Bulantı (roman)
Yazarı | Jean-Paul Sartre |
---|---|
Orijinal ismi | La Nausée |
Çevirmen | Selâhattin Hilâv |
Özgün dili | Fransızca |
Dili | Türkçe |
Türü | Felsefi roman |
Yayınevi | Can Yayınları |
Türkçe basım tarihi | 1994 (Can Yayınları) |
Anadilinde basım tarihi | 1938 (Éditions Gallimard) |
Sayfa sayısı | 264 |
ISBN | ISBN 9789755102108 |
Bulantı (fransızca La Nausée), Jean-Paul Sartre'ın 1938 yılında yayımlanan edebiyat alanındaki ilk yapıtıdır. Roman, 20. yüzyılın en önemli eserlerinden biri olarak kabul edilir.[1]
Konusu
Günlük biçiminde yazılan kitapta, romanın kahramanı Roquentin'in dünya karşısında duyduğu tiksinti anlatılır. Bu tiksinti yalnızca dış dünyaya değil, Roquentin'in kendi bedenine de yöneliktir. "Varoluş"la yüz yüze gelen Roquentin'in geçirdiği değişimi anlatan Bulantı, varoluşçuluğun kült kitaplarından biri oldu.
Bulantı kavramı
Bulantı, romanın adı olmasının yanı sıra, terim olarak da Sarte'ın varoluşçu felsefesini ifade etmektedir. Dünyanın kendinde varlığı ("kendinde şey"), insana bulantı duygusu verir; çünkü gerçeklik, yani varlıklar ne iseler o olarak orada öylece ve anlamsız bir şekilde dururlar. Bilinç ise, "kendi-için-şey"dir, ve o hiçlikle ortaya konur. Sartre, felsefi olarak "Varlık ve Hiçlik" kitabında bu konuları detaylarıyla açıklar. Daha sonra da Bulantı romanında edebi bir metin olarak konuyu somut biçimde değerlendirir.
Bulantı romanının kahramanı Antoine Roquentin, ilk kez yerde gördüğü bir taş parçasını eğilip almak istediğinde bunu yapamadığını fark eder; çünkü bu anda varoluşun saçmalığına karşı bir bulantı duymaya başlar, varlıkların varoluşuna, doluluğuna karşı duyulan bir bulantı. Dünyanın özündeki kendinde anlamsız varlığı karşısında duyulan bir 'bulantı'dır bu. Sartre'a göre hissedilen bu bulantı hissi, kişinin varlıkların kendiliğinden varoluşlarının doğurduğu anlamsızlıktan sıyrılmasını sağlar ve onu bilinçli bir varlık olma konumuna getirir.
Eleştiriler
Roman, edebi, felsefi ve politik olmak üzere üç ana başlıkta çeşitli eleştiriler almış, üzerine yazılan yazılarla da birlikte Varoluşçuluk felsefi akımını, Marksizmi ve Varoluşçu edebiyatı etkilemiştir.
Bazı eleştirmenler romanı nevrotik bir kaçışın ifadesi olarak değerlendirmişler, ancak Bulantı romanı, yansıttığı bireyci ve toplum karşıtı düşüncelerle, Sartre'ın felsefesinin temellerini oluşturacak birçok konuya yer vermiştir.
Romandaki etkili 'yarı aydın' eleştirisi de yoğun ilgi ve beğeni toplamıştır. Bazı konu ve sorularda engin bilgiye sahip olan ve düzgün bilgi verebilen Roquentin, bazı konuların ne olduğundan bile habersizdir. Bunun nedeni okumuş olduğu ansiklopediyi ortasında bırakmasıdır.
Absürt kavramını kullanışı
Absürt (saçma) kavramı o dönem varoluşçularının birinci derecede önemli bir tezidir. Dünya boş ve anlamsız, her şey, insan, hayat, toplum saçmadır. Evrensel bir saçmalıktır. Bunu düşünmek yorucu, hatta hayattan bezdiricidir. Yaşamın tekdüzeliği altında, makineleşmiş bir dünyada makineleşmiş insan, ölümü bile rahatlıkla kabul eder. Hayat yaşamaya değmez.
Sartre, Marksizmle Varoluşçuluğu buluşturma çabasıyla, "saçma"yı daha anlamlı bir biçimde, eylemsel zorunluluğun altını çizmek için kullanmıştır.
Sinema uyarlaması
Wes Malvini'nin yönettiği 2009 ABD yapımı Nausea (Bulantı) adlı film, romandan yönetmen tarafından serbest uyarlanmıştır.
Kaynakça
- ↑ Charlesworth, Max (1976). The Existentialists and Jean-Paul Sartre. University of Queensland Press. s. 154. ISBN 0-7022-1150-8. ""I would like them to remember Nausea, one or two plays, No Exit and The Devil and the Good Lord, and then my two philosophical works, more particularly the second one, Critique of Dialectical Reason. Then my essay on Genet, Saint Genet.... If these are remembered, that would be quite an achievement, and I don't ask for more.""