İbrahimköy, Alaca

İbrahimköyü
  Köy  
Çorum
Ülke Türkiye Türkiye
İl Çorum
İlçe Alaca
Coğrafi bölge Karadeniz Bölgesi
Nüfus (2000)
 - Toplam 440
Zaman dilimi UDAZD (+3)
İl alan kodu 0364
İl plaka kodu
Posta kodu 19600
İnternet sitesi:
YerelNET sayfası

İbrahimköy, Çorum ilinin Alaca ilçesine bağlı bir köydür.

Tarihçe

İbrahim Köyü

İbrahim Köyü ismi; Karkın Köyü’nün tahminen 1-2, km güneyi,Çevreli(Alamaslı)köyünün doğusu ile Atatürk Göletinin(İbrahim Köyü Göleti)nin kuzey kısmında bulunan YUKARI KÖY 'de yaşamışlardır.Buna izafeten adlarına Yukarı Köylüler denilmiştir.

İbrahim Köyünün şu andaki yerleşim yeri olan ve eskiden Kızılkoyuncu mahallesi diye de anılan yerde İbrahim Makoyunlu isminde birisinin koyun sürüleriyle yaşadığı ve orada (köm) yani koyun ahırı bulunduğu rivayet edilmektedir. İbrahim Makoyunlu Yukarı Köyde yaşayanları kendi ahırının yanına getirerek onlara burada yer vererek İbrahim Köyünün oluşmasında büyük rol oynamıştır.Yukarı Köy'ün açık arazi üzerine kurulmuş olması ve soğukların da hayli etkili olması nedeniyle şu andaki mevcut Köyün Kızılkoyuncu mevkiinde yerleşmiş oldukları köyün en yaşlıları tarafından da doğrulanmıştır.

Yukarı Köy'e ilk önce gelip yerleşenlerin Gaziantep'in Nizip İlçesinden olduğu araştırmalar sonucu da görülmüştür.Yukarı Köy'e ilk yerleşenlerin kuvvetli bir ihtimalle 1600'lü veya 1700’lü yıllarda olduğu bilinmektedir. Halen aynı mevkide ezan taşının bulunduğu görülmektedir.İbrahim Köyü isminide İbrahim Makoyunlu'dan aldığı bildirilmektedir.Daha sonraları" Makoyunlu" atılarak sadece ibrahim Köyü olarak kalmıştır. Köyün içme suyunu Çapanoğullarından hayır sahibi Hatice Hanım tarafından 200 yıl önce 2-3 kilometrelik yerler el yordamıyla kazılarak ve kayalar yarılarak-delinerek pöhreklerle su köye getirilmiştir. Köye göç edip gelenlerin torunlarından olan ve köyün bağlarını diken Yusuf (Bekirkethüdaoğlu) oğlu, Hasan oğlu, Ali Osman oğlu, Sofi Mustafa oğlu, Hacı Ahmet oğlu, Halil Kahya oğlu, Ünye/ORDU'da yaşayan Dursun Penekli; Sofi Mustafa’nın 1972 yılında 115 yaşında vefat eden Hanımı Kamer Penekli Hanımdan rivayet etmektedir.

Yukarı Köy'e gelerek köyü ilk kuranların Gaziantep'in Nizip İlçesinden geldikleri tarih araştırmacıları tarafından bildirilmektedir.Nizip bulunan köy,mahalle ve araszi isimlerinin köyümüzde de kullanılmış olmaları bu bilgiyi kuvvetlendirmektedir.Ve yine bunu teyiden Hacı Ahmet Kahya(Penekli)’da dedelerinin güney/Suriye'den geldiklerini Dursun Penekli’ye anlatmış. Köyü kuranlar;

a-Bekirkedhüdaoğulları (Sofular,Bir ailede Keskin ilçesine göçmüş, Eminler, Gidi Garib, Gidi şükrüler,Kelaliler),

b-Güloğulları (Arif Kahyalar),

c-İnceoğulları (Doğanlar),

ç-Çavuşlar(Hacıaliler,Onbaşılar),

d-İsaoğulları(Tümerler),

e-Karaosmanoğulları(Tahtalılar)

f-Karamehmedoğulları(Topalmehmetaliler),

g-Karavelioğulları(Abidinler)

ğ-Uzunoğulları(Karaomarlar),

h-Mahukoğulları (Dudunun Mehmetler),

i-Nazarbekiroğulları(Çopurabdullahlar)

j-Kopturoğulları(Hacıbenliler),gibi ailelerdir.

Daha sonra 93 harbi olarak bilinen savaş sırasında Erzurum ve Kars'tan göç eden kişiler önce Alaca' yerleştirilmiştir. Daha sonra Alaca' adı üzerinde bataklık ve sazlık arazi olması nedeniyle ve gelen kişilerin yayla havasına alışık olmaları hasebiyle bir kısmı İbrahim Köyüne, bir kısmı Tahirabat, diğer kısmı Kızkaraca köyüne yerleşmişlerdir.

Köyde;

1-"Bekirkethüdalar veya Sofular veya Penekli"

2-"Kaya"

3-Tümer

4-"Uzun"

5- "Küçük"

6- "Kopdur"

7 "Gül"

8- "Akbıyık"

9- "Deli"

10-"Nazar"

11-" Kara"

12-"Bolat" veya ''Polat''

13-"Doğan"

14-"Çeltek"

15- "Dukan"

16-"Zeybek(Yılmaz)

18-"Türk"

19- Kaplan,

20- Demir-Demirci

21-"Zorbozan"

22-" Yalçın"

23-" Kar"

24- "Köse"

25-"Afşar"

26-" Kalender"

27-"Bayram"

28-"Öztürk"

29-" Akçık"

30-"Durmuş" sülaleleri vardır.

Bunlardan "Kaya" ve " Penekli" sülalelerinin bir kısmı 93 muhaciri olarak geldikleri bilinmektedir."Penekli-peneklioğlu sülalesi Erzurum Şenkaya İlçesinin Penek köyünden gelmişlerdir..koptur sülalesi ise yine Erzurum şenkaya kop köyünden gelmişlerdir ,Bu nedenle köylerinin adını yaşatmaktadırlar.

Penekli'lerin bir kısmı "Bekirkethüdalar veya Sofular" diye bilinmektedir.

Bekirkethüdalar veya Sofular, Karalar, Codarlar,Haloğlular,Eminler,Onbaşılar,Abidinler, Gaziantep',in Nizip kazasından gelip"Yukarı Köy" e yerleşmişlerdir.Yapılan araştırmalar da bu bilgiyi doğrulamaktadır.Ayrıca Nizip köylerinde kullanılan isimlerle İbrahim köyünün Tarla mevkilerine verieln isimler örtüşmektedir."Marali","" vb.

Köyün Alaca tarafından girişinden sağ taraftaki evlere" Muhacirler",," Onbaşılar",Hacıalililer","Haloğlu"," Güveli",Akbıyık sülalesine "Eminler","Tümer" soyadıyla anılan aile daha önceleri "Toruklar" diye anılırdı.Kaya sülalesinin bir kısmına "Gidiler", Polat sülalesinin bir kısmına"Codarlar",Kara sülalesinin bir kısmına "Alicik",Küçüklerin bir kısmına "Muhacir Sadıklar" diye anılmaktadırlar."Küçük" lerin bir kısmı (Ali Küçük)Erzurum ili Oltu ilçesi Çamlıbel(Ardos)köyünden ,bir kısmının da Tercan ,Erzurum,şenkaya,Kerkilik doğumlu oldukları yapılan araştırmalardan ortaya çıkmıştır kerkilikteki amcalar ALTAY soy adını kulanıyorlar . Hatta köyümüz nufusuna kayıtlı Lamahor doğum doğumlu kişilerde yaşamıştır.Bu kişiler köyümüze yerleşmişlerdir. "Küçük" sülalesinden Hamza Küçük'ün Erzurum Oltu ilçesinin Çamlıbel(Ardos) köyünde kendi ismiyle anılan akrabası bulunmaktadır.

Eskiden Penekli'lerin bir kısmı "Bekirkethüdalar veya Sofular" olarak bilinir.

"Küçük" lerin diğer bir kısmı da (Mirza Küçük) ise köye en son olarak gelen kişilerdir."Küçük" sülalesi önce Küre Köyüne yerleşmiş,daha sonra İbrahim Köyüne gelmişlerdir.

1944 ilkokulumuz açılmış olup köy odasında eğitim ve öğretimine devam etmiştir..1947 yılında eski iskedos olarak yapılan bina yapılmıştır.1974 yılına kadar hizmet veren bina yıkılarak şuan kullanılan okul binası yapılmıştır.,

1953 yıllarında şu an mevcut olan Köy Camisi inşa edilmiştir.Köy Hamamı 1977 yılında ve yine köy şebeke suyu Muhtar Mehmet Penekli tarafından yaptırılmıştır. Muhtar ve köy düğün Salonu ,ve 6 dairelik 3 katlı devlet lojmanı Muhtar Duran Uzun 'un girişimleriyle yaptırılmıştır.Yine Muhtar Duran Uzun zamanında 1981 yılında Atatürk Göleti tamamlanarak köyün sulama sistemi yapılmıştır.

Daha sonra köy halkından Dursun Penekli, Gazi Dukan,Merhum Niyazi Kopdur,İmam Akif Elmas’ın girişimleriyle Köy Kuran Kursu başlatılmış ve ismini hatırlayamadığımız nice hayırsever köylümüzün yardımlarıyla inşaat tamamlanmıştır.Köyün içme suyu sıkıntısını gidermek için eski köy muhtarı Seyfi Kaya zamanında su deposu yapılmıştır.1990 yılında Muhtar Selahattin Doğan tarafından Köy camisinin eski minaresi sökülerek yeni minaresi yapılmıştır.Muhtar Gazi Dukan köy düğün salonunu kullanılır hale getirdi.Okulun altındaki dereye köprü yaptırdı.Köyün su ihtiyacı gidermek için köyümüzün eski yerindeki suyu alarak Atatürk Göletinin içerisinden geçirerek köye kadar getirmiştir. Köy hamamını atıl vaziyetten kurtararak köy muhtarlığı yaptırarak kullanılır hale getirmiştir.(Tarihçe Malumatını Yazan:Dursun PENEKLİ ve İsmail PENEKLİ)

KÖYÜMÜZDE KULLANILAN KELİMELER

Aga,Ağartı, Ağazbağa, Ağdaş, Ağrek Yeri, Alifakı, Anadut, Arpalık, Asbab, Aygun,

Bağtepesi, Balak, Bildirbir, Bıngıldah, Bırçalıh, Biten Özü, Boz Bel, Böyükçayir, Böyük Değirmen, Böyük Dere,Böyükpınar,

Candarma, Cemek, Coruh Emminin Eşmesi, Culuk, Cücük,

Ça, Çaput, Çatalyol, Çayırlar, Çavuş Bağları, Çebiş, Çec, Çeten, Çızı, Çiğdem Kazmak, Çipiller, Çoban Gaydesi, Çorak,

Dağnek,Dağrmen,Dambaşı, Daşlıyokuş, Davar, Davulcu Oğlu, Dede, Deretarla, Desti, Dirgen, Don, Dorotu, Düğün Okuntusu, Dürüm, Düven,

Ebem Sekisi, Eğrek Yeri, Ekşimik, Eşgordük, Eşme, Evraç, Evlek,

Firik,

Galbur, Gardaş, Gatıh, Gatıhlıaş,Gaya,Godek, Godügodü Gezdirmek, Gidek, Girellik, Goruh, Gozer, Gulük, Gusulhane

Harman, Heleotu, Hışır Özü, Hoca Mektebi,Holluh, Hüyük,

Irgatlık

İbiş,İlişkir,

Kabasaba, Kağnı,Kağnıyolu, Kangallı, Kara Ağaçlı, Karaçav, Kara Eşme, Kaynarca, Katmer, Kesmik, Kete, Komüş, Komüş Kayası, Kosüre, Koynek,Kosoğlu, Koten, Komüş,Köremez,Kumlu,Kullük,Kırıkpınar,Kızılkoyuncu,Kumpür, Kup, Küçükçayir, Kuçükpınar,

Lalek, Loğ Taşı

Madımak, Malama, Marali, Maşraba, Mazı,

Narpız,Noruyon Oğlak,Oklağ,Öz

Pancar(Madımak), Pece, Pelte, Pelverde, Peşkır, Pinnik, Puğut, Pırçalık,

Sağmen, Sako, Saraya, Sığıryolu, Sınırsızlar, Somah, Sulaya,Şınavut,

Talaka, Tandır, Tapan, Temek, Tilki Deliği, Toplu, Toygaşı,

Yağlı Omac, Yamaçlar, Yamaç Bağı, Yapraklı Dereler, Yelli Dere, Yemlik, Yukarıköy, Yumurtali Omac, Yunahlıh,

Zalha,Zantırın Ora, Zelve, Zöhre, Zöhür,(Yazan:Dursun PENEKLİ)

İBRAHİM KÖYÜ MUTFAĞI
EKMEK, YEMEK VE ÇORBA ÇEŞİTLERİ

Çörek: Fırında mayalı hamurdan, haşhaşlı, kıymalı, sirkenli, ıspanaklı, , çökelikli gibi katkılar konularak yapıldığı gibi, ekşimiş hamurdan da yapılan bir ekmek çeşididir.

Kömbe: Hamur kızgın külün içerisinde pişirilir. Eski su değirmenlerinde hemen hazırlanan bir ekmek çeşididir.

Yufka Ekmeği: Çok önceleri Köyümüzde fırından ekmek alma âdeti yoktu. Herkes evine 2-3 ay yetecek kadar yufka ekmeği yapar. Gerekli olduğu kadar hamur su leğenlerinde ya da teknelerde karılır, üzerine nemli bir bez örtülür, birkaç kadın imece olarak yufka ekmeği hazırlar. Teknede bulunan hamur ersinle yufka ekmeği yapılacak büyüklükte kesilir, yufkayı açan kadınlara verilir, kadınlar tarafından oklava ile açarlar, saç üzerinde pişirilir, katar halinde üst üste konulurdu. Lüzumu kadar temiz bir sofra üzerinde elle ile hafifçe ıslanır, örtü üzerine örtülerek bir miktar bekletildikten sonra sofraya konulurdu. Yufka ekmeği halen Köyümüzün bütün hanelerinde yapılmakta olup dürüm ya da sunak yapılarak yenir. Dürüm yapıldığında içerisine bal, pekmez, yağ, helva, kıyma, çökelik, peynir ya da kızarmış yumurta, omaç, haşlanmış yumurta vb. katkılar konularak sarılır ve ısırılarak yenir.

Mayalı; Bir su leğeni içerisinde ihtiyacı karşılayacak kadar bir hamur içerisine hamur mayası ve yeteri kadar tuz katılarak su ile yoğrulur. Hamur ekşidikten sonra küçük beziler alınıp elde yuvarlak bir şekilde açılarak tandırda bir saç üstünde pişirilir. Üzeri yağlanarak veya içerisine herhangi bir katkı konularak yenir. Köyümüzce herkes tarafından yapılan bir ekmek çeşididir.

Cızlak; Bir miktar un, maya, tuz bardaktan boşalacak kıvamda karılarak hazırlanır. Kızartılmış ve hafifçe yağlanmış sacın ya da kalınca bir tava hafifçe yağlanarak ısıtılınca üzerine dökülerek kızartılır. Arka tarafı çevrilerek kızarınca sacdan veya tavadan alınarak tereyağı ile yağlanıp, ayran veya çayla servis yapılır.

Katmer; Un, mayasız olarak yoğrulur. Oklava ile bir parmak kalınlığında açılır. Açılan hamurun üzerine yağ sürülerek hamur rulo haline getirilir. Rulodan küçük yumaklar halinde kesilerek oklava ile 15–20 cm kadar açılır. İstenirse içerisine kıyma ile domates hafif pişirilerek içine konularak saç veya tavada iki yanı da kızartılıp servis yapılır.

Su Böreği; Bir orta tepsi için bir kilo kadar un, en az beş yumurta, bir tutam tuz, bir su bardağı su ilavesiyle katı olarak yoğurulur. Hamur yumurtadan biraz büyük olarak yumak tutulur. Yumaklar un serpilerek mantılık hamur büyüklüğünde açılır. Açılan yufkalar bir miktar bez üzerinde dinlendirilir. Büyük bir kazanda su kaynatılır. Kaynatılan suya yemek ayarında tuz katılır. Su devamlı kaynar olmalıdır. Dinlendirilen yufkalar bu kaynar suda tek tek haşlanırlar. Haşlanan yufkalar sıcakken ayrı bir kapta bulunan soğuk suya konulur. Soğuk sudan çıkartılan yufkalar, bir süzgeçe konularak suyunun akması sağlanır. Suyu akan yufkalar yağlanmış tepsiye serilir. Her yufkaya yağ dökülür. Beşinci veya altıncı yufkada peynir ya da maydanoz veya kavrulmuş kıyma ve maydanozla içi serilir. Üzerine aynı kat yufkalar serilirken her kat yağlanır ve üst yufkaya da yağ sürülürek fırında tandırda ikisac arasında orta ateşte pişirilir ve kare şeklinde özel börek makasıyla kesilir ve servis yapılır.

Yanıç: Mayasız sertçe yoğrulmuş hamur 20 santim çapında, mayalı hamurundan biraz ince açılır. Açılan hamurun yarısına kıymalı ıspanak, sirken otu, kıyma ile domates hafif pişirilerek ya da çökelek konulur. Hamur üst üste kapanarak ve parmakla bastırılarak uçlarından yapıştırılır. Sacda kızartıldıktan sonra, tereyağı ile yağlanıp servis yapılır.

Kızartma (Sulukızartma) :Yufka ekmeği sulanır. Yuvarlak ekmek ekmek 20x20 ebadında dört köşe katlanıp kızgın yağda iki tarafı da kızartılarak servis yapılır.

Bulguraşı: Soğanlar ince ince kıyılır, bir miktar yağ ile kavrulur, daha sonra yeteri kadar salça ve istenirse bir miktar da kıyma konur. Lüzumu kadar su katılıp kaynayınca içerisine bulgur da katılır. Bulgur, pişene kadar kaynatılır ve servis yapılır.

Çatalaşı: Yeşil mercimek önceden haşlanır. Haşlanan mercimeğin üzerine bir miktar yarma katılarak yarmalar pişene kadar kaynatılır. Tavada yağ ve kıyılmış soğan, nane, salça, kırmızıbiber katılarak sos hazırlanır. Çorbanın üzerine dökülerek servis yapılır.

Düğülaşı: Soğanlar ince kıyılıp bir miktar yağ ile salça kavrulur. Lüzumu kadar su da konur ve kaynayıncaya kadar kaynatılır. Su kaynayınca içerisine bulgur da konulup pişene kadar kaynatıldıktan sonra servis yapılır.

Hamuraşı; Yeşil mercimek haşlanır. Önceden kesilen kurutulmuş hamur katılarak pişirilir. Piştikten sonra içerisine sarmısaklı yoğurt katılır, üzerine yağ ile kızartılan yeşil veya kuru nane dökülerek hazırlanır ve yenilir.

Helleaşı; Yağda un kavrularak yapılan bir çorbadır. Kazana bir miktar yağ konulur. Yağ kayanama noktasında ihtiyaca göre un konularak un helva meyanesi gibi kavrulur. Kavrulan un ateşten alınarak soğuması için bırakılır. Un soğuyunca tekrar kısık ateşin üzerine konulur. Yavaş yavaş soğuk su katılarak karıştırılır. Un, çorba kıvamına gelene kadar su katılır. Katılan su kaynayana kadar karıştırılır, kaynayınca ocaktan alınır. Ayrı bir tavada yağ kızarana kadar ateşte tutulur, içerisine kırmızıbiber, salça konularak sos yapılır.

Katıklıaş; Yeteri kadar su içerisine yeteri kadar yarma, nohut veya beyaz kuru fasulye konularak pişene kadar kaynatılır. Piştikten sonra suyunun yarısından fazlası alınıp onun yerine ihtiyacı karşılayacak kadar ayran konur ve servis yapılır.

Sütlü aş; Süt kaynatılır, biraz soğutularak yarma katılarak pişene kadar kaynatılıp servis yapılır.

Tarhana Aşı: Katık ya da yoğurt, un, yarma, baharat katıca yoğurulur. Ufak parçalara elle bölünerek temiz bir bezin üzerinde kurutulur, kış için saklanır. Bazı yerlerde bu kuruyan karışım havanda döğülerek toz haline getirilerek de saklanır. Yapımı kuru tarhana bir gün önce ıslatılarak devamlı karıştırılarak pişirilir. İstenilirse önceden ıslatılmış bir miktar nohut da katılabilir. Kuruyunca havanda döğülen tarhanayı ıslatmaya gerek yoktur. Ilık su ile karıştırarak pişirmek yeter. Piştikten sonra isteğe göre üzerine tereyağ ile nane, kırmizı biber ile kavrularak dökülür veisteğe göre sarımsak da katılarak servis yapılır.

Kaypak hamur Aşı; Hamur, yufka ekmeği kalınlığında açılır. Açılan hamur mantı karesi şeklinde veya üçgen şeklinde kesilip daha sonra suda haşlanarak süzülür ve üzerine çökelek ve eritilmiş tereyağı ekilir servis yapılarak yenir.

Toygaaşı; Kavrulmamış un, su ile yoğurt veya katıkla karışıtırlır. İçerisine bir düğül atılıp ateşin üzerine konur. Bundan sonra devamlı karıştırmak gerekir. Karıştırılmazsa kesilir ve iyi olmaz. Ocaktan indirildikten sonra bir mitktar yağ eritilir ve yağın içerisine bir miktar nane katılır, çorbanın yüzüne dökülüp servis yapılır.

Yarma Aşı; Yarma bol suda haşlandıktan sonra yağ yakılarak servis yapılır.

Yoğurtlu Aş; Yarma haşlandıktan sonra yoğurt özenerek katılır. Tabaklara veya aş leğenine dökülerek servis yapılır.

Katıklı Kesme aşı; Önce yeteri kadar su kayanatılır. Kaynamış su içerisine erişte denilen kesilip kurutulmuş hamur katılıp pişirilene kadar kaynatılır. Pişince kaynamış suyu boşaltılıp onun yerine ihtiyacı karşılayacak kadar ayran katılır. Üzerine yağın içerisinde kızartılmış nane ve sarımsak döğülerek katılıp servis yapılır.

Hingal: 4 kişilik hingal için yeteri kadar un, yarım kilo kıyma,1 baş kıyılmış soğan,1 yumurta, yeteri kadar tuz ve bir miktar karabiber önceden hazırlanır. Daha sonra un yeteri kadar tuz, su katılıp bir yumurta ile karıştırılarak yoğrulur. Yoğrulan hamur dinlenirken incecikçe kıyılmış bir baş soğan, karabiber ve kıyma tuzla karıştırılarak hazırlanır. Bundan sonra yoğrulmuş hamur dört bezi haline getirilir ve bir yer tahtasının üzerinde önce bezinin biri alınıp çok ince bir şekilde açılır. Açılan bezi kare biçiminde kesilir. Kare şeklinde kesilen hamurların içerisine önceden hazırlanmış kıymadan veya yağ ile hazırlanmış patates püresinden yeteri kadar konulup dört köşesinden büzülerek ocakta kaynayan yeteri kadar tuzu eklenmiş olan suyun içerisine atılır. Erimeye meydan bırakmayacak şekilde pişirilen hingallar kevgir denilen bir aletle kazan içerisinden alınıp tepsi içerisine dökülür. Daha sonra tereyağı ilave edilerek sarımsaklı suya veya sarımsaklı yoğurda batırılarak afiyetle yenir. Pişirilen hingallar yendikçe aynı şekilde diğer beziler de pişirilip servis yapılır. Hingalın istenilen kıvamda olması için özellikle bezilerin ince ince açılması, açılan hamurların güzelce bükülmesi ve suda erimesine meydan bırakmayacak şekilde pişirilmesi gerekir. Yumurtasının yeterli olması, hamurun suda erimemesi için özellikle gereklidir.

Mantı(Kazan);Hamur katı şekilde yoğurulup oklava ile açılır. Açılan hamur 4x4 ebadında kesilir. İsteğe göre içerisine kıyma, ince doğranmış soğan ile maydanoz konur. İçsiz de yapılabilir. Kesilen hamur dört ucundan birleştirilerek hazırlanır. Kazanda bir miktar yağ eritilir. İhtiyaca göre su konularak kaynatılır ve daha sonra mantılar içerisine atılır. Biraz daha kaynatılarak kevgirle veya ilistirle süzülür, üzerine sarımsaklı yoğurt dökülür. Sonra küçük tavada kıyma ve salçalı sos hazırlanır üzerine ekilerek servis yapılır.

Mantı (Tepsi);Hamur katı şekilde yoğurulup oklava ile açılan hamur 4x4 ebadında kesilir. İsteğe göre içerisine kavrulmuş kıyma ile maydanoz konur. Kesilen hamur dört ucundan birleştirilerek hazırlanır. İçerisine biraz yağ sürülmüş tepsiye mantılar düzülür. Mantıların üzeri kapanmayacak kadar açılmış bir hamur konur. Tepsi orta hararetli bir ateşe konularak mantıların altı kızartılır. Daha sonra tepsiye bir miktar kaynamış su konularak pişirilir. Mantı hafifçe soğuyunca üzerine sarımsaklı yoğurt dökülür. Sonra küçük tavada kıyma ve salçalı sos hazırlanır üzerine ekilerek servis yapılır. Servis yapılır.

Kelle paça; Paçalar ve koyun veya keçi kafaları önce biraz ateş üzerinde tutulur, ütülenir. Sonra kılları iyice kazınır. İki tırnağı arasındaki kıl kesesi yarılarak çıkartılır. İyice yıkanıp büyükçe bir tencereye konur. Yarım limon, bir soğan konarak pişirilir. Piştikten sonra kemiklerden ayrılır, iliklerin çıkması için iyice silkelenir, kafa etleride kemiklerden ayrılır. Başka bir kapta yumurta sarısı, bir limon suyu, un, yarım bardak soğuk su iyice çarpılır. Çorbaya süzülür. Etlerde konarak un kokusu gidinceye kadar kaynatılır pişme işi bittikten sonra sarımsak ve sirke katılarak servis yapılır.

Keşkek: Daha çok düğünlerde yapılır. Parça kemikli yağlı et, bütün soğan, yarma katılarak pişirilir. Piştikden sonra belli bir kıvamı alıncaya kadar iyice karıştırılır. Sonrada tavada hazırlanmış tereyağlı, salçalı sos eklenerek yenir.

Közleme: İnek, koyun veya kuzu etinden pirzolalıklar hazırlanarak, ateşin korları üzerinde kızartılırlar.

Saç Kavurma; Daha çok kebapçı dükkânları ile bağda yapılarak yenilen bir yemektir. Orta yağlı kuzu veya koyun etinden kemiksiz kuşbaşı yaptırılır. Mayalı sacının çukur tarafına hafifçe yağ sürülür ve kuşbaşılara bir miktar baharat ve tuz atılıp kavrulur. Servis yapılır.

Tavuk Çorbası: Tavuk eti haşlanıp bir kenarda bekletilir. Tencereye tereyağı konup eritilir. Soğan ve sarımsak hafif pembeleştrilir. Salçası ve baharatı eklenir.1 kâsede 2 veya 3 kaşık unu suyla karıştırılıp tencereye ilave edilir. Üzerine haşlanmış tavuk suyunu dökerek karıştırıp pişirilir.

Madımak: Köyümüzde pancar da denilen madımaklar kök kısımları ayıklanarak satırla kıyılırlar. Kıyılan madımak bir kazana konulur birazda bulgur katılarak pişinceye kadar kaynatılır. Tavada bir miktar yağ eritilir. Eritilen yağın içerisine ince ince soğan doğranır. Pastırma yoksa kurutulmuş çemen konur. Piştikten sonra tabaklara veya aş leğenine konur. Üzerine sarımsaklı yoğurt ekilir. Yufka ekmeği sunağı ile yenmesi çok lezzetli olur.

Mıklama: Peynir, pastırma ya da kıyma ile yapılabilir. Tavada yağ kızartılınca, bu malzemelerden birisi tavaya konulur, üzerine yumurta kırılır ve hafifçe pişirilerek servis yapılır.

Köremez:Köyümüzde koyun.keçi.camız ve inek gibi süt hayvanlarının sütü sağalınca pişmemiş olarak içine yoğurt katılarak hazırlanır ve yenilir.

Mıklama (Ispanaklı) :Ispanaklar iyice yıkanır ve suda haşlanırlar. Bir tencerede yağ eritilerek ıspanaklar biraz ateşin üzerinde karıştırıldıktan sonra, ıspanakların üzerine yumurta kırılır ve tencerenin kapağı kapatılarak hafif ateşte yumurtalar pişene kadar pişirilir ve servis yapılır.

Omaç; Isıtılmış yufka ekmeği, kızgın yağın içerisine ufak parçalar halinde elle doğranır, birkaç yumurta üzerine kırılarak karıştırılır. Yumurtalar yarı pişmeden ocaktan alınarak servis yapılır. Yahni; Çoğunlukta düğünlerde pişirilir. İri olarak parçalanan koyun eti, bir kapta kendi yağı ile kızartıldıktan sonra, bir miktar su ilavesiyle pişirilir. Pişen etler tiridi ile servis yapılacak sinilere konulur. Sinilerin üzerine ekmek sacları kapatılır, servisten yarım saat önce sacın üzerine ateş koru çekilir, misafir veya davetliler gelince servis yapılır.

Bulgur Pilavı; İki ölçü et veya tavuk suyu tencerede kaynatılır. Bir ölçü bulgur, kaynayan suyun içerisine tuz ile konur. Normal ateşte pişirilip servis yapılır.

Mercimekli Bulgur Pilavı: Önceden haşlanılan yeşil mercimek, iki ölçü et veya tavuk suyu tencere de kaynatılır. Bir ölçü bulgur, kaynayan suyun içerisine tuz ile haşlanmış yeşil mercimek konur. Normal ateşte pişirilerek servis yapılır.

Pirinç Pilavı; Pirincin kalitesine göre iki veya bir buçuk et veya tavuk suyu kaynatılır. Ayıklanmış ve yıkanmış bir ölçü pirinç, kaynamış suyun içerisine tuz ile konur. Normal ateşte pişirilerek servis yapılır.

Aşure; Alaca’nın birçok köyünde yapılan bir tatlıdır. Aşure, daha çok aşure gününde pişirilmekle beraber zaman zaman pişirilerek tatlı yerine de yenir. Pekmez veya şekerle yapılır. Önceden haşlanan kuru fasülye, ıslanan nohut ve bütün yarma ile fındık, kuru üzüm, incir, fıstık erik gibi çeşitli çerezlerle beraber pişirilir.

Balkabağı; Balkabağı, satırla parçalandıktan sonra, kabuğu soyularak büyük bir kazana konulur. Ateşe koymadan bir çay bardağı su konulur. Kabak pişince üzerine döğülmüş ceviz serpilerek yenilir.

PUĞUT: en leziz tatlı bizim ecdatlarımızın yapmış olduğu ve de geriden gelen yeni nesilin bunu takip etmemesinden kaynaklanan bir tatlı vardı ki yiyenler bilir kimler bilir. 50.yaşın üzerinde olanlar bilir.Bu tatlı nedir derseniz bunu da artık günümüzde yapa bilecek kadınlarımız.70 .yaşın üzerinde olanlar bilir ve de anneler nineler bilir. yani bu kuşak bilir bu tatlı Puğut.Önceden harman sürdüğümüz döğenin veya düz tahtaların üzerine rutubetli bir yerde buğday serilirdi. Zaman zaman bu sulanırdı ki yeşersin diye, sonra süresi dolunca bu dövülürdü bir kabut bezi çuvala konularak çok büyük kazanlarda kaynatılarak büyük çay kazanı dediğimiz kazanlarda. Nefis kokusunu taa harman yerinden hissederdik. bu tatlı bütün köye dağıtılırdı..bunu belirli mevsimlerde özellikle kış veya son baharda yapılır tabak tabak bütün köye dağıtılırdı,hiçbir tatlandırıcı kullanmadan kendi doğal tadı ile inan ki hala hafızamdadır.Ben çok tatlılar yedim ama bu tatlıdaki damak tadını hiçbir yerde yemedim…Bunu soralım anne ve ninelerimize, baba ve dedelerimize,aynı şeyi söyleyecektir aslında bu son nesilde kaybolmadan bunu yaptırıp,yeniden yaşatmak gerek bu bizim mutfak kültürümüzün.bir parçasıdır.

Hasıda; Tencerede bir miktar yağ eritilir. Nişasta ve pekmez dışarıda bir kapta karılır. Kızgın yağ içerisine konur ve karıştırılır. Topaklanana kadar karıştırılmaya devam edilir. Ersinle topaklar küçültülerek servis yapılır. Helva; İstenilen miktarda yağ eritilerek kızdırılır. Kızdırılan yağa azar azar un konarak devamlı karıştırılır. Un kavrulunca kestirilmiş şeker ya da normal bal konursa kaynar su aktarılır. Karıştırılmaya devam eder. Bir miktar kaynatıldıktan sonra meyane topaklanmaya başlayınca ateşten indirilir ve servis yapılır.

Pekmez: Kesilen üzümler, hağ’lar ve kasalara doldurulur, bazen de şıra çiğnemeye mahsus olan kağnı veya at arabasına konulan şinavutun(ağaç oluk) içine kesilen üzümler güzelce şinavuta yayılır, üzümlerin üzerine gerekli olduğu kadar pekmez toprağı serpilerek üzümler ayak ile çiğnenir, üzümün şırası çıkartlır. Sacayağı üzerinde bulunan çay kazanına boşaltılır, altına odun ve saman konularak ateşlenir ve üzüm şırası kestirilir. Şıra kestirilince pekmez yapılmaya hazırlanmış olur. Şıra soğumaya bırakılır, hangi cins pekmez yapılacaksa ona göre işlem gerçekleştirilir.

Kara Pekmez: Olukta çiğnenen üzümden arta kalan posaya cibre denir. Cibre oluktan alınınca bir kap içerisinde bekletilir. Olukta diğer üzümlerin çiğneme işi bitince, bu cibreler tekar oluğa konularak, oluğun içerisine yayılır, üzerine birkaç kova su dökülerek bir gece bekletildikten sonra tekrar çiğnenerek şire çıkartılır. Bu şire aynen bal başı pekmez muamelesi ile pişirilir. Buna kara pekmez denir.

Sıkma Baklava; Normal bir tepsi baklava için bir kilo kadar birinci sınıf un konulur. Bir miktar su, tepsinin büyüklüğüne göre en az beş adet çiğ yumurta kırılır. Bir yemek kaşığı sirke ilave edilir. Sirkenin ilave edilmesinin sebebi, yufkaların ince ve kolay açılması içindir. Bir tutam tuz ilavesiyle kulak memesi katılığında hamur yoğurulur. Hamurun bir miktar dinlendirilmesi daha iyi olur. Hamurlar yumurta büyüklüğünde yumak tutularak nemli bir bezin altında yazılması için bekletilirler. Yufkaların ince olmasına dikkat edilerek ve yazılırken nişasta serpilerek oklava ile açılırlar. Açılan yufkalar temiz bir sergi veya çarşaf üzerinde kurumaya bırakılırlar. Bir miktar nemini çeken yufkalar tahtanın üzerine alınarak kıyılmış ceviz serpiştirilerek kalın bir oklavaya sarılır. Yufka, oklavanın iki başından elle onbeş santim kadar sıkıştırılırlar ve iki eşit parçaya bölünürler. Oklavadan çıkartılan baklava sıkımı, yağlanmış tepsiye kenarından başlanarak sıralanırlar. Üzerine yağ ekilerek fırında kızartılırlar. Fırından çıkan kızartılmış baklavanın üzerine soğutulmuş kestirilmiş şeker şerbeti ekilir. Soğuyan baklava servise hazır olur.

DÜĞÜNLERİMİZ
KÖYÜMÜZDE Kİ EVLİLİK ÂDETİ, NİŞAN VE DÜĞÜN

Köyümüz (İbrahim Köyün) de geçmişte evlilikler genellikle "görücü usulü" ile yapılmaktaydı. Evlenme çağına gelen gençlerin müstakbel hayat arkadaşını seçiminde ailelere önemli vazifeler düşmekteydi. Evlenmek isteyen genç, delikanlı damat adayı bu durumu annesine söyler. İstenecek kız aile tarafından bulunur, beğenilir veya delikanlının hoşuna giden bir kız istenir. Damat adayı eğer kızı tanımıyorsa kız evine götürülür ve kız gösterilir. Eğer damat adayı kızı beğenirse kız evine haber gönderilip fikirleri sorulur ve kızı istemeye akrabalarından en yaşlılarından seçilmiş veya ağzı laf yapan bir gurub kız istemeye gider. Kız evine dünür gelineceği haber verilir. Kız evi de kızlarının ve yakınlarının fikirlerini aldıktan sonra erkek tarafı kız evine dünür giderler.

Dünürlüğe gidileceği zaman, her iki tarafta birinci derece yakın akrabalarına haber verir. Dünürcüler bir kez daha Allah'ın emri peygamberin kavli ile kızlarını oğullarına istemeye geldiklerini söylerler. Evet cevabı alındıktan sonra dünürlük tamamlanmış olur ve söz kesilir, şerbet içilir.Nişan tarihi kararlaştırılır. Oğlan ve kıza söz yüzükleri, Sonra mağazaya gidilir nişan ‘’pırtı’’sı, asbabı (elbiseleri) görülür/alınır. Nişan çoğunlukla cumartesi veya pazar günü kız evinde avlulu evlerde yapılırdı. Nişandan önce akraba veya komşulara okuntu dağıtılır nişan sahibinin ismi söylenir falanların -oğlunun– gibi, Eskiden bu işi yaşlı kadınlar yapar ve bunlara okuntucu denirdi. Nişandan bir gün önce erkek evi, kız evine şerbet ve kızın nişanda giyeceği kıyafeti gönderir. Nişan günü kız evinde gelenlere yemek verilir. Kaynana tarafından müstakbel gelinin yüzüğü ve takıları/altınları takılır. Nişanlılık süresinde nişanlılar gizli görüşürlerdi, evin büyüklerinden habersiz, işte böyle bir adet. Nişanlılık süresinde bayram günleri olursa gelin kıza hediyeler, elbiseler gönderilirdi. Düğün; nişan ile düğün arasındaki zaman erkek ve kız tarafının durumlarına göre değişir. Gelin Kız ve düğün için gerekli olan eşyaları almaya çarşıya çıkılır, düğün pırtısı görülür. Düğünden birkaç gün önce akraba veya komşulara okuntu dağıtılır ve bir taraftan da düğün hazırlıkları hızla devam eder, zurnacılar tutulur. Bir taraftan da bir sırık ucuna beyaz ve kırmızı bez ve bayrakların üzerine elma veya soğan takılır, beyaz ve kırmızı bez takılan sırık evin çatısına (damına) dikilir. Bayrak sırığın ucuna asılmadan önce imam tarafından dua edilir. Bayrağın asılmasına köyümüz tarafından Bayrak Kaldırma denir. Kız tarafının ve erkek tarafının çok yakınlarına elbiselik ve gömlekler alınır. Davul zurnacı davetlileri karşılamaya çıkar. Davetliler düğüne güçleri oranında hediye getirirler. Bu hediyeler; ev eşyası para düğün için yiyecek zahire düğünde kesmek için etlik küçükbaş hayvan kesilir. Düğün başlamadan komşuların da yardımıyla iki tarafta kendi misafirlerine yemekler pişirir. Düğünde damat en yakın arkadaşını sağdıç seçer. Sağdıç damatla ilgilenir. Düğünler Perşembe günü öğleden sonra başlayıp pazar akşamı biter. Ayrıca yine oğlan ve kız evleri kendilerine birer "kâhya" seçerler. Kâhya düğün boyunca gelen misafirler, aptallarların (davul ve zurnacının) ihtiyaçlarını, yemeklerin dağıtımıyla ilgilenir. Bunun dışında erkek evinde bir de "bayraktar" seçilir. Bayraktar, kınacı giderken ve gelin alınmaya giderken önde bayrağı tutar. Perşembe günü erkek evinde bir tavuk kesilir, birde bayraktara çorap, yazma gibi hediye verilir ve düğün başlar. Kına Gecesi

Erkek tarafı iki veya üç kadınla kalabalık bir erkek gurubu ve çocuklardan meydana gelen kalabalıkla beraber sini siniyi gördün mü diye davul zurna eşliğinde kız evine "kınacı" olarak yollar buna sini kaldırma denir bu merasime katılanlara keseler, çoraplar, yazmalar dağıtılır. Bunlar yanlarında kına, kuru yemiş ve kızın gelinliğini, kızın kınada giyeceği kıyafeti de götürürler. Gelen kınacılara yemek verilir. Kınacılar kızı giydirip süslerler, kızı ortaya getirip oturturlar, yüzüne allı bir yazma örterler, kına türküleri ve ilahiler okurlar. Kızı ve orada bulunanları ağlatırlar. Bittikten sonra kızın avucuna kınası yakılır. Orada bulunanlara da bu kınadan dağıtılır. Arkasından kuru yemiş verilir. Kız annesinin elini öper ve sarılıp ağlaşırlar. Kına bittikten sonra oyunlar oynanır. Kadın ve erkek düğünde bir arada oynamaz. Erkekler halay çeker. Kadınlar kendi aralarında eğlenirler. Gelen kınacılar o gece kız evinde kalırlar ve bunlara tarafında da damada kına yakılır. Kınadan önce kız tarafı, oğlan evine damat bohçası denilen içinde damadın düğünde giyeceği kıyafet, gömlek, pijama, cüzdan, çorap, saat gibi şeylerin bulunduğu bohça gönderir. Gelin Getirme Pazar günü kız evinde vedalaşmalar olur. Kız gelinliğini giyip bekler. Erkek evinin büyük bir kısmı, kayınvalide hariç, gelini almaya gider. Bu sırada kız evinin kapıları kilitlenir. Düğünün kâhyası veya damadın babası, ağabisi gelip kapıyı tutanlara bir miktar para verir kapıyı açtırır. Sağmenler içeri girip, geline bakarlar. Gelinin ağabeyi veya erkek kardeşi kırmızı kuşağı dualar okuyarak, gelinin beline bağlar. Gelinin koluna kardeşi veya bir yakını girerek evden çıkarır ve oğlan evinden gelen gelin kıza teslim eder. Bu esnada kızın çeyizi de taşınmaktadır. Dualar okunup, gelin arabaya bindirilir. Gelin alayı dolaşarak erkek evine gelir. Oğlan evine gelindiğinde, kayınvalide gelinin önünde çömlek kırar; gelinin bütün kötü huyları böyle kırılsın diye, başından kuru yemiş, şeker, bozuk para atar; bereketli olsun. Gelin indikten sonra oğlan tarafı zengin ise yemekler verilir, harmanlarda güreşler yatırılır tam bir panayır havası yaşanır,güreşte dereceye girenlere hediyeler verilir.Hakem köydeki bütün seyircileri coşturur.Hem kız tarafı hem de oğlan tarafı dışarıdan gelen misafirleri yolcu eder.Düğün artık bitmiştir.(Düğün Malumatını Yazan:Dursun PENEKLİ ve İsmail PENEKLİ)

İBRAHİM KÖYÜNDE RAMAZAN  VE KURBAN BAYRAMI
Ramazan Bayramı

Ramazan Bayramı çocukluğumda çok güzel geçerdi. Bayram hazırlıkları bir hafta evvelden başlardı.Evlerin temizliği ve boya-badanası; beyaz ‘’kis’’ denilen toprakla badana işi evin hanımları tarafında itina ile

yapılırdı.Bayramdan iki gün önce köyün hanımları köylünün ortaklaşa kullandığı ‘’Yunahlık’’ denilen çamaşırhanede büyük çay kazanları kurulur, yakacaklar taşınır, ateşler yakılır, çamaşırlar evlerden getirilen killerle ön yıkama yapılır sonra kaynayan kazanlara atılır bir zaman kaynatılır. sonra tokaçlarla dövülür, tekrar tekrar yıkanır, durulanır, sicim ipler gerilir çamaşırlar bu iplerde kurumaya bırakılırdı. Bayramlaşmaya gelen misafirlere ikram edilecek yemeklerden; toygaşı çorbası (katık/ayran ve yarmadan yapılır üzerine tere yağda narpız/nane kızartılarak katılır),sütlaç, etli kuru fasulye, tere yağlı bulgur pilavı, yaprak dolması  gibi  yemekler pişirilir, mantı hamurları açılır, bu hamurlar hepsi eşit olacak şekilde kesilir tek tek mantılar bükülür, sini sini su böreği, baklava (baklava hamurları açılırken cevizi kırıp kabuğundan temizleme işini umumiyetle çocuklara bizlere yaptırırlardı, arada dayanamaz yerdik bazen annemler tatlı bir ikazda bulunurlardı ah! o günler),kadayıf ve tatlılar hummalı bir şekilde hazırlanır, sonra tandırlarda veya iki adet ekmek pişirme saclarından biri ters çevrilerek üzerinde odun, tezek veya saman yakılarak nar gibi güzel bir şekilde kızartılır.

Diğer taraftan ayrı bir yerde köy ocakları ‘’şöminelerinde’’ tatlısı hazırlanır. Diğer taraftan evin büyük erkekleri; sabah namazından sonra pazarlara gider bayramlık çamaşırlar elbiseler, ayakkabılar, bayramlık şekerler ve lokumlar alırlar ve akşam ezanından yani iftardan evvel köye dönerlerdi. Arife günü çay/banyo kazanları yakılır yatmadan çocuklar çimdirilir/yıkanır, karılmış kınalar cici ellere yakılırdı. Tüm komşular evlerinin önünü su serperek ıslatır ve süpürürlerdi. Mis gibi olurdu yollar, sokaklar. Herkes birbirine gülümserdi, biz çocuklar çok heyecanlı olurduk

Bayram günü sabah namazı kalkılır camiye koşulu yer kapılır sabah namazı kılındıktan sonra köyümüzün imamı ramazan orucunun kazandırdığı güzelliklerinden, sadaka-ı fıtırdan, bayram ziyaretlerinden/bayramlaşmadan yardımlaşmadan, Allah (cc) korkusu, cennet,cehennem,iman ve Kur’an-ı Mübin Hakikatlerinden bahserek imanların kuvvetlenmesi için var gücüyle cemaati bir arada yakalamışken anlatırdı.Sonra da bayram namazı yılda iki kere kılındığı için tarif eder namaz hutbe ve dua edilir,artık bayram namazı bitmiştir.

Dışarı çıkılır imam ve büyüklerden başlayarak bayramlaşma yapılır büyüklerin elleri öpülür, küçükler öpülür sırtları sıvazlanır, İmam bayramlaşmanın peşinden kısa bir dua yapar, artık evlere gitme zamanı gelmiştir, çocuklar sabırsızlıkla bayram harçlıklarını almak için evin yolunu tutarlar.

Benim çocukluğumda bayramlarda kahvaltı yapılmazdı.Zenginler fakiri fukarayı  daha önce tembih etmedikleri fakirleri de  alarak kurulan sofralara otururlar ev sahibi ve gelen misafirlerin güzel ve tatlı sohbetleriyle yemekler afiyetle yenir sofra/yemek duası yapılarak herkes evine gider sıra evdeki misafir hanımlarda kurulan yer sofralarında yemekleri yedikten sonra misafirler gittikten sonra evin erkeleri,hanımları ve çocukları büyük ebeveynlerin odasında toplanılır,bayramlaşma yapılır,çocuklar harçlıklarını alır almaz harcamak için bakkal veya Alaca’nın yolunu tutarlar,paralar oralarda bakkala,fırıldakçılara verdikten sonra parasız aç susuz,yaya olarak köyün yolunu tutarlar.

Köyde kalanlar ise akraba ve komşularla bayramlaşırlar.Bayramlaşmaya gelenlere kolonya,şekerden sonra baklava,kadayıf ve börekler ikram edilir.Tatlı tatlı sohbetlerden sonra

bayramlaşmak için başka akraba ve komşuların yolu tutulur.

Kurban Bayramı

Kurban bayramında da Ramazan Bayramı gibi bütün hazırlıklar yapılır sadece farklı

olarak Kurbanlar bir ay önce alınır köye getirilir,iyice etlenmesi için kurban ortaklarından birinin ahırına bağlanır, arpadan su değirmeninde zavar öğütülür bir ay boyunca beslenir. Bayram sabahı namazdan gelince bayram yemeği yenirdi.Kurban kesecek kişi ta kurban kesilene kadar yemek yemez bir nevi oruç tutar,kurban etiyle orucunu açardı.Biz bayramlarda yapılan hazırlıkları görerek içinde yaşayarak büyüdük,ve bizde kendi ailemizde bu gördüğümüz ananelerimizi/geleneklerimizi yaşatmaya çalışmalıyız. Bizim çocuklarımızda da aynı ananelerimizi/geleneklerimizle ve adetlerimizle büyüsün, torunlarımız güzel hatıralarla çocukluklarını yad etsinler.

Aynı Ramazan Bayramında olduğu gibi dedelerimiz,babalarımız ve büyüklerimiz Kurban Bayramı Namazından dönerken ramazan bayramı namazından dönerken yaptıklarının aynısını yaparlardı.Ve aile bayram yemeğine otururdu. Ailenin büyükleri,küçükleri,hanımları ve  fakirler sofraları şereflendirirlerdi.Çok kalabalık olurdu ve ekseriye 2 veya3-4-5 ayrı sofra kurulurdu. Biz ufaklıklar beklerken açıkmış olurduk, bize önden az az börek verilir ve sustururlardı. Beklemek çok uzun gelirdi o zamanlarda Bayram yemeği yenir ve sıra büyüklerin el öpmesine gelirdi, biz çocuklar için en güzel an.Yemekten sonra bayramlaşma ve sonra Kurban kesmek için büyükler bıçakları,ipleri teşt ve kazanları alarak kurbanın bulunduğu eve gidilir.Kurbanın ayakları bağlanır nazikçe incitmeden yatırılır tekbirler getirilerek Bismillah-u Allah-u Ekberle kesilir,yüzülür,parçalanır kurban etinden ve ciğerinden hemen kavurma yapılır,sert olsa da çok güzel olur ve afiyetle yenirdi, ocak başında ne güzel muhabbetler yapılırdı kurban kesenler arasında…Derisi tuzlanır hayır kurumlarına verilir kurbanın her parçası değerlendirilir zayi edilmezdi.(Bayram Malumatını Yazan;Dursun PENEKLİ)

Coğrafya

Çorum iline 45 km, Alaca ilçesine 5 km uzaklıktadır.Kuzeyinde Dedekargın( Büyük Camili)ve Kargın,Kuzey Doğusunda Küçük Camili, ve Kanlıkömve Filikköm,Doğusunda Hışır,Güneyinde ALACA,Batısında Kızkaraca,Güneybatısında Eskiyapar, Kuzeybatısında Alamaslı,Kalınkaya arazileri ile çevrilidir.Köyün arazileri içinden Samsun-Mersin Yolu gemektedir.Kuzeyinde İbrahim Köyü Göleti vardır.Bu Gölet İbrahim Köyünün arazileriniverimini artırmaktadır; Sulu tarım olarak özellikle şeker pancarı , fasülye ,barbunya mısır,ayçiçeği,arpa,buğday, tarımı yapılmaktadır. Susuz arazide ise Buğday,yulaf,çavdar,mercimek,kimyon,nohut,ekimi yapılmaktadır.her türlü sebze ve meyvenin yetişmesinde etkili olmaktadır.Kavak ve söğüt gibi ağaçlarda bolca yetişmektedir,üzüm bağları köye zenginlik katmaktadır.Dağlarında geven,kekik,yavşan,adaçayı yetişmektedir.Ayrıca keklik.tavşan,tilki,kurt,çakal,sığırcık,serçe,karga,saksağan,porsuk,gelincik,sincan,kartal,atmaca,yarasa,baykuş,yusufcuk,hüdhüd,bazı bülbül çeşitleri,üveyik,güvercin,yazları;leylek,bıldırcın(heloti)sularında sazan balıkları bulunmaktadır.

İklim

Köyün iklimi, Karadeniz İklimi ile Karasal İklim arasında geçiş özelliği göstermektedir. Kışları kuru soğuk geçmektedir.Köyün arka kısmı,kuzeyi kapalı olduğundan soğu keser.Güney güneş parlar,köylülerimiz caminin önüne güneşlenmek üzere gelirler.İlkbaharın soğuk olması durumunda yeni tomurcuklanan çoğu meyve ağaçları meyvesini döker.

Nüfus

Yıllara göre köy nüfus verileri
2007
2000 440
1997 477

Ekonomi

Köyün ekonomisi tarım ve hayvancılığa dayalıdır.

Köyümüzün arazisinin bir kısmı sulu,bir kısmı ise kıraçtır.Atatürk Göleti sayesinde sulanabilen arazide genellikle şeker pancarı ,buğday,arpa ekilmektedir.Ayrıca soğan ekimi de yapılmaktadır.Herkes kendi bahçe veya tarlasına kendine yetecek kadar fasulye,mısır ekmektedir.Şahıslara ait meyve bahçeleri bulunmaktadır.Buralarda erik, elma,kayısı ,armut,ceviz ağaçları bulunmaktadır.

Kuru tarımda ise buğday,arpa nohut,mercimek ekimi yapılmaktadır.Nadasa bırakılan yerlere genellikle nohut ekimi yapılmaktadır. Hayvancılık da yapılmaktadır.Büyük baş hayvan olarak karasığır;inek ve çeşitleri azda olsa kömüş/manda veya camız beslenir.Küçük baş hayvan olarak da koyun azda olsa keçi beslenir.Bu hayvanların etinden,sütünden,yün ve derilerinden istifade edilir.

Altyapı bilgileri

Köyde, İbrahimköy Birleştirilmiş Sınıflı İlköğretim Okulu iki öğretmenle 5. sınıfa kadar hizmet vermektedir.Ayrıca okulumuz bünyesinde ana sınıfı mevcttur.6. 7 . 8. sınıflar taşıma kapsamındadır.Alaca Dr.Ali Dedekargın İ.Ö.Oklunda eğitim ve öğretimine devam etmektedir. Köyün içme suyu şebekesi vardır. 2010 yılı içerisinde kanalizasyon şebekesi bağlanmıştır.Köy içerisindeki yollar yeniden düzenlenmektedir. PTT şubesi ve PTT acentesi yoktur.Sağlık evi vardır.Muhtarlık binası ayrıca düğün salonu olarak da kullanılmaktadır.6 Dairelik Devlet Lojmanı bulunmaktadır. Köyde Cami bulunmaktadır.Ayrıca Cami bahçesinde Kur'an Kursu Binası vardır.Kız öğrencilerine kurs verilmektedir.Köye ulaşımı sağlayan yol (Alaca yönünden)asfalt olup ,Çorum yönünden köyün çıkış yolu stabilizedir.Köyde elektrik, internet ve sabit telefon vardır.

Dış bağlantılar

This article is issued from Vikipedi - version of the 12/4/2016. The text is available under the Creative Commons Attribution/Share Alike but additional terms may apply for the media files.