Âşık halk edebiyatı
Âşık Halk Edebiyatı, âşıkların ortaya koyduğu eserlerin oluşturduğu halk edebiyatı içinde yer alan bir kol. Halk diliyle ve hece vezniyle meydana getirilen, saz eşliğinde söylenen şiirlerden oluşan geleneksel edebiyatımızın adıdır. Anonim ürünlerin dışında kalan şiirlerin (koşma, destan, semâî, kalenderî vb.) oluşturduğu toplam, böyle adlandırılır. Kimi âşıkların başından geçen ve yaygınlaşıp ünlenen hikâyeler de âşık edebiyatı içinde incelenir. Bir tarikata mensup olup o yolda şiir söyleyen tekke şairlerinin eserleri tekke şiiri diye anılır, âşık edebiyatının içinde değildir.
Âşık Edebiyatı geleneğini sürdüren şairlerimize âşık denildiği için bu edebiyata da Âşık Edebiyatı denilmiştir. Âşık Edebiyatı'nın kökü Orta Asya'ya kadar dayanır. Bu akımı temsil eden âşıklar, Orta Asya Türk şiir geleneğine bağlı kalıp ellerinde sazları ile diyar diyar dolaşarak sanatlarını icra ederler. Âşıklar halk arasında yetişir, duygu ve düşüncelerini saz çalarak dile getirirler. Böylece kendi şarkılarını Âşık Edebiyatı'na uygun olarak söylerler.
Âşık Edebiyatı nazım biçimleri koşma, destan, semâî, ve varsağıdır . Hece ölçüsünün 7, 8 ve 11'li kalıpları çok kullanılmıştır. Daha çok yarım uyak kullanılmış, cinaslarada yer verilmiştir.[1]
Âşık Edebiyatı özellikleri
- Âşık veya ozan denilen kişilerin saz eşliğinde söyledikleri şiirlerden oluşur.
- Genelde sözlü olmasına rağmen şairler, şiirlerini "cönk" dedikleri defterlerde toplamışlardır.
- Şairler, sazlarını omuzlarına alarak köy köy, kasaba kasaba, şehir şehir dolaşmışlardır.
- Şiirlerde anlatım içten, canlı ve yalındır.(reel)
- Şairler, halkın içinden çıktığından halk dilini kullanmışlardır. Bu sade dil, 18. ve 19. yüzyıllarda bazı şairler tarafından Divan Edebiyatı'nın etkisinde kalmasıyla eski arılığını kaybetmiştir.
- Nazım birimi dörtlüktür.
- Koşma, semâî, destan, varsağı gibi nazım şekilleri kullanılmıştır.
- Hece ölçüsünün 7'li, 8'li ve 11'li kalıplarına ağırlık verilmiştir.
- Aşk, tabiat, gurbet, ayrılık, ölüm, özlem, kıskançlık, yiğitlik, toplumun sorunları, insan davranışları, bunlarla ilgili eleştiriler konu olarak işlenmiştir.
- Şiirlerin son dörtlüğünde şairin adı veya mahlası geçer; Buna tapşırma denir.
- Göz kafiyesi anlayışı yerine kulak kafiyesine ağırlık verilmiştir. Yani kafiye için aynı sesin kullanılmasına gerek yoktur. Buna göre p/b, ç/ş, t/d, l/n gibi seslerle de kafiye yapılmıştır.
- Genellikle yarım ve cinaslı kafiye kullanılmıştır.
- Benzetme (teşbih) ve kişileştirme (teşhis) dışında edebî sanatlara fazla yer verilmemiştir.
- Bazı ürünlerde yöresel özellikler görülür.
- Şiirler genellikle hazırlık olmaksızın irticâlen, yani içe doğduğu gibi söylenir.
- Divan Edebiyatı'nda görülün kalıplaşmış benzetmeler (mazmun) Halk Edebiyatı'nda da vardır. Buna göre sevgili anlatılırken yeşil başlı ördek, inci diş, elma yanak, badem göz, kiraz dudak, keman kaş, sırma saç, selvi boy gibi benzetmeler kullanılmıştır.
- Divan Edebiyatı daha çok düşünceye önem verdiği için soyut bir edebiyattır. Halk Edebiyatı'nda ise şair gördüğünü, yaşadığını anlatır. Bu nedenle Âşık Edebiyatı somut bir edebiyattır. Ayrıca Divan Edebiyatı'nda sevgilinin tipi çizilir, adı söylenmez. Halk Edebiyatı'nda ise sevgilinin adı (Elif, Ayşe...vb.) vardır.
- Şiirler, işlenen konulara göre koçaklama, güzelleme, taşlama, ağıt gibi adlar alır.
- Âşık Edebiyatı hayalî olaylardan çok, gerçekçiliğin ön plâna çıktığı bir edebiyattır.
- Gerçeklik ön plandadır.
Kaynakça
|
- ↑ Halk edebiyatı genel özellikleri, Erişim tarihi: 3 Haziran 2016