Hunad Hatun

Hunad Hatun, Hunat Hatun ya da Hunad Mahperi Hatun, I. Alaeddin Keykubad 'ın eşi, II. Gıyaseddin Keyhüsrevin annesidir.[1]

Anadolu’nun çeşitli yerlerinde yaptırdığı medreseler, aşevleri ve daha pek çok eser bırakmıştır. Kayseri’de adını taşıyan büyük bir külliyesi vardır.

Yaşamı

Babası, Antalya yakınındaki Kalanoros (Alanya) Kalesi’nin hakimi Kir Fard' idi. Kimi kaynaklara göre babası Adom adlı bir Ermeni büyüğünün oğlu olarak gösterilse de “Kir” ünvanı, Bizanslı bir asilzâde olduğunu gösterir.[2] Amcası ise Alara Kalesi’nin hakimi idi.

1146’da Konya’yı kuşatıp alamayan Bizans’ın otoritesi Anadolu’dan çekilmiş; Miryokefalon Muharebesi ve IV. Haçlı Seferi’nden sonra Akdeniz sahili ile bağlantısı kesilmiş ve Akdeniz’de bağımsız hareket eden şehirler ortaya çıkmıştı.[2]. Kalanaros Kalesi hakimi babası Kir Fard da Bizans bölgeden otoritesini çekince bağımsız hareket etmeye başlamıştı; bölgenin ruhani lideri gibiydi. Aleaddin Keykubad Alanyayı kuşattmış ve Kir Fard Keykubad'a bir mektup göndererek anlaşma yapmak istemiştir. Mektupta "Eğer bana aman ve ülkenizde kalan ömrümü geçirecek bir yer verilirse büyük bir lütuf olacaktır" yazılıdır. I. Aleaddin Keykubad, Kir Fard’ın bu teklifini kabul etmiş ve "Sadakatini ispat için ailesi efradından birini akrabalığımıza arz ederse hakkındaki güvencemiz artmış olur" diye cevap vermiştir. Bunun üzerine Kir Fard kızını I. Aleaddin Keykubad’a eş olarak göndermiştir.[3] Kendisine kaleyi devreden Kir Fard’a Akşehir ve iki karyesi mülk olarak verildi[2]

Prensesin evlenmeden önceki Prenses Destina'dır.[3] Evlendikten sonra “Mahperi” ismini aldı. Kendisine verilen Huand (Hont) ünvanı, Farsça “Efendi” “Büyük Hatun” anlamına gelir; halk arasında “Hunat” a çevrilerek asıl isminin yerine geçmiştir.[4] Evlendikten sonra uzun süre Hristiyan olarak yaşamıştır. Bu durumun Alâeddin Keykubat’ın saltanatının son yıllarına kadar devam ettiği bilinir.[2]

Hayatının büyük bölümünü Kayseri’deki Keykubadiye Sarayı’nda geçiren Hunad Mahperi Hatun’un Sultan Alaâeddin Keykubad ile evliliğinden II. Gıyaseddin Keyhüsrev adlı oğlu dünyaya geldi. Alâeddin Keykubad Mısır Eyyubi hükümdarı Melik Adil’in kızı Melike Adile (Gaziye Hatun) ile ikinci bir evlilik yapıp bu evlilikten iki kız iki oğlan çocuk sahibi olmuş ve 1237’de ortanca oğlu İzeddin Kılıçarslan’ı veliaht ilan etmiştir. Sultanın bu olaydan kısa bir süre sonra zehirlenerek aniden ölmesi üzerine iki Sultan eşi arasında kendi oğullarını devletin başına geçirmek için büyük bir mücadele yaşandı. Dönemin vezirleri ve emirlerinin yardımıyla mücadeleyi Hunat Hatun kazandı, Anadolu Selçuklu tahtına oğlu II. Gıyaseddin Keyhüsrev geçirildi. Taht mücadelesinin sonunda Melike Adil Ankara Kalesi’nde, oğulları Borgulu Kalesi’nde öldürülmüş, kızları Anadolu’dan uzaklaştırılmıştır.[5] Tarihçiler daha sonraki hadiselere bakarak, Sultan’ın zehirlenmesi hadisesinde, büyük oğlu Keyhüsrev ve kendisine yakın emirleri ile Valide Sultan Hunat Hatun’un ilgisinin olduğunu düşünmüşlerdir.[4]

Oğlunun saltanatı sırasında Hunat Hatun’un Müslüman olduğu ve kendini hayır işlerine verdiği bilinmektedir. Kayseri’de kendi adını taşıyan bir külliye yaptırmıştır. Medrese, cami, türbe ve hamamdan oluşan külliyedeki yapılardan caminin inşa kitabesinde Hicri 635 (Miladi takvime göre 1238) yılında yapıldığı yazılıdır. Eşinin şüpheli biçimde zehirlenerek ölmesi, Melike Adil’in ve oğullarının öldürülmesinden sonra Hunat Hatun’un Müslüman olması ve cami yaptırması kimi kaynaklarda kendini affettirmek, geçmişini unutturmak çabası olarak değerlendirilmiştir.[5]

Kayseri’deki külliye içindeki türbesini sağlığında yaptırdığı düşünülür. Geçmişteki Hristiyan kimliği ve eşinin tartışmalı ölümü nedeniyle siyasi anlamda çekingen davrandığı, başkent Konya’dan uzak durduğu düşünülür. İmar faaliyetlerini Kayseri’nin yanı sıra Tokat, Amasya, Yozgat, Sivas çevrelerine yoğunlaştırmıştır.[5]. Bu çevrelerde büyük boyutlu hanlar inşa ettirmiştir. Kitabelerde unvanı “'Saffetü'd-dünya ve'd Din Mah-peri Hatun” (Din ve dünyanın yüz akı) olarak geçer. Bu gibi ifadeler hükümdarlara mahsus idi; hanımların ismi “Saffetü'd-dünya ve'd Din” ünvanından sonra geçmezdi. Mahperi Hatun isminin bu ünvanla kullanılması, oğlunun saltanat döneminde gücünün büyük olduğunu gösterir.[2]

Halk arasında Hunat Hatun’un Müslüman olmasına, kendisine İncesu’yun Tekke Dağı’nda birzaviye yaptırıp etrafındaki geniş araziyi vakıf olarak bağışladığı Şeyh Turasan Veli’nin sebep olduğunu anlatan bir menkıbe de bulunmaktadır.[4]

1243 yılında Moğollar Kayseri’yi ele geçirdiğinde gelini Gürcü Hatun ve torunu Selçuk Hatun ile birlikte kaçarak Adana’da küçük bir Ermeni Krallığına sığınmış; ancak Ermeniler tarafından Moğollar’a teslim edilmiştir.[4]

Türbesi (kümbeti) Hunat Hatun Külliyesinde bulunur.[6] Anadolu`da İlk Türk Mimarisi Başlangıç Ve Gelişmesi, Prof. Dr. Oktay Aslanapa[7] Türbesinde ölüm tarihi belirtilmez. Ancak sandukasındaki kitabede yer alan “'2..merhum ve şehid II. Gıyaseddin Keyhüsrev bin Keykubad’ın annesi Mahperi Hatun’dur” ifadesinden oğlunun şehit olduğu 1246’da hayatta olduğu düşünülür. Ayrıca İbn Bibi’nin anlatılarında, vezir Celaleddin Karatay’ın öldüğü 1254 yılında hayatta olduğu belirtilir.

Kaynakça

This article is issued from Vikipedi - version of the 2/18/2016. The text is available under the Creative Commons Attribution/Share Alike but additional terms may apply for the media files.