Birinci Çekoslovak Cumhuriyeti
Çekoslovak Cumhuriyeti Československá republika | |||||
| |||||
| |||||
Başkent | Prag | ||||
Yönetim | Cumhuriyet | ||||
Cumhurbaşkanı | |||||
- 1918-1935 | Tomáš Masaryk | ||||
- 1935-1938 | Edvard Beneš | ||||
Tarihi | |||||
- Bağımsızlık ilanı | 28 Ekim 1918 | ||||
- Anayasanın yürürlüğe girmesi | 29 Şubat 1920 | ||||
- Münih Antlaşması | 1 Ekim 1938 | ||||
Nüfus | |||||
- 1938 | 14,800,000 | ||||
Çekoslovak Cumhuriyeti (Çekçe: První republika veya První československá republika, Slovakça: Prvá česko-slovenská republika), I. Dünya Savaşı'nın sonunda, 1918 yılında Avusturya-Macaristan İmparatorluğu'nun parçalanmasıyla kurulan ve II. Dünya Savaşı'nın hemen öncesinde Nazi Almanyası tarafından işgal edilerek varlığı sona eren ülke.
1933'ten sonra Orta ve Doğu Avrupa'daki işleyen tek demokrasi olarak kalmasına rağmen Südetler bölgesinde yaşayan yaklaşık 3,5 milyon etnik Alman yüzünden Nazi Almanyası'nın baskısı altında kalmış, 1 Ekim 1938 tarihli Münih Antlaşması ile Südetler bölgesini Almanya'ya, güney ve güneydoğu kesimindeki bazı toprakları Macaristan'a, orta-kuzey kesimineki bir kısım toprakları da Polonya'ya bırakmak zorunda kalmıştır. Bu olayla Birinci Çekoslovak Cumhuriyeti sona ermiş, yerine kurulan İkinci Çekoslovak Cumhuriyeti ise Mart 1939'daki Alman işgaline kadar ancak 6 ay yaşayabilmiştir.
Tarih
I. Dünya Savaşı'nın son günlerinde Avusturya-Macaristan İmparatorluğu hızla çökerken, 18 Ekim 1918'de Prag Ulusal Komitesi cumhuriyeti ilan etti. İki gün sonra da Slovak Ulusal Konseyi Prag Bildirisini onayladığını açıkladı.
Cumhuriyetin ilk yılları yurt içindeki ve dışındaki siyasi önderler arasındaki görüş ayrılıkları ve sürtüşmelerle geçti. Tomáš Masaryk ve Edvard Beneš dış ilişkileri üstlenirken beş büyük partinin önderleri de içişlerini paylaştı. Paris Barış Konferansı'nda Bohemya, Moravya ve Slovakya sınırları yeni cumhuriyetin istekleri doğrultusunda belirlendi. Buna karşılık Teschen Düklüğü'nün paylaşılması Polonya ile ilişkileri gerginleştirdi. İç sorunların çözülmesi çok daha ağır bir süreç izledi. İlk yıllar savaş dönemi ekonomisinin yerine yeni bir düzen getirmek, demir ve kara yolları ağını ülkenin yeni sınırlarına uygun bir biçimde yeniden düzenleme çabalarıyla geçti. İzlenen başarılı mali politikalar ülkeyi yıkıcı enflasyon ortamından kurtardı.
Savaş sonrasındaki karışık durum genel seçimlerin yapılmasına elverişli olmadığından, partiler arası uzlaşmayla, başlıca görevi anayasayı hazırlamak olan bir Ulusal Meclis oluşturuldu. Fransa'nın Üçüncü Cumhuriyet anayasası örnek alınarak hazırlanan yeni anayasa 29 Şubat 1920'de yürürlüğe girdi. Temsilciler Meclisi ile Senato'dan oluşacak Ulusal Meclis'e yedi yıllık bir dönem için cumhurbaşkanını seçme yetkisi verildi. Hükümet meclise karşı sorumlu kılındı ve bütün yurttaşlara ırk, din, sınıf ayrımı gözetilmeksizin medeni haklar tanındı.
Südet Almanları dışında halkın büyük çoğunluğu anayasayı destekledi. Südet Almanları anayasaya karşı çıkmakla birlikte parlamento seçimlerine katıldılar. 1925'te Alman temsilcilerinin hükümette yer almasıyla gerginlik bir ölçüde yumuşadı. Bu arada din adamlarının ağırlıkta olduğu Slovak Halkçı Partisi'nin özerklik yönündeki eğilimi, öteki Slovak gruplarının aynı görüşleri benimseyen Çek gruplarıyla olumlu ilişkiler kurması nedeniyle gelişme olanağı bulamadı. Cumhuriyetin ilk yıllarında çoğunluk partisi olan Sosyal Demokratlar 1920'de iç çekişmeler yüzünden bölündü ve sol kanat III. Enternasyonal'in (Komintern) Çek Bölümü'nü oluşturdu. Komünistlerin kopmasından sonra Sosyal Demokratlar siyasi üstünlüğü Çek Köylü Partisi'ne (resmi adı Cumhuriyetçi Parti) kaptırdı. Köylü Partisi cumhuriyetin yıkılışına değin koalisyon hükümetlerinin belkemiğini oluşturdu.[1]
Dış ilişkilerin savaş dönemindeki anlaşmalara göre belirleyen Çekoslovakya, Milletler Cemiyeti'ne bağlı bir dış politika izledi. Yugoslavya ve Romanya ile antlaşmalar yaparak Küçük Antant'ı oluşturdu. Ocak 1924'te de Fransa ile ittifak antlaşması imzaladı. İtalya ile geliştirilen dostça ilişkiler 1922'de Mussolini'nin başa geçmesiyle bozulmaya başladı. Çeklerin kilise karşıtı tutumu nedeniyle Papalıkla ancak 1928'de gerçekleştirilebilen antlaşma, kilise ile devlet arasındaki sorunların çözülmesini sağladı. Almanya'yla Çekoslovakya arasındaki soğuk ilişkiler 1925'te imzalanan Locarno Paktı'ndan sonra belirli bir gelişme göstermeye başladı. 1927'de katı merkeziyetçiliği gevşetmek amacıyla kamu yönetiminin yenidne düzenlenmesi, Slovakların özerklik taleplerini yatıştırmaya yetmedi.
Çok geçmeden Çekoslovakya'ya da 1929 Büyük Bunalımı'nın yol açtığı sarsıntıdan özellikle Almanca konuşulan sanayileşmiş bölgeler etkilendi. Bu durum, Almanlar arasında militan bir milliyetçiliğin doğmasına ortam hazırladı. Orta sınıf Alman seçmenlerinin desteklediği Prag karşıtı partiler hızla güçlendi. 1933'te Almanya'da Adolf Hitler'in iktidara gelmesinden hemen sonra ekonomik güçlükler içindeki işadamlarının da çabalarıyla tarafsız seçmenleri örgütleme çalışmaları başladı. 1933'te bir jimnastik öğretmeni olan Konrad Henlein, Südet Almanları Vatan Cephesi'ni kurdu. 1935'te adını Südet Alman Partisi olarak değiştiren bu örgüt, girdiği ilk parlamento seçimlerinde Südet Almanlarının üçte ikisinin oylarını toplayarak Çek Köylü Partisi'nin ardından ikinci parti olmayı başardı.
Cumhuriyetin Yıkılışı
Masaryk'in Aralık 1935'te cumhurbaşkanlığından ayrılmasından sonra bu göreve büyük bir çoğunlukla Edvard Beneš seçildi. Aynı yıl Sovyetler Birliği'yle imzalanan antlaşma ulusal güvenliği daha da pekiştirdi. Bu antlaşmadan sonra Komünist Parti, III. Enternasyonal'in benimsemiş olduğu antifaşist halk cephesi politikası doğrultusunda programını değiştirdi.
Hitler, Avusturya'nın ilhakından (Anschluss) sonra "bir ulus, bir devlet" politikasını tam anlamıyla gerçekleştirebilmek amacıyla, gözlerini Çekosloslovakya'ya çevirdi. 3,5 milyon Almanın yaşadığı Südetler bölgesinde, Avusturya'da olduğu gibi Naziler boş durmuyor, sürekli karışıklıklar çıkarıyorlardı. Hitler'in bu karışıkları bahane ederek Çekoslovak sınırına asker yığması üzerine, Çekoslovak hükümeti de seferberlik ilan ederek gerekli savunma tedbirlerini almak yoluna gitti.[2]
Alman sınırında Fransa'nın Maginot Hattı'nı örnek alan karmaşık bir savunma sistemi oluşturuldu. Fransız ordusunun ani bir Alman saldırısı karşısında Çekoslovakya'nın yardımına koşacağına ilişkin örtülü bir anlaşma biçiminde yorumlanan bu istihkamın ele geçirilmesi Fransız savunma sisteminin çözülmesini sağlayacağından, Alman tehdidi bir bakıma daha da ağırlaştı. Şubat 1937'de Başbakan Milan Hodža'nın Südet Almanları içinde demokratik ilkelere bağlı kesimin desteğini kazanması, Üçüncü Reich'ın baskılarına karşı koyabilme umutlarını pekiştirdi. Ama Masaryk'in ölümünün (Eylül 1937) hemen ardından Hitler, komutanlarına Avusturya ve Çekoslovakya'yı ilhak kararına açıkladı. Alman ordularının Mart 1938'de Avusturya'ya girmesinden sonra, Çekoslovakya bunalımı şiddetlendi.
Çekoslovak yöneticiler Alman tehdidine karşı çok yönlü bir politika izlemeye yöneldiler. Başbakan Hodža, Südet Almanlarını yatıştıracak bir uzlaşma yolu ararken, Beneš dış güçlerle ilişkiye geçti. Bu arada Südet Almanlarının önderi Henlein, başta Londra olmak üzere çeşitli çevreleri Hitler'in maşası olmadığına inandırmaya başardı. Britanya ve Fransa'da giderek güçlenen "yatıştırmacılık" eğilimi, uzlaşma çabalarının ağırlık kazanmasına yol açtı. Oysa Hitler'in yönergelerine göre hareket eden Henlein'in barışçı maskesinin ardında Hitler'e Çekoslovakya'yı savaşmadan ele geçirme olanağı sağlama amacı yatıyordu. Beneš Londra ve Paris'in kararsızlığına son vermek umuduyla Lord Runciman'ın ülkedeki durumu yeniden gözlemek üzere Prag'a gelmesini sağladı.
Eylül 1938'de bunalım doruk noktasına ulaştı. Britanya başbakanı Neville Chamberlain, Berchtesgaden ve Godesberg'de Hitler'le görüşerek Almanlarının taleplerinin savaşılmadan da karşılanabileceği konusunda teminat verdi. Fransa daha önceki sözlerinden vazgeçerek Chamberlain'in izlediği politikayı destekledi. Sovyetler Birliği ile 1935'te imzalanan antlaşma ancak Fransa'nın sözlerini yerine getirmesi durumunda yürürlüğe gireceğinden, bu ülkeden yardım alma şansı da ortadan kalktı. Bu ortamda 29 Eylül 1938'de Münih'te toplanan Hitler, Mussolini, Chamberlain ve Édouard Daladier, Prag hükümetinin Alman nüfusun yüzde 50'yi geçtiği bütün Bohemya ve Moravya topraklarını 10 Ekim'e değin Üçüncü Reich'a bırakmasını kararlaştırdılar.
Beneš bu ilhakı onaylamaktansa cumhurbaşkanlığından ayrılmayı seçti; Önce Londra'ya, ardından Chicago'ya gitti. Çekoslovakya'nın toprak kayıpları Münih kararlarıyla bitmedi. Polonya'ya Münih bunalımı sırasındaki tutumunun karşılığı olarak Teschen Düklüğü verildi. Macaristan Slovaklar ile Rutenlerin yaşadığı toprakların önemli bir bölümünü aldı. Böylece Çekoslovakya, nüfusunun üçte birini yitirerek savunmasız bir duruma düştü.
Çekoslovakya'nın İşgali
Hitler 1939 martında gerçek niyetinin ne olduğunu gösterdi ve çeşitli bahanelerle ordusunu Prag üzerine gönderdi. Tam anlamıyla yalnız bırakılan Çekoslovak hükümeti, herhangi bir direnme olduğu takdirde Prag kentinin havadan bombardıman edilip yerle bir edileceği tehdidi karşısında direnemedi. Bunalımın Slovakya'nın bağımsızlık isteği yüzünden çıktığını öne süren Britanya ve Fransa, bu durumda Çekoslovakya'ya verdikleri garantinin işlemediğini açıkladılar. Böylece Avrupa'nın bu yeni bağımsız olan küçük ülkesi parçalandı.[2]
Kaynakça
- ↑ Encyclopædia Britannica Fifteenth Edition
- 1 2 Oral Sander, Siyasi Tarih 1918-1994, İmge Kitabevi, Kasım 2005. ISBN 975-533-005-4.