Dünya Ağrısı
Yazarı | Ayfer Tunç |
---|---|
Ülke | Türkiye |
Dili | Türkçe |
Türü | Roman |
Yayınevi | Can Yayınları |
Anadilinde basım tarihi | Ocak 2014 |
Sayfa sayısı | 336 sayfa |
ISBN | 9789750719288 |
Dünya Ağrısı, 2014 yılında yayımlanan Ayfer Tunç romanı.
Yabancılaşma, baba-oğul çatışması, geçmişle hesaplaşma, şiddet vce toplumsal bellek temalarını işleyen bir romandır. Eser, küçük bir Anadolu şehrinde yaşayan bir otelci (Mürşit) ile otelin sürekli müşterilerinden birinin (Madenci) dostluklarından yola çıkarak okuyucuları insan olmanın açmazları üzerine düşünmeye sevk ederken bir yandan da Türkiye’nin gündemindeki temel meseleleri, yakın geçmişteki toplumsal travma yaratan olayları anımsatır.[1] Roman kahramanı Mürşit’in bakış açısından yazılmıştır.
Kitap ismini “zamane hastalığı” anlamındaki bir edebiyat terimi olan ve başka disiplinlerin de kullandığı Almanca “Weltschmerz” kavramından alır.[1] Yazar, bu kavramı “sebepsiz keder” olarak kullanmıştır.[2] [3] Kitabın iki ana kişisi işlendiğini bildikleri ama görmezden gelinen suçlarının ağırlığı nedeniyle dünya ağrısı çekerler.
Konusu
Romanın başkahramanı olan Mürşit, bir Orta Anadolu kentinde babadan kalma oteli işletmektedir ancak otele fazla sahip çıkmaz. Gençliğinde felsefe okumak için İstanbul’a giderek hayatın anlamını bulacağını düşünmüş ama babasının hastalığı nedeniyle geri dönmek zorunda kalmış ve hayatı istemediği bir yönde devam ilerlemiştir. Yatalak babası, annesi ve kız kardeşlerine bakmak zorunda kalan Mürşit, bir türlü sevemediği Şükran’la evlenmiş, ona iyi bir eş ve çocuklarına iyi bir baba olamamıştır. Kendisinden çok babasına benzeyen oğlu Özgür ile sürekli çatışma içindedir. Tekdüze süregiden hayatı içinde baba yadigârı otel değiştirilmeden kalır, şehre gelen ayaktakımının sığınağı haline gelirken şehrin ağaçları kesilmiş, meydanları küçülmüş, lokanta ve meyhaneleri azalmış; halk umudunu altın madeni açılacağı söylentisine bağlamıştır. Sürekli bir iç sıkıntısı duyan Mürşit ise bir türlü hayalini kurduğu uzaklara gidememiştir.
Geçmişinden kaçmak için maden ocağında çalışmak üzere İstanbul’dan gelen maden mühendisi Uzay, Mürşit’in oteline yerleşir. Aralarında yakın bir bağ kurulan iki yalnız ve hayattan kopuk adam, birlikte rakı içip dağlara bakarak dünya ağrılarından kurtulmaya çalışırlar. Suçluluk duygusu altında ezilmelerine neden olan benzer bir sırra sahip olmaları onları birbirine yakınlaştırır. Mürşit’in hayatını etkileyen sır, ona geçmişte işlediği suçu hatırlatan çocukluk arkadaşı Cumhur’un rüyasına girmesiyle ortaya çıkar. Mürşit, Madenci’ye hikâyesini anlatıp içini döktükçe biraz olsun rahatlar.