Beşinci İncil
Türkçe kapak resmi | |
Yazarı | Philipp Vandenberg |
---|---|
Orijinal ismi | Das Fünfte Evangelium |
Ülke | Almanya |
Özgün dili | Almanca |
Türü | Roman |
Yayınevi | Lübbe Yayınevi |
Türkçe basım tarihi | 2004 (Telos Yayıncılık) |
Anadilinde basım tarihi | 1993 |
Sayfa sayısı | 352 |
ISBN | ISBN 3404122763 |
Philipp Vandenberg’in Türkçe’ye kazandırılan Firavunların Laneti, Kopernik’in Laneti’nden sonra üçüncü kitabı olan Beşinci İncil adlı romanı da; meraklısına, bir bilmece çözer gibi tarihin derinliklerine sürükleyerek, hermetik, gnostik ve hıristiyanlık inançlarını sorgulatıyor. Romanın ilk baskısı 1993 yılında Almanya’da, Lübbe Yayınevi tarafından yayınlanmış.
Lanetli bir parşömenin hikâyesi; Beşinci İncil
Bir trafik kazasında hayatını kaybeden antikacı Guido’nun arabasında bulunan bir Kıpti parşömen filmi, ölen antikacının eşi Anne von Seyditz’in tüm yaşamını allak bullak eder. Kaza sırasında Guido’nun yanında bulunan kadınla birlikte eşinin kendisini aldattığını düşünen ölen antikacının eşi Anne von Seyditz, eşinin esrarengiz ölümüyle ilgili ipuçlarının peşinden giderken, Orpheus Tarikatı devreye girerek, ölen antikacının elinde bulunduğunu iddia ettiği Kıpti bir Parşömen için çok yüksek miktarda bir fiyat teklif eder. Anne ölen eşinden kalan eşya arasında sözü edilen bu parşömenin filmini bulur, içeriğini anlamak için götürdüğü Kıpti dil uzmanları ya birer birer öldürülür ya da hiçbir iz bırakmadan ortadan kaybolurlar. Bu arada Vossius adlı bir koptolog Paris’deki Luvr Müzesinde bulunan Leonardo Da Vinci’nin “Gül Bahçesinde Madonna” tablosunda asit dökerek kaçar. Yaptığı bu eylem nedeniyle akıl hastahanesine yatırılan profesör, hastahanedeki yatağında ölü bulunur ve hakkında “kalp yetmezliğinden öldü” raporu tutulur.
Lanetli bu Parşömen, Vatikan’da oturan Tanrının Yeryüzündeki Temsilcisi Papanın varlığını, yeryüzünde Hıristiyanlığa inanan iki milyarın üzerindeki insanın inancını yerle bir edecek güçtedir. Bu Parşomen ve içeriğini bilenler ortadan kaldırılmalıdır….. Romanda, giz dolu parşömeni ele geçirmek için her türlü yöntemi deneyen; kapitalin ve bilimin gücünün temsilcisi olduklarını iddia ederek tarihteki mitolojik isimlerin cesetlerine basa basa yürüyen Orpheus Tarikatı, radikal islamcı bir örgüt ve Vatikan arasında geçen çekişme anlatılmakta.
Büyük Sır
Romanda söz konusu edilen; Paris’teki bir mezar taşına Latince yazılmış “BARBARIA ATQUE RETICENTIA ADIUNCTUM BARBATI BASIS ATRII SACRI- Barbarlık ve suskunluk Roma Papası’nın karakteristik özelliği ve Kilise Şatosunun temelidir-” ifadesindeki Latince her kelimenin baş harflerindeki birleşen, Roma’da İsa’dan sonra 81 yılında inşa edilen Titus Zafer Bendindeki kabartmada ortaya çıkan şifrenin anlaşılması üzerine, Papa VII. Pius tarafından bu eser, yeryüzünün en büyük Gizli Arşivi olan Vatikan’a taşınarak yerine sahtesinin yapılması veya Leonardo Da Vinci’nin “Gül Bahçesindeki Madonna” tablosunda Madonna’nın göğsüne çizdiği gerdanlığın üzerini sonradan boyayla kamufle ettiği “BARABBAS” şifresi iki bin yıldır saklanan büyük sırrın adı mıydı! Sır taşıyıcıları tarafından nesilden nesile aktarılan bu sır ilk defa 1945 yılında Mısır’da Nag Hammadi bölgesinde ve 1947 yılında Ölü Deniz (Kumran) yazmalarındaki papirüslerin bulunmasıyla kamuoyuna yansır. Bu papirüsler ilk bulunduklarında önemleri anlaşılmaz ve yeryüzünün çeşitli bölgelerine parça parça dağılır…..
Hıristiyanlık İnancı
Nasıralı İsa’nın 2000 yıl önce yaşadığı ve Tanrı’nın oğlu olduğu rivayetleri, köleci Roma İmparatorluğuna ve yoksullar dünyasından ayrılmış Kudüs’ün hahamlarına karşı sosyal bir başkaldırı mıydı! Kimdi bu Nasıralı İsa!
Telos Yayıncılık tarafından yayınlanan Catherine Clement’in “İsa’nın Külleri” adlı kitabı da; “İki bin yıldır süregelen soru işaretlerini, açıklanamayan olguları ve İsa’nın yaşamının karanlıkta kalan bölümlerini, ‘Apokrif İnciller’deki söylencelerden yola çıkarak, aykırı bir bakış açısıyla, roman sanatının teknikleri içersinde yeniden yorumluyor… Felsefe, din ve tarihi tanıklıkları aynı potada eriten Catherine Clement, İsa hakkındaki, Budizm’e dayalı söylenceler ve yoga tekniklerini içeren bir akıl yürütmeyle okuru, tüm zamanların en çok tartışılan yaşam öyküsüne farklı bir perspektiften bakmaya zorluyor.”
Dünya dinleri tarihine baktığımızda; eski Mısır’ın ezoterik öğretilerinde; İsis-Osiris-Horüs üçlemesi, Hint misterlerindeki; Brahma-Vişnu-Siva üçlemesi, Sümer Tanrılarında; Anu, Enlil ve Ea, Babil’de; Sin, Şamaş ve İştar üçlemesi, eski Yunan tanrıçalarından Hekate’nin gökte Luna(ay), yerde Diana ve yerin altındaki ölüler diyarında Hekate olarak ortaya çıkması gibi üçlü birlikler çoğaltılabilir. İnsanlığın ezeli günahlarından affedilmesi için oğlunu onlara kurban etme, çile çekip ölen tanrıları sayabileceğimiz gibi lekesiz doğum gibi Hıristiyanlık inancının birçok yönleriyle dünya dinleriyle benzerlikler taşıdığını görebiliyoruz.
Kutsal Evrensel Kilise ve Dört İncil
Roma İmparatoru Konstantin, tarihsel zorlamalar sonucu İS. 325 yılında İznik’te pagan ve Hıristiyan görüşlerini sentezleyerek Hıristiyanlık inancını oluşturur. Birinci Konsül toplantısının ardından, İsa’yı anlatan ve düşüncesini taşıyan bütün inciller yasaklanarak tahrip edilirler. Matta, Markos, Luka ve Yuhanna İncilleri, Hıristiyan inancının resmi kitapları olarak kabul edilirler. Konsül toplantısında kabul edilen İnanç bildirgesinde bahsedildiği üzere "Mesih’in bedeni olan tek ve evrensel bir Kiliseye inanıyoruz. Kilise bina değildir, İsa Mesih’e iman eden insanlar topluluğudur. Kilisenin seçilmiş bir soy, kralın rahipleri kutsal bir ulus ve Tanrı’nın öz halkı olduğuna inanıyoruz" kararı kabul edilerek, Tanrı’nın yeryüzündeki seçilmiş üyeleri oluşturulur. Tanrı’dan aldığı yetkiyle Kilise tek bir ümit, tek bir beden, tek bir ruh ve tek bir vaftizle birleşmiştir.
İnanç Bildirgesinde kabul edildiği gibi Nasıralı İsa gerçekten; Bir söz, beden olup, dünyamıza bir insan olarak mı gelmişti, tekliği "Baba, Oğul ve Kutsal Ruh" muydu!"
İznik Konsülünce yasaklanarak Vatikan’ın gizli arşivinde saklanan İsa’yı ve düşüncelerini anlatan İnciller, sanat eserleri, el yazması papirüsler, yüzyıllarca Hıristiyanlık dininin otoritesi altında toprağın altına gömülen bilgiler, sır taşıyıcıları tarafından nesilden nesile aktarılarak, Engizisyon’un katliamından korunarak bu günlere taşınır. Galile bilgisini Engizisyon karşısında inkar etmek zorunda kalırken, Kopernik’in bilgisini savunan ve geliştiren Giordano Bruno, Roma’nın Campe de Fiore(Çiçek Meydanı)’de diri diri yakılır. Leonardo da Vinci, Voltaire, Şekspir, Dante, insanlığın trajedisini bir takım işaretlerle, komedyayla, binbir yöntem bularak bugünlere getirirler.
Romanda sözü geçen Papalık Kurumu, 11 Ekim 1962 yılında tıpkı Kopernik’in Kitabında öngördüğü felaketi ortadan kaldırmak istercesine takvim reformuna giderek 4 Ekim 1582 ile 15 Ekim 1582 tarihleri arasındaki on günü takvimden silmesi gibi, BARABBAS ismini ortadan kaldırmak için 11 Ekim 1962 günü İkinci Konsül’ü acil olarak toplar. İsa’nın kimliğini açıklayan Papirüs de bu arada Radikal İslamcı bir örgütün eline geçmiştir. Vatikan’ın İkinci Genel Konsül’ü; Konsül toplantısının hemen ardından Haçlı Seferleriyle başlayan bin yıllık Hıristiyan-Müslüman düşmanlığını, kurduğu “Dinler Arası Diyalog” Rabıtasıyla birden bire barışa dönüştürür. İkinci Vatikan Konsülünün hemen ardından alınan “Dinler Arası Diyalog” kararı ve İslam’la kurulan bu rabıta bir tesadüf müydü!
Arkeoloji biliminin 19. yüzyıldan sonra önemli bulguları ortaya çıkarması ya da radyo karbon tekniğiyle yapılan incelemeler; kısmen de olsa, bir yanıyla Hıristiyanlığın başlangıcını sorgulayan bulguları açığa çıkarttı.