Sinemaskop

Filmde yanlardan sıkıştırılmış görüntü (altta) ekrana dağıtılarak-yayılarak yansıtılıyor ve geniş ekran görüntü elde ediliyordu (üstte). Yine standart 35mm film şeridi kullanılıyordu.
CinemaScope tekniğinde kullanılan anamorfik mercek sistemi. En arkada yer alan merceğin oval şekli dikkat çekicidir.

Sinemaskop 1953 - 1967 yılları arasında kullanılmış olan bir geniş perde sinema formatıdır. Kelime İngilizce'de CinemaScope olarak geçer.

1953 yılına kadar sinemada bir standart haline gelmiş geleneksel çerçeve oranı olan 1.33:1 aşılmış, ve Sinemaskop teknolojisi ile filmleri beyaz perdeye 2.66:1 gibi geniş bir çerçeve oranı ile yansıtmak mümkün olmuştur. 1950'li yıllarda henüz renklenmediği halde hızla yaygınlaşan televizyona kaptırılmış olan seyircinin sinema salonlarına geri döndürülebilmesi için geniş perde gibi yeni ve göz alıcı teknolojilere gereksinim doğmuştu. Sinemaskop Hollywood'un televizyona karşı açtığı savaşta ilk kullandığı silahlardan biriydi. Her ne kadar kısa bir süre sonra Sinemaskop sistemi de yerini daha gelişkin başka sistemlere bırakacak olsa da, bu teknolojinin oluşturduğu temeller bugün bile hala geçerliliğini korumaktadır.

Teknolojinin temeli standart 35 mm film formatında değişiklik getirmiyordu, sadece çekimde ve projeksiyonda kullanılan özel anamorfik mercekler sayesinde görüntü yanlardan sıkıştırılmış bir şekilde negatife aktarılıyor, gösterim sırasında ise yine benzer anamorfik mercekler aracılığı ile sıkıştırılmış görüntü açılarak/yayılarak geniş ekrana yansıtılıyordu.

CinemaScope film karesinin diğer bazı anamorfik olmayan (düz sistem) geniş format teknikleri ile kıyaslanması.

Tarihçe

Henri Chrétien adında bir Fransız astronomi profesörünün 1920'lerin sonunda geliştirdiği ve Anamorphoscope adı ile patentini aldığı teknolojinin haklarını 20th Century Fox şirketi satın alarak onu daha da geliştirdi. Zaten Fox şirketi de o yıllarda Fox Grandeur (1929-1931) adında başka bir geniş perde sistemi üzerinde deneysel çalışmalar yapıyordu ama sistem henüz kullanıma verilmekten çok uzaktı. Fox, Prof. Chrétien'in icadını satın alır almaz henüz başladıkları The Robe (1953) filminin çekimlerini durdurarak baştan CinemaScope tekniği ile çekmeye başladılar. Richard Burton, Jean Simmons ve Victor Mature'un başrollerini paylaştıkları bu tarihi film CinemaScope çekilerek gösterime verilmiş ilk film olma ünvanını kazandı. Gerçi bu teknikle ilk çekilen film Milyoner Avcıları (How To Marry A Millionaire) idi ama diğeri piyasaya daha önce çıkmıştı.

Fox şirketi CinemaScope lisansını başta Walt Disney olmak üzere Columbia, Warner Bros., Universal, MGM gibi birçok büyük film stüdyosuna verdi. Walt Disney'in Jules Verne uyarlaması Denizler Altında 20.000 Fersah (1954) filmi bu teknikle çektikleri göz alıcı ilk yapımlardan biridir.

Başlarda tekniğin başarısından tam da emin olamayan film şirketleri, ne olur ne olmaz diyerek filmi eş zamanlı olarak bir de normal merceklerle çekiyorlardı. Fox şirketi ise sadece A - Filmlerinde Sinemaskop ticari adını kullanmayı yeğliyordu, siyah beyaz B -Film'lerini "RegalScope" adını verdikleri başka bir marka ile lisanslıyordu.

Sinemaskop tekniği ile çekilen en son film ise 1967 tarihli, Doris Day ve Richard Harris'in başrollerini oynadıkları Frank Tashlin filmi Caprice olmuştur.

Rakipleri

Sinemaskop'tan önce de piyasada Cinerama ve 3-D gibi yüksek tanımlamalı başka sinema sistemleri de mevcuttu. Cinerama, Sinemaskop'tan fazlaca etkilenmedi, zira günümüzün IMAX sistemleri gibi sadece bazı özel salonlarda gösterilebilen kaliteye dayalı kendi janrında bir sistemdi. Oysa üç boyutlu sistem 3-D bundan oldukça fazla etkilendi, çünkü Fox şirketinin Sinemaskop ile artık özel gözlüklere gereksinim kalmayacağıyla ilgili reklamları çok etkili olmuştu. Üstelik Sinemaskop sistemi sinema salonlarına fazladan büyük bir maliyet getirmiyordu, mevcut projeksiyon cihazlarının önüne anamorfik merceği yerleştirmek yeterli oluyordu.

Sinemaskop'un geniş perde görüntü sunan rakipleri iki gruba ayrılabilir. Bunlardan ilki tıpkı Sinemaskop gibi anamorfik sistemler, diğeri ise düz sistemlerdi.

Anamorfik rakipleri

1950'lerin bir başka geniş perde sistemi olan "Todd-AO"'nun kamerası. Kameranın yanında ünlü görüntü yönetmeni Robert Surtees görülüyor.

Düz sistem rakipleri

Teknik sorunlar

Başlangıçta karşılaşılan en önemli sorun yanlardan sıkıştırılmış görüntü ekrana genişlerilerek verilirken ortaya çıkan grenlenme (kumlanma) ve yoğunluktaki düşüşe bağlı olarak parlaklıkta meydana gelen azalmaydı. Bu sorunu aşmak için önceleri daha büyük formatlı film kullanılması gündeme geldi. Carousel ve Kral ve Ben (The King and I) gibi filmler 35 yerine 55mm eninde negatiflere çekildiler ancak maliyet çok yükselmişti (Bu sisteme de Sinemaskop 55 adı verilmişti). Daha sonra çok düşük grenli yüksek kaliteli film şeritlerinin ve yüksek duruluktaki merceklerin üretilmesiyle bu sorun aşılabildi.

Sinemaskop merceklerinin bir kusuru da özellikle yakın çekimlerde ortaya çıkan "fıçılaşma tarzında bozunum" ya da bükülme oluşturmalarıydı (barrel distortion). Yakın çekimlerde veya telefoto ile yakınlaştırılmış çekimlerde oyuncuların suratları deforme oluyordu. Bu kusurdan kaçınmak için yönetmenler filmleri çoğunlukla geniş açılı panoramik çekimlerle doldurmayı yeğliyorlardı. Benzer nedenlerden dolayı bu teknik çizgi filmler için de çok uygun sayılmıyordu. Bununla birlikte Walt Disney Lady and the Tramp (1955) gibi bazı animasyon filmlerini CinemaScope'la çekti.

Türkiye'de Sinemaskop

Yönetmen ve kameraman İlhan Arakon (d. 1916 - ö. 2006) 1953 yılında ilk renkli Türk belgesel filmini ve ilk konulu Türk filminin çekimlerinin yanı sıra ilk sinemaskop film çekimini de gerçekleştirdi.[1]

Ne çekimler sırasında ne de sinemalarda gösterilirlerken filme büyük bir maliyet bindirmemesine rağmen Türk sinemacılar Sinemaskop tekniğine pek sıcak bakmadılar. 1970'lerde çevrilen birkaç film dışında Türk sinemasında bu teknikle çevrilmiş pek fazla film yoktur. Son yıllarda çevrilen filmlerden Organize İşler'de de Türk sinemasında ilk kez 1:2,35 sinemaskop gösterim formatı uygulandığı bildirilmiştir.[2]

Filmlerinde sinemaskop kullanan Nuri Bilge Ceylan, 12 Nisan 2012'de 31. İstanbul Film Festivali kapsamında İKSV Salon’da verdiği sinema dersinde kendisine sorulan “Neden sinemaskop çekiyorsunuz?” sorusunu şöyle cevaplamıştır: “35 mm. çektiğim yıllarda sinemaskop çok pahalıydı. Ama dijitalle birlikte kolaylaştı, ucuzladı. Dijitalde tam olmuyor belki ama, perspektifi farklı çünkü, ona yakın bir etki oluyor. Seviyorum sinemaskopu. Sinemaya daha uygun buluyorum, portrelerde bile...”[3]

Kaynaklar

  1. http://www.biyografi.net/kisiayrinti.asp?kisiid=3640
  2. http://www.organizeisler.com/html_tr/yapim.asp
  3. Emrah Kolukısa, "Nuri Bilge Ceylan ile 90 dakika," ntvmsnbc, 13 Nisan 2012, Çevrimiçi: http://www.ntvmsnbc.com/id/25340033/, Erişim Tarihi: 14 Nisan 2012.

Dış bağlantılar

This article is issued from Vikipedi - version of the 3/4/2016. The text is available under the Creative Commons Attribution/Share Alike but additional terms may apply for the media files.