Gök katları
Gök katları kavramı pek çok gelenekte bulunan, beş duyu ile algılanamayan görünmez alemdeki farklı ortamları derecelendirmek üzere kullanılmış bir kavram olup çeşitli din ve mitolojilerde farklı sayılarla ifade edilmiştir.
Şamanizm’de gök katları
Asya Şamanizm’inde şamanlar “uçuş” denilen trans yolculuklarında, kimi zaman “yeraltı” dedikleri ortama iner, kimi zaman gök katları dedikleri ortamlara çıkarlar. Altay Türkleri'nin geleneğine göre gök katları çeşitli ilâhî veya yarı ilâhî varlıklarca meskun olup, şaman, yolculuğunda bunlarla irtibat kurabilir. Fakat “uçuş” denilen bu trans deneyiminde her şaman her gök katına çıkamaz; daha doğrusu şamanlar kudretleri oranında gök katlarına yükselebilir. Asya Şamanizm’inde, herhangi bir nedenle gök katlarını aşması gereken bir şamanın önce “yeraltı” denilen öte-âleme inmesi gerekir. Ural-Altay kavimlerinde gök katları genellikle ya 7 ya da Dante’nin İlâhî Komedya’sındaki gibi 9’dur. Gök katlarının sayısı tüm şamanist toplumlarda aynı değildir. Kimi şamanist geleneklerde “yeraltı” denilen öte-âlem de 7 kata ayrılır ki, bu durumda algılanamayan katların toplamı 14’ü bulur. Eski şamanların 13’üncü gök katını aşabilmiş oldukları söylenir. Altaylılar ise hem 7 ve 9 kat gökten, hem de 12,16 ve 17 kat gökten söz ederler. Altay, Yakut ve Uygur Türkleri’nin geleneklerine göre, insanların yaşadığı Yer, ölülerin göçtüğü “yeraltı” (öte-âlem) ve spiritüel Gök’ten oluşan üç ortam, merkezlerinden geçen bir eksenle birbirine bağlıdır ki bu eksenin iki ucu Yer’in Göbeği ve Göğün Göbeği olarak kabul edilir.
Dogonlar ve Bambaralar’da gök katları
Göğün Göbeği kavramı Mali Cumhuriyeti’nde yaşayan yerlilerden Dogonlar’da da mevcuttur. Her şeyi ikiziyle ya da çift çift düşünen Dogonlar’a göre Tanrı Amma’nın yarattığı gökler’in, yani gök katlarının sayısı 14’tür, yer katlarının sayısı da 14’tür. Dogon ve eski Mısır geleneklerine göre, göklerin en yüksek katı, tesirlerin kutsal kaynağı Sirius’tur. Dogon inanışına göre en yüksek Gök katında Tanrı Amma’nın naibi Büyük Nommo bulunur ki o, Dünya’daki ruhların gözeticisi olup Dünya’yı sevk ve idare eder. Dogonlar’a komşu olan Bambaralar’ın geleneğinde gök katları şöyle açıklanır:
- 1- Birinci gök kirlidir (saf değildir).
- 2- İkinci gök kısmen arınmış haldedir, hayvan ve insan ruhlarının ülkesidir.
- 3- Üçüncü gök ilahlarla insanlar arasında aracı olan varlıkların bulundukları yerdir.
- 4- Dördüncü gök ilk üç göğün “ayna”sıdır. Kelâmın ve rahmetin sahibi olan ve dünyanın sevk ve idaresinden sorumlu olan yaratıcı ilah Faro’nun hesaplarını, hesap kayıtlarını tuttuğu yerdir. Faro, “ayna”sından yeryüzündekilerin tüm yaptıklarını ve olayları izler. Yani, bu gök katı, varlıkların görülüp gözetlendikleri yerdir.
- 5- Beşinci gök ilâhî adaletin göğüdür. Faro burada yasaklarını bozan (ilahi yasalara uymayan) insanlar hakkında hüküm ve kararını okur.
- 6- Altıncı gök, dünya sırlarının saklı olduğu göktür.
- 7- Yedinci gök ilah Faro’nun ülkesidir. Dünya için gerekli rahmet deposudur, rahmet oradan yağmur gibi iner.
Mayalar’da gök katları
Göğün Göbeği ve Yer’in Göbeği kavramları Mayalar’da da bulunur. Mayalar’ın kutsal kitaplarından Popol-Vuh’ta Yer’in Göbeği’ndeki ilah ifade edilirken göbek ve kalp sözcükleri kullanılır. Örneğin, bir efsanede, atmaca, Göğün Göbeği’nden Yer’in Göbeği’ne dikine iner. Yine, Popol-Vuh’ta Göğün yedinci katından inen, uygarlık getiren kahramanların babaları olan 7 Ahpu, Yer’in kalbine indiklerinde insan biçimine girerler. Meksika piramitlerini yapan halklardan bazıları, göğü dokuz katlı saydıklarından piramitlerini de dokuz katlı yapmışlardır. Fakat Asya şamanizm’inde olduğu gibi, Mayalar’da, Aztekler’de ve bunların torunları olan Amerika Kızılderililerinde de gök katlarının sayısı aynı değildir.(Algonkin’lerde 12 gök vardır.)
Aztekler’de gök katları
Jacques Soustelle “Meksikalılar’ın Tarihi” adlı kitabında, 13 Gök 9 Yer olduğunu kabul eden Aztekler’in gök katları hakkındaki inanışlarını şöyle özetler:
1’inci gök, yıldızlar ülkesidir. 2’nci gök, iskelet görünüşüyle tasvir edilen yaratıkların ülkesidir.3’üncü gök, muhafızların ülkedir. 4’üncü gök, yeryüzüne inen seçkin ruhların ülkesidir. 5’inci gök, ‘ateş yılanları’nın ülkesidir 6’ncı gök, dört rüzgar ülkesidir.7’nci gök, toz ülkesidir. 8’inci gök, ilahlar ülkesidir. İlahlar bu gök katında yaşarlar; hiç kimse daha yukarıdaki gök katlarında neler olduğunu bilemez. 9’uncu gök ile 13’üncü gök arasında büyük ilahlar bulunur. Güneş’in en süptil hali 12’nci göktedir. 13’üncü gök katında ise ‘İlâhî Çift’, yani ‘etimizin efendisi’ ve eşi yaşar, oraya hiç kimse çıkamamıştır. 13’üncü gökten bir süt ağacı çıkar.
İbrani geleneğinde gök katları
İbrani geleneğine göre, 1’inci gök en yakın göktür, 2’nci gök günahkarların bulunduğu göktür, 3’üncü gök Aden bahçesinin bulunduğu göktür, 5’inci gök aşağı düzeyli meleklerin bulunduğu göktür, 6’ncı gök melek gruplarının ve Kerubi meleklerinin bulunduğu göktür; Tanrı ise 7’nci göktedir.
İslam’da gök katları
İslam mitolojisinde, göğün yedinci katında Sidret'ül münteha bulunur ki, Tuba adlı ters “yaşam ağacı”nın köklerinin bulunduğu bu ortamın Gök katlarının sonu olduğu kabul edilir. Kuran’da Necm (Yıldız) suresi’nin 14. ve 16. ayetlerinde sözü edilen Sidretül Münteha, Muhammed peygamberin miracı sırasında eriştiği menzil olarak belirtilir. Tasavvuf ehline göre, ”büyük berzah” da denilen orası, tüm sâliklerin seyirlerinin, amellerinin ve ilimlerinin sona erdiği menzildir. Orası Miraç (Arapça’da merdiven) yükselişinde ulaşılabilecek son menzildir. Sidre’den sonraki âleme geçebilme, yeryüzündeki varlıklar için olanaksızdır. O âlemde mahlukatın bir vücudu yoktur, mahluk o âlemde adeta erimiş gibidir.
Teozofi’de gök katlarının anlamı
Teozofik terminolojide, bir gezegenin duyularla algılanan fiziksel ortamından itibaren yoğunlukları giderek azalma gösteren esîrî maddelerinin, yani maddenin bilinen üç halinin ötesindeki daha süptil, daha seyyal, daha ince, vibrasyonel hız düzeyi yüksek hallerinin sıralanması “gezegensel zincir” terimiyle ifade edilir. Teozofiye göre, geleneklerde gök katları sembolüyle ifade edilen, Dünya gezegeninin bu birbirini izleyen, tedricî bir kademeleşme gösteren süptil ortamlarıdır ve esas olarak yedi kademeden oluşur. (Güneş Sistemi’mizde beşi Dünya’nınkilerden daha yüksek olmak üzere toplam 12 kademe ya da “plan” olduğu kabul edilir.) Teozoflar, Dünya’nın “gezegensel zincir” kademelerini yoğundan süptile doğru, şöyle adlandırır: Fiziksel plan, etherik plan, astral plan, mantal plan, kozal plan, buddi planı, atma planı. “Gezegensel zincir” planlarında ya da kademelerinde yoğun maddeden en süptil plana doğru yükselme hareketine “yükseliş yayı” (ascending arc) ya da karanlıktan ışığa yükseliş yayı denir ki, miraç ve uruc’la kastedilenin bu olduğunu düşünürler. Bunun tersine de “iniş yayı” denir. Kimilerine göre, “gezegensel zincir” sıralanması, inisiyasyonlardaki yedi aşamaya, yedi realiteye ve yedi şuur haline tekabül eder.
Spiritüalist ve ezoterik bilgilere göre gök katları
Ruhçu bakış açısıyla, gök katları, sayıları kaç olursa olsun, duyularla algılanabilir fiziksel ortamımızdan başlamak üzere “dört boyutlu âlem”e kadar yükselen, maddenin çeşitli vibrasyonel düzeylerde titreşen süptil hallerinden oluşan ortamlarını ifade eden ve bu titreşim gamının ifade edilmesine yarayan bir semboldür. Bu aracı alemin birbirinden kesin sınırlarla ayrılmış (yedili, onikili vs.) kademeler biçiminde düşünülmemesi gerektiğini bildiren spiritüalist görüşte, bu titreşim gamı ayrılmaz bir bütün olarak düşünülerek spatyum terimiyle ifade edilir. Gök, geleneklerde katlar halinde çoğul olarak belirtilmediğinde, zaman ve mekan-dışı bir nitelikle belirtildiğinde ise bu titreşim gamının da ötesindeki, semavi alem, tezahür etmemiş alem vb. gibi çeşitli adlarla belirtilen spiritüel Gök, Neo-spiritüalist terminolojideki terimiyle dört boyutlu alem ifade edilir.
Ayrıca bakınız
Kaynakça
- Dictionnaire des Symboles, Jean Chevalier
- Semboller Ansiklopedisi, Ruh ve Madde Yayınları