Weimar Klasisizmi
Weimar Klasisizmi (Almanca “Weimarer Klassik”), Avrupa'nın bir kültür ve edebiyat akımıdır. Taraftarları Romantizm, klasisizm ve Aydınlanma düşüncelerini sentezleyerek yeni bir hümanizm ortaya koymaya çalışmışlardır. Akım, 1772'den 1805'e kadar Johann Wolfgang Goethe, Johann Gottfried Herder, Friedrich Schiller ve Christoph Martin Wieland'ı kapsamış ve genellikle 1778-1805 yıllarıa arasında Goethe ve Schiller üzerine yoğunlaşmıştır.
Weimar Klasisizminin statü olarak bir akım mı yoksa klasik mi olduğu, çoğunluğu Almanya'nın dışında olan birçok bilim insanı ve tarihçi tarafından sorgulanmıştır.[1]
Tanımı
“Weimar Klasik” kavramı, ilk olarak 19. yüzyılda şekillenmeye başlamış, dört yazarın hiçbirisi ise kendisini Klasik olarak tanımlamamıştır. Günümüzde Weimar Klasik kavramının iki farklı tanımı geçerlidir:
İlk tanım, Wieland, Herder, Goethe ve Schiller’in hüküm sürdüğü yer ve zamanı nitelendirmektedir. Bu alışılagelmiş tanım, bu dörtlünün edebi başarılarındaki kapsamlı uyumu ortaya koymaktadır. Bu uyum ise özellikle 1794 yılından 1805’e kadar olan dönemde Goethe ve Schiller arasında sağlanmıştır. Bununla birlikte dört düşünürün birbirleriyle olan olağanüstü kişisel ilişkileri hiçbir şekilde aynı zamana denk gelmemiştir. Bu suretle kavramın tanımı özellikle Erken Romantik (frühromantisch) akımına mensup olmayan, eski zamanlarda oluşmuş kültür şehirlerinin (Weimar ve Jena) en ileri gelen dörtlüsünün edebi kimliklerini özetlemektedir.
Esas itibariyle daha dar kapsamlı olan ikinci tanım ise Goethe ve Schiller’in yaklaşık olarak 11 yıl devam eden ortak başarı dönemine işaret etmektedir. Bu yoğun dostluğa ve edebiyattaki bu “estetik ittifak”a dayanan tanımın sınırlanması ile tam olarak “Weimar Klasik” kavramını, 1800 yılında Weimar ve Jena’daki karma kültürel ilişkilerle sınırlamak mümkün olmaktadır. Buna Goethe’nin bu ittifakı Schiller’in ölümünden (1805) sonra içeriksel olarak devam ettirmesi de eklenmektedir. Kavramının 19.yy.da şekillenmesi, mevkiye ilişkin olarak da basitleşmiştir; çünkü Schiller, klasik çağın ilk yarısı Jena’da (Aralık 1799’a kadar) yaşamış ve çalışmıştır; öyle ki iletişimin büyük bir kısmı mektuplar aracılığı ve karşılıklı ziyaretler ile gerçekleşmiştir. Goethe ve Schiller arasındaki yazar dostluğu ve bu dönemde oluşan eserleri, tarihi görüşün olduğu kadar edebi bilimsel görüşün de yarattığı kullanımı daha iyi olan bir tanımı ortaya çıkarmıştır.
Weimar Klasik için ön koşullar
Fransız Klasiği, Antik edebiyatı canlandırmak için, Rönesans’dan bu yana dünya çapında çabaların doruk noktası olarak görülmüştür. 1715 yılında Güneş Kralı XIV. Louis’nin ölümünden sonra ise kendisini bu tür örneklerden soyutlamak için eğilimler baş göstermiştir. Antik döneme ait konular, gerçekçilikten- güncellikten ve daha sonra sürekli artan bir şekilde ortaçağa aitlikten, egzotiklikten ve efsanevilikten arındırılmıştır. Bu yüzden Antik Çağ ile olan uğraşıları kurtarmak ve aynı zamanda bu uğraşılara orta sınıf halkını reddeden tüm aristokratik görünüşleri yüklemek için çabalar başlamıştır. Bu da antik şehirler üzerine gezi edebiyatını ve başlamakta olan arkeolojiyi nasıl ortaya çıkardıkları konusundaki kaynaklara geri dönülmesiyle daha da yol kat etmiştir.
Johann Joachim Winkelmann 1755 yılında, “Ressamlık ve Heykeltıraşlık alanında Yunan eserlerinin imitasyonu” (Nachahmung der griechischen in der Malerei und Bildhauerkunst) ve 1764/67 yılları arasında “İlk Çağ Sanat Tarihi” (Geschichte der Kunst des Altertums) isimli eserleri hakkındaki düşüncelerini yazdığında, bu eserlerin bilhassa Antik Roma’da oluşan kültür ve sanat üzerine ne tür etkiler yapacağının farkına varamamıştır. Yunan sanatına dair “asil sadelik, durgun ihtişam” (edle Einfalt, stille Gröβe) içerikli tanımı doğrultusunda yaptığı gözlemler, “Alman” Klasiğinin temelini oluşturmuştur. Bu sebeple Fransız Klasiğinin ihtişamı, yerini sadeliğe bırakmıştır. Bu temel ise, sınırları koymak yerine burjuvazi ve orta sınıf halkı arasında aracılık etmek için Almancaya alan yönelime uygun düşmüştür. Daha sonra Weimar Klasik olarak da bilinen Edebiyat Klasiği, bu prensiplere sadık kalmıştır.
Geçiş dönemi
1772 yılında Sachsen-Weimar-Eisennach’ın dul düşesi Anna Amelia’nın, iki oğlu için, modern-ironik tarzdaki Der goldene Spiegel oder die Könige von Scheschian adlı eserini henüz yayımlamış olan Christoph Martin Wieland’ı Weimar’a davet ettiği zaman dilimi, Weimar Klasiğin çıkış noktası olmuştur.
Ardından Goethe, 26 yaşında –prens öğretmeni olarak- Weimar’a çağrılmadan önce, özellikle mektup romanı “Genç Werther’in Acıları”nın (Die Leiden des jungen Werthers) sayesinde Fırtına ve Coşku dönemi öncüsü olmuştur. Goethe’nin Weimar’a yerleşmesiyle birlikte eserleri, içeriksel ve formal olarak klasik Antik döneme yaklaşan bir estetik ideal çerçevesinde sürekli olarak daha da olgunlaşmıştır. Goethe bu ideali mekânsal olarak da örnek alarak, 1786 yılında İtalya’ya gitmiştir. 1788 ilkbaharında geri dönüşünün hemen ardından, şimdiye kadar olan görevlerinden muaf tutulmuş ve Eylül ayında Rudolstadt’da Schiller ile tanışmıştır. Bu karşılaşma her ikisini de kendine getirmiştir: Goethe, Schiller’i Fırtına ve Coşku döneminin gözü pek yazarı olarak görmüştür, Schiller ise Goethe’nin edebi çalışmalarının kendininkileri ile tam bir zıtlık içerisinde olduğunu ortaya koymuştur.
Goethe 1776 yılında, hayran olduğu Johann Gottfried Herder’i de Bückeburg’dan Protestan başpapaz olarak Weimar’a sürüklemiştir-aralarındaki ilişki devam etmiştir.
Schiller ve Goethe bir görevi gerçekleştirmek üzere birbirlerine yaklaştığı sırada, birbirleri hakkındaki düşünceleri biraz değişmiştir (Schiller’in 1796’daki denemesi Über naive und sentimentalische Dictung’un karşılaştırılması). Schiller’in, sayesinde dostluğunu pekiştirdiği, biri 23 Ağustos’da diğeri ise 31 Ağustos’da olmak üzere Goethe’ye yazdığı iki mektubu, benimsedikleri bu anlayışın belirleyicisi olmuştur. Goethe ve Schiller birbirlerinden oldukça etkilenmişlerdir (1796 yılında ortak şekilde ele aldıkları Xenien’in karşılaştırılması). Weimar Klasiğin en değerli ispatlarından birisi ise, daha sonraki mektuplaşmalar olmuştur.
Belirtileri ve Nitelikleri
Fransız Devrimi ideallerinin (özgürlük, eşitlik, kardeşlik) uygulanabilirliği bağlamındaki zorluk konusunda kazanılan deneyim ve bu ideallerin Jakobenler diktatörlüğü dönemindeki (1793/94) barbar eğilimi, Weimar Klasik yazarlarını olduğu gibi tüm Alman kültür alanlarını da etkisi altına almıştır; fakat bununla birlikte çağdaş müzik alanında Ludwig van Beethoven’ın eserini de etkilemiştir. Fırtına ve Coşku dönemi edebiyatı ise, farklı bir noktaya işaret etmektedir: Burada Aydınlanma döneminin akıl ve duygu arasında yaratmış olduğu değer çatışması, tam olarak çözülememiş ve eserlerde sayısız felaketlere neden olmuştur (karşılaştırınız: Goethe’nin Genç Werther’in Acıları adlı eserinde Werther’in intiharı). Bu deneyimlere tepki olarak karşıtlıkların uyumlu bir dengesinin aranması konusundaki çabalar, klasik sanat yaklaşımının merkezini oluşturmuştur; çünkü bu uyum Fransız Devrimi gerçeğinde ve Fırtına ve Coşku dönemi edebiyatında başarısızlıkla sonuçlanmış ve sürekli artan gerginliğe yol açmıştır. Antik Sanat idealine dayanarak, Klasik’te mükemmeliyet, ahenk, insanlık ve biçim ve içeriğin uyumu aranmaktadır. Goethe’nin tüm fenomenlerin evrensel ilişkisi için doğada bir örnek aramış olduğu yer, Schiller için en önemli hususa ilişkin tarihin başlangıcı olmuştur. Diğer özellikleri ise şunlardır:
- Fransız Devrimi ile mücadele
- Radikal bir ihtilal (Fransız Devrimi) yoluyla değil, aksine toplumun evrimsel gelişimi (süreçli gelişme) yoluyla Aydınlanma idealine uygun düşen bir devlet amaç edinilmiştir.
- Weimar ve Jena üzerinde merkezileşme
- Estetik eğitim programı ve dönemin huzursuzluğu karşı karşıya gelmektedir: İnsanların insanlık adına sanat ve edebiyat ile eğitilmesi ve buna bağlı olarak toplumsal değişimler için olgunlaşması gerekmektedir.
- Eğitim ideali “ruh güzelliği”dir; yani becerileri, görevleri olan ve uyum sağlayan kişidir (sakin, dengeli, kendisini telkin eden kişi ideali).
- “Dönemin tüm etkilerinin üzerinde olan” dikkate değer öğeleri, daha çok insani-etik değerleri- seçmesi sonucu, çağın uygunsuz düşmesi
- Fırtına ve Coşku döneminin bencilliği yerine toplum içinde uyumun aranması
- İnsanlık
- Özyıkımların, işlenilen ahlaki-etik suçlar için adil bir ceza olduğunu savunan anlayış.
Weimar klasiğin en önemli temalarına diğer insanlık kavramları ve hoşgörü eklenmektedir. En önemli edebi tür ise, lirik ve epik türleri ikinci planda bırakan dramadır. Yüksek bir dil seviyesi ve dil standardı tercih edilmiştir (karşılaştırın: Iphigenie auf Tauris’in vezin ölçümleri). Tüm kabalığı ile Fırtına ve Coşku döneminin doğal dil ideali ile karşılaştırıldığında, bu dil düzeni akıl ve duygu arasındaki ahengi netleştirmekte ve bu yüzden klasik değerlerin aracısı ve estetik eğitimin rehberi olarak yararlı olabilmektedir (karşılaştırın: Schiller’in Über ästhetische Erziehung des Menschen/insanın estetik eğitimi üzerine adlı eserinin ve Goethe’nin Iphigenie auf Tauris adlı eserindeki kelimelerin gücü). Bu bağlamda Goethe ve Schiller’in klasik drama formatına geri dönmesi, daha doğrusu yaklaşması görülmektedir. Weimar klasik dönemi, Wieland ile entelektüel Antik anlayışı yoğun bir şekilde başlatan Antik Döneme yönelim sayesinde sadece ismini elde etmemiş, aynı zamanda birçok eserin -özellikle Goethe’nin- biçimini de yansıtmıştır. Alman edebiyatının “klasik” çağı olarak da nitelendirilebilmektedir.
Daha sonraları ise “Klasik“ kavramı, “Romantizm” akımının etkisi ile biçimsel içerikler çerçevesinde sınırlandırılmış ve olumsuz bir mücadele terimi olarak özellikle Schiller’e karşı çıkılmıştır. Bu nedenle kavram, örnek bir çağı işaret etmemekte, aksine Yunan Klasiğini örnek alan bir ekolden daha öteye gitmemektedir.
Dış bağlantılar
Kaynakça
- ↑ Simon J. Richter, editor, The Literature of Weimar Classicism. Camden House (2005).