Thomas Becket
(Aziz) Thomas Becket, Thomas à Becket ya da Londralı Thomas olarak da bilinir (d. 1118, Cheapside, Londra - ö. 29 Aralık 1170, Canterbury, Kent, İngiltere; azizler listesine kabulü 1173; yortu günü 29 Aralık), 1155-62 arasında Kral II. Henry'nin saray katibi, 1162-70 arasında Canterbury başpiskoposu. II. Henry ile çekişmesi Canterbury Katedrali'nde öldürülmesiyle sonuçlanmıştır.
Yaşamı
Gençliği
Ticaretle uğraşan bir Norman ailesinin oğluydu. Önce Merton manastırında, sonra Londra kent okullarından birinde, son olarak da Paris'te öğrenim gördü. Çocukluğu, Thomas 21 yaşına geldiğinde ölen dindar annesinin etkisi altında geçti; belediyede katiplik, çeşitli yönetim ve yargı görevlilerinin yanında saymanlık yaptı. Yirmi dört yaşındayken, babasının aracılığıyla, Bec manastırının eski başkeşişlerinden Başpiskopos Theobald ile tanıştı ve onun maiyetine girdi. Siyaset felsefecisi Salisburyli John'ın, Romalı hukukçu Vacarius'un, Pont l'Evêque'li (sonradan York başpiskopos) Roger gibi çeşitli piskopos adaylarının da aralarında bulunduğu seçkin bir grupla birlikte çalıştı. Theobald'ın güvenini kazanarak, onun aracılığıyla Bologna ve Auxerre'de medeni hukuk ve kilise hukuku okumaya gönderildi.
Saray katipliği
Theobald, hizmetlerinin karşılığı olarak Thomas'ı 1154'te önemli ve yüksek gelirli bir görev olan Canterbury başdiyakozluğuna atadı; üç ay geçmeden de Henry'ye saray katibi olarak önerdi. Thomas, Londra Kulesi'ni onarmak, kralın elçiliğini yapmak, savaşlarda orduyu toplayıp yönetmek gibi çeşitli görevlerde parlak yeteneğini sonuna kadar gösterdi. Henry için hem sarayda, hem de av partilerinde gözde bir dost ve yakın bir arkadaş oldu. Kilisenin haklarını çiğneme pahasına olsa bile, Henry'nin bütün iktidarı kralın elinde toplama siyasetini destekledi.
1158'de Paris'e elçi olarak giderken Becket'e eşlik eden ve lüks mallar taşıyan konvoy, William FitzStephen'in Life of Thomas Beckett (Thomas Beckett'in Yaşamı) adlı kitabında uzun uzun anlatılır. Bütün bunlar, ayrıca gösterişli giyim-kuşamı, başdiyakozluk konumuna ters düşüyordu. Görevlerini ihmal ettiği halde başdiyakozluktan çekilmeye yanaşmaması ve kiliseye bağlı fief'lerden, askerlik hizmeti yerine alınan vergiyi çok yüksek düzeye çıkarması çağdaşlarının gözünde daha önemli bir sorundu. Henry, atalarından gelen bir hak olduğunu öne sürdüğü taleplerle ortaya çıktığında bile, Becket devlet işlerinde kralı destekledi.
Bu dönemde, kilisede Gregorius reformu olarak bilinen akım İtalya'dan Fransa'ya ve Kutsal Roma-Germen İmparatorluğu'na kadar yayılmış, İngiliz din adamlarını da etkilemeye başlamıştı. Reform programının başlıca ilkeleri, kilise görevlilerinin serbest oyla seçimi, kilise mallarının dokunulmazlığı, Roma'ya başvurunun serbest bırakılması ve kilise mensuplarının laik mahkemeler karşısında dokunulmazlığıydı. I. Henry ve Stephen dönemlerinde başpiskoposlar bu reformları desteklemiş, bir ölçüde de başarılı olmuşlardı. Ama II. Henry, kilise üzerinde sıkı bir denetim kurmuş olan I. Henry'nin uygulamasına geri dönme eğilimindeydi. Taleplerini dayatmaya başladığında, saray katibi de ona yardımcı olmuştu. 1161'de Theobald'ın ölümü üzerine Thomas'ı başpiskoposluğa atamayı tasarlayan Henry bu programı tamamlamayı umuyordu.
Başpiskoposluğu
Theobald'ın ölümünden sonra, Canterbury başpiskoposluğu yaklaşık bir yıl boş kaldı. Kralın niyetini bilen Thomas, doğabilecek sonuçları anlatarak onu bu düşünceden caydırmaya çalıştı. Ama Henry'nin ısrarı üzerine Thomas başpiskoposluğa seçildi. Takdis edildikten sonra hem dış görünüşünü, hem de yaşamı biçimini değiştirdi. Papalığın programını ve kilise hukukunu tümüyle benimseyen bir tutum içine girdi. Henry'nin hoşnutsuzluğunu göze alarak, saray katipliğinden hemen ayrıldı; ama kral tarafından çekilmeye zorlanana değin başdiyazkoluğa dört elle sarıldı. Ağustos 1158'den beri Normandiya'da bulunan Henry, Ocak 1163'te geri döndüğünde, Thomas bir vergi tasarısına karşı çıkarak ve önde gelen baronlardan birini aforoz ilk mücadeleyi başlattı. "Suç işleyen din adamları" konusundaki tutumu ise daha önemliydi. Batı Avrupa'da uzun süredir, herhangi bir suçtan sanık din adamları, laik mahkemeler yerine piskoposun önünde yargılanma ayrıcalığından yararlanıyor, çoğunlukla da laik mahkemelerin vereceğinden daha hafif cezalara çarptırılıyorlardı. Norman istilasından önce İngiltere'de de bu gelenek yürürlükteydi. Kilise mahkemesince suçlu bulunan din adamları azledilebilir ya da sürgün cezası alabilirdi; ama idam ya da sakatlama cezasına çarptırılamazlardı. Norman istilasından sonraki 60 yıl içinde İngiltere'de din adamlarının işlediği suçlar ya da bunlara verilen cezalarla ilgili çok az bilgi vardır; oysa kara Avrupası'nda Gregorius reformcuları, din adamlarını yargılamanın ve cezalandırmanın yalnızca kilisenin yetkisinde olduğunu kabul ettirmeye çalışıyorlardı. Thomas'ın, suç işleyen bir din adamının, piskopos tarafından görevden alınıp cezalandırılabileceği, ama laik mahkeme tarafından ikinci kez ("aynı suçtan iki defa") yargılanmaması gerektiği savı, kilise hukuku açısından tartışılarak sonunda kabul edildi. Buna karşılık, Henry din adamlarının çok suç işlediğini, bunun da ağır cezaların yokuluğundan kaynaklandığını ileri sürüyordu. Thomas'ın bu noktada çok katı tutum benimsemesi tedbirsizlik sayılabilirdi. Ekim 1163'te Westminster'da toplanan bir konsilde konu tartışıldı. Ama asıl bunalım Ocak 1164'te Wiltshire'daki Clarendon'da patlak verdi, Kral, Clarendon Tüzüğü olarak bilinen ve 16 maddede özetlenmiş bir metinle, tüm geleneksel kraliyet hakları için yazılı onay istiyordu. Bu kurallar, kralın suç işleyen din adamlarını cezalandırabileceğini vurguluyor, kraliyet memurlarının aforoz edilmesini ve Roma'ya başvuruyu yasaklıyor, boş bulunan piskoposluklarını gelirini krala bırakıyor, ayrıca kralın piskoposluk seçimlerini etkilemesine olanak tanıyordu. Henry, bu yetkilerin I. Henry tarafından kullanıldığını vurgularken haklıydı; ama Thomas da bunların kilise hukukuna aykırı olduğunu öne sürerken haksız sayılmazdı. Thomas, Clarendon Tüzüğü'nü sözlü olarak önce kabul ettiyse de sonra sözünü geri aldı ve o sırada Fransa'da bulunan, aceleci eylemlerine karşı çıkmakla birlikte kendisini destekleyen papaya başvurdu.
Thomas ile Henry arasındaki yakınlık artık sona ermişti. Kral, feodal bir yükümlülüğü gerekçe göstererek başpiskoposu mahkemeye verdi. Northampton Konsili'nde (6-13 Ekim 1164), Henry'nin, başpiskoposu sindirip hapsetmeyi ya da görevinden çekilmeye zorlamayı tasarladığı belli olmuştu. Londra piskoposu Gilbert Foliot'un da aralarında bulunduğu bazı piskoposlar bu konuda kralı destekliyordu. Thomas, kılık değiştirerek ülkeden kaçtı. Fransa kralı VII. Louis'ye sığındı. Papa III. Alexander, Thomas'ı saygıyla karşıladı; ama Henry'yi , Kutsal Roma-Germen imparatoru I. Friedrich ile onun karşı papası III. Paschalis'in safına itebileceği korkusuyla, Thomas'tan yana kesin bir tutum almaktan çekindi.
Thomas'ın sürgün yaşamı altı yıl sürdü (2 Kasım 1164-2 Aralık 1170). Önce Pontigny Manastırı'nda, sonra Sens yakınlarındaki bir manastırda çileci bir yaşam sürdü. Bu arada Henry, başpiskoposun ve onu destekleyenlerin mülklerine el koymuş, Thomas'ın bütün yakın akrabalarını sürgüne yollamıştı. Bunu izleyen yıllarda, uzlaşma sağlamak amacıyla sonuçsuz bazı girişimlerde bulunuldu; ama kralın yeni düşmanca girişimleri ve Thomas'ın hasımlarını aforoz ettiği yönündeki öfkeli çıkışları mücadeleyi kızıştırdı.
Piskoposlar arasında da görüş ayrılıkları vardı. Ama Foliot'un önderliğindeki çoğunluk, ya Thomas'a karşıydı ya da onu desteklemekte ikircikliydi. Papalık elçileri birkaç kez arabuluculuk girişiminde bulundu; bunun sonucunda kral ve başpiskopos 1169'da Montmirail'de bir araya geldi. Ama bu buluşmadan ikisi de öfkeyle ayrıldı. Thomas, krala güvenmiyordu; kral ise ondan nefret ediyordu. Aynı yıl Henry, Clarendon Tüzüğü'ne İngiltere'nin papaya bağlılığına fiilen son veren hükümler ekledi. En sonunda, büyük oğluna, Becket'in eski rakibi York başpiskoposunun elinden 1170'te tahtın ortağı olarak taç giydi.
Bu, hem papalığın takdir hakkının, hem de Canterbury başpiskoposunun çok eskilere dayanan krala taç giydirme hakkının açıkça ihlaliydi. Önce Thomas, ardından da papa, olayın sorumlularını aforoz ettiler. İngiltere'nin kilise ayinlerinden menedilebileceğinden korkan Henry, 22 Temmuz'da Fréteval'de Thomas ile buluştu; Thomas'ın Canterbury'ye geri dönerek başpiskoposluk makamının bütün mülklerini geri alması kararlaştırıldı. Her iki taraf da, bu uzlaşmada sözü edilmeyen Clarendon Tüzüğü'yle ilgili tutumunu değiştirmedi. Bu "açık uçlu" uzlaşma, açıklanması olanaksız bir olay olarak kalacaktı. Thomas, 2 Aralık'ta Canterbury'ye döndü ve orada coşkuyla karşılandı; ama düşmanca bir tutum içinde olan kraliyet görevlilerini aforoz etmesi, York başpiskoposu Roger ve Foliot ile ilgili aforoz kararlarının kaldırılmasını reddetmesi, ayrıca halkın aşırı davranışlarını onaylaması, Normandiya'da bulunan Henry'yi çok öfkelendirdi.
Sarayın önde gelen dört şövalyesi, Henry'nin kızgınlıkla söylediği bazı sözleri ciddiye alarak 29 Aralık'ta hemen Canterbury'ye geldiler. Zorla başpiskoposun huzuruna çıktılar; aforoz edilmiş piskoposları bağışlamayı reddetmesi üzerine onu katedrale kadar izlediler. Orada bir süre daha tartıştıktan sonra, şafakta kılıçlarını çekerek onu öldürdüler.
Thomas'ın ölümü izleyen birkaç gün içinde mezarı kutsal bir ziyaret yeri haline geldi. Papa III. Alexander, 1173'te Thomas'ı azizler listesine aldı. Henry, 1174'te Canterbury'de pişmanlığını resmen bildirerek bağışlandı. Becket'in anıtmezarı yaklaşık 400 yıl boyunca Avrupa'daki en ünlü hac yerlerinden biri oldu. Thomas, resim ve heykellere konu oldu. Batılı bütün Hıristiyan ülkelerde adına kiliseler kuruldu. Ama Thomas'ın anıtmezarını yağmalayan VIII. Henry, kemiklerini yaktı ve onun adını tüm dua kitaplarından sildi. O günden sonra Thomas, Katolikler için bir kahraman, Protestanlar için bir hain olarak kaldı.[1]