmiş teke. Çepiş: Bir yaşındaki keçi. Mafa: Çekmek için tomruğun başına çakılan demir alet. Sapin: Tomruk yüklemek için kullanılan ucu demir, sapı ağaç alet. Fiştek: Dikili ağacı keserken yıkılacağı tarafı belirlemek için ağaç gövdesinden çıkartılan küçük parça. Çördük: Küçük armut. Fasıl: Bezelye. Pakla: Fasulye. Karapakla: Bakla. Hevle: Helva. Kirez: Kiraz. GÖBEL: Babası belli olmayan, piç. GÖTDÖŞEĞİ: Yer minderi. GÖTCEBİ: Pantolonların arka cebi. PAÇA: Kadınların etek altına giydikleri iç şalvar. ÇEKÜ: Tokat işi yazma, başörtüsü. İPEKLÜÇEKÜ: Kışın başörtüsü üzerine bağlanan, Denizli işi kalın başörtüsü. GOMPİL: Patates. CABI: Yemek pişirmek için kullanılan toprak kap. SÜTLÜK: Sütlerin saklandığı ağaç dolap. TASLIK: Ahşap evlerde bardak ve benzeri eşyaların konulduğu küçük gözler. YEDEK: Kışın sobaların üzerine monte edilen bakırdan sıcak su kabı. TERECE: Ahşap evlerde tencere ve tavaların konulduğu kapalı bölme. ÖRME: Yün iplerden yapılan bir çeşit urgan. AVLO: Bahçelerin ve tarlaların etrafına çekilen çit. GÖĞÜSLÜK: Okul önlüğü. DARABANA: Kaba kereste. GERME: Oluğa su getirmek pınar ile oluk arasına döşenen bir çeşit üstü açık ağaç boru. SEPGEN: Dolu. SAVAK: Şelale. BEDEVRE: Baltayla yarılmış, eskiden evlerin çatısını örtmek için kullanılan tahta. TIKIL: Ağaçtan yapılmış su kabı, bir çeşit küçük varil. ANADUT: Tarlada kullanılan uç parmaklı bir saman aracı. KIRTIL: Tabak şeklinde sac üzerinde yapılan bir çeşit ekmek. ÇETÜK: Kedi yavrusu. GÖLBEZ: Köpek yavrusu. PİNNİK: Tavuk kümesi. KUZ: Güneş vurmayan yer. GOĞURSU: Yanık kokusu. ÖĞSÜ: Ucu yanık odun. KULAKLU: Hamurların üçgen şeklinde kesilmesiyle yapılan yağlı ve sarımsaklı yemek. OĞLANLIK OLMAK: Kendinden geçmek, bayılmak, fenalaşmak. HELKEK: Kova. GÖYNÜMEK: Yumuşamak, olgunlaşmak. PALAZIMAK: Ağaçların baharda yeşermeye başlaması. GÖĞERMEK: 1. Yeşermek. 2. Morarmak, renkten renge girmek. ÇOKMAK: Havlamak. ÇALMAÇ: Un çorbası. KELİK: tarla kenarlarına yapılan ahşap küçük kulübe. HEREK: Üzüm bağlarının tırmanması için genellikle kuru ardıç ağaçlarından dikilen bir çeşit asmalık. GARİPSEMEK: Çok özlemek. AFUR: İnek ve öküzlerin saman yedikleri ahşap bölme. ASTAR: Ahşap evlerde altta bulunan dam ile ev arasındaki boşluk. KİRİK: Sincap. BELLEME: Kadınların giydikleri basma etek. ÇAĞIL: Tarla kenarlarında toplanan taşların birikmesiyle oluşan yığıntı. EFSUN: Hamuru küçük parçalara ayırmak için kullanılan metal bölme aleti. ÇOTAK: Dikli ağaçların dalları, tırmanılan gövdesi. ÇAKIRLI: Çavdar. CİYNAR: Çınar. TOSBOĞA: Kaplumbağa. ŞİRNİMEK: Şımarmak. EBDESLİK: Abdest almak için yapılmış bölme, lavabo. KURUM: Baca ve soba borularında biriken is. ÇİLPEZ: Dağınık, bakımsız güzel. KES: Buğdaydan ayrılan iri saman. GERİZ: Lağım çukuru. ŞIKIDAMCA: Küçücük, kibar. BILDIR: Geçen sene. SUYUN GÖZÜ: Kaynak, pınar. GÜNEY: Yamaç, dik yer. KİLDİR: Evde kurulan tezgahta dokunan bir çeşit Yörük kilimi. HERKİL: Buğdayların konulduğu ambar. DÖĞEÇ: Çamaşır yıkarken kullanılan ağaçtan yapılmış dövme aleti. GÖDEK: Kazanda pişirilen keşkeği dövmek için kullanılan 1 metre uzunluğundaki ağaç alet. DİBEK: Bulgur dövmek için yapılmış düzenek. SIRTIKARA: Tomruğun dış kısmından kesilmiş olan tahta. HIZAR: Tomruktan düzgün kesilmiş olan tahta. KEN: Ahşaptan yapılan evlerde evin temelini oluşturan kalın ağaçların her biri. TABLA: Üzerinde yemek yemek için ağaçtan yapılmış yuvarlak yer sofrası. YUNMAK: Yıkanmak. CIMŞIMAK: Kaytarmak için bahaneler uydurmak. ZOGA: Soğuk davranışlı, sevimsiz kimse. KOLDUR: Ağır işler yapamayan, fıtıklı kimse. EKSİK ETEK: Kadın, kız, bayan. GÖK: Henüz olgunlaşmamış , ham. ÇÜKÜNDÜR: Şeker pancarı. GALLE: Komposto. GÖPCÜK: Muşmula ezmesi. CİZEK: Sabanla tarlayı sürerken oluşan çizgi ve oyuk. KEŞEN: Ekilirken tarlada oluşan tezekleri dağıtmak için kullanılan tarım aracı. KEŞ: Yoğurtun torbada kurutulmasıyla yapılan bir çeşit çok sert peynir. DONĞRA: Vücutta oluşan kir. GACURGA: Yaşlanmış, eskimiş. DİTMEK: Çırayı veya eti küçük parçalara ayırmak. KEPİLDEMEK: Söz dinlememek, kendi bildiğince, şımarıkça hareket etmek. KEPİL KEPİL ETMEK: Şımarıkça davranışlarda bulunmak. ÇIKARMAK (ÇOCUK ÇIKAMAK): Doğum yapmak. EĞŞİ: Kızılcık, elma, armut, ahlat gibi meyveler sıkılıp kaynatılarak yapılan jöle kıvamında bir çeşit pekmez. ÇEKİŞMEK: Azarlamak. ÇEKİŞ ETMEK : Kavga etmek. HERKİL: Buğday, arpa gibi tahıl ürünlerinin saklandığı ağaçtan yapılmış bir çeşit depo. TESLİM OLMAK: Ölmek, can vermek. KİLDİR: Keçi ve koyun yününden eğrilerek ve doğal boyalarla boyanarak yapılan iplerle, kendine has ahşap tezgâhlarda dokunan Yörük kilimi.
- YÖRESEL ATASÖZLERİ:
1. Üç elli, yaz belli. 2. Ekmek padişah, ayran vezir; gerisi vazır vızır. 3. Kıçına güvenen mantar dağına çıkar. 4. "Hav" denilmeyen yere "hoşt" denilmez.
ÇOCUK OYUNLARI:(Not: Bu yazı MEB Aklın ve Bilmin Işığında Eğitim Dergisinden aynen alınmıştır.)
Mahmut KILIÇALP Alaçam Kiz Meslek Lisesi Türk Dili ve Edebiyati Ögretmeni SAMSUN
Unutulmaya Yüz Tutmuş Çocuk Oyunları (Sinop - Boyabat Yöresi)
Ingiltere'de yayin yapan ünlü televizyon kanali BBC'nin egitim uzmanlari,“ Televizyonda Yayinlanan Çocuk Programlarinin Nitelikleri ” konusunda hazirlamis olduklari raporu su çarpici ifade ile noktaliyorlar:“ En iyi çocuk programi çocugu televizyon erkanlarindan uzak tutan programdir. ”
Televizyon, henüz, ailemizin vazgeçilmez bireyi olmadan; He-Man ler, Pokemon lar, Dijimon lar, Ninja Kaplumbaga lar çocuklarimizin erisilmez güzellikteki düslerini kirletmeden önce onlarin masumâne dünyasinin disa yansimasi olan bize has çocuk oyunlarimiz mevcuttu.
Sehirlerimizin, kasabalarimizin ve köylerimizin sokak aralarinda veya bos arsalarinda oyun oynayan çocuklarin bülbülvâri sakimalari yankilanir; oyunun doyumsuz tadiyla büyülenen afacanlara seslerini duyurmakta zorlanan dünyalar güzeli annelerin tatli azarlari isitilirdi.
Karadeniz'in sirin illerinden biri olan Sinop ilimizin Boyabat ilçesinde ve köylerinde de çocuklar kendi oyuncaklarini kendileri yaparak tadina doyum olmayan çocuk oyunlari oynamaktaydilar.“ Oynamaktaydilar ” ifadesini kullaniyorum zira yasanan göçler ve televizyonun çocuklari esir alan programlari bu oyunlarin büyük ölçüde unutulmasi tehlikesini gündeme getirmistir.Çocuklarin artik nadiren oynadiklari bu oyunlarin bazilarindan bahsederek hafiza tazelemek istiyorum:
EDE EDE GÖNDÜRE
Yaz mevsiminin sicak ve kurak geçtigi günlerde oynanan bir oyundur. Bugdaylarin sararmaya, fasulye siriklarinin ve misirlarin günese boyun egmeye basladiklari günlerde, çocuklar düz, genisçe ve iki metre civarinda bir tahta temin ederek; üzerine daire seklinde çamurdan bir yuva yaparlar.Içi su ile doldurulduktan sonra dereden bir kurbaga yakalanarak bu yuvanin içine yerlestirilir ve agzi tas bir kapakla kapatilir. Sonra çocuklar tahtayi omuzlarina alarak ev ev dolasmaya baslarlar.Bir yandan da asagidaki tekerlemeyi hep bir agizdan avaz avaz bagirarak söylerler:
“Ede ede göndüre,
Dam üstünde boyunduruk,
Susuzluktan bayildik.
Teknede hamur,
Tarlada çamur,
Ver Allah'im ver!
Sicim gibi yagmur”
Her evin önünden geçerkençikartma (balkon)danüzerlerine su dökülür. Çocuklar islanmamak için tahtanin altina siginmaya çalisirlar.Ugranilan her evden yumurta ve yag alinir.
Köydeki veya mahalledeki her ev ziyaret edildikten sonra istikamet dere kenaridir. Kurbagayi özgürlügüne kavusturan çocuklar deredeki gölcüklerde doyasiya “suya yunduktan” sonra topladiklari yumurtalari pisirerek afiyetle yerler.
YEDI KAYA OYUNU
Oyunun malzemesi yumruk büyüklügünde bir top ve etrafi kirilarak daire sekline getirilmis yedi adet küçük kayadir. Bu oyunda kullanilan top, eski bir çorap içine kumas parçalari doldurularak yapilir.
Oyuna katilacak çocuklar esit sekilde iki gruba ayrildiktan sonra oyuna önce hangi tarafin baslayacagini belirlemek için sayisma yapilir.Bu yörede en yaygin olarak söylenen sayisma tekerlemesi söyledir:
“Birem birem
Ikem ikem
Demir diken
Ayna kuran
Zurna çalan
Halp hulp
Altin top
Bundan baska
Oyun yok
Çit mit
Nerden geldin
Ordan çik.”
Sayismayi kazanan taraf oyuna baslar. Yedi adet kaya parçasi yüksekçe bir yere üst üste dizilir. Bes adim sayilarak uzaklasilan mesafeye bir çizgi çizilir.Sayismayi kazanan taraf bu çizginin ardindan topla atis yaparak kayalari devirmeye çalisir.Gruptaki çocuklardan hiç kimse bunu basaramazsa atis sirasi diger gruba geçer.Taslari devirmeyi basardiklarinda ise oradan hizla uzaklasirlar.Diger grubun lideri taslarin dagildigi yerden topu firlatarak rakip oyunculari vurmaya (yakmaya) çalisirken oyun arkadaslari da en kisa süre içinde topu tekrar ona ulastirmanin mücadelesini verirler.Vurulan (yanan) oyuncu oyun disinda kalir.Yanmayanlarsa top geri dönene kadar hizla gelip devirdikleri kayalari yeniden dizmeye çalisirlar.
Ekibin tamami yanmadan dizme islemini tamamlayabilirlerse bir oyun kazanmis olurlar. Taslari hiç kimse deviremezse veya devirdikten sonra tekrar dizmeyi basaramadan ekibin tamami yanarsa oyun hakki diger gruba geçer ve oyun böylece devam edip gider.
ÇELIK ÇOMAK OYUNU
Iki kisi ile veya iki grup olusturularak oynanan bir oyundur. Engül denilen bir metre uzunlugunda bir sopa ile bilik denilen yirmi cm. uzunlugundaki bir çubuk bu oyunun araçlaridir.
Önce yere büyükçe bir daire çizilir, sonra oyuna önce kimin baslayacagini belirlemek için sayisma yapilir.Oyuna önce baslama hakkini kazanan oyuncu biligi havaya atip yere düsmeden engülle vurarak uzaklara firlatir.Diger oyuncu biligi düstügü yerden alip eliyle firlatarak dairenin içine sokmaya çalisir.Dairenin yanindaki oyuncu ise engülle vurarak biligi daireye sokmamaya, uzaklastirmaya çabalar. Uzaklastirdiginda ise daire ile bilik arasini engülle ölçer.
Oyun önçesinde kararlastirilan sayi hedefine önce ulasan oyuncu oyunu kazanir.Oyuncu engülle bilige vurup firlatamazsa (iskalarsa) ve diger oyuncu geri firlattigi zaman bilik dairenin içine düsürse oyun el degistirir.
KIBRIT (HIRSIZ-JANDARMA) OYUNU
Her ne kadar uzun kis gecelerinde oynanan bir çocuk oyunu olsa da çogu zaman büyükler de bu oyuna katilmadan duramazlar.
Oyun için bir masa (bu çogunlukla yufka açmakta kullanilan sofradir), bir kutu kibrit ve en az dört oyuncu gereklidir.Masanin etrafina oturan oyuncular, kenari bosa çikacak sekilde masaya konulan kibrit kutusuna alttan vurarak havaya firlatirlar.
Kutu masaya düstügünde dik tarafi üzerine durursa atan kisi hâkim ünvanini alir. Yan tarafi üzerine dik durursa o kisi jandarma görevini üstlenir. Düz kisminin bir tarafi davaci , diger tarafi suçlu olarak belirlenir.Oyunculardan biri suçlu tarafi attiginda jandarma onu hemen elinden yakalar ve hâkim e“ suçüstü yakaladim ” der.Davaci da sikâyetini dile getirir.
Suçun ehemmiyetine göre hâkim bir cezaya hükmeder.Bu ceza genellikle, ceviz kirarak oyunculara ikram etmek ve patates haslayip sofra kurmak seklindedir.
TOT OYUNU
Genellikle erkek çocuklari arasinda oynanan, biraz sertlik ve güç gerektiren bir oyundur.
Her oyuncu kendine yemek tabagi büyüklügünde bir tas bulur. Sonra, irice bir muma benzeyen ve adina “ tot ” denilen bir tas, düz bir kaya üzerine dikilir.Buradan bes adim uzakliktaki bir noktaya çizgi çekilir. Bütün oyuncular çizginin arkasindan ellerindeki kaya parçasi ile atis yaparak tot u yikmaya çalisirlar. Tot u yikmayi basaran oyuncu devrilme mesafesi ile dikilme mesafesi arasindaki uzakligi ayagi ile ölçer.Bu ölçme islemi esnasinda -her ayaga bir kelime denk gelecek sekilde- su sayma tekerlemesi söylenir:
Nal mih
Kaysi saysi
40, 41, 42, 43, 44, 45, 46, 47, 48, 49
Ne topuz?
Yaman topuz.
Yarim elma, bütün elma
Harul hurul
Çik da gel kurtul.
Bu saymayi önce tamamlayan oyuncu oyunu kazanir.Bu oyunu oynarken dikkatli olmak gerektigini hatirlatmakta fayda var. Oyuncular ellerindeki taslarla dikkatsiz atis yaptiklarinda birbirlerini incitebilirler.
Bu oyunlarin disinda Bestas, Yakartop, Esir,Seksek,Çivi Oyunu,Kuyu Oyunu gibi bir çok oyunun oynandigi bu yörelerimiz gün geçtikçe çocuk civiltilarina hasret kalmakta ve ülkemizin her kösesinde oldugu gibi buralarda da sokaklar çocuklar tarafindan terk edilmenin yalnizligini yasamaktadir.Bu sokaklar sanki kucaklarini çocuklara açmis haykirip durmaktadir: Haydi Çocuklar Oyuna!