Klarceti
Klarceti (Gürcüce: კლარჯეთი), tarihsel Gürcistan’ın güneybatı kesiminde, tarihi Mesheti’nin bir parçası sayılan bölge. Meydancık ve Ardanuç dereleri havzasını da içine alacak biçimde, Çoruh nehrinin Yalnızçam Dağlarından Karadeniz’e kadar uzanan aşağı havzasını kapsar. Klarceti’nin en eski merkezi Tuharisi kalesidir. Klarceti bölgesi, Kartli kralına bağlı bey (ერისთავი) tarafından yönetiliyordu ve bu beyin ikametgâhı 5. yüzyılın ikinci yarısından itibaren büyük olasılıkla Ardanuç kalesi idi. Kral Vahtang Gorgasal (5. yüzyıl) burada geniş ölçekli kültürel ve mimari çalışmalara başladı. Kilise ve manastırlar inşa etti. Merkezi Ahiza’da bulunan yeni piskoposluk merkezi kurdu. Bu dönemde Klarceti, İran saldırılarına karşı mücadelenin köprübaşı mevziisi haline geldi. 8. yüzyılda Bagratlılar hanedanı buraya yerleşti. 9. yüzyılın başında Büyük I. Aşot, Arap saldırıları ve salgın hastalıklarla gerilemiş olan bu bölgeyi canlandırdı ve buraya yeni nüfus yerleştirdi. Bu sırada burada, Grigol Handzteli’nin öncülüğünde yaygın biçimde manastırların inşasına başlandı. 11-13. yüzyıllarda Klarceti’de kültür ve eğitim alanında önemli çalışmalar gerçekleştirildi. Bölge kilise ve manastırlarıyla ünlü hale geldi. Buraya Klarceti’nin “On İki Issız Yeri” („ათორმეტი უდაბნო“) adı veriliyordu. 16. yüzyılda Klarceti, Güneybatı Gürcistan’ın başka yerleriyle birlikte Osmanlıların eline geçti. 1918-1921 arasında Demokratik Gürcistan Cumhuriyeti sınırları içindeydi. 1921 yılından itibaren ise yeniden Türkiye sınırlarına katıldı.
Coğrafya
Klarceti bölgesi tarihsel olarak Mesheti bölgesinin bir parçasıdır. Çoruh Nehrinin aşağı havzasını kapsar ve Yalnızçam Dağlarından Karadeniz’e kadar uzanır. Tarihsel olarak Meydancık ve Ardanuç dereleri havzaları da Klarceti bölgesinin içinde yer alır.
Klarceti kayalık vadilerle kaplı dağlık bir bölgedir. Bu yörenin engebeli arazi yapısı ve dağ kütleleri bir yandan tarımsal gelişimini olumsuz yönde etkiliyor, diğer yandan ise düşmanlara karşı doğal bir engel oluşturuyor ve halkı saldırılardan koruyordu. Leonti Mroveli şöyle yazar:
“Hiç kimse korkutucu Klarceti’ye giremezdi. Klarceti, dağlarından ve kayalıklarından dolayı girilemeyen bir yer idi. Ve buranın sakini Klarcetliler iyi biniciler ve ayağına çabuk insanlardı.”
Belirtmek gerekir ki Gürcüce kaynaklarda “Klarceti kayaları”, işgalcinin zor ulaştığı yer anlamında bir tür metafora dönüşmüştür. Günümüzde Klarceti bölgesi Türkiye sınırlarında yer alır. Bu adı taşıyan bir bölge veya bir ilçe bulunmamaktadır. Klarceti Türkiye’nin bugünkü idari birimleri içinde, Karadeniz Bölgesi’nde, Artvin ili olarak adlandırılmaktadır. Bu il bugün Ardanuç, Artvin merkez, Murgul ve Borçka ilçelerini kapsar. Karadeniz kıyısındaki Hopa ilçesi de bu il sınırları içinde yer alır.
Bu bölgenin adı halk arasında son döneme kadar varlığını korumuştur. Ardanuç’un 10 km kadar güneyinde bulunan Klarceti köyü, Bereket köyü adıyla varlığını korumuştur. Bu köyün bugünkü adına bakarak Türk araştırmacı Mine Kadiroğlu Klarceti bölgesine de Bereket adı vermiştir. Tao-Klarceti için de buna paralel olarak “Oltu-Bereket” adını uydurmuştur.
Araştırmalar
Klarceti’ye, özellikle onun Hıristiyanlık mimarisine karşı ilgi 19. yüzyılda ortaya çıktı. Klarceti kiliseleri ve manastırları hakkında kısa bilgi veren ilk kişiler Karl Koch, Dimitri Bakradze, Giorgi Kazbegi ve Praskovya Uvarova idi. Aleksandr Pavlinov ise, Klarceti mimarisi araştırmalarının temelini attı. Bu döneme ait Niko Mar’ın “Şavşet-Klarceti’de Yolculuk Günlükleri” de dikkate değer bir eserdir. Bu yapıt, bir tür bölgesel ansiklopedidir ve bugün de Klarceti ile bir başka tarihsel bölge olan Şavşeti’nin tarihi, coğrafyası, mimarisi ve yazıtları üzerine araştırmacıların vazgeçilmez kaynağıdır. Paleografi açısından, Ekvtime Takaişvili’nin inisiyatifiyle ise, Tao, Kola-Artaani, Eruşeti gibi, Türkiye’deki başka tarihi Gürcü bölgeleri eski eserleri de incelenmiştir.
Gürcü sanat tarihi okulunun kuruluşunun ilk aşamalarında Tao-Klarceti, özellikle de bu bölgenin öncelikli konusu sayılan mimarisi araştırılmış olmakla birlikte, çeşitli nedenlerden dolayı gerektiği gibi araştırılmış değildi. Giorgi Çibunaşvili’nin 1930-1940’lardaki çalışmalarından Ortaçağda Gürcü mimarisinde Tao-Klarceti’nin çok özel bir rol oynadığı sonucuna varılmıştı. Bu rolü Vahtang Beridze daha da ön plana çıkardı ve özel araştırmalarda Tao-Klarceti mimarisi hakkında görüntüler de ilk kez o zaman yayınlandı. O dönemde Güneybatı Gürcistan üzerine yapılmış araştırmaları Parmen Zakaraia kendi çalışmasında bir araya getirdi. Vahtang Cobadze’nin Klarceti üzerine yapılan çalışmalarda özel bir yeri vardır ve onun “Tao, Klarceti ve Şavşeti’de Erken Ortaçağ Gürcü Manastırları” adlı kitabı dikkate değer. Öte yandan Avrupalı ve Amerikalı yazarların da çalışmaları yayımlandı. Bunlar arasında Nicole ve Jean-Michel Thierry (Karı-koca Türkiye’deki Gürcü eserler üzerine birden çok çalışma yapmıştır); David Winfield, Robert Edwards, Bruno Baumgartner ve başka araştırmacıların çalışmaları sayılabilir. Batılıların araştırma ve çalışmalarının yanı sıra Vahtang Cobadze’nin Klarceti üzerine çalışmaları çok önemlidir. Çünkü 1950’lerden başlayarak en az otuz yıl boyunca Klarceti ve Türkiye’deki diğer Gürcü tarihsel bölgeleri Gürcü araştırmacılara kapalıydı. 1980’lerde bu çalışmalara Türk araştırmacılar da aktif olarak katıldılar. Önceleri Mine Kadiroğlu ve daha sonra başkaları da Klarceti üzerine araştırmalar yaptılar.
Tarih
Klarceti tarihinin araştırılması asıl olarak anıtlar üzerine Gürcü ve başka yabancı yazılı kaynaklar sayesinde mümkün olmaktadır. Bu bölgede günümüze değin hiç arkeolojik kazı yapılmamıştır. Bundan dolayı, Klarceti tarihi, özellikle de erken dönem tarihi üzerine elimizde çok az bilgi vardır.
İÖ I. Yüzyıl Öncesi
Gürcü yazılı kaynakları ve tarih geleneği Klarceti’yi Kartli’nin bir parçası olarak ele alır. “Kartlis Tshovreba” ya (“Kartli Tarihi”), Targamos’un ülkeyi çocukları arasında paylaştırmasından sonra Klarceti Kartlos adlı oğluna kaldı. Kartlos’un oğlu Mtshetos “Tasi Kapısından denize kadar olan Speri” bölgesini, yani Klarceti’nin de içinde olduğu Güneybatı Gürcistan eyaletlerini oğlu Odzrhos’a bıraktı. Klarceti’nin en eski idari merkezi olan kale-kent Tuharisi’nin kurcusu da Odzrhos kabul edilir.
İÖ IV-III. yüzyılların kesişme noktasında, İberia Krallığı kurulduğunda, Klarceti de bu krallık içinde yer aldı. Ancak, Klarceti’nin bu krallığa katılması kolayca olmamıştır. Leonti Mroveli’nin yazdığına göre, Kral Parnavaz’ın bu bölgeyi ele geçirmesi için güç kullanmaya ihtiyacı oldu. “Gürcü Krallarının Yaşamı”nda Parnavaz’ın Kartli’nin tamamını ancak bir yılda ele geçirebildiği, ancak Klarceti’ye giremediği yazar. Çünkü Klarceti kalelerinde onun rakibi, Büyük İskender’in Kartli eristavisi olarak atadığı Azon Patriki kendini sağlama almıştı. Parnavaz, gelecekte damatları olan Egrisi eristavisi Kuci, öte yandan Osetler, Lezgiler ve Azon’un uzaklaştırmış olduğu seçkin bin atlı savaşçı müttefikleri olmasına karşın, Selevkid kralı Antiochus I. Soter’den (İÖ 293-261) asker yardımı istemek zorunda kaldı. Ancak böyle bir askeri ittifak sonucunda ertesi Azon’u yenmeyi ve Klarceti’yi sınırlarına katmayı başardı.
“Gürcü Krallarının Yaşamı”nda mevcut bilgi “Moktsevay Kartlisay”da yer almıyor ve bu yapıt Klarceti etrafında Parnavaz ile Azon arasında bir mücadele olduğundan bile söz etmiyor. “Moktsevay Kartlisay”a göre Azo (Azon ile aynı kişi) Kartli’nin ilk kralıdır ve krallığını barış içinde geçirdikten sonra ölmüştür. Parnavaz ise ondan sonra tahta çıkmıştır. Burada Klarceti’den hiç söz edilmemektedir. Bu yapıta göre Azo’nun şeceresi de önemlidir. Ondan Arian-Kartli kralının oğlu olarak söz edilmektedir. Bir görüşe göre Arian-Kartli, Güneybatı Kafkasya veya Kuzeydoğu Anadolu’dur. Buna göre bu bölge Klarceti de içine almakta veya Klarceti bu krallığa komşudur. N. Hazaradze Klarceti’nin Azo’nun ülkesi olduğunu ileri sürer.
Parnavaz, İberia Krallığı’nın sekiz idari bölgeye ayırdı ve her birinin başına eristavi geçti. Eristavinin yönettiği yerlerden biri de, Klarceti eyaletinin yanı sıra Şavşeti ve Trans-Tao’yu da kapsayan Klarceti idi.