Yatıştırma politikası
Yatıştırma politikası, II. Dünya Savaşı'na giden dönemde Birleşik Krallık Başbakanı Neville Chamberlain'le özdeşleşen politikaya verilen isimdir.
Chamberlain Hitler'in esas ilgi alanının doğuda olduğuna inandığı için Komünist SSCB'ye karşı kendileriye ittifaka gireceğini, hatta bir Hitler'i Sovyet topraklarına yöneltebileceğini umut etmiş, Çekoslovak toprağı olan Südetlerin Almanya'ya verilmesinden sonra daha önce Bismarck'ın yaptığı gibi Hitler'in de artık kazandıklarını elinde tutmaya çalışacağını ummuştu. Fakat, Bismarck'dan çok Napoleon'a benzeyen Hitler, durmak bir yana taleplerinde daha da fütursuzlaştı.
29 Eylül 1938 tarihinde büyük devletlerin Südetleri Almanya'ya verme kararı almasına yol açan Münih Anlaşması, yatıştırma politikasının doruk noktasıydı. Konferanstan dönen Chamberlain uçaktan indiğinde "Size bugün onurlu bir barış getirdim" diyecekti. Fakat 15 Mart 1939'da Almanya hiçbir Almanın yaşamadığı Çekoslovakya topraklarının geri kalanını işgale başlayınca, yatıştırma politikasının bittiğini ilan etmek zorunda kaldı. Takibeden haftalarda Birleşik Krallık Polonya'ya garanti verdi ve ciddi savaş hazırlıklarına başladı. Ancak, büyük bir savaşı önlemek için geç kalınmıştı.
Chamberlain'in bu yatıştırma politikası, bazı üst rütbeli Alman subaylarının komplo planlarıyla ters yönde işlemiştir. Bu Alman subayları, Almanya'nın Çekoslovakya'ya askeri bir müdahelede bulunmasının, Birleşik Krallık, Fransa ve SSCB ile Çekoslovakya arasındaki antlaşmalar gereği bir Avrupa savaşına yol açacağını biliyorlardı. Böyle bir savaşın Almanya'nın yıkımına neden olacağını öngörmek açıktır. Bu yıkımı önlemenin yolu ise Hitler'i durdurmaktır. Bu subaylar, bu gerekçelerle Hitler'e karşı bir askeri darbe planlamaktaydılar. Ancak böyle bir girişim, bir Avrupa savaşı tehlikesinin gerçek olmasına bağlıdır. Eğer söz konusu ülkeler, Almanya'nın Çekoslovakya'ya yönelik askeri bir harekatına göz yummayacaklarını belirtecek olurlarsa, bir Avrupa savaşı tehlikesi var olabilecektir.
Olayların gelişimi ise bu yönde olmamıştır. Chamberlain'in yatıştırma politikası, komplocuların gerekçelerini ortadan kaldırmış ve onları bu girişimden vazgeçmek durumunda bırakmıştır.