Tutiname

Tûtî-nâme, doğu edebiyatının hikâye türündeki en önemli eserlerinden birisidir. Sanskritçe aslı Sukasaptati`dir (Çakasaptati).

Bir papağanın ağzından birçok farklı yapıda çeşitli hikâyeler yer alır kitapta. Özellikle kadın-erkek ilişkilerini konu alan hikâyeler barındıran eserde, birçok hikâye birer nasihat niteliği de taşımaktadır. Birçok edebi otoriteye göre Doğu edebiyatının hikâye alanındaki en önemli eserlerdendir.

Konusu

Benzer Doğu klasikleri gibi, Tûtî-nâme'de bir çerçeve hikâye içinde kat kat yazılmış hikâyeler barındırır. Tûtî-nâme'nin çerçeve hikâyesi şöyledir:

Delidivane olduğu Mahışeker ile genç yaşta evlenen Said, babasının isteği üzerine tüccar olmuş genç bir adamdır. İyi kalpli Said bir gün pazarda gördüğü çok zeki bir kuş olan tûtîyi satın alır. Tûtî nasihatleriyle kısa zamanda Said'in işlerinin açılmasına olanak sağlar ve tüccarın maddi durumu iyileşir. Tek başına sıkılmasın diye bu erkek tutiye eş olarak bir dişi tuti satın alır.

Yine tutinin öğütleri nedeniyle deniz ticaretine atılmaya karar verir, sefere çıkmadan önce karısına herhangi bir iş yapacağı zaman mutlaka tutiye danışmasını öğütler. Bir zaman sonra, kocasının yokluğunda, Mahışeker bir genç adama aşık olur. Mahışeker gece aşık olduğu adamın yanına gitmeye karar verse de tutiye danışmak ister. Kendisini daha iyi anlar diye dişi tutiye derdini, arzunu açar fakat dişi tuti onu ağır bir dille kınar ve sinirlenen Mahışeker dişi tutiyi yere atıp öldürür. Sinirli ve üzgün olduğu için sevdiğine gitmekten de o gecelik vazgeçer. Ertesi gece yine aynı arzu ile sevgilisine gitmek isteyince erkek tutiye danışmak ister. Tuti onu anlıyor ve haklı görüyor gibi davranıp onu oylamak için çeşitli öğütler veren hikâyeler anlatır. Mahışeker her gece aşkına gitmeye karar verse de tutiye danışmadan edemez ve tuti her gece ona öyle heyecanlı ve sürükleyici hikâyeler anlatır ki Mahışeker tüm gece boyunca hikâye dinler, evden çıkıp aşkına gidemez. Uzun bir süre böyle devam eder ve Mahışeker bir kez olsun aşık olduğu adama gidemeden Said seferden döner. Tuti olan biteni uygun bir dille Said'e anlatır, yumuşak kalpli Said karısını affeder ve tutiyi de mükafat olarak özgürlüğüne kavuşturur.

Eserin barındırdığı hikâyeler büyük bir çeşitlilik göstermektedir. Her şeyden önce hikâyelerin çoğu belirli bir nasihat taşır ve ahlaki niteliğe sahiptir. Fabl tarzında hikâyelerinin yanı sıra, günlük olayların konu edildiği herhangi bir olağanüstü öğe taşımayan basit hikâyeler de mevcuttur. Eserin çarpıcı bir noktası da hem müstehcen sayılabilecek hikâyeler hem de İslami motiflere sahip İslami tarzda hikâyeler barındırmasıdır. Bunun en büyük nedeni eserin kökeninin İslami olmamasına rağmen sonradan yapılan tercümelerin Müslümanlar tarafından Müslüman okuyucular için yapılmış olmasıdır. Bu tercümeler ve düzenlemeler esnasında hiç kuşkusuz eserin daha önceden sahip olmadığı ayet, hadis ve İslam kültüründe yer etmiş çeşitli söz ve kıssalar hikâyelere eklenmiş ve sonuç itibariyle hikâyelerde yoğun bir şekilde kullanılmıştır.

Tercümeleri

İlk düzenli çeviri, 1330 yılında Şeyh Ziyâeddin Nahşebî tarafından yapılmıştır. Bu çeviri Farsça'dır. Bu çeviriden önce de çeşitli Farsça çevirileri olmuştur. Fakat bu önceki çeviriler fazla kaba ve yalın, ayrıca sanatsal değer taşımayacak nitelik ve tarzda olduğu için kabul edilen ilk düzenli ve düzgün çeviri Şeyh Ziyâeddin Nahşebî'nindir. Nahşebî eseri tercüme ederken, eseri gece olarak adlandırdığı 52 bölüme ayrıştırmıştır. Eserin aslı büyük bir ihtimalle 70-72 hikâye barındırmaktaydı. Ayrıca Nahşebî bu tercüme esnasında eserin ihtiva ettiği bazı hikâyeleri değiştirmiş, bazılarını eserden çıkarmış ve esere bazı yeni hikâyeler eklemiştir. Daha sonraları uzunca bir süre eserin bu tercümesi kullanılmış, fakat zaman içinde dilde meydana gelmiş değişim nedeniyle artık tercümenin dili yeni nesil tarafından tam olarak anlaşılamayınca Hint-Türk hükümdarı Ekber eserin yeni bir tercümesinin yapılmasını emretmiştir. Bu yeni tercümeyi Ebu'l-fazl bin Mübârek kaleme almıştır. Bu tercümeden bir sonraki çeviri ise Muhammed Kâdirî tarafından 17. yüzyılda yapılmış ve bu tercüme esnasında eser sadeleştirilerek bölüm sayısı 35'e düşürülmüştür. Bu tercüme beğenilmiş ve bu nüsha Türkçe, Hindce ve Bengal dili gibi çeşitli dillere çevrilmiştir.

Batı'da Tutiname 18.yüzyıl dolaylarında tanınmış ve çeşitli Avrupa dillerine çevrilmiştir.

Türkçe Tercümeleri

16.yüzyılda Tutiname'nin Bayezid Han adına bir Türkçe tercümesinin yapıldığı bilinmektedir; bunu bildiren birçok kaynak mevcuttur.Bu tercümeyi XVI Filibeli Ali Efendi tarafından ve diğer kaynak ise tercümenin XV. Yüzyıl şairlerinden Hamdullah Hamdi tarafından yapıldığı ileri sürülmektedir.Bu döneme ait çeşitli Tutiname yazmaları kalmış olsa da mütercime dair hiçbir bilgi mevcut değildir. Abdulbaki Gölpınarlı Mevlâna Müzesi Yazmalar Kataloğu`nda tanıttığı bir Tutiname yazmasının Kanuni adına Eyyübî tarafından tercüme edilmiş olabileceğini öne söylemiştir. Dönemde birçok başarılı tercüme kaleme almış, Doğu edebiyatına vakıf olduğu bilinen Eyyübî'nin bu tercümeyi de yapmış olması mümkün olmakla beraber, bu konuda herhangi bir delil bulunmadığı için iddia belirsizliğini korumaktadır. 17.yüzyılda Tutiname'nin bir Türkçe tercümesi daha yapılmış ve bu Türkçe tercüme daha sonraları 19.yüzyılda yapılan baskılara kaynaklık teşkil etmiştir. Cahit Öztelli, Ankara Üniversitesi İlâhiyat Fakültesi Kütüphanesi'nde bulunan bir Tutiname nüshasının çevirisinin 2.Osman'ın emriyle Atâyî tarafından yapıldığını belirtmiştir. 19. yüzyılda basılan nüshaların bir kısmında mütercim olarak Atâyî'nin adı geçmiştir. Ayrıca, Tutinamenin bu nüshasındaki manzumelerden biri 2. Osman döneminin ünlü şairlerinden olan (Nev'i zâde) Atâyî'nin Sohbetü'l-ebkâr mesnevisinin Fezâil-i Aşk bölümünden alınmıştır. Bu manzume 17. yüzyıldaki metnin neredeyse bütün nüshalarında mevcuttur ve Atâyî'nin mahlasını da içermektedir. Bu deliller ışığında Atâyî'nin Tutiname'yi mensur olarak tercüme ettiği kabul görmüştür. Bunun dışında, Tutiname'nin mütercimi olarak farklı kaynaklar farklı isimleri zikretmişse de, bu farklı isimlerin hiçbirinin gerçekten tercüme edip etmediğine dair bir delil mevcut değildir.

Eserin Türkçe nüshalarındaki bölümle nadir olarak mevcuttur. Her ne kadar bazı nüshalarda geceler görülse de, nüshaların çoğunda bölümleme yapılmamıştır. Nüshaların çoğu yaklaşık 50-78 arasında hikâye içermektedir. Ayrıca, Atayi tarafından yapıldığı kabul edilen 17. yüzyıl Türkçe çeviri, Muhammed Kadirî'nin metninden çevrildiği bilinmektedir.

Eserin günümüz Türkçesine çevrilmiş birçok baskısı bulunmaktadır.

Referanslar

  J.Oestrup, Binbir Gece, İslâm Ans. C.11, s.618.   Keşfü'z-Zünûn, İstanbul, 1943, C.11, s.1118; P.N. Boratav, Halk Hikâyeleri ve Halk Hikâyeciliği, Ankara, 1946, s.216; British Museum Ktb. OR. 11161 (İst. t. H. 944) Bknz. Nâil Bayraktar, British Library'da Doğu Yazmaları Bölümünde Bulunan Bazı Türkçe Kitaplar, Millî Kültür, S.43, Ankara, 1983, s.61.  Abdülbaki Gölpınarlı, Mevlânâ Müzesi Yazmalar Kataloğu, C.II, Ankara, 1971, s.280, Krtl. No. 2256.   C. Öztelli, Tûtî-nâme için Son Araştırma, Sivas Folkloru, S.54, Temmuz, 1977.   Tûtî-nâme, D.T.C.F. Ktb. M. Ozak II, No. 556, yk. 271 b; Bkz. S. Nüzhet Ergün, Türk Şairleri, C.II, İstanbul, 1935, s.547.   Aşkdur cezbe-i Sübhan-ı vedûd/Aşkdur gevher-i deryâ-yı vücûd/Aşkdur cevher-i iksîr-i kemâl/Aşkdur lem'a-i hurşîd-i cemâl/Aşkdur şu'le-i bezm-i âlem/Aşk ile geldi vücûda âdem/Aşkdur silsile-cünbân-ı Hudâ/Aşka dil-beste olur şâh u gedâ/Aşkile dinle Atâyî sözini/Bildirir âdeme kendü özini/Dikkat ile dahi cânâneye bak/Sabak-ı mihr ü vefâdur bu varak. - Tûtî-nâme (taşbaskı) tarihsiz, (Kâmilü'l-kelâm ile birlikte basılan) s.131.   D.T.C.F. Kütüphanesi, M. Ozak II, No.556. Gece bölümleri bulunur, bölümlerin başlıkları Farsça'dır ve toplam 26 gece içerir.   Millet Ktb. Ali Emirî, Rm. 168; de 28 geceliktir. Yazmada 78 hikâye vardır. TDK Yaz. A. 486 da 28 geceliktir. Bu yazmada da 50 hikâye vardır.   J.Oestrup, a.g.y.

Kaynakça

This article is issued from Vikipedi - version of the 12/20/2015. The text is available under the Creative Commons Attribution/Share Alike but additional terms may apply for the media files.