Batılılaşma
Bu maddenin
sonunda bir kaynak listesi olmasına rağmen, metin içi dipnotlar yeterince veya hiç kullanılmadığı için, bazı bilgilerin kaynağı belirsizdir. Maddeye uygun biçimde kaynaklar ekleyerek Vikipedi'ye katkıda bulunabilirsiniz. |
Bu maddenin tarafsızlığı konusunda kuşkular bulunmaktadır. Ayrıntılar için lütfen maddenin tartışma sayfasına bakınız. Şablonu maddeden çıkarmadan önce lütfen şablonun yardım sayfasını inceleyiniz. (Ağustos 2012) |
Batılılaşma, dünya toplumlarının sanayi, teknoloji, hukuk, siyaset, ekonomi, yaşam tarzı, beslenme, giyim, dil, alfabe, din, felsefe ve değerler gibi alanlarda Batı kültürünü benimsemesini sağlayan bir süreçtir. Türkiye'de yaklaşık 200 yıldır kalkınma süreci ve yeniliklerin itici gücü olmuştur. Olumsuz bir anlam da yüklenen bu kavram, antiemperyalist bir mücadeleden sonra elitizmin halk kültüründen kopuşunu ifade etmektedir. Osmanlı'dan cumhuriyete geçiş paradigması modernleşme, ilerleme, geri kalmışlıktan kurtulmadır.
Türkiye
Osmanlı dönemi
Osmanlı İmparatorluğu feodal, teokratik değil ama ümmetçi bir yapıydı. Batı tipi bir gelişmesi yoktu. Şeriat, devlet işlerinde ana kanun olmasına rağmen, örfi hukuk ve maslahat ile laik bir gelişme de vardı. Yükselme yıllarında şeriat olaylara uygun giderken, gerileme ve çöküş yıllarında olayların şeriata uygunluğu öne geçti. Olayların hızına yetişemeyince ictihad kapısı kapatıldı ki bu gericiliğin başlangıcıdır.
İlmiye sınıfı Osmanlı'da hakim sınıftı. Şeyhülislam, kazasker, kadı, müftü, hocalar. Kamuoyunu bunlar yapıyordu. Batı'daki ruhbanlarla karşılaştırıldığında ruhban sayılmazlardı ancak devlete ve topluma hakimdiler. Seyfiye (ordu) ve kalemiye (idare) onların yanındaydı. Gerilemenin bir sebebi İlmiyenin bozulmasıdır.
Batılılaşma, batı gibi olmadır. Çünkü Batı ilim ve teknikte ilerlemiştir, üstündür, Osmanlı geri kalmıştır, savaşlarda artık yenilmektedir. Üstelik Batı sadece teknik değil medeni üstünlüğü de ele geçirmiştir. O halde Osmanlı da Batı'ya benzeyecektir. Kurumlar değiştirilecek, Batı'ya elçiler ve aydınlar gönderilecektir.
Her tür yenilik girişimi İlmiye ve yeniçerilerin direnişi ile karşılaştı. İlk defa Lale Devri ile yenileşme başladı. Matbaa kuruldu, tiyatro oynandı. Fakat Patrona Halil isyanı çıktı. Ulema ve Yeniçeri gücüyle bastırıldı. Fransız İhtilali sırasında tahta çıkan III. Selim, Nizamı Cedit (Yeni Düzen) hareketini başlattı, bu hareket radikal bir hareketten çok eskiyle yeninin bir arada var olması demekti. Bu da yeniçeri isyanıyla, Kabakçı Mustafa isyanıyla patlak verdi. Selim öldürüldü. Batı, isyancılara yardım etmişti.
II. Mahmud ve Sadrazam Alemdar Mustafa Paşa Senedi İttifak'ı imzaladı. Sekbanı Cedid kuruldu. Ancak Yeniçeriler yine ayaklandı, Alemdar'ın evini bastılar ve Alemdar evi yakarak kendisiyle beraber yaklaşık 300 yeniçeriyi de öldürdü. II. Mahmud, 1826'da İlmiye'yi yanına çekerek Yeniçeri Ocağı'nı yok etti. Bu büyük bir olaydı. Batılılaşma hareketi esas bu noktada başladı. Padişahın adı gavur padişaha çıkmıştı.
1839'da Sadrazam Mustafa Reşit paşa Tanzimat'ı ilan etti. Gülhane Hattı Hümayunu, bir Rönesans'tı. Abdülmecid'in, Ali ve Fuat paşaların, Genç Osmanlıların rönesansı. Muhalif aydınları Şinasi, Namık Kemal, Ali Suavi, Ziya paşa, Agah Efendi ilk Batıcı aydınlar. Meclisi Valayı Ahkamı Adliye ilk Danıştay. Orduda yenileşmeler. Eğitimde Darülfünun, ilk ve orta okullar. Bu dönemde Batılılaşma artık zaruri bir ihtiyaç olmuştu ancak devletin esas unsuru Osmanlılık ve İslam'dı. Batı da Batılılaşmaya mecbur ediyordu. 1856'da Islahat Fermanı ilan edildi. 1868'de Şurayı Devlet kuruldu, yani ilkel bir meclis idaresi. 28 Müslüman, 13 gayrimüslimden oluşan 41 üyeli bu meclis bütçeyi incelemek yetkisine sahipti ama kısa bir sürede sadrazamın nüfuzuna girdi.
1876'da Kanunı Esasi ilan edildi. Meşruti padişahlık. Meclisi Mebusan tam demokratik değildi, karşısında padişah, sadrazam, Heyeti Vükela, Ayan Meclisi, Şurayı Devlet vardı. Meclisi Mebusan'ın 80 Müslüman, 50 gayrimüslim üyesiyle iki kere toplanabildi. 1878'de Abdülhamid meclisi kapattı, bu kapanış 31 yıl sürdü.
1908'de Hürriyetin İlanı, Abdülhamid tarafından Kanuni Esasi'nin yeniden yürürlüğe konmasıyla başladı. Bu, 1909 ve 1911'de değiştirilerek parlamenter sisteme uygun hale getirildi. Ne var ki bu defa da tek partici bir meclis oldu. İttihad ve Terakki ile muhalefet arasında bir kan davası başladı. Batılılaşma hareketleri milliyetçiliğin yükselişiyle canlandı. Üniversitede kadın erkek eşitliği, kadınların iş hayatına atılmaları, milli eğitim, dilde Türkçecilik, Türk Ocakları, İtibarı Milli Bankası, kaza birliği ve saire.
Görüşler
- Atatürkçüler:
- "Muasır medeniyetler seviyesine gelmek gerekir, milli değerler kaybedilmeden medeniyet batı-doğu ayrılmaksızın millete getirilmelidir."
- Sol:
- "Biz Doğuluyuz, asla Batılı değiliz. Batı'nın tekniğini, bilimini alırız."
- İslamcılar:
- "Tanzimat'tan beri yapılan devrimler sahtedir, halka rağmendir. Laiklik, dinsizliktir. Cumhuriyetin kendisi hürriyetçi değil istibdattır. Batılılaşmak diye ilim ve teknik yerine dalalet ve sefahat alınmıştır. Bizim kültürümüz İslam'dır. Medeniyetler ayrı ayrıdır. Batı zalimdir, sömürücüdür."
- Sentezciler:
- "Batı kültürü taklittir. Oysa milli kültürümüzü Batı tekniğiyle birleştirebiliriz. İslam bunun engeli olamaz. Doğu-Batı sentezi yapmak zorundayız."
- Ulusalcılar:
- "Her milletin kendi öz kültürü vardır. Dili, dini, değerleri değişmez. Batı emperyalisttir. Kültür emperyalizmi ile dilimizi, dinimizi bozmak, vatanı parçalamak istemektedir. Sahte aydınlarla Batılaşma olamaz."
- Batıcılar:
- "Her şeyin iyisi Batı'dadır, dincilik buna engel olmaktadır."
- Milliyetçiler:
- "Türk kültürü esastır. Laiklik, Türk kültürüne göre yorumlanacaktır. Osmanlılık yeni bir anlayışla devam edecektir."
- Halk:
- "Batılılaşma ancak Türk kültür ve değerlerine uygun ölçüde uygulanırsa işe yarar."
Sonuç
- Batılılaşmanın zorunluluğunda hemen herkes müttefiktir.
- Bütün görüşlerde Batı'nın bilim ve teknik üstünlüğü kabul edilmektedir.
- Türk kültüründen kopmadan, taklitçiliğe sapmadan Batılılaşmak mümkündür.
- İrtica meselesi halledilmedikçe Batılılaşma ileri-geri zıtlaşmasından çıkamaz.
Kaynaklar
- Tarık Zafer Tunaya, Türkiye'nin Siyasi Hayatında Batılılaşma Hareketleri, İBÜY Y. İst.2004.
- Nurullah Ataç, Diyelim, 1954.
- Bülent Daver, Laiklik, 1950.
- Ziyaeddin Fahri Fındıkoğlu, İctimaiyat, 1958.
- Kemal Karpat, İslam'ın Siyasallaşması, 2004.
- Hilmi Ziya Ülken, İslam Düşüncesi, 1946.
|