Yüeçiler

MÖ 176-MS 30 yılları arasında Orta Asya'daki Yüeçilerin göçleri

Yüeçiler (Çince: 月氏, yuèshì veya ròushì, okunuşu yüe-şı veya ro-şı; Yuezhi Çince: 月支, yuèzhī ya da ròuzhī adıyla da bilinir; Eski Çince'de: Tokwar), antik bir Orta Asya halkıdır.

Tarihçilerin çoğu Hint-Avrupa kökenli[1] olduklarına ve tarihi kaynaklarda adı geçen Toharistanlılarla (Τοχάριοι) akraba olabileceklerine[2][3] inanmaktadır. Önceleri Tarım Havzası'nın batısına yerleşmişler, daha sonra Maveraünnehir, Baktriya ve ardından Güney Asya'ya göçetmişler; burada Kuşan İmparatorluğu'nun kurulmasında rol oynamışlardır. Metal işlemeciliği ve tarım gibi alanlarda yetkin durumda olup cam işçiliğinde hayli ileriydiler.

Kökenleri

MÖ 3. yüzyılda Çin ve Orta Asya

Yüeçi adına, tarihî kayıtlarda, ilk defa MÖ 3. yüzyılda rastlanır. Çin’in kuzeyine hakimdiler. Anayurtları, Orta Asya’da Tanrı Dağları ile Gansu havalisiydi. Büyük ve Küçük Yüe-çiler olmak üzere ikiye ayrılırlardı. MÖ 3. yüzyılda Çin’in Şansi (Şansi?) ve Gansu eyaletlerinde, kuvvetli bir devlet kurdular. Çinlilerle sıkı münasebette bulundular. Çin kültürünü benimsediler. Millî kıyafet ve dilleriyle, Çinlilere benzediler. Hunların (Büyük Hun İmparatorluğu) meşhur imparatorlarından Mete, Yüe-çileri, MÖ 203 yılında mağlup etti. Yüe-çiler devleti yıkıldı. Çin’den çıkarak, Orta Asya’ya göçtüler. Makedonyalı İskender’in, Baktria (Belh) bölgesinde kurduğu Grek hakimiyetine, MÖ 166’da son verdiler.

MÖ 129’da, Türkistan’a yerleştiler. Türkistan’da kuvvetli bir devlet kurdular. İran’ın doğusunu ele geçirerek, Partlarla komşu oldular. Partlara MÖ 127’de yenilince, beş ayrı beyliğe ayrıldılar. Bir asır birlik olamadılar. Kuşan Beyi Kucula, merkezleri Belh olmak üzere, Yüe-çiler’i, MÖ 25’te birleştirdi. Yüe-çilere, Kuşanlar denmeye başladı. Yüe-çiler, önce Çin kültürünü, sonra da Budizm inancını benimsediler. Bundan sonra, benliklerini kaybedip, tarihten silindiler.

Hunlarla (Hiung-nu'larla) Savaş

Hun hükümdarı Mete'nin yaşam öyküsünü anlatan Çin kaynakları, burada Yüeçilerden sıklıkla bahseder. Buna göre Mete, onu ortadan kaldırmak isteyen babası tarafından Yüeçilere rehin gönderilir ve sonra da Hunlar Yüeçilere saldırır, bu sayede Yüeçilerin Mete'nin öldürmesi beklenir. Ancak Mete kaçmayı başarır ve ülkesine dönüp babasını devirerek yabgu olur.

Öykünün doğru olup olmadığı bilinmiyor, ancak Mete'nin Yüeçilere kin güttüğü bir gerçek. Nitekim Mete , Altay halklarını bir çatı altında topladıktan sonra Yüeçilerle savaşa tutuştu ve Çin'le barış yaptıktan sonra tüm gücüyle Yüeçilere yüklendi. Savaşın detayları hakkında hiçbir kayıt bulunmamakla beraber Çinliler, özellikle Mete'nin hükümdarlığının sonlarına doğru "batıda kanlı savaşların" yapıldığını bildirmiştir. MÖ 177'de Mete , direnişi kırarak Yüeçi ülkesini istila etti. Bu zaferini, Çin imparatoruna gönderdiği tehditkar bir mektupta tasvir etmiştir.

Mete'nin veliahtı Lao-şang da savaşı sonuna kadar götürdü. Onun döneminde, zaten yıpranmış olan Yüeçilere son darbe vuruldu. Tarım Havzası Hiung-nular tarafından ele geçirildi.

Usunlarla Savaş

Yüeçilerin Hunlar (Hiung-nular) karşısında başarısız olmasının bir nedeni de aynı anda batıda da savaşıyor olmaları olabilir. Nitekim Mete Hunların başına geçtiği esnada, bozkırın batısında Yüeçiler, tüm güçleriyle Usunlar'a yüklenmekteydi. Usun hükümdarı Nandoumi'nin (Nandı Bey?) Yüeçiler tarafından katledildiği, bir yaşındaki oğlunun vahşi hayvanlara atıldığı, ancak kurtlar tarafından kurtarıldığı ve sonra da Mete'ye götürüldüğü yönünde bir öykü bulunmaktadır. Öyküyü göz önünde bulundurarak Vusunların Yüeçilere yenildiği, ancak sonrasında Hunlarla birleşip Yüeçileri iki taraftan kuşattıkları düşünebilir. Gerçekten de Yüeçiler yok edildikten sonra Vusun hükümdarını Hun yabgusuna bağlılık bildirirken görürüz.

Yüeçi Göçü

Hunlar karşısında bozulan Yüeçiler, yurtlarını terk ederek batıya doğru çekilmeye başladı. Ancak bu, fazlasıyla zor bir yolculuktu. İki kola (Büyük Yüeçi, Küçük Yüeçi) ayrılan Yüeçiler, Tanrı Dağları'nı aşarak İskit topraklarına girdi ve onları ezerek bölgeyi yağmaladı. Usunların tacizleri karşısında burada tutunamayarak MÖ 155'te güneye yöneldiler ve tarımla geçinen halkların yaşadığı, zengin Dayan ülkesini (Fergana) talan ettiler. MÖ 145'te Yüeçilerin, Helen topraklarına girdiğini ve savaşa savaşa Maveraünnehir'e yerleştiklerini görüyoruz.

Helenler tarafından kurulmuş olan Baktria krallığını istila eden Yüeçiler, bu sayede Yunan kültürünün etkisine girdiler. Ayrıca Hindistan'a doğru sarkarak Budizm'le tanıştılar. Sonuçta doğu ve batı arasında köprü olan bu halk, her iki kültürün kaynaştığı melez bir oluşumun içinde yer aldı.

Kuşanlar

Batıyla temas eden Yüeçiler, bundan sonraki kaynaklarda farklı adlar aldı. Roma kaynaklarında, doğudaki "Serica" ülkesi halkının Yüeçiler olduğu sanılmaktadır. Romalılar, bu halkın mavi gözlü ve kızıl saçlı olduğunu söyler ki bu tanım, Yüeçiler için doğrudur.

Sonraki devirlerde bahsedilen Toharların da Yüeçiler olduğu yönünde güçlü deliller bulunmaktadır.

Maveraünnehir'e yerleşen Yüeçi kabilelerin biri de Kuşanlardı. Kuşanlar zamanla diğer kabilelere boyun eğdirerek yeni bir Yüeçi devleti kurmayı başardı.

Yüeçilerin Hiung-nular karşısındaki yenilgisi, Orta Asya bozkırı için bir dönüm noktasıdır. Bu sayede Hint-Avrupalılarla Ural-Altaylılar arasında süregelen rekabet sona ermiş ve Orta Asya'da yüzyıllar boyunca sürecek olan Ural-Altay egemenliği başlamıştır.

Notlar

  1. "They are, by almost unanimous opinion, Indo-Europeans, probably the most oriental of those who occupied the steppes." Roux, p.90
  2. Mallory (2006), The Oxford introduction to Proto-Indo-European and the Proto-Indo-European world, s. 35
  3. "According to some, they were the Tocharians, "Tokharoi", of Classical Antiquity", Roux, p.90

Ayrıca bakınız

This article is issued from Vikipedi - version of the 9/17/2016. The text is available under the Creative Commons Attribution/Share Alike but additional terms may apply for the media files.