Ebu Said Bahadır

Ebu Said Bahadır (d. 2 Haziran 1305 - ö. 1 Aralık 1335), Olcaytu'nun oğlu ve İlhanlı Devleti'nin 9. hükümdarıydı (1316-1335).

Yaşamı

1306'da daha bebekken Moğollar ona kahraman anlamına gelen Bahadır (modern Moğolca'da Баатар) unvanını verdiler. Bu unvan ona tekrar, 1322'de, hâlâ Olcaytu'nın velahtı iken, Altın Ordu ordusunu yenip Rinçin Keraitinin isyanını bastırmasından dolayı verildi. Ebû Said, 1323'te Memlüklerla anlaşma imzalayarak Suriye savaşını sona erdirdi.

Emir Çoban'ın nüfuzu altına girmesi

Ebû Said tahta çıktığında 12 yaşındaydı ve iktidar başkumandan Emir Çoban'ın elindeydi. Hükümdarlığının başlarında, Emir Çoban'ın entrikaları sonucu âlim ve vezir Fazullah Reşîdüddîn'in kafasını kestirdi. Ebû Said'ın kız kardeşi Sati Beg ile evli olan Emir Çoban, böylece ülkenin en nüfuzlu kişisi haline geldi. 1325'te Çoban, Altın Ordu hanı Muhammed Uzbek komutasında bir orduyu daha yendi ve onların topraklarını istila etti.

Ebû Said, Çoban'ın kızı Bağdat Hatun'a âşık oldu. Bağdat Hatun, nüfuzlu biri olan Hasan Büzürg'la evliydi. Ebû Said, Hasan Büzürg'u Bağdat Hatun'dan boşanmaya mecbur etti ve sonra da kendisi Bağdat Hatun ile evlendi.

Çobanoğulları'nın yönetinden uzaklaştırılması

Çoban ve oğulları devlet hazinesini istedikleri gibi harcıyorlardı. Ebû Said'in Bağdad Hatun'la evlenmesine Çoban'ın karşı çıkması da ilişkilerini bozmuştu. 1326'da Çoban ve oğulları, saldırmaya hazırlanan Çağataylar'a karşı bir sefere çıkıp oğullarından bir tek Demask Kaca'yı sarayda bırakınca Ebu Said bu fırsattan yararlandı. Ağustos 1327'de Ebu Said, Olcaytu'nun cariyelerinden biriyle ilişkilerini bahane ederek Demask Kaca'yı öldürttü. Daha sonra Ebu Said, Çoban ve oğullarına karşı bir kampanya başlattı. Ordusu tarafından terkedilince Çoban kaçmak zorunda kaldı. Ebu Said, Çoban'ın yanına sığınmış olduğu Herat valisine emir yollayarak Çoban'ı öldürttü. Bu arada Memluklar'a sığınan Çoban'ın oğlu Timurtaş da, Ebû Said'in talebi üzerine Memluk sultanı En-Nasır Muhammed tarafından öldürtüldü.

Sultan Ebû Said Bahâdir dönemi ve sonrasında “Bâtınîllik” hareketleri

Nezarî ve Kuhistanî gibi Şîʿa-i Bâtıniye dâîleri ise Moğollar’ın aldıkları bu ağır yenilgiden hiç te müteessir olmayıp, bilâkis olanca güçleriyle Kuhistan ve Kom gibi koyu Bâtınî merkezlerinde fa’aliyet ve neşriyâtlarına olanca güçleriyle devam ettiler.[1] Şirâzlı Kadı’ûl-Kazat Muhabb’ed-Dîn Ebû İbrahim Temimî’nin sarfettiği tüm çabalara rağmen Faris vilâyeti ahalisi “Şîʿa-i Bâtın’îyye” mezhebine girmişlerdi.[2] Olcaytu’nun vefatından sonra tahta oturan İlhanlı hükümdârı Ebû Said Bahâdir Han’ın sünnîleri himâye etmesi neticesi devrin meşhur sufîlerinden Alâ’ed-Devle Semnanî ile Abd’ûr-Razzak Kâşî’nin zâviyeleri epey alâka ve ehemmiyet görmeğe başlamıştı.[3] Maverâünnehir’de bir yüzyıldan daha uzun süren buhranların sebepleri arasında “Sultan Ebû Said Bahâdir” iktidarının yetersizliği ve Şiî dâ’îlerle girişmiş olduğu mücadeleler başta gelmekteydi.[4] Ebû Said Bahâdir Han’ın H. 736 / M. 1336 tarinde vefatı üzerine Hulâgû’nun erkek evlâdından gelen soyu da böylece tamamen kurumuş oldu. Ebû Said’in vefâtını müteakip ortaya bazı küçük devletçikler ortaya çıktı. Bu yeni “Emaretler” arasında en fazla göze çarpan iki hükümetten birisi Emîr Çoban diğeri ise “İlkâniyan” adını alan Celâyiroğulları’ndan “Emîr Hasan” sülâlesiydi. Muzafferîler de, Serbedârlar da siyâsi birer oluşum yarattıktan sonra Timur’un ortaya çıkmasıyla yok olup gittiler.[5]

Bu devirde Alevî-Bâtınî tekkelerin hükûmetler üzerindeki itibârları

İmamiyye’nin ulularından addedilen “Seyyid Kıvâm’ed-Dîn Mer’aşî”, Şiîliğin en kuvvetli câzibe merkezi olarak hizmet veren ve Horasan kıt’asının merkezî konumunda bulunan Âmûl kentindeki tekkesinden, bütün “Şîʿa-i Bâtınî’yye” hareketlerini denetim altında tutmaktaydı. Bu devirde Horasan Valisi olan “Efrasiyab” da derviş elbisesi giyerek Seyyid Kıvâm’ed-Dîn Mer’aşî’ye intisap edenler arasında yer almıştı. Fakat daha sonra Seyyid Kıvâm’ed-Dîn’in yükselen şöhreti karşısında kaygılanan öteki Âmûl âlimleriyle ittifak kurarak neyfedilmek üzere Kıvâm’ed-Dîn’i hapsettirdi. O gece Efrasiyab’ın veliâhtı Seyf’ed-Dîn’in aniden vefat etmesi halkın Seyyid hakkındaki i’tikatlarının daha da kuvvetlenmesine sebep oldu. Halk zindana hücum ederek Seyyid Kıvâm’ed-Dîn’i oradan kurtarıp başlar üzerinde taşıyarak “Rabo” köyündeki tekkesine getirdiler. H. 730 / M. 1330 tarihinde ise Kıvâm’ed-Dîn’nin üzerine Efrasiyab komutasında hücuma kalkan “kuvayi te’dibiye” de ağır bir yenilgiye uğradı. Bu müsademede Efrasiyab ile birlikte bulunan üç oğlu da Seyyid’in müridleri tarafından öldürüldü. Üç yüz dervişiyle birlikte Mazenderan dağlarının en sarp yerlerine çekilen “Seyyid Kıvâm’ed-Dîn Mer’aşî” o yörelerin mutlak hâkimi oldu.[6]

Serbedârlar devrinde “Alevî-Bâtınîllik” hareketleri

Serbedârlar tarafından sürekli olarak desteklenen ve himaye edilen Şia-i Bâtıniye mezhebi bu sayede yaptığı hamlelerle yeniden hayât bulmağa uğraşmaktaydı. Serbedârlar hükûmeti Horasan’da meşhur Ebû Bekir Beyhakî’nin de memleketi olan Beyhak kasabasına bağlı “Şîʿa-i Bâtıniye” mezhebinin en yaygın olduğu “Paştin” köyünde doğan Abd’ûr-Razzak adında bir kişi tarafından kurulmuştu.[7][8] Şeyh Cevrî’nin hâlifesi Emîr Seyyid İzz’ed-Dîn Suğundî’nin nâkibi olan “Seyyid Kıvâm’ed-Dîn” daha İlhanlılar devrinde “Mazenderan” ve “Sari” yörelerinde şiddetli Şiî propagandalarını başlatmış bulunmaktaydı. Bu devirde Horasan’da hiç eksik olmayan isyânların başında mutlaka bir şeyh ya da Şia-i Bâtıniye tarafından idare edilmekte olan bir zâviye bulunmaktaydı. H. 737 / M. 1337 yılında Serbedârlar Hükûmeti’nin kurucusu olan Abd’ûr-Razzak’ın kardeşi Vecd’ed-Dîn’in de aralarında yer aldığı çok mühim kuvvetlerle Tus şehrinin üzerine yürüyen Hasan Cevrî müridlerinden “Derviş Aziz” tarafından Horasan’da büyük bir ihtilâl çıkartıldı. Türkistan, Belh, Tirmiz, Herat, Hâf, Khûhistan, Kerman, Meşhed, Nişapur gibi büyük şehirlerin tamamı Hasan Cevrî müridlerinin denetimi altına alındı.

Ölümü ve sonası

Ancak, Ebu Said bir varis birakmadan veya halef seçmeden 1335'te öldü. Toluy Han'ın hanedanından Arpa Han yönetimi ele geçirdi. Arpe, Bağdat Hatun'un Ebu Said'i öldürtmüş olduğunu iddia ederek onu idam ettirdi.

Ebu Said'in ölümünü izleyen yıllarda İlhanlı devleti, güçlü ailelerin (Çobanîler, Celayirîler) birbirleriyle mücadeleleri ve Serbedâriler gibi dinî-siyasi oluşumların faaliyetleri ile zayıfladı. İlhanlı devleti bütünlüğünü kaybetti, Moğollar, Türkler ve Persler tarafından yönetilen küçük krallıklara parçalandı. Seyyah İbni Battuta, İran'a ikinci gelişinde, 20 yıl önce o kadar muazzam olan bir diyarın bu kadar hızlı erimesine hayret etmiştir.

Kaynakça

  1. Tezkire-i Devlet-Şâh, Sayfa 64.
  2. Tabâkât-ı Süpkî, [Kütüphane-i Umumî, yazma nüsha, No: 956].
  3. Mevlânâ Câmî, Nefeat’ûl-Üns.
  4. Hâfız Ebrû, Zübdet’ût-Tevârih.
  5. Düvel’il-İslâmiyye, İngilizceden tercüme eden Hâlil Edhem, Sayfa 356.
  6. Hayrullah Efendi, Hayrullah Efendi Tarihi, Cilt 4, Sayfa 22. (Seyyid Zâhir’ed-Dîn’in Taberistan tarihinden naklen.)
  7. Sahâif’ûl-İhbâr, Cilt 3, Sayfa 16.
  8. Ravzat’ûl-Saffaç, Cilt 5, Sayfa 243.

Bibliografya

Önce gelen:
Muhammed Hüdabende (Olcaytu)
(1304 - 1316)

İlhanlılar İmparatorluğu
Hulagu Hanedanı

1316 - 1335
Sonra gelen:
Arpa Han
Toluy Han Hanedanı (1335–1336)
This article is issued from Vikipedi - version of the 2/24/2016. The text is available under the Creative Commons Attribution/Share Alike but additional terms may apply for the media files.