Şeyhömer, Gülnar
Şeyhömer | |
— Mahalle — | |
Türkiye'de bulunduğu yer | |
Mersin İli Siyasi Haritası | |
Ülke | Türkiye |
---|---|
İl | Mersin |
İlçe | Gülnar |
Coğrafi bölge | Akdeniz Bölgesi |
Zaman dilimi | UDAZD (+3) |
İl alan kodu | 0597 |
İl plaka kodu | |
Posta kodu | 33700 |
İnternet sitesi: |
Şeyhömer, Mersin ili, Gülnar ilçesine bağlı bir mahalledir.
Altyapı
Mahallede, 1927 yılından bu yana ilkokul vardır[1] ancak sadece 5. sınıfa kadar eğitim verilmekte, 5. sınıftan sonra taşımalı eğitim yapılmaktadır. Köy okulunun bahçesi aynı zamanda düğün alanı olarak da kullanılmaktadır. Mahallede içme suyu şebekesi mevcuttur, ancak kanalizasyon şebekesi mevcut değildir. Mahallede sağlık evi bulunmakla birlikte, faaliyette değildir. Mahallede elektrik, telefon ve internet vardır. Köy, ilçe merkezi Gülnar'a 11 km uzaklıkta olup, yolu asfalttır.
İklim
Şeyhömer Köyü Akdeniz'e 20 km uzaklıkta bulunmasına rağmen, deniz seviyesinden yaklaşık 1000 metre yüksekte olması nedeniyle, "yayla" olarak tabir edilen, yazın serin, kışın ise soğuk bir iklime sahiptir. Kış aylarında köye kar yağmaktadır.
Ekonomi
Şeyhömer Köyü tarım ve hayvancılıkla geçinen bir mahalledir. Kurak topraklara buğday, nohut ve arpa ekimi yapılırken, sulak topraklarda sebze ve meyve yetiştirilmektedir. Şeyhömer'in "ülübü" adı verilen ve ülkemizin bazı başka yörelerinde "lobiya" veya "Bombay Fasulyesi" denen, iri fasulyeleri ünlüdür. Son dönemlerde kurak arziler badem bahçesi veya üzüm bağı haline getirilmiştir. Mahalledeki hayvancılık keçi yetiştiriciliği olup, kurak arazilerin badem bahçesi veya üzüm bağı haline dönüştürülmesi neticesinde keçi otlatılabilecek alanlar hızla daralmış ve hayvancılık yok olma noktasına gelmiştir. Hayvancılığın yok olma aşamasına gelmesi, mahallenin ekonomik durumunu olumsuz etkilemiş, mahalleden Silifke, Erdemli, Mersin gibi kentlere göçler artmıştır. Tarım ve hayvancılığın birlikte yapıldığı yıllarda, aynı arazi hem buğday, nohut ve arpa gibi tarımsal ürünleri yetiştirmek için, hem de keçi beslemek için kullanılmaktayken ve böylelikle tarımsal ürünler iklim veya hastalıktan olumsuz etkilendiğinde, hayvancılık köy ekonomisinin kurtarıcısı olmaktayken, kurak tarlaları badem bahçesine ve üzüm bağına dönüştürme furyası neticesinde, köy ekonomisi tamamen tarıma dayalı hale gelmiş, bu da kurak geçen, bitkisel hastalıkların yayıldığı, yalancı baharların yaşandığı yıllarda köy ekonomisinin çökmesine yolaçmıştır.
Tarih
Şeyhömer Köyü, Gülnar'ın en eski köylerinden biridir, hatta tarihi Gülnar ilçesinden daha eskidir. Şeyhömer Köyü tarihinin, Gilindire, Gülnar ve Anamur tarihi ile yakın bir ilişkisi mevcuttur.
Mahallede, köye adını veren "Şıh Ömer" adında bir yatırın türbesi bulunmaktadır.
Türbedeki tarihçede, "Şıh Ömer"in bugün Özbekistan'da bulunan Buhara'dan geldiği ve Karamanoğulları Beyliği döneminde yaşadığı, türbenin 1233 yılında yaptırıldığı yazılıdır. Buradan hareketle mahallenin 13. yüzyıldan bu yana yerleşim yeri olduğu sonucu çıkmaktadır[2].
Şeyhömerliler "Karamanlı" olduklarını söylemektedirler. Bu ifadeden, Şeyhömerlilerin Karaman yöresinden göçettikleri anlamını çıkarmak mümkün olduğu gibi, esasen ifade edilen şeyin Karamanoğulları Beyliği'ne aidiyet/bağlılık olduğunu söylemek de mümkündür. Zira halk hafızasında Osmanlı tarihine ilişkin hiçbir bilgi bulunmazken, Karamanoğulları tarihine ilişkin bilgiler ve efsaneler yeralmasından hareketle, halkın "Karamanlı olmak" tabirini, Karamanoğulları Beyliği'ne aidiyet/bağlılık anlamında kullandığını, bu nedenle kendilerini "Karamanlı" addettiklerini düşünmek daha gerçekçidir.
Cumhuriyet öncesinde Şeyhömer Köyü, "Gülnar" ilçesinin eski merkezi olan Gilindire'nin yaylası konumundaydı. Bugün Şeyhömer Köyü'nün 1.5 km aşağısında bulunan ve kısaca "Dere" adı verilen yer, Gilindire yöneticilerince yaylak olarak kullanılan yerdi.
Birinci Dünya Savaşı sırasında, "Gülnar (Gilindire)" ilçesinin, denizden gelebilecek saldırılara açık olan Gilindire'den, daha güvenli iç bölgelere taşınması yönünde talimat alınınca, zamanın Gilindire halkının ve idarecilerinin yayla olarak kullandıkları bugünkü Şeyhömer Köyü’ne taşınmak gündeme gelmiştir. Ancak Şeyhömer Köyü ilerigelenlerinin buna itiraz ettikleri ve neticede Gülnar (Gilindire) ilçesi yöneticilerinin Şeyhömer Köyü yerine o zamanlar "Anay Pazarı" olarak bilinen ve henüz yerleşim yeri niteliği bulunmayan, sadece yaylaya çıkan ve kışlağa inen Yörüklerin Pazar yeri olarak kullandıkları alana yerleştikleri söylenmektedir. O dönemde Gülnar ilçesinin merkezine ev sahipliği yapmayı sadece Şeyhömer Köyü’nün değil, diğer birçok mahallenin de reddettiği, bundan dolayı, o dönemde henüz yerleşim yeri niteliğine bürünmemiş olan boş alana yerleşmenin tercih edildiği söylenir. O dönemde birçok mahallenin ilçe merkezinin Gilindire’den kendi köylerine taşınmasına itirazlarının temelinde, "Karamanlılık" bilincinin yattığı, "Osmanlının zabidi başımıza dikilecek" endişesiyle, ilçe merkezine ev sahipliği yapmayı reddettikleri sözlü tarih şeklinde anlatılmaktadır[3].
Gülnar'ın adının nereden geldiğine dair çeşitli hikâyeler mevcuttur. Somut gerçek ise, "Şıh Ömer" Türbesinin kapı kemerinin üstünde, sağda ve solda, "Gül" ve "Nar" heykelciliklerinin (kabartmalarının) mevcut olmasıdır. Bu kabartmaların kaynağı veya anlamı hakkında sözlü veya yazılı bir bilgi edinilememiştir.
Tarihsel Gilindire - Şeyhömer ilişkisinden dolayı, bugünkü Gülnar ilçe merkezinde az sayıda Şeyhömerli yaşarken, Gilindire (Aydıncık) nüfusunun önemli bir kısmı Şeyhömerlidir.
Kurtuluş savaşından önce Gilindire'de ve dolayısıyla yaylak olarak kullanılan Şeyhömer'de "Türkçe konuşan Hristiyanlar" bulunduğu ve Yunanistan ile yapılan nüfus mübadelesi sırasında Gilindire'den ve Şeyhömer'den ayrıldıkları söylenmekte, çoğunluğu hayvancılık ve çiftçilik dışındaki zanaatlarla uğraşan bu kişilerin mübadeleye tabi tutularak, yörenin birden zanaatkarsız bırakılmasından ve yıllardır birlikte, içiçe yaşadıkları, "isimleri dışında her şeyleri aynı bizim gibiydi" dedikleri insanların zoraki göçe tabi tutulmasından dolayı, dönemin Gilindire-Şeyhömerlilerinin mübadeleye tepki gösterdikleri anlatılmaktadır.
Din
Şeyhömer Köyü'ndeki dini inanç, Yesevilik, Babailik, Mevlevilik, Bektaşilik ve Alevilik inançlarına benzeyen, ancak kendine özgü içeriğe sahip bir inançtır. Yesevilik, Babailik, Mevlevilik, Bektaşilik ve Alevilik ile bazı ortak özelliklere sahip olmasına rağmen, bunlardan farklı, ancak bunların bazı ögelerini biraraya getiren bir inançtır. Mevleviler gibi "sema", Aleviler gibi "semah" törenleri, herhangi bir İslam sahabesine karşı aşırı sevgi veya nefret yoktur. Bu inanışın temelinde 12. ve 13. yüzyıllarda Orta Asya'dan Anadolu'ya gelen erenlerin getirmiş oldukları "hoşgörü ve humanizm vurgulu, panteist ağırlıklı" anlayışın[4] yattığı, köye adını veren Şeyh Ömer'in tarihçesinden anlaşılmaktadır. Bu dini anlayış, her mahallenin veya klanın/boyun kendi "dede"sinin öğretilerine göre şekillenmektedir.
Bu inançta, ibadet ritüelleri (sema, semah, namaz, oruç, hac vs.) yerine, inanç içeriklerine önem verilmektedir. Bu inançta, "dürüst olmak", "büyüklük taslamamak", "hak yememek", "ah (beddua) almamak", "kalp kırmamak" "haram lokma yememek" ibadet ritüellerinden daha önemli olan faziletlerdir. Bu faziletlere riayet edilmiyorsa, ibadet ritüelleri yapmak boş bir iştir. Hoşgörü sahibi olmak ("karnı geniş olmak") inancın önemli bir parçasıdır. Şeyh Ömer'in yanı sıra, Yunus Emre ve Mevlana, eğitimsiz halk tarafından bile ismen bilinen, düşüncelerine önem verilen ve saygı duyulan önemli figürlerdir. Bu inançta cehennem korkusundan ziyade, çocuklara "günah" bırakma korkusu vardır. Zira, bir haksızlık yapınca, hak yiyince, kalp kırınca, ah alınca, bu günahın bedelinin 7 kuşak çocuklardan çıkacağına inanılmakta, bu nedenle çocuklara bedeli ödenecek günah bırakmaktan korkulmaktadır. Aynı şekilde, yapılan bir iyiliğin karşılığını da er veya geç, 7 kuşak içerisinde çocukların göreceğine inanılmaktadır.
"Şıh ömer" Türbesinin 15-20 metre uzağında, bugün harman yeri olarak kullanılan yerde, Yunanistan ile yapılan Nüfus Mübadelesi öncesinde Hristiyanlarca kullanılan bir kilise mevcutken, mübadele sonrası cemaati kalmadığından bakımsızlıktan yıkılmıştır. Türbe ve kilisenin yan yana olması, yöredeki dini hoşgörünün bir kanıtı gibidir. Aynı dönemde, ilginç bir şekilde Mahallenin Kargıcak Mahallesinde bulunan tarihi caminin de bakımsızlıktan yıkıldığı bilinmektedir. Bunun, Gülnar (Gilindire) ilçesi yöneticilerinin ve varlıklı kişilerinin, ilçe teşkilatı ile birlikte Şeyhömer Köyü yerine bugünkü Gülnar'a taşınması sonrasında caminin cemaatsiz kalmasıyla alakalı olması muhtemeldir.
Kültür
Şeyhömer'de hoşgörü kültürü hakimdir. Sözlü tartışmalar olabilmesine rağmen, şiddete dönüşen tartışma ve kavgaya nadiren rastlanmaktadır. Fiziki şiddet kullanmak ayıplanan, hor görülen bir davranıştır. Birçok Anadolu mahallesinin aksine, Şeyhömer'de kadınlar eşit veya baskın statüdedirler.
Arada dargınlık, küslük olsa bile, cenaze törenlerine katılmak önemli bir gelenektir. Kurban Bayramlarında, kurban etinden kavurma yaparak aile dışından insanları davet etmek yine yaşatılan bir gelenektir. Cenazelerde ve düğünlerde mutlaka topluma yemek verilmektedir. Bu yemeklerin vazgeçilmezleri "keşkek" ve "nohut-soğan yahnisi" ve "kızartma" denilen "et yahnisi"dir. Mahallede koyun veya sığır etinden ziyade keçi eti tercih edilmektedir.
Mahalleden şehre taşınmış olan kişiler veya memuriyet nedeniyle mahalleden ayrılmış olan kişiler Şeker (Ramazan) ve Kurban Bayramlarında mahallesi ziyaret etmeye gayret etmektedirler.
Bebekler, doğumundan sonraki 3. günde veya ilk hafta içerisinde "tuzlama" adı verilen bir işlemden geçirilmekte, bu çerçevede bebeklerin tüm vücudu ıslatılmış tuzla kaplanmakta veya ovulmakta, ayrıca doğumlarının 40. gününde "kırklama" adı verilen başka bir işlemle, içine 40 küçük taş atılan su ile yıkanmaktadır. Kırklama suyunun yeterince çok hazırlanması gerekmektedir, zira kırklama suyu ile bebeğin anne ve babasının da yıkanması şarttır.
Dil
1) Şehömer'de ve esasen tüm Gilindire ve Gülnar yöresinde kullanılan Türkçe, Resmi Türkçeye yakın bir Türkçedir. Ancak dilde Anadolu'nun birçok yerinde de görülen G-K ve D-T ses geçişleri ve Resmi Türkçede olmayan bazı gramer yapıları mevcuttur.
Resmi Türkçe | Gilindire-Şeyhömer-Gülnar Türkçesi |
---|---|
Kafa | Gafa |
Kar | Gar |
Kabak | Gabak |
Kelebek | Gelebek |
Kız | Gız |
Kara | Gara |
Koyun | Goyun |
Keçi | Geçi |
Teke | Deke |
Tuz | Duz |
Tatlı | Datlı |
Tilki | Dilki |
Taş | Daş |
Dana | Tana |
Dolu (yağış) | Tolu (yağış) |
2) Türkçede R ve L harfleriyle başlayan kelimeler genelde yabancı kökenli olduğundan, R ve L harfleri ile başlayan kelimlerin önüne sesli harf getirerek, kelimeyi "Türkçeleştirmek" yaygındır.
Resmi Türkçe | Gilindire-Şeyhömer-Gülnar Türkçesi |
---|---|
Ramazan | Iramazan |
Rakı | Irakı |
Recep | İrecep / Erecep |
Lahana | İlahana |
Limon | İlimon |
Rahmetli | Irahmetli |
Rezil | İrezil / Erezil |
3) Yöre Türkçesinde, Resmi Türkçedeki "Küçük Sesli Uyumu düzensizlikleri" bulunmayıp, Küçük Sesli Uyumuna, istisnasız olarak uyulmaktadır.
Küçük sesli uyumu kuralına göre, "a" hecesi ile başlayan kelimelerde, sonrakı hecelerin a ile veya ı ile devam etmesi gerekmekte, "a-a" veya "a-ı" sıralaması olması gerekmektedir. Ancak bu kurala Resmi Türkçede herzaman uyulmazken, yöre Türkçesinde istisnasız olarak uyulmaktadır. Örneğin Resmi Türkçede "altın", "sarı", "balık" gibi kelimelerde küçük ünlü uyumuna tamamen uyulurken, "kavun", "davul" gibi kelimelerde uyulmamaktadır. Ancak yöre Türkçesinde tüm kelimelerde küçük sesli uyumuna riayet edilmektedir.
Resmi Türkçe | Gilindire-Şeyhömer-Gülnar Türkçesi |
---|---|
Altın | Altın |
Sarı | Sarı |
Kavun | Gavın |
Karpuz | Garpız |
Davul | Davıl |
Barut | Barıt |
Namlu | Namlı |
Havuz | Havız |
Küçük Ünlü Uyumu (kelimelerde a-ı, e-i, o-u, ö-ü şeklinde hece sıralaması), mahallenin adının telaffuzunu da etkilemiş olup, yazılı dilde "Şeyhömer" olan mahallenin ismi, bizzat köylüler tarafından bile "Şohmur" veya "Şômur" (o harfi uzunca telaffuz ediliyor) şeklinde söylenmektedir.
4) Yöre Türkçesi'nde, Resmi Türkçede artık kullanılmayan, "yardımcı fiil" kullanımı da yaygındır.
Örneğin "-git (yöre ağzında "-gét" olarak söylenmektedir, e ile i arası bir ses, "déde" kelimenindeki ilk é gibi)" fiili yardımcı fiil olarak kullanılmakta, eyleme kesinlik kazandırmaktadır.
'Geç-gét (durmadan geç)'
'Yap-gét (yap, bitir)'
'Gel-gét (gel hemen)'
Bu gramer yapısına alışık olmayanlar, özellikler "Gelgét" sözünü duyunca gülümsemekte, geleyim mi, gideyim mi diye espri yapmaktadırlar.
Yörede ayrıca, Anadolunun birçok yöresinde ve özellikle Ege şivelerinde rastlanan, ayrıca Resmi Kazakça'da yaşayan "şimdiki zaman yardımcı fiili" olan "-batır" ve "-dur" da sıklıkla kullanılmaktadır. (Parantez içindeki "p" harfi, B-P benzeşmesinden ve bu iki harfin arka arkaya gelmesinden dolayı çoğunlukla telaffuz edilmemektedir)
'Oturu(p)-batır. (Oturuyor)'
'Oturup-durur. (Uzun süredir Oturuyor)'
'Görü(p)-batır. (Görüyor)'
'Görüp-durur. (Uzun süredir Görüyor)'
'Yéyi(p)-batır. (Yiyor)'
'Yéyip-durur. (Uzun süredir Yiyor)'
'Ağlayı(p)-batır. (Ağlıyor)'
Ağlayıp-durur. (Uzun süredir Ağlıyor) (Burda "ağlamak" ve "ağlamayı sonlandırmak - durmak" kastedilmemekte, "ağlamanın uzun süredir devam ettiği" belirtilmektedir)
Resmi Türkçede bulunmasına rağmen, artık neredeyse hiç kullanılmayan "-yazmak" yardımcı fiili de yöre Türkçesinde sık kullanılan bir yapıdır. Bu yardımcı fiilin özelliği sadece olumsuzluk ifade eden fiillerle (düşmek, dövmek, ölmek, öldürmek, kesmek, kırmak, yıkmak, yırtmak vs.) birlikte, birşeyin gerçekleşmemesinden duyulan memnuniyeti ifade etmek için kullanılmasıdır.
'Düşe-yazdım. (Nerdeyse düşecektim, düşme noktasına geldim, ama düşmedim)'
'Öle-yazdım. (Neredeyse ölecektim, ölme noktasına geldim, ama ölmedim)'
'Kese-yazdım. (Neredeyse kesecektim, kesme noktasına geldim, ama kesmedim)'
'Kıra-yazdım. (Nerdeyse kıracaktım, kırma noktasına geldim, ama kırmadım)'
'Yıka-yazdım. (Nerdeyse yıkacaktım, yıkma noktasına geldim, ama yıkmadım)'
Yırta-yazdım. (Neredeyse yırtacaktım, yırtma noktasına geldim, ama yırtmadım)
5) Resmi Türkçede kullanılmayan "peltek N/n" sesi, Anadolu'nun ve Orta Asya'nın birçok yerinde olduğu gibi Şeyhömer Türkçesinde de yoğun olarak kullanılmaktadır.
Örneğin, Resmi Türkeçe'de, "Geleceğini bilmiyordum" ifadesinde GİZLİ nesnenin kim olduğunu anlamak mümkün değilken, ("SENİN Geleceğini bilmiyordum" mu, yoksa "ONUN Geleceğini bilmiyordum" mu?), yöre Türkçesinde bu ifade nesneye göre farklı telaffuz edildiğinden, gizli nesnenin kim olduğu net olarak anlaşılmaktadır.
Diğer Türkçe alfabelerindeki gibi, peltek N/n sesi için, Ñ/ñ harfini kullanalım.
Geleceğiñi bilmiyordum. (Gizli nesne SENİN'dir)
Geleceğini bilmiyordum. (Gizli nesne ONUN'dur)
Gelecek miñ? (GELECEK MİSİN?)
Uyandıñ mı? (UYANDIN MI?)
6) Şeyhömer Türkçesini Gülnar'ın diğer köylerinden ayıran bir özellik ise, cümlelerin son kelimesinin vurgulanmasıdır. Vurgulama işi, cümlenin son sesli harfinin biraz daha uzatılmasıyla gerçekleştirilmektedir.
Kaynakça
- ↑ T.C. Milli Eğitim Bakanlığı, Şeyhömer Köyü İlkokulu
- ↑ Çukurova Üniversitesi, Türkoloji Araştırmaları Merkezi, Yaşar Kalafat, Adana ve Çervesinde Türbelerimiz
- ↑ Bu hikayeler 1980'lerde 80-85 yalşarında olan köy sakinleri tarafından anlatılmıştır
- ↑ Cem Vakfı, Tarihsel Süreç İçinde Horasan Erenlerinde Hoşgörü
|