Tevriye
Tevriye, anlamla ilgili edebî sanatlardan biri. Sesteş bir kelimenin bir dizede, beyitte, dörtlükte iki gerçek anlama gelecek biçimde kullanılmasına ve bir sözcüğün yakın anlamını söyleyip uzak anlamını kastetmeye tevriye sanatı denir. Örtmek, meramı gizlemek demektir. Bazı kaynaklarda tevriye ve iham sanatları eş anlamlı kabul edilirler. Fakat ihamda, ikiden fazla anlamı olan kelimenin bir mısra veya beyitte bütün anlamları kasdedilirken, tevriyede yakın anlamı verilerek uzak anlamı kastedilir.[1]
Aşağıdaki örneklerde tevriye sanatı yapılmış sözcüklerin altı çizilidir:
1)
Tahir efendi bana kelp demiş
İltifatı bu sözde zahirdir,
Maliki mezhebim benim zira,
İtikadımca kelp tahirdir.
(Nef'i)
Tahir: 1. Tahir Efendi - 2. temiz, pak
Kelp: Köpek. (Hem, köpek temiz hayvandır hem de asıl köpek Tahir Efendi'dir anlamı var. Maliki mezhebinde köpek, temiz hayvandır.)
2) Bir buse mi bir gül mü verirsin dedi gönlüm
Bir nim tebessümle o afet gülüverdi.
Gülüverdi: 1. Güldü - 2. Gül verdi
3)
Havada yaprağa döndürdü rüzgâr beni (Muallim Naci)
Burada "rüzgâr" hem gerçek anlamında hem de zaman anlamında kullanılmıştır.
4)
Aşiyan-ı mürg-i dil zülf-i perişanındadır.
Kande olsam ey peri gönlüm senin yanındadır.
Kande: 1. Nerede - 2.Kan içinde
5) Sert oldu hava çıkma koyundan kuzucağım
Koyun: 1. Kuzunun anası - 2. Kucak
6) Sarımsak da acı amma evde lazım bir dişi
Dişi: 1. Sarımsak parçası - 2. Bayan
7) Baki kalır sahife-i alemde adımız
Baki: 1. Şairin adı - 2. Sonsuza dek
8)
Bu kadar letafet çünkü sende var
Beyaz gerdanında bir de ben gerek.
Ben: 1. Deri üzerindeki siyah lekeler - 2. Birinci tekil kişi
9) Gül yağını eller sürünür, çatlasa bülbül
El: 1. Organ - 2. Yabancı
10) Ulusun, korkma nasıl böyle bir imanı boğar.
Ulusun: 1. Kurt gibi ulusun (ulumak) - 2. Yüce, büyük olmak.
Kaynakça
|