Tele-ekran

Büyük Birader'in Zafer Meydanı'ndaki dev tele-ekranlara yansıyan yüzü (Kitaptan uyarlanan 1984 filminden bir kare)

Tele-ekran, (İngilizce: Tele-screen) George Orwell'in Bin Dokuz Yüz Seksen Dört adlı romanında yarattığı; aynı anda hem televizyon, hem ses ve görüntü alıcısı (kapalı devre televizyon) olarak kullanılabilen elektrikli aygıtın adıdır. Kitaba göre tele-ekranlar Okyanusya ülkesinin iktidar partisi tarafından icat edilmiş, yurttaşları sürekli bir denetim ve gözetim altında tutmak; böylece Parti'ye karşı oluşabilecek olası muhalefeti etkisiz kılmak amacıyla evler ve kamusal alanlara yerleştirilmiştir.[1]

İç Parti (yüksek sınıf) ve Dış Parti (orta sınıf) olarak iki zümreden oluşan Parti'nin tüm üyeleri evlerinde bu tele-ekranlardan bulunur. Ancak proleter sınıfı (aşağı sınıf) Parti için hiçbir zaman tehlike unsuru teşkil etmedikleri için evlerinde tele-ekran olup olmaması önemsizdir. Romanın baş kahramanı Winston Smith'in bir dükkân sahibi olan Charrington ile yaptığı bir konuşmadan anlaşıldığı üzere tele-ekranlar proleter sınıfının satın alamayacağı kadar pahalıdır. Kitapta açıkça belirtilmese de Parti üyelerinin bunları satın alma ve evlerinde bulundurma mecburiyeti olduğu anlaşılmaktadır.

Dış Parti üyelerinin evlerindeki tele-ekranlar hiçbir zaman kapanmaz ve sürekli hem yayında hem kayıttadır. Kullanıcı dilediği takdirde sesini bir miktar kısabilse de tamamen kapatmak olanaksızdır. Romanın diğer kahramanlarından O'Brien, İç Parti üyesi olduğu için tele-ekranını kapatabilme hakkına sahip olduğunu belirtir, ancak bunun yarım saati geçmesi durumunda dikkat çekeceğini, bu yüzden bir an önce yeniden açması gerektiğini ekler. Winston ve sevgilisi Julia Sevgi Bakanlığı'nda sorguya alındıklarında O'Brien'ın evinde kapalı yaptıkları konuşmanın kendilerine dinletilmesi göz önünde bulundurulduğunda tele-ekranın televizyon işlevi sonlandırılsa bile alıcı ve kayıt işlevinin sürdüğü anlaşılmaktadır.

Tele-ekranlar Düşünpol (Düşünce Polisi) tarafından izlenir ve incelenir. Kitapta aynı anda kaç ekranın izlenebileceği veya hangi durumlarda ekranların izlendiği açıkça hiçbir yerde belirtilmez. Ancak sabahları yayınlanan zorunlu egzersiz programında Winston'ın hareketleri yapmaya ara vermesi üzerine egzersiz hocası onu görebilmekte ve hareketleri yapmaya devam etmesi için -adını da zikrederek- onu sert bir dille uyarmaktadır. Tele-ekranların gece görüş özelliği yoktur. Bu nedenle karanlıkta görüntü kaydı alamazlar. Ancak buna karşın ses alıcıları kalp-atışlarını dahi duyacak kadar hassas bir biçimde geliştirilmiştir.[1]

Ses ve görüntü alan aygıtlar olmalarının yanı sıra tele-ekranların günümüz anlayışıyla televizyon özellikleri de vardır. Düzenli olarak Parti'nin yarattığı yalan haberleri halka duyururlar. Okyanusya'nın askerî zaferleri, ekonomi ve üretimle ilgili haberler, milliyetçi duyguları körüklemek için coşkulu millî marş icraları ve İki Dakika Nefret programı Parti'nin propagandasını yaymak için tele-ekranda gösterilen başlıca yayınlardır. Tele-ekranın yayınlarının büyük bir bölümü Okyanusya'nın yeni dili olan Yenisöylem'dedir.

Diğer kullanımlar

Tele-ekran (Telescreen) sözcüğü George Orwell'in romanıyla aşağı yukarı aynı dönemde yazılan Robert Heinlein'in Space Cadet adlı romanında da geçer; ancak Orwell'in kitabında yarattığı tele-ekranlar ile konsept olarak hiçbir benzeşliği yoktur. Günümüz anlamıyla "dev ekran" sözcüğünün yerine kullanılmıştır.

Ayrıca bakınız

Kaynaklar

  1. 1 2 Orwell, George (2013) (Türkçe). Bin Dokuz Yüz Seksen Dört. İstanbul: Can Yayınları. ISBN 9789750712838.
This article is issued from Vikipedi - version of the 4/13/2014. The text is available under the Creative Commons Attribution/Share Alike but additional terms may apply for the media files.