Alvise Gritti
Alvise Gritti ya da bilinen unvanıyla Beyoğlu (1480 - 29 Eylül 1534) I. Süleyman döneminde Osmanlı-Venedik ilişkilerinde önemli bir rol oynamış, Osmanlı'nın bir nevi diplomatik danışmanlığını üstlenmiş tüccardır.
Venedik devlet başkanı Andrea Gritti'nin İstanbul'da doğan gayrimeşru çocuklarından biridir. Annesinin Rum olduğu bilinmektedir. Diğer gayrimeşru doğan kardeşlerinin aksine Alvise, İstanbul'u benimsemiş ve burada yaşamaya karar vermiştir. Gritti, İstanbul'da bulunduğu süre boyunca tüccarlık yapmış ve özellikle şarap, altın, gümüş, safran, tuz ve buğday ticaretinden bir servet edinmiştir. İstanbul'da ki Beyoğlu semtinin ismi ona dayanır.
Sultan Süleyman'ın saltanatının ilk yıllarında sadrazam Pargalı Makbul İbrahim Paşa ile yakın ilişkiler kurmuş ve onun danışmanlığını üstlenmiştir. Gritti, babasının da nüfuzunu kullanarak Venedik balyosunun maslahatgüzarlığını da üstlenmiştir. Böylece hem Osmanlı sarayına hem de Venedik elçiliğine bilgi taşıdığı söylenir.
Alvise Gritti'nin Venedik hükümdarı Andrea Gritti'nin oğlu olarak Osmanlı'yla çok yakın ilişkilerde bulunması Avrupa'da hoş karşılanmamıştır. Alvise Gritti Osmanlı'nın Macaristan üzerine yaptığı seferlere katılmış, Mohaç Meydan Muharebesi sonrasındaki barış heyetinin içindede bizzat yer almıştı.
Sarayla kurduğu yakın ilişkiyle birlikte gücüne güç katan Alvise Gritti, 1531'de Müslüman olduğunu ilan etti. Bu durum Avrupa'da büyük sansasyon yarattı. Alvise'nin Venedik devlet başkanı Andrea Gritti'nin oğlu olarak Müslüman olup Türkleşmesi Venedik'i zor duruma düşürdü. Alvise'ye duyulan nefret Habsburg yanlısı Macar beylerinden birinin onu oğullarıyla beraber tuzağa düşürerek öldürmesi ile sonuçlandı. Alvise'nin ölümünden iki yıl sonra da sadrazam Makbul İbrahim Paşa idam edilmiş ve bu durum Osmanlı-Venedik savaşlarının yeniden patlak vermesine önayak olmuştur.
Alvise Gritti'nin eğlenceye çok düşkün olduğu, Macaristan seferlerinin sonucunda getirdiği birçok antik heykeli sarayına diktiği, birçok sanatçı ve bilim adamını sarayında ağırladığı bilinmektedir. Galata'da bulunan babasından kalan sarayı daha da büyütmüş ve bu saray ileride semte de adını verecek olan "Beyoğlu Sarayı" adıyla anılmaya başlanmıştır. Saray günümüze ulaşamamıştır.