Mehmet Esat Işık

Mehmet Esat Işık veya bilinen adıyla Mehmet Esat Paşa (16 Nisan 1865[1], İstanbul - 1 Kasım 1936, İstanbul), Türk göz hekimi, siyasetçi.

Türk göz hekimliği tarihinde önemli bir yeri olan ve Milli Mücadele sırasında siyasal faaliyetleri ile öne çıkan bir isimdir.

Dr. Esat Paşa, Paris'teki eğitimi sırasında tıp literatürüne “Dr. Esat oftalmoskopu” olarak geçen çift aynalı oftalmoskopu geliştirmiş;[2] 1899’da İstanbul’daki Askeri Tıbbiye Mektebi bünyesinde Türkiye’nin ilk modern göz kliniğini kurmuştur.

Milli Mücadele döneminde İstanbul'da partiler-üstü bir cemiyet olan "Milli Kongre" 'nin oluşmasına önderlik eden Mehmet Esat Bey, 1919'daki Meclis-i Mebusan seçimlerinde etkin rol almıştr ve I. Dünya Savaşı'ından sonra işgalci İngiliz güçleri tarafından tutuklanan Malta sürgünlerinden birisi olmuştur.

Osmanlı sadrazamlarından Gürcü Ağa Yusuf Paşa'nın torunu, Türkiye Cumhuriyeti'nde Milli Savunma ve Dışişleri bakanlıklarında bulunmuş Hasan Esat Işık'ın babasıdır.

Yaşamı

1864te İstanbul’da dünyaya geldi. Babası devlet şurası azası Neşet Bey, annesi Gürcü Ağa Yusuf Paşa'nın kızı Fatma Hanım idi. İki yaşında iken anne ve babası ayrıldı.[3] Annesi Fatma Hanım onu dedesi Yusuf Paşa ve bir Jön Türk olan dayısı Menâpirzâde Nuri Bey'in yanında yetiştirildi.[3] İlk ve ortaöğrenimini İstanbul’da tamamladı. İdadi okulunu Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane’de tamamladı.

Tıp eğitimi

1889’da tabip yüzbaşı olarak Askeri Tıbbiye'yi bitirdi ve göz hastalıkları alanında uzmanlaşmak üzere devlet tarafından Paris’e gönderildi. Temel tıp bilgilerinde yetersizliğini fark ederek önce Paris Tıp Fakültesi’ne normal bir öğrenci olarak kaydoldu; Paris Tıp Fakültesi’nden 1893’te mezun olduktan sonra göz alanında ki eğitimini tamamladı.[3]. Tezini, Paris Üniversitesi Tıp Fakültesi’nin ilk oftalmotoloji profesörü olan Dr. Fotinos Panas’ın yanında yazd[2].

Paris Tıp Fakültesi'nde öğrenci iken; Alman fizik bilginlerinden Helmholtz tarafından 1851’de geliştirilmiş olan basit oftalmoskop üzerinde çalıştı, 1893’te çift aynalı yeni bir oftalmoskop geliştirdi ve üretti. Bu araç, Esat Modeli oftalmoskop olarak anılır.

İhtisas diplomasını aldıktan sonra bir göz kliniğinde 6 ay kadar şef olarak çalıştı; çeşitli yayınlar yaptı ve Fransız Oftalmoloji Cemiyeti’ne üye seçildi. 1894’te Paris’ten ayrılarak 6 ay boyunca Berlin ve Viyana'a çeşitli göz kliniklerinde incelemelerde bulundu. 1894 sonunda Türkiye'ye döndü.

Hekimliği

Avrupa’da tıp eğitimini tamamlayan Esat Bey, Türkiye'ye döndükten sonra bir süre İstanbul dışında bir hastanede uzmanlığı ile ilgisiz bir görev yapmak zorunda kaldı. Askeri Mektepler Nazırı Zeki Paşa'ya başvurusunun üzerine Askeri Tıbbiye Mektebi göz hastalıkları (emraz-ı ayniye) asistanı (müderris muavini) olarak atandı.[3] Bu okulun bünyesinde ülkenin ilk modern göz kliniğini kurdu. Paris’ten getirdiği kendi aletlerini bu klinikte kullandı[4] Bir yandan da Hamidiye Etfal Hastanesi ve Darülaceze’de gönüllü olarak çalıştı; kör çocukların eğitimi ile ilgilendi[2]. Ayrıca 1897'de yaklaşık bir ay süren 1897 Osmanlı-Yunan Savaşı nedeniyle yaralıların nakledildiği Yıldız Hastanesi’nde de bir süre görev yaptı.[3]

1899’da müderris (profesör) kadrosuna getirilen Esat Paşa, 1903 yılında miralay rütbesine yükseldi, 1907’de mirliva (tuğgeneral) oldu. 1910 yılında Askeri Tıbbiye’den emekli oldu ve askerlik yaşamı böylece sona erdi.

Askeri Tıbbiye ve Mülkiye Tıbbiyesi’nin birleştirilmesi ile Darülfünun’a bağlı bir fakülte olarak kurulan Haydarpaşa Tıp Fakültesi’ne göz hastalıkları alanında hoca olarak atandı.

Siyasal hayatı

Meşturiyet'in ilanından sonra, Dahiliye Nezareti’nin Sıhhiye Müdüiriyet-i Umumisi (Sağlık İşleri Genel Müdürü) gibi siyasal görevlere getirildi.

I. Balkan Savaşı yıllarında Hilâl-i Ahmer Cemiyeti'nde görev aldı.

1916’da, sağlık müdürlüğü görevine devam etmekte iken kurulan Milli Talim ve Terbiye Cemiyeti’nin kurucuları arasında yer aldı ve başkanlığını üstlendi. Bu cemiyet, öğrencilerin eğitimine yönelik faaliyet göstermek üzere kurulduysa da I. Dünya Savaşı’ndan sonra ülkenin işgali üzerine çalışmalarını; ülkenin kurtarılması için çalışan aydınların bir araya getirilmesi üzerine yoğunlaştırmıştır

Esat Bey, adı kurucu listesinde bulunmasa da 9 Kasım 1918’de kurulan “Teceddüt Fırkası” adlı siyasi partinin kuruluşuna destek vermiştir.[1] İttihat ve Terakki’nin devamı niteliğindeki bu fırka siyasette fazlaca bir varlık gösterememiştir. Bunu gören Dr. Esat Bey partiler-üstü bir uzlaşmayı sağlamak üzere çalışmaya yöneldi.

İstanbul'un 13 Kasım 1918'de Birleşik Krallık işgaline uğramasından sonra 29 Kasım 1918’de 50’den fazla kuruluş ile bazı bağımsız aydınların birleşmesinden oluşan Milli Kongre adlı oluşumun kurucuları arasında yer aldı. Amaç, İstanbul halkının işgale bilinçlendirilmesi ve aydınların işgale karşı bir duruş göstermesinin sağlanması idi. Milli Kongre Cemiyeti ile ilgili tüm gelişmeler onun eylemciliği ve kişiliğine bağlı olarak gerçekleşti[5]. Milli Kongre faaliyetleri Haziran 1919’da İstanbul hükümeti tarafından Kütahya’ya sürgün edilmesine yol açtı. İki aylık sürgünden sonra İstanbul’a dönmesine izin verildi.

Esat Bey, 1919’da kurulan Osmanlı Çiftçiler Cemiyeti Fırkası’nın başkanlığını üstlendi[1]. Fırka, Son Osmanlı Mebusan Meclisi için yapılan 1919 seçimlerine katıldı.

1919 seçimleri sürecinde Esad Bey’in 2 Kasım 1919’da Heyet-i Temsiliye’ye “seçimlerin tarafsızlığına müdahele edilmemesi”ni isteyen bir telgraf göndermesi Mustafa Kemal ve arkadaşlarında rahatsızlık oluşturdu[1]

Malta sürgünü

16 Mart 1920'de İstanbul'u işgal eden İngilizler, İttihat ve Terakki Cemiyeti ile ilişkisi nedeniyle onu Malta'ya sürdü. Esat Paşa, sürgün öncesinde Casus Mustafa Sagir olayında istemeden rol almıştı.[6] Malta’ya sürülmesinde Casus Mustafa Sagir'in rolü olduğu düşünülür [1].

Malta sürgünlüğü sırasında diğer sürgünlerin göz hastalıkları ile ilgilendi ve bir Göz Hastalıkları kitabı yazdı.[3][7]

Sürgünden dönüşü

1921 yılının Ekim ayında İngilizlerle Ankara hükümetinin yaptığı bir tür tutsak değişimi sonucu serbest bırakıldı. Diğer Malta sürgünleri ile birlikte bir gemiye bindirilerek İnebolu limanına kadar getirildi; 4 Kasım'’da sürgünden kurtulanlarla birlikte Ankara'ya gitti.

Esat Paşa, Ankara’ya varışından kısa süre sonra Hilal-i Ahmer Cemiyeti Ankara şubesine murahhas üye seçildi ve TBMM hükümeti tarafından cemiyetin müdür yardımcılığına getirildi . Kendisine Ankara’da başka bir görev teklif edilmeyince 1923’te İstanbul’a gitti. 1923-1925 arasında Ankara'ya tekrar dönerek Gureba (Numune) Hastanesi'nin göz polikliniğini kurdu.[3]. Bu son görevden sonra siyasetten çekildi, İstanbul'a dönüp bir süre toprakla uğraştı ve İstanbul’un en ünlü göz hekimi olarak asıl mesleğini de sürdürdü [3]. 1931'de Darülfünun'’da göz hastalıkları müderrisi olarak göreve başladı [3].

1933'teki Üniversite Reformu sonucu kadro dışı bırakıdı ve Darülfünun'dan emekliye oldu. Emekli olduktan sonra Moda'daki evinde hasta baktı[3]. Soyadı Kanunu’ndan sonra “Işık” soyadını aldı.

1 Kasım 1936’da kalp krizi sonucu İstanbul'’daki evinde hayatını kaybetti. Mezarı Çamlıca'dadır.

Evlilikleri ve çocukları

Mehmet Esat Bey, ilk evliliğini Fransa’dan döndükten sonra Paris sefiri Sadullah Paşa’nın kızı Nazlı Hanım ile yapmış ve bu evlilikten Fatma Muide, Yusuf Süreyya, Sadullah Arif, Belkıs Belga adlarında[1] dört çocuk sahibi olmuştur. İlk eşinin hastalığı nedeniyle bu ilişkiyi devam ettiremyince ayrıldı. On iki yıl sonra ikinci evliliğini Vezir Hasan Hilmi Paşa’nın kızı [1] Makbule Hanım ile yapan Esat Paşa; bu evlilikten Tomris Arif ve Hasan Fikret (bilinen adıyla Hasan Esat Işık) adlarında iki çocuk sahibi olmuştur.

Ayrıca bakınız

Kaynakça ve Dipnot

This article is issued from Vikipedi - version of the 11/6/2016. The text is available under the Creative Commons Attribution/Share Alike but additional terms may apply for the media files.