Şehzade Mustafa

Şehzade Mustafa
شهزاده مصطفى

Şehzade Mustafa'ya ait bir Osmanlı minyatürü
Doğum 1515
Manisa, Osmanlı İmparatorluğu
Ölüm 6 Ekim 1553 (38 yaşında)
Ereğli, Konya, Osmanlı İmparatorluğu
Defin yeri Bursa Muradiye Külliyesi, Bursa
Evlilik(ler) Fatma Sultan
Rümeysa Sultan
Nuricihan Hatun
Hatice Hatun
Ayse Hatun
Handan Hatun
Nurbegüm Hatun
Çocuk(lar) Nergisşah Sultan, Şehzade Mehmed, Şehzade Orhan, Şah Sultan, Mihrişah Sultan
Ebeveyn(ler) I. Süleyman ve Mahidevran Sultan

Şehzade Mustafa (1515, Manisa - 6 Ekim 1553, Konya), (Osmanlıca adı: شهزاده مصطفى) Kanuni Sultan Süleyman ile eşi Mahidevran Sultan'ın oğlu.

Şehzade Mustafa 1533 yılından 1541 yılına kadar Saruhan'da görev yaptı, daha sonra Amasya'ya atandı ardından da Konya sancak beyliğinde bulunmuştur. Babası Kanuni Sultan Süleyman'ın eşi Mahidevran Sultan'dan olan Şehzade Mustafa, babasının bir başka eşi Hürrem Sultan'ın kendi oğullarından birisini tahta geçirebilmek için Şehzade Mustafa'ya tuzak kurduğu ve babasına karşı isyan etmekten dolayı yargılanmasına sebep olduğu söylenmektedir[1][2][3][4] ancak bazı tarihçiler Şehzade Mustafa'nında sanki kendisinin isyan hazırlığı içerisindeymiş gibi gözükmesine neden olan bazı hatalar yaptığını söylemektedirler. Nahcıvan seferi'ne giden Osmanlı ordusunun Konya’da konakladığı sırada, padişahın otağında boğdurulmuştur[5] 2005 yılında Amasya Valiliği minyatürlerden esinlenerek Şehzade Mustafa balmumu heykel yaptırmıştır. Bu heykelden dünyada sadece Amasya'daki Şehzade Müzesinde bulunmaktadır.Bazı tarihçiler suçsuz olduğunu savunmaktadır.

Yaşamı

1515 yılında babası Kanuni Sultan Süleyman’ın şehzadeliği sırasında Manisa’da dünyaya geldi. Yavuz Sultan Selim’in 1520’de hayatını kaybetmesi üzerine Osmanlı tahtına oturmak üzere İstanbul’a giden babasının yanında başkente gitti.

Hürrem Sultan’ın babasının sarayına girmesinden sonra annesi Mahidevran Sultan ile Kanuni’ye dört şehzade daha doğuran Hürrem Sultan arasında, Kanuni’den sonra kendi oğullarının tahta çıkmasını sağlamak için büyük bir mücadele yaşandı. Şehzade Mustafa, 1533 -1541 arasında Saruhan Sancakbeyi (Aydın sancağı ilavesiyle) olarak görev yaptı. Saruhan (Manisa), padişah adayının görev yaptığı yer kabul edilirdi, dolayısıyla Şehzade Mustafa dönemin veliaht şehzadesiydi.

1536 yılına kadar Şehzade Mustafa Osmanlı tarhinin gördüğü en kuvvetli sadrazamlardan birisi olan Pargalı İbrahim Paşa'nın koruması altındaydı. İbrahim Paşa taht yarışında açıkca Şehzade Mustafa'yı destekliyordu, Kanuni Sultan Süleyman'ın çocukluk arkadaşı olduğundan Sultan Süleyman'ın İbrahim Paşa olan güveni tamdı, hatta Sadrazam İbrahim Paşa 6 tuğ verilmiştir, padişahtan tek eksiği hilafet tuğudur. Bu kadar güçlü bir sadrazamın Şehzade Mustafa'yı desteklemesi Hürrem Sultan için büyük bir engeldi. Hürrem Sultan çeşitli oyunlar ile Pargalı İbrahim'in sonunu hazırladı ancak İbrahim'in sonunu getiren büyük ölçüde onun kibri ve hırsıydı, onun kibrinin en büyük örneği elçiler ile yaptığı konuşmada 'Bu büyük devleti idare eden benim; her ne yaparsam, yapılmış olarak kalır, zira bütün kudret benim elimdedir; memuriyetleri ben veririm, eyaletleri ben tevzi ederim; verdiğim verilmiş, reddettiğim reddedilmiştir. Büyük padişah bir şey ihsan etmek istediği yahut ihsan ettiği zaman bile eğer ben onun kararını tasdik etmeyecek olursam, gayr-i vaki gibi kalır; çünkü her şey; harb, sulh, servet, kuvvet benim elimdedir.' [6] diyerek kendinin sonsuz gücünü vurgulamıştır.

Belli bir noktaya kadar İbrahim Paşa'ya tahammül eden Sultan Süleyman İbrahim Paşa'yı 15 Mart 1536 yılında sarayda boğdurttu, böylece Şehzade Mustafa en büyük destekçisini kaybetmiş oldu ve Hürrem Sultan'ın yolu açıldı. Şehzade Mustafa halk ve asker tarafından çok sevilen bir şehzadeydi, Manisa halkının onu çok sevmesine ve memnun olmasına rağmen 16 Mayıs 1541’de Amasya Sancakbeyliğine atandı; Saruhan Sancakbeyliğine ise kardeşi Şehzade Mehmed getirildi. Halk ve askerler bu duruma tepki gösterdi, bunun üzerine I.Süleyman doğu topraklarının güvenliği için şehzadenin Amasya'ya gönderildiğini ve veliahtlığının sürdüğünü açıkladı[7]. Ardından, kardeşi Mehmet’in beklenmedik şekilde 1543’te ölümünden sonra Saruhan Sancakbeyliğine Şehzade Selim getirilirken; Şehzade Mustafa ise 1549 yılında Konya Sancakbeyliğine atandı.

Şehzade Mustafa'nın şahsına dair önemli verilerden biri de Bernardo Navagero adlı İtalyan elçinin yazdığı bir mektupta hakkında verdiği bilgilerdir.[8]

Diğer bir veri ise Guillaume Postel'in Osmanlı gelenek-göreneklerini ve siyasi durumunu anlattığı kitapta bulunmaktadır. 1536'da, Fransız kralı I. François, Kanuni Sultan Süleyman'la bir sözleşme imzaladı ve ardından resmî tercümanı ve tarihçisi Guillaume Postel'i yardımcı olarak Fransız elçisi olan Jean de La Forêt'in yanına, İstanbul'a gönderdi. Fransız tarihçi Guillaume Postel, "De la République des Turcs" (Türklerin Cumhuriyeti) adlı kitabında Şehzade Mustafa’nın iktidarı devralabilecek yaşa ve olgunluğa ulaştığını, tedbirli ve son derece iyi eğitimli bir şehzade olduğunu yazmaktadır.[9]

Kişiliği

Mustafa, şair (Mahlası Muhlisî [10]) ve hattattır (El yazısı: Viyana, Şark yazmaları, No: 998 de nesh ile yazılmış Süleyman-name). Irakeyn ve Korfu seferinde (1534, 1536, 1537) ve Boğdan seferinde Anadolu muhafızı, 9. seferde (1541) İstanbul muhafızı oldu. Manisa Bozdağ'da, cami, saray, türbe, çeşmeler yaptırdı. Görüntüsü ve tavırlarıyla dedesi Yavuz Sultan Selim'e çok benziyordu.[11]

Şehzade Mustafa'nın bilhassa Amasya'dayken ilim meclislerinde bolca bulunduğu,devrin önemli müderrislerinden dersler aldığı ifade edilir. Celalzade Salih Çelebi, Manisalı Senai Mehmed Çelebi, Hayreddin Hızır Efendi, Şems Efendi, Şair Lali Çelebi, Karaçelebizade Hicri Mehmed Muhyiddin Efendi, İstanbul kadısı, şair Muhyiddin Mehmed Hüseyni efendi gibi âlimlerden dersler aldı. Şehzadenin hocalarından olan Mustafa Sürûrî Efendi, Bahrü'l- Maarif ve Zahiretü'l Müluk yazıp şehzadeye sunmuştur. Şehzadenin katli üzerine de Kanuni ile alakasını kesip bir daha görüşmemiş ve kendisine verilmek istenen bütün resmi vazifeleri de reddetmiştir.[11] Kanuni Sultan Süleyman'a yazdığı bir mektupta şu ifadeler geçmektedir.

Cihan padişahı babası gibi adil, atası Sultan Selim gibi yavuz ve korkusuz, büyük atası Sultan Mehmet gibi zeki.

Devlet-i Aliye'nin gördüğü en parlak şehzade.

Ailesi

1553 yılında Şehzade Mustafa'nın öldürülmesi 1.561 sayfasında Fransız trajedisi La Soltane ya Gabriel Bounin tarafından konu edinilmiştir.

Zevcesinin ismi bilinmemekle birlikte, 1525, Kırım doğumludur. Şehzade Mustafa'nın ölümünden sonra 1555 de, Pertev Mustafa Paşa ile evlendirilmiştir.[11]

Çocukları:

Şehzade Süleyman: 1534 yılında Manisa'da doğdu. 1537 yılında bilinmeyen bir hastalık sebebi ile öldü.[12]

Şehzade Orhan: 1535 yılında Manisa'da doğdu. 10 aralık 1553 günü dedesinin emri ile boğdurulmuştur. (Babasının 6 ekim 1553 tarihinde dedesi tarafından öldürülmesi üzerine ileride taht için tehlike doğrucağı sebebi öne sürülerek 10 aralık 1553 günü boğdurulmuştur. Mezarı babasının yanındadır.)[13]

Nergisşah Sultan: 1536 yılında Manisa'da doğdu. Damat Cenabi Ahmet Paşa (şair, tarihçi, Enderuni ve çeşnigirbaşı, 20 yıl kadar Anadolu Beylerbeyi) ile evlenmiştir.

Şehzade Selim: 1537 yılında Manisa'da doğmuştur. Ölüm tarihi bilinmemektedir.[12]

Şehzade İbrahim: 1542 yılında Manisa'da doğmuştur. 10 aralık 1553 günü dedesinin emri ile boğdurulmuştur. (Babasının 6 ekim 1553 tarihinde dedesi tarafından öldürülmesi üzerine ileride taht için tehlike doğrucağı sebebi öne sürülerek 10 aralık 1553 günü boğdurulmuştur. Mezarı babasının yanındadır.)[12]

Şehzade Mehmed: 1547'da Amasya'da doğdu.10 aralık 1553 günü dedesinin emri ile boğdurulmuştur. (Babasının 6 ekim 1553 tarihinde dedesi tarafından öldürülmesi üzerine ileride taht için tehlike doğrucağı sebebi öne sürülerek 10 aralık 1553 günü boğdurulmuştur. Mezarı babasının yanındadır.)[12]

Şehzade Murad: 1548 yılında Amasya'da doğmuştur. 10 aralık 1553 günü dedesinin emri ile boğdurulmuştur. (Babasının 6 ekim 1553 tarihinde dedesi tarafından öldürülmesi üzerine ileride taht için tehlike doğrucağı sebebi öne sürülerek 10 aralık 1553 günü boğdurulmuştur. Mezarı babasının yanındadır.)[12]

Şehzade Ahmet: Doğum; 1552, Ölümü; 1552, Konya[12]

Şehzade Orhan: Doğum; 1552, Ölümü; 1552, Konya.[12]

Şehzade Osman: Doğum; 1552, ölüm tarihi bilinmemektedir. Babasının öldürülmesi üzerine ağabeyleride öldürülmüştür, Şehzade Osman'ında kısa bir süre sonra ağabeyleri ile aynı sonu paylaştığı düşünülmektedir.[12]

Şah Sultan: 1547 yılında Konya'da doğdu. 2 Ekim 1577'de öldü. Zevci Damat Abdülkerim Ağa.[11]

Ölümü ve sonrası

Şehzade Mustafa'nın cenazesinin teşhiri (Hünernâme, II, TSMK, Hazine, nr. 1524, vr. 168b)
Şehzade Mustafa'nın boğdurulması (Hünernâme, II, TSMK, Hazine, nr. 1524, vr. 181a)
Şehzade Mustafa'nın hançerlenmesini tasvir eden batılı bir gravür, 18.yüzyıl.

Taht yarışında Şehzade Mustafa'nın bertaraf edebilmek için Sadrazam Damat Rüstem Paşa tarafından sahte mektuplar üretildiği düşünülür. Bu mektuplar, Şehzade Mustafa’nın babası hayatta iken onun tahtına göz diktiğini ve isyan hareketlerine destekte bulunduğunu gösterir niteliktedir. Başlangıçta iddialara inanmayan Kanuni kendisine bu tür şeyler ile gelmemelerini ister. Lakin Şehzade Mustafa da kendi yakınlarındaki devlet adamları tarafından kandırılmıştır. Devlet adamları Şehzadeye '' Hünkarımız tahtı size bırakacak lakin Rüstem Paşa buna engel oluyor. Siz en iyisi sakal bırakın ve tuğ dikin ki babanız niyetinizin olduğu anlasın ve tahtı size bıraksın'' gibi sözlerle kandırmaya çalışmışlardır. Şehzade Mustafa bu laflara inanıp dedikleri şeyi yapmıştır. Sakal bırakıp tuğunu dikmiştir. Sakal bırakmak şehzadelere yasaktır. Çünkü sakal padişah alametidir. Tuğ dikmek de padişah alametidir. Bu iki alametleri yerine getiren şehzade tahtta gözü olduğunu dile getirmiş demektir. Minyatürlerde de görüldüğü gibi Şehzade Mustafa'nın sakalları vardır. Şehzade Mustafa'nın bu oyuna kolay kanmasının sebebi ise geçmişteki örneği dedesi Yavuz Sultan Selim'dir. Sultan Selim de babası ile bir zaman savaştıktan sonra babasının isteği ile tahta çıkmıştır. Bunları öğrenen Sultan Süleyman en güvendiği din alimlerinden tavsiye istedi. Güvenilen bir kölenin efendisinin parasını irtikap ettiğine ve ona karşı bir tuzak kurduğuna ilişkin hayali bir hikayeyle buna karşı ne yapılması gerektiğini sordu.[14] O dönemin alimlerinden olan Mehmet Ebussuud Efendi Süleyman'a şu cevabı vermiştir; “bu durumda köleye ölünceye kadar işkence yapılması uygundur". Bu ifade şeriata göre Şehzade Mustafa'nın devletin nizamı için katledilmesi münasiptir demektir.

1553 yılında Veziriazam Damat Rüstem Paşa İran seferi için hareketinden sonra Aksaray taraflarına gelince, orduyu durdurdu ve yeniçerilerin Şehzade Mustafa'ya yatkınlığı olduğunu ve askerin, ihtiyarlığı sebebiyle sefere çıkamayan padişahın Dimetoka'da oturmasını, Mustafa'nın hükümdar olmasını istedikleri dedikodusunun yayılmakta olduğunu bildirmek için, sipahiler ağası olan, Kızıl Ahmedliler'den Şemsi Ağa'yı (Şemsi Paşa) İstanbul'a yolladı ve padişahın bizzat askerin başında sefere çıkmasını arz ederek, Aksaray'dan ileri gitmeyip bekledi.

Padişah bunu haber alınca Rüstem Paşa'yı geri çağırdı ve 1553 Ağustos sonlarında kendisi İran seferine çıktı. Kütahya sancakbeyi Şehzade Bayezid'i Rumeli muhafazasında bulunmak üzere Edirne'ye gönderdi. 21 Eylül tarihinde Bolvadin'e varan orduyu Saruhan sancakbeyi Şehzade Selim askerleriyle karşıladı, ertesi gün padişahın huzuruna çıkıp el öptü ve kendisinin de sefere iştirak etmesi emredildi. 5 Ekimde Konya-Ereğli yakınındaki Akhüyük köyüne varıldığında Şehzade Mustafa orada tüm mahiyetiyle birlikte çadır kurmuş halde orduyu karşıladı. Ertesi gün bütün devlet erkanı şehzadeye gelerek el öptüler, hepsine hil'atler giydirildi.[15]

Oradan şehzade ata binerek padişahın makamına geldi, divanhanesine yakın bir yerde atından inerek yürüdü. Vezirler önüne düşerek Padişahın çadırı önünde onu selamladılar.[15] Şehzade Mustafa babasının elini öpmek üzere otağ-ı hümayuna girdiğinde karşısında yedi dilsiz cellat onu karşıladı ve hemen üstüne atılarak boğmak istedilerse de Mustafa bunların elinden kurtulup kaçarken, dönemin güçlü güreşçilerinden biri olan ve saray hademeliği de yapan Zal Mahmud ağa yetişerek şehzadeyi yere düşürüp boğmuştur.[16] Bazı rivayetlerde padişahın da bu sırada çadırda olup oğlunun katline nezaret ettiği, bir perdenin arkasında bulunduğu, veya oğlu ile konuştuğunu ifade edilir.[8]

Şehzade Mustafa'nın katlinin hemen sonrasında mirahuru ile bir ağası daha götürülerek boyunları vurduruldu. Aynı sıralarda Kapıcılar Kethüdası gelerek Rüstem Paşa'dan Mühr-ü Hümayun'u aldı ve vezir Haydar Paşa'ya da azlini haber verdi. Bundan sonra mührü ikinci vezir Ahmet Paşa'ya vererek sadareti ni müjdeledi. Daha sonra Kazaskerlere eşlik eden ulemaya Şehzede'nin cenaze namazını kılmaları için Ereğli'ye gitmeleri tembih edildi, namazdan sonra da cenazesi alınarak Bursa'ya götürüldü. Şehzade'nin ordu yerindeki şahsi hazinesi, çadırları, hayvanları da devlet hazinesi tarafından el konulmuş, mahiyetindeki adamların çoğuna da tımar ve zeametler verilmiştir.[15]

Şehzade Mustafa’nın ölümü askerler ve halk arasında büyük tepki yarattı. Yeniçeriler, olaydan sorumlu gördükleri Rüstem Paşa’nın çadırına saldırdılar ancak onu bulamadılar. Matem göstergesi olarak öğlen yemeği yemediler ve Rüstem Paşa’nın azlini istediler[17]. Kanuninin aynı gün içinde Rüstem Paşa’yı görevden alıp yerine Kara Ahmet Paşa’yı atamak zorunda kalmasının sebebi de bu baskı olarak görülmektedir. Yeniçeriler ayaklanıp kaç kere Rüstem Paşa'yı öldürmek istese de ya Şehzade Beyazıt tarafından ya da Sultan Süleyman'ın askerleri tarafından durdurulmuştur, Rüstem Paşa ise gizlice ordugahı terk edip İstanbul'a dönmüştür. Şehzade Mustafa ya çok düşkün olan Şehzade Cihangir de Sultan Süleyman ile sefere gitmiştir. Ağabeyinin ölümü sırasında onunda çadırda olduğu ve yaşadığı travma sebebi ile çok üzülüp hasta olduğu ve kısa süre içinde Halep'te vefat ettiği söylenir..

Şehzade Mustafa'nın katlinden sonra Konya'da olan annesi Mahidevran Sultan ve ailesi (eşleri, kızları ve oğlu Şehzade Mehmed) Bursa'ya gönderildi. Lakin Şehzade Mustafa'nın ölümünden sonra askerler arasında çıkan "Şehzade Mustafa öldüyse oğulları var, tahta onlardan biri geçer!"dedikodularını işiten Kanuni torunlarının da boğdurulmasını emretti ve Şehzade Mustafa'nın 5 oğlu kısa bir süre sonra boğularak katledilip Şehzade Mustafa'nın yanına defnedildi.[8] Şehzade Mustafa’nın türbesi 1555 veya 1556'da kardeşi II. Selim tarafından yaptırılmış olup, türbedeki kitabede, "Şah Selim bin ilan Süleyman emr edüp oldı hoş bu ravzâ-i cennet-nümâ /Dedi tarihin Edâyî bendesi merkad-i gülzâr-ı Sultan Mustafa" dizeleri bulunmaktadır.[18]

Edebiyattaki yeri

Şehzade Mustafa’nın ölümü üzerine Fünûnî, Rahmî, Edirneli Nazmî, Muînî, Mustafa, Müdâmî, Sâmî, Kara Fazlî, Nisâyî , Şeyh Ahmed Efendi, Selîmî, Kâdirî gibi şairler mersiyeler yazdılar. Hakkında yazılmış en tanınmış mersiye, Taşlıcalı Yahya Bey tarafından yazılmış olandır. Şehzade Mustafa, sultan olmadan kendisi bu denli fazla mersiye yazılan tek şehzadedir.

Taşlıcalı Yahya Bey'in Şehzade Mustafa için yazdığı mersiye'nin bir bölümü:[19]

Osmanlı Türkçesi Türkçe Açıklaması
Meded meded bu cihânûn yıkıldı bir yanı Eyvahlar olsun! Bu cihanın bir yanı yıkıldı;
Ecel Celâlîleri aldı Mustafâ Han’ı (Zira) ölüm eşkıyaları Mustafa Han’ı yok ettiler.

Tulundı mihr-i cemâli, bozuldı dîvânı Yüzünün güneşi battı, divanı dağıldı.
Vebâle koydılar âl ile Âl-i Osmânı. Osmanlı sultanını hile ile günaha soktular.

Geçerler idi geçende o merd-i meydânı O savaş meydanlarının yiğidini adı geçtikçe çekiştirirlerdi.
Felek o cânibe döndürdi şâh-ı devrânı. Felek zamanın padişahını o (iftiracılardan) yana döndürdü.

Yalancınun kuru bühtânı bugz-ı pinhânı Yalancının kuru iftirası ve gizli kini
Akıtdı yaşumuzı yakdı nâr-ı hicrânı. Gözyaşımızı akıttı, ayrılık ateşini yaktı.

Cinâyet itmedi cânî gibi anun cânı O cani gibi cinayet işlemedi;
Boguldı seyl-i belâya, tagıldı erkânı. (Fakat kendi) canı, bela selinde boğuldu, erkânı dağıldı.

N’olaydı görmeye idi bu mâcerâyı gözüm Keşke gözüm bu olup biteni görmeseydi
Yazuklar ana revâ görmedi bu râyı gözüm. Yazıklar olsun! Gözüm bu muameleyi ona layık görmedi.

Tonandı aglar ile nûrdan menâre dönüp Nurdan bir minare gibi ak giysilerle donandı;
Küşâde-hâtır idi şevk ile nehâre dönüp Gönlü şevk ile gündüz gibi (aydınlık) idi.

Görindi halka dıraht-ı şükûfe-dâre dönüp Çiçek açmış bir ağaç gibi halka göründü;
Yürürdi kulları önince lâlezâre dönüp. Kulları bir gelincik tarlası gibi önünde yürüyorlardı.

Tururdı şâh-ı cihân hiddetiyle nâre dönüp Cihan Sultanı kızgınlığından ateşe dönmüş hâlde duruyordu;
Otagı haymeleri karlu kûhsâre dönüp. Otağının çadırları karlı dağlara benziyordu.

Müzeyyen idi bedenlerle ak hisâre dönüp Bedenlerle süslenmiş beyaz bir hisara benziyordu.
El öpmege yüridi mihr-i bî-karâre dönüp. Yerinde duramayan güneş gibi el öpmeye yürüdü.

Popüler kültürdeki yeri

2003 yılında yayınlanan Hürrem Sultan adlı Türk televizyon dizisinde Şehzade Mustafa'yı Ercü Turan canlandırdı. 2011 yılından itibaren yayınlanan Muhteşem Yüzyıl adlı Türk dizisinde ise Şehzade Mustafa'yı Mehmet Günsür canlandırmıştır.

Kaynakça

  1. http://anilgylm.blogcu.com/iste-haseki-hurrem-sultanin-gercek-hikayesi/13280690
  2. http://www.turknostalji.com/haber/topkapi-sarayi-cinayetleri-3-gulfem-hatun-677.html
  3. http://www.ekrembugraekinci.com/makale.asp?id=314
  4. Akgündüz, Ahmet (2000). OSAV.
  5. http://www.milliyet.com.tr/sehzade-mustafa-nin-idami/ilber-ortayli/pazar/yazardetay/16.02.2014/1837388/default.htm
  6. Afyoncu, Erhan (2011). Muhteşem Süleyman (Kanuni Sultan Süleyman ve Hürrem Sultan). Yeditepe Yayınevi. ISBN 978-605-4052-55-4.
  7. Afyoncu, Erhan (Nisan 2012). "Şehzade Mustafa". Atlas Tarih.
  8. 1 2 3 Afyoncu, Erhan (2012). Kanuni ve Şehzade Mustafa.
  9. Postel, Guillaume (1539). De la République des Turcs.
  10. Bağdatlı Ahdî, Gülşen-i Şu'arâ(Ahdî Tezkiresi)
  11. 1 2 3 4 Yılmaz Öztuna, Kanuni Sultan Süleyman (Sayfa: 174-189), Babıali Kültür Yayınları, 2006
  12. 1 2 3 4 5 6 7 8 https://en.wikipedia.org/wiki/%C5%9Eehzade_Mustafa
  13. https://en.wikipedia.org/wiki/%C5%9Eehzade_Mustafa
  14. Barber, Noel (1967). The Lords Of The Golden Horn.
  15. 1 2 3 İbrahim Peçevi, Peçevi Tarihi (Sayfa: 162), Neşriyat Yurdu, 1968
  16. İ.H. Uzunçarşılı, Büyük Osmanlı Tarihi, 2. cilt, Şehzadeler Vakası, sayfa 401-403
  17. TarihNotları.com sitesi, Ağlayanlarla Beraber Ağlıyoruz, Erişim tarihi:03.01.2012
  18. "Mustafa-i Cedid Türbesi". bgc.org.tr. 4 Mart 2016 tarihinde kaynağından arşivlendi. http://web.archive.org/web/20160304142605/http://bgc.org.tr/ansiklopedi/sehzade-mustafa-turbesi-mustafa-i-cedit-turbesi-.html. Erişim tarihi: 3 Temmuz 2014.
  19. "Şehzade Mustafa Mersiyesi". siirparkı.com. 7 Mart 2016 tarihinde kaynağından arşivlendi. http://web.archive.org/web/20160307173014/http://www.siirparki.com/taslicali.html. Erişim tarihi: 20 Şubat2013.
This article is issued from Vikipedi - version of the 1/1/2017. The text is available under the Creative Commons Attribution/Share Alike but additional terms may apply for the media files.