Müze

Müze, sanat ve bilim eserlerinin veya sanat ve bilime yarayan nesnelerin saklandığı, halka gösterilmek için sergilendiği yer veya yapılardır.

Toplumun ve gelişimin hizmetinde olan, halka açık, insana ve yaşadığı çevresine tanıklık etmiş malzemelerin üzerinde araştırmalar yapan, toplayan, koruyan, bilgiyi paylaşan ve sonunda inceleme, eğitim ve zevk alma doğrultusunda sergileyen, kâr düşüncesinden bağımsız, sürekliliği olan bir kurumudur.[1]

Müzelerin Amacı

Müzeler tarihte yer almış ve şu an yaşamakta olan toplumların bilim ve sanat ürünleri ile yeraltı ve yer üstü zenginliklerini sergilemek, sunmak amacıyla oluşturulan kurumlardır. Müzeler değerli eserleri saklamak ve halka sunma amacı taşır ve bilim ve sanat açısından bu eserleri işleyerek, hem günümüze hem de geleceğimizi aydınlatmaya yarayan kurumlardır. Müzelerde bulunan nesnelerin anlam ve önemi rehberler aracılığıyla yapılan gezilerde ziyaretçilere bilgilenme imkânı sunar ve böylece ziyaretçiler eserler hakkında bilgi sahibi olurlar.[2]

Müzelerin İşlevleri

Müzeler, insanlığın geçmişine ait materyalleri, bunların bulunduğu çevreyi araştırır ve korur. Elde edilenleri halka sunarak halkı eğitmeyi, eğlendirmeyi geliştirmeyi amaçlar. Müzeler, toplumun hizmetinde sürekli ve kalıcı olan, kâr amacı gütmeyen kurumlardır. Müzelerin işlevleri toplama, belgeleme (arşivleme), koruma (bakım - onarım) sergileme ve eğitimden oluşur.

Müzelerin koleksiyon yönetim politikaları doğrultusunda şekillenir. Müzeler koleksiyonlarını, belirledikleri politika doğrultusunda oluştururlar ve müzeye edinecekleri nesneleri bu politikaya göre seçerler. Nesne satın alma, bağış ve değişim yoluyla edinilir.[3]

Eserleri belgeleme, kaydetme, arşivleme, araştırma ve sistemli olarak sıralamadan oluşur.

Sergileme, müzelerdeki eserlerin insanlarla buluştuğu andır. Müzeler, kültür hizmeti veren kurumlar arasında yer alır; sergi gibi aktivitelerle ilgi çeker.

Müzenin toplandığı nesnelerin bakımının yapılması ve müzenin gelecek kuşaklara aktarma sorumluluğu yerine getirebilmesi için uygun koşullarda muhafaza ve konservasyon işlemleri, nesneler için uygun depolama sistemlerinin kurulması bu işlev kapsamına girer. Koruma işlevi aynı zamanda sadece fiziksel olarak nesne üzerinde gerçekleşmez; nesnenin bilgisinin, bilgi teknolojisinden faydalanarak gelecek kuşaklara aktarılması için yapılacak çalışmaları da içerir. İnsanlığın ortak mirasını elinde bulunduran müzeler sadece bu miras eserlerinin kendilerini değil, eserlerin bilgisini de gelecek kuşaklara aktarmakla yükümlüdürler.[3]

Müze, insanlara ilgi çekici ve özgür bir öğrenme ortamı sağlar. Öğrenme, kitap veya okul ile sınırlı değildir. Bugün müzeler okul ve toplumla iş birliği yaparak “duvarsız sınıf”ın önemli bir parçasını oluşturmaktadır. Müzede eğitim kapsamında oyunlar, dramalar, atölye çalışmaları, tartışma oturumları vb. etkinlikler de yapılabilir. Müzeler, eserleri barındırma ve gelecek kuşaklara aktarma, sanat ve eğitim kurumu olmanın yanında kütüphaneleri, sergileri, toplantıları, çok işlevli salon ve atölyeleri, açık alanları ile hoşça vakit geçirten, eğlendirirken öğreten mekânlardır.[4]

Müzeye giren birçok nesne bulunduğu mekân ya da ortamdan koparılmış olduğundan, öncelikle nesnenin geldiği kaynağın tespitiyle başlar, sonra nesnenin kendisine odaklanır. Araştırmada nesnenin kendisi kadar, geride kalmış diğer kültürel öğelerin de araştırılması anlaşılması gerekir.[3]

İnsanlığın ortak mirasının müze eğitimi, yayınlar, sergiler, sanal uygulamalar gibi pek çok farklı etkinlikle topluma sunulmasını kapsamaktadır. Bir başka deyişle, müzenin sahip olduğu bilginin yayılmasıdır. Pek çok müze iletişim politikaları kapsamında iletişim kanallarını belirler. Kullanılacak iletişim teknolojilerini ve iletişim biçimlerini belirleyen iletişim politikaları hedef kitlelerin eğitim durumlarına, yaşlarına ve fiziksel özelliklerine göre değişmektedir.[3]

Müzecilik

Müzedeki eserlerin sergilenmesi, saklanması ve korunması için gerekli teknik bilgileri içeren bilimsel çalışma alanına müzecilik adı verilir. Müzecilik ilk olarak müzelerin batıda soyluların kişisel zevk için çeşitli sanat eserlerini ya da kumandanların ganimetlerini bir araya toplamaları sonucunda ortaya çıkmıştır. Müzeler başlangıçta halka açık olmayan sadece devlet adamları ile bilginlerin yararlandıkları yerlerdi. Halkın ilgi ve bilgisine sunulması 1850 yılından sonra olmuştur. Müzecilik; müzenin kurulması, müzede yer alan eserlerin hangi çağa ait olduğu, nereden geldiği veya kim tarafından yapıldığının belirlenmesi, tasnifi, gerekliyse onarılması, ısı ve nem gibi dış etkenlerden korunması gibi konularda faaliyet gösterir.[5]

Modern Müzecilik

Müzeler, yalnızca ülke idarelerine ait eserlerin saklanıp, korunduğu yerler değil, toplumun belleğini oluşturan, bilgi ve deneyimlerinin artmasını sağlayan, kişisel beğenilerin gelişmesine de etki eden birimlerdir. Ülkelerin gelişim düzeyleri ile birlikte kültür ve sanata duyulan ilgi de artmaktadır. Müzecilik konusunda, gerek ekonomik ve teknolojik gerekse nitelikli insan gücünde ortaya çıkan gelişme ile birlikte klasik müzecilik anlayışı, yerini modern müzecilik anlayışına bırakmıştır. Bu süreçte, idareciler sahip oldukları eserlerin ziyaretçilere ulaşmasında modern yöntemler kullanarak müzeciliğe yeni bir bakış kazandırmaya başlamıştır.

Modern müzecilik, çok yönlü olup yeniliklere açık bir anlayıştır. Bu anlayış çerçevesinde müze ziyaretçilerine hitap eden sürekli-geçici sergiler gibi etkinlikler ile koleksiyonların hikâyelerini anlatmak için yeni gösterim tekniklerinden faydalanmaktadır. Klasik müzecilik sunumunda sıkça karşımıza çıkan vitrin içi, stant üzeri sergileme ya da duvar panolarıyla sergilemenin yanı sıra, anlatımı kuvvetlendirmek için dekor, kostüm, fotoğraf maket, manken, mumya, kulaklık ve/veya telefon düzeneğiyle sesli, yönlendiriciler kullanılmak suretiyle, sunum zenginleştirilerek ziyaretçinin ilgisi canlı tutulmaktadır. Çağdaş müzecilik yaklaşımında, müze ve izleyici arasında iletişimin kurulması önemlidir. Rehberler eşliğinde ziyaretler yapılırken, dia-film gösterileri izlenerek, seminerler düzenlenerek, atölye eğitim uygulamaları gerçekleştirilerek, gezi eğlenceli ve eğitici bir hal almaktadır. Bilgisayar destekli sergi, dokunmatik ve interaktif sistem, simülatör gibi teknolojinin getirdiği imkanlar kullanılarak etkili bir sunum gerçekleştirilmektedir. Modern müzecilikte, toplumun her kesimini kucaklayan programlar, etkinlik takvimleri ile müzelerin bir kültür merkezi olarak toplumla bütünleşmesi sağlanmaya çalışılmaktadır. Yapılacak etkinliklerin basında, radyoda ve televizyonda duyurulması, müze programlarının afiş veya pankartlarla sergilenmesi, broşür dağıtılmasıyla halkla iletişim kurulmakta ve böylece müze ziyaret alışkanlığı olmayan kesimin de ilgisi çekilmektedir.[6]

Helenistik Çağın bir ürünü olan museion, İlk Çağ Grek kültüründe düşüncelere dalınacak bir yer, bir felsefe kurumu; esin perileri Musaların tapınağı idi. MÖ 306 – 285 yılları arasında Mısır’ ın bugün İskenderiye olarak bildiğimiz kentinde yer alan saray bahçesinin ortasına museion (müze) yapılmıştır. Müzenin çevresinde kitaplık, amfiteatr, gözlemevi, yemek ve çalışma odaları, botanik ve hayvanat bahçeleri yer alırdı. Hem üniversite hem akademi hem de manastır niteliği taşıyan bu müzede Yunanistan’ ın ve doğu ülkelerinin eski ve yeni sanat yapıtları toplanır, belgelenir ve korunurdu. Bu anlamda İskenderiye Müzesi günümüzdeki müze anlayışının temelini oluşturmaktadır. Romalılar başlangıçta müze sözcüğünü felsefi tartışmaların yapıldığı yer olarak kullanmışlardır. Sonraki dönemlerde Bergama, Antakya, Roma ve Atina’da müzelerin kurulduğu bilinmektedir.

Orta Çağda tapınaklara ve dinsel törenlerle ilgili kutsal yerlere hediye edilen veya adak olarak bırakılan çeşitli objeler ve eşyalar koleksiyonların temelini oluşturmuştur.

Rönesans Döneminde, yeni arayışların yanı sıra araştırmalar ve yayınların artması sonucu bilim ve sanatta hızlı bir ilerleyiş gerçekleşmiş; koleksiyonculuk da buna bağlı olarak gelişmiştir. Eski eşya ve eski eser toplama merakı 16. yy.ın başında bütün dünyada yayılmış, toplanan eşyalar daha sonra müzeler için malzeme oluşturmuştur. 16. yy.ın ortalarında “müze” sözcüğü ilk defa İtalya’da “Medici” ailesine ait bir koleksiyonun tanıtılmasında kullanılmıştır. Yine bu yüzyılda sanat eserlerinin korunduğu ve sergilendiği müze ve galeriler kurulmaya başlanmıştır.

18.yüzyılda müzeler herkesin yararlanabileceği kurumlar hâline getirilmiştir. 1746 yılında Fransa Krallığı’nın sarayında toplanmış olan tarihî sanat eserlerinden genel bir koleksiyon yapılmış; eserlerin halka gösterilmesi düşüncesi ortaya atılmıştır. 1750 yılında Lüksemburg Müzesi kurularak bu düşünce gerçekleştirilmiştir. Lüksemburg Müzesi dünyanın bilinen ilk resmî müzesidir. İngiltere’de ise 1759 yılında British Müzesinin temelleri atılmıştır. 1863 yılında bir İngiliz koleksiyoncu topladığı eserleri Oxford Üniversitesine bağışlamıştır. Bu koleksiyon ilk defa halkın görüşüne ve kullanımına açılmıştır. Böylelikle İngiltere’de modern anlamda ilk müze kurulmuş olur.

ABD’de 1773 yılında Güney Carolina (Kerolayna)’da Charles (Çarls) Müzesi ilk “halk müzesi” olarak açılmıştır. 1793′te Fransa’da bulunan Louvre (Luvr) Sarayı’nda bir müze kurulmuş ve burada Avrupa’nın birçok ülkesinden elde edilen paha biçilmez hazineler ve savaş ganimetleri sergilenmiştir. Bu dönemde Madrid, Berlin, Budapeşte, Prag, Münih gibi Avrupa’nın birçok başkentinde önemli müzeler açılmıştır.

19. yüzyılda dünyanın birçok ülkesinde büyük müzeler kurulmuştur. 1874′te dünyanın en büyük müzelerinden biri olan Amerikan Tabiat Tarihi Müzesi, 1880 yılında ise New York Metropolitan Sanat Müzesi hizmete açılmıştır. Japonya’da Tokyo Ulusal Müzesi (1872), Avusturya’da Viyana Sanat Tarihi Müzesi (1891), Belçika’da Brüksel Güzel Sanatlar Kraliyet Müzesi (1830), Fransa’da İnsanlık Tarihi Müzesi (1878), İtalya’da Ulusal Müze (1865), Yunanistan’da Atina Ulusal Arkeoloji Müzesi (1866) gibi çok sayıda müze kurulmuştur.[7]

Türkiye'de Müzecilik

Ülkede müzecilik faaliyetleri 19. yüzyıl ortalarında Ahmet Fethi Paşa tarafından başlatılmıştır. 1846 yılında Sultan Abdülmecid'in emri ile bazı eski eserler ve eski silâhlar Aya İrini Kilisesi'nde toplanmış daha sonra 1868 yılında Ali Paşa'nın sadrazamlığı sırasında kilise ve içerisindeki eserler “Müze-i Hümayun” adı altında ilk müze olarak açılmıştır. Bu dönemde Maarif Nezareti Osmanlı İmparatorluğu sınırları içerisinde bulunan tüm tarihî eserlerin İstanbul'a gönderilmesi konusunda bir emir yayınlamıştır. 1881 yılında Osman Hamdi Bey'in müze müdürü olmasıyla modern anlamda müzecilik çalışmaları ileri bir düzeye ulaşmıştır. Osman Hamdi Bey 1883 yılında eski eserlerin yurt dışına çıkışını önleyen “Eski Eserler Kanunu” nu hazırlamış, Anadolu'daki kazılar bu dönemde denetim altına alınmıştır. Osman Hamdi Bey'in vefatından sonra yerine Halit Eldem atanmış ve bu dönemde Türk-İslam eserlerini içine alan “İslam Müzesi” kurulmuştur. 1924 yılında Topkapı Sarayı, 1934 yılında Ayasofya müze olarak hizmete sunulmuştur. Mevlevî Dergâhı ve Mevlâna Türbesi 1926 yılında "Konya Âsâr-i Âtîka Müzesi" adi altında müze olarak hizmete başlamış, 1954 yılında teshir ve tanzimi yeniden gözden geçirilmiş ve müzenin adı "Mevlâna Müzesi" olarak değiştirilmiştir.

Müzecilik özellikle Cumhuriyet döneminde büyük önem kazanmış, bir yandan yeni müzeler kurulurken diğer yandan bazı tarihsel anıt ve yapılar müze olarak kabul edilmiştir. Yine bu dönemde müzecilik ayrı bir bilim dalı olarak ortaya çıkmıştır.[5]

Cumhuriyet döneminde yapılan ilk müze binası Ankara Etnografya Müzesi olup, inşasına 1925 yılında başlanmış ve 1930 yılında ziyarete açılmıştır. 1925 yılında çıkarılan kanunla kapatılan tekke, türbe ve zaviyelerdeki eşya ve eserlerin çoğu müzede sergilenmeye başlanmış, halk yaşamından kesitler sunmak amacıyla törensel ya da günlük eşyalar kullanılmıştır. Diğer taraftan Konya Mevlana Türbesi Atatürk'ün isteği üzerine kapatılmayarak koleksiyonları ile birlikte müze haline dönüştürülmüştür.

Müze türleri

[8]

Fotoğraflar

Ayrıca bakınız

Kaynakça

  1. Uysal, M. (2013). Müze tasarımında ortaya çıkan kriterler. Yüksek lisans tezi, Gazi Üniversitesi, Ankara.
  2. İlgili FORUM. (2015). 12 Aralık 2015 tarihinde http://ilgiliforum.com/muze-nedir-muzelerin-amaci-nedir-t68135.0.html adresinden erişildi.
  3. 1 2 3 4 Ayaokur, A. (2014). Müzelerde bilgi yönetimi: Sadberk hanım müzesi örneği. Yüksek lisans tezi, Hacettepe Üniversitesi. Ankara.
  4. Denizci,A. ve Mirza,H.(2012).Müze Eğitimi 12.Devlet Kitapları.(1.bs.).ISBN 978-975-11-3629-9. http://www.meb.gov.tr/Ders_Kitaplari/2012/OrtaOgretim/Devlet/GuzelSanatlar_SporLis/MuzikEgitimi_12.pdf .adresinden erişilmiştir.
  5. 1 2 Gümüş,N.Müze Nedir ve Türkiye’de Müzecilik.27 Ocak 2012 tarihinde http://www.gonulsitesi.net/index.php?option=com_content&view=article&id=895:mueze-nedir-ve-tuerkiyede-muezecilik&catid=1:yazarlarmz&Itemid=44 adresinden erişilmiştir.
  6. Altunbaş,A. ve Özdemir,Ç.(2012).Çağdaş müzecilik anlayışı ve ülkemizde müzeler:Ankara.
  7. Kültürel Bellek.Dünyada müzecilik tarihi. 27Nisan 2013 tarihinde http://yazarkafe.hurriyet.com.tr/icerik/520685/dunyada-muzecilik-tarihi.htm .adresinden erişilmiştir.
  8. Atagök,T. (1999). Yeniden müzeciliği düşünmek. İstanbul: Yıldız Teknik Üniversitesi Yayınları
This article is issued from Vikipedi - version of the 12/18/2016. The text is available under the Creative Commons Attribution/Share Alike but additional terms may apply for the media files.