Hollanda Doğu Hint Adaları
Hollanda Doğu Hint Adaları Hindia Belanda Nederlands-Indië | |||||
| |||||
| |||||
Başkent | Batavia | ||||
Din | İslam Hristiyanlık Hinduizm Budizm | ||||
Yönetim | Sömürge yönetimi | ||||
Genel Vali | |||||
- 1800-1801 (ilk) | Pieter G. van Overstraten | ||||
- 1949 (son) | A. H. J. Lovink | ||||
Günümüzdeki durumu | Endonezya |
Hollanda Doğu Hint Adaları, bugünkü Endonezya'nın II. Dünya Savaşı'na kadar Hollanda sömürgesi olarak taşıdığı isim.
Birleşik Doğu Hindistan Kumpanyası
1602'de oluşturulan Birleşik Doğu Hindistan Kumpanyası, öncelikle Cava'daki merkezi Batavia'dan yönettiği ticaret üsleri ağıyla bölgede bir ticari tekel kurmaya yöneldi. 1641'de Malakka'yı Portekiz'den aldıktan ve İngiliz etkisini önemli ölçüde sınırladıktan sonra, yerel hükümdarlıkları denetim altına almaya girişti. Ardından en güçlü devlet olan Mataram'ın iç çekişmelerinden yararlanarak adım adım topraklarını ele geçirdi. Böylece 1755'te Mataram Krallığı'ndan geriye küçük Yogyakarta ve Surakarta sultanlıkları kaldı. Kumpanyanın bölgedeki ürünleri toplamak için kurduğu zorunlu ekim ve vergi sistemi, büyük bir zenginlik kaynağı oldu. Ama 18. yüzyılda kaçakçılık yüzünden ticari tekelin kırılması, yönetim giderlerinin yükselmesi, görevliler arasında baş gösteren yolsuzluklar ve İngiliz rekabetinin artan baskısı kumpanyayı mali güçlükler içine soktu. 1784'teki Paris Antlaşması'yla Doğu Hint suları İngiliz ticaretine açıldı. Bir süre sonra Hollanda topraklarının Fransız yönetimi altına girmesi ve kumpanyanın dağıtılması bölgenin yönetiminde önemli değişikliklere yol açtı.
Tek sömürge yönetimi
Napoléon'un Doğu Hint Adalarını İngiliz saldırılarına karşı korumak için 1806'da bölgeye genel vali olarak atadığı Herman Willem Daendels, merkezi bir yönetim sistemi kurdu. İngiliz Doğu Hindistan Kumpanyası'nın 1811'de Cava'yı ele geçirmesinden sonra Hindistan valisinin genel yardımcısı olaral yönetimi üstlenen Thomas Stamford Raffles, merkeziyetçi yapıyı daha da geliştirerek sultanlıkları 16 İngiliz temsilciliğine bağladı. Zorunlu vergi sistemi yerine bütün arazilerin mülkiyetine el koyarak bir rant sistemi oluşturdu. Ama Napoléon'un yenilgiye uğramasından (1815) sonra Cava yeniden Hollanda'ya verildiğinden, bu tasarıları uygulamaya geçirme olanağı bulamadı.
Merkezi yönetim sistemini temelde koruyan Hollandalılar, Cava Savaşı (1825-30) ve Sumatra'daki Padri Savaşı (1821-37) gibi yerel ayaklanmaları bastırdıktan sonra başlangıçta sultanlıklara tanıdıkları özerkliğe son verdiler. Bu arada genel valiliğe atanan Johannes van den Bosch, bölgenin tarım potansiyelinden yararlanmak amacıyla Tarım Sistemi (Cultuurstelsel) olarak bilinen yeni bir yöntem geliştirdi. Her köyün ekili alanlarının beşte birini ihracat ürünlerine ayırmasını ve bunu vergi olarak yönetime vermesini öngören bu sistem, 1840-80 arasında Hollanda'nın bütçe gelirlerinin üçte birini sağladı. Buna karşılık köylüler ağır sömürü altında giderek yoksullaştı. Yerel hükümdarlar ise sistemin uygulamasında bir aracı durumuna geldi.
1860'larda adaların zenginliklerinden yararlanmak isteyen Hollandalı iş çevrelerinin baskıları sonunda, söz konusu sistem hemen kaldırılmamakla birlikte, özel sermayenin de bölgeye girmesini sağlayacak Liberal Politika benimsendi. 1870'te kabul edilen bir yasayla Avrupalı yatırımcıların uzun vadeli kiralama yoluyla toprak edinmesine izin verildi. Böylece kahve, şeker, çay ve tütüne dayanan ihracata kauçuk, kopra gibi yeni ürünler ve kalay gibi madenler eklendi. Hızlı ekeonomik gelişmeye siyasal egemenliğin yayılması eşlik etti. 1875-1904 arasındaki Açe Savaşı sonunda Sumatra'nın bütününde denetim sağlandı. Selebes ve Maluku adalarındaki hükümdarlar Batavia'ya bağlandı. Bunu doğudaki öteki adalar izledi. 1910'a gelindiğinde Doğu Hint Adalarını birleşik bir sömürgeye dönüştürme süreci tamamlanmış bulunuyordu. Bu gelişmelerle birlikte büyük kentlerde yönetim işlerini gören Hollandalı bir topluluk oluştu. Öte yandan Batı etkisinde seçkin bir yerli tabaka ortaya çıktı. Plantasyon ekonomisiyle kırsal kesimde çözülmeler başladı.
19. yüzyıl sonlarında Hollanda'da sömürgedeki toplumsal koşulların düzeltilmesi gerektiği yönünde güçlü bir eğilim belirdi. 1901'deki yönetim değişikliğiyle birlikte eğitim ve sağlık hizmetlerini geliştirmeye ve köylüleri desteklemeye yönelik Ahlaki Politika benimsendi. Sömürgenin Batı uygarlığıyla bütünleşmesini sağlama düşüncesinden yola çıkan bu politika, yaşam koşullarında önemli bir değişiklik getirmrdi. Bununla birlikte ekonomik sistemin dolaylı bir sonucu olarak geleneksel toplum yapısı kırılırken, aydın bir tabakanın doğması, modern düşüncelerin yayılması ve İslamcı çevreleri de etkilemesi sonucunu getirdi.
Milliyetçiliğin yükselmesi ve bağımsızlık
Sömürge yönetiminin ekonomik ve toplumsal alandaki ayrımcı politikalarına tepki temelinde gelişen milliyetçi akım, 1908'de Budi Utomo'nun kurulmasıyla örgütlü bir biçim aldı. Daha çok kültürel çalışmaları temel alan bu dernek, seçkin tabakayla sınırlı kaldı. Buna karşılık 1912'de kurulan Sarekat Islam (İslam Birliği) hızla büyüyerek geniş bir kitle desteği buldu. 1914'te de Doğu Hint Adaları Sosyal Demokrat Birliği (ISDV) kuruldu. I. Dünya Savaşı sonrasında Hollanda yönetiminin sınırlı bir temsil temelinde oluşturduğu Halk Konseyi (Volksraad), büyük ölçüde iç içe geçen iki örgütün yürüttüğü mücadeleyi durduramadı. 1920'de Endonezya Komünist Partisi'ne (PKI) dönüşen ISDV, Sarekat Islam içindeki tutucularla ortaya çıkan çatışmalar üzerine bağımsız bir mücadele çizgisine yöneldi. Bu partinin 1926 sonunda Cava'da, 1927 başında da Sumatra'nın batısında başlattığı ayaklanma kısa sürede bastırıldı. Bu arada Sarekat Islam da önemli ölçüde güç kaybetti.
Bandung'daki aydın çevrelerin aynı sıralarda bağımsızlık hedefiyle kurduğu dernekler, Temmuz 1927'de Sukarno'nun başkanlığında kurulan Endonezya Milliyetçi Partisi'nde (PNI) bir araya geldi. Hollanda yönetimiyle işbirliğini reddeden bu parti, ılımlı liderleri de içine alan geniş bir cephe kurmayı başardı. Ama 1929'da Sukarno ve öteki bazı liderlerin tutuklanması, cephenin bölünmesine ve birkaç partiye dönüşmesine yol açtı. 1931'de serbest bırakılan Sukarno, 1933'te yeniden tutuklanarak sürgün edildi. Bunu milliyetçi liderlere yönelik yoğun baskılar izledi. II. Dünya Savaşı'nın patlak vermesiyle Japonya'nın 1942'de Cava'yı işgal etmesi, milliyetçi hareketin önünde yeni bir dönem açtı.
1944 sonlarında Endonezya'nın bağımsızlığı yönünde bazı adımlar atan Japonya'nın teslim olmasının ardından, 17 Ağustos 1945'te Cakarta'da (Batavia) bağımsızlık ilan edildi. Devlet başkanına önemli yetkiler veren cumhuriyetçi bir yönetim oluşturuldu.
Endonezyalıların kararlı tutumu karşısında, yönetimin devri için görüşme masasına oturmak zorunda kalan Hollanda, Temmuz 1947'de ve Aralık 1948'de anlaşmaları çiğneyerek yönetimi zorla ele geçirmeye çalıştı. Bu girişimlerin sonuç vermemesi üzerine, Lahey'de yapılan yuvarlak masa toplantısı sonunda Ağustos 1949'da yönetimin devri konusunda anlaşmaya varıldı.
Ayrıca
Kaynaklar
Koordinatlar: 2°00′00″G 118°00′00″D / 2.000°S 118.000°E