Osmanlı hukuku

Osmanlı'da bir mahkeme görünümü
Osmanlı İmparatorluğu'nda 1908'deki Jön Türk devrimini ve anayasal düzenin yeniden ilân edilmesini kutlayan bir Yunan taş baskısı

Osmanlı İmparatorluğu idaresindeki hukuki yapıya Osmanlı hukuku denir. Genelde çok kültürlülüğe uygun yargılama usulüyle öne çıkar.[1] Hukuk anlayışı şer'i ve örfi olmak üzere iki temelde incelenmektedir.

Kanun

Kanun-ı Esasi Osmanlı'nın ilk anayasasıdır.

Osmanlı İmparatorluğu varlığı süresince birçok hukuk düzenini sentezlemiş ve Osmanlı hukukunu oluşturmuştur. Kanun, genellikle laik bir düzene sahiptir. Kanun, Şeriatle, yani dini hukukla beraber yürütülmekteydi.[2] Hukuk kuralları yerel özelliklere göre de esneklik gösteriyordu. Toprakların yönetimi ve sivil düzen konusunda yerel idareye haklar tanınıyordu. Böylelikle imparatorluk içindeki birçok unsurun adalet anlayışına cevap veriliyordu.[3] Osmanlı İmparatorluğu'nun kompleks yapısı yeni kültürlerin uyumuna yönelik kanun hareketlerini gerektirmişti. Kültürel ve dini farklılıklar "millet" anlayışıyla imparatorluğa uygun hale getirildi.[3] Batılı tarzda ilk medeni hukuk, Mecelle'dir. Tanzimat Fermanı’yla (1839) tüm vatandaşların temel hakları güvence altına alınır. 1856 Islahat Fermanı ile karma mahkemelerin kurulması kabul edilir. Abdülaziz döneminde Divan-ı Ahkam-ı Adliye (Yargıtay) adlı bir yüksek mahkeme kurulmuştur. 1878’de de hukuk alanında uzman ihtiyacını karşılamak amacı ile Mekteb-i Hukuk-i Şahane (Hukuk Fakültesi) kurulmuştur.

Şer'i Hukuk

İslam'a göre düzenlenen kanunlardır. Kaynağı Kur’an, sünnet, icma ve kıyastır. Din ve yasama işleri Şeyhülislam’a aittir. Ancak Şeyhülislam’ın yargılama yetkisi yoktu. Yürütme ve yasama fetvalarla sağlanmaktaydı. Temeli İslamiyet’in Hanefi mezhebine dayandırılmıştır. Kazasker ve kadılar adli işlerden sorumluydu. Şer’i hukukun işleyişini sağlayan en önemli kurum Kazaskerliktir. Kazasker, Osmanlı yargı sistemini oluşturan kadıların tayin ve terfi işlerini yapardı.“İstanbul Efendisi” olarak anılan İstanbul Kadısı, Osmanlı sınırları içindeki en yüksek rütbeli yargıçtı. Eyalet, sancak ve kazalardaki mahkemelerde “hakim” olarak “Kadı” bulunurdu. Kadılar doğrudan Kazaskere bağlıydı. Kadılar devletten maaş almaz, davalardan aldıkları harçlarla geçimlerini sağlarlardı. Kadı’nın verdiği karardan şüphe duyanlar üst mahkeme olarak Divan-ı Hümayun’a başvurabilirdi.

Örfi Hukuk

İslamiyet öncesinden bu yana devam eden töre kurallarının İslamiyet’e aykırı olmayacak şekilde düzenlenmesiyle oluşan kurallardır. Örfi hukuka padişahın yönetim, maliye ve ceza gibi konularda çıkarttığı kanunnameler de dahildir. Örfi kanunlar hazırlanırken İslam hukukuna aykırı olmamasına dikkat edilirdi. Bu hukuk sisteminde yasama yetkisi padişaha aittir. Örfi konularla ilgili padişah buyrukları “Ferman” olarak Nişancı tarafından kaleme alınırdı. Daha sonra da yine Nişancı tarafından, çıkartılan fermana padişah tuğrası işlenir ve fermanın resmiyet kazanması sağlanırdı.

Mahkeme

Osmanlı Devleti’nde adalet işleri: Şer-i mahkemeler, Cemaat mahkemeleri, Konsolosluk mahkemeleri ve 19. yüzyıldan itibaren Batılı tarzda mahkemeler tarafından yürütülmüştür. Davalara kadı bakardı. Mahkeme binası kadının evi olabildiği gibi kentin camisi yanındaki bir mekan da olabilirdi. 19. yüzyıl ortalarına kadar İstanbul kadısının belli bir mahkeme binası yoktu. Kadı'nın hususi konağı mahkeme olarak kullanılmaktaydı.[4] Ancak 1837'de Bab-ı Meşihat ya da Şeylülislam Kapısı olarak anılacak Etmeydanı'ndaki bir bina ile kadı anonim bir nitelik kazanmıştır.[5]

Farklı Mahkemeler

Mahkeme[6] Yargılama Yetkisi Alanı En Yüksek Otorite
İslami Mahkemeler Müslümanlar Sivil/ticari/ceza Şeyhülislam
Topluluk Mahkemeleri Gayrimüslim milletler Sivil/ticari/ceza Her topluluğun en yüksek dini memuru
Konsolosluk Mahkemeleri Yabancılar Sivil/ticari/ceza Elçilikler
Karma(ticari) Mahkemeler(1840) karışık Ticari Ticaret Nazırlığı
Laik Mahkemeler(1870) Müslümanlar Ticari/ceza Adliye Nazırlığı

Yargılama

İslam hukukuna göre mahkeme tek hakimden oluşmalıydı. Birden çok hakim yasaktı. Kadı yargılama esnasında tek başına görev yapmaktaydı.[7] Kadının bir "danışma meclisi" bulunabilirdi. Jüri olarak orada bulunan kişilere konu hakkında danışabilirdi. Buna "maşveret" adı verilirdi. Yargılama ve hüküm yetkisi yalnızca kadı ile sınırlı kalmaktaydı. Genel temayüllere göre yargılama esnasında her zaman bağımsız kişiler bulundurulurdu. Açıkça görülmeyen duruşmalar şaibeli sayılırdı.[8] Davacı farklı bir mezhebe ya da dine mensupsa kendi kurallarına göre yargılanabilirdi. Kadı yakınları hakkında karar veremez ve hasta ya da bitkin değilse davaları görmekten kaçınamazdı. Davanın tatil veya gece vakitlerine denk gelmesi bu durumu değiştirmezdi. Dava sırasında kadının dava ile ilgili kişilerle münasebette bulunması yasaktı.[9]

İleri Okuma

Ayrıca Bakınız

Le droit des gens, batıdan çevirilen ilk hukuk kitaplarından .

Kaynakça

  1. http://sharia.law.emory.edu/index.html%3Fq=ar%252Fturkey_ottoman_legal.html
  2. http://www.bbc.co.uk/religion/0/24365067
  3. 1 2 http://books.google.com/books?id=rZtjR9JnwYwC&pg=109
  4. Akdağ, T. İkt. İçt. Tarihi, C. II, s. 76.
  5. İlber Ortaylı, Osmanlı Devleti'nde Kadı, s.60
  6. Cambridge University Press Legal Imperialism, Sovereignty and Extraterritoriality in Japan the Ottoman Empire and China (2010) s.118
  7. Osman Nuri, Muhtasar Mecelle-i Umur-u Belediyye ikinci bölüm, istanbul 1341, s. 7-9
  8. İlber Ortaylı, Osmanlı Devleti'nde Kadı, s.62
  9. Halil İnalcık, "Mahkeme, İslâm Ans. C. VIII.
This article is issued from Vikipedi - version of the 8/5/2016. The text is available under the Creative Commons Attribution/Share Alike but additional terms may apply for the media files.