Doğu Sorunu
Doğu Sorunu veya Şark Meselesi, Osmanlı İmparatorluğu'nun parçalanmaya başlamasıyla, 19. yüzyıldan itibaren ortaya çıkan uluslararası sorun. Doğu Sorunu, siyasi bir terim olarak, ilk defa 1815 yılında, Viyana Kongresi’nde kullanılmıştır.[1] Temeline ve kapsamına ilişkin değişik görüşler de ileri sürülmüştür. É. Driault'ya göre Doğu Sorunu Haçlı Seferleri'ne değin inen Doğu-Batı mücadelesinin evresidir. Albert Sorel, Avrupa için Doğu Sorunu'nun Osmanlı Türklerinin Avrupa'ya ayak basmasıyla başladığını öne sürer. M. Lhéritier ise Doğu Sorunu'nu önemli bir yol kavşağı olan Doğu Akdeniz'in özel jeopolitik konumuna dayandırır.[2] Bununla birlikte tarihçiler genellikle Doğu Sorunu terimini büyük devletlerin Osmanlı toprakları üzerindeki rekabetinden kaynaklanan bir dizi bunalımı nitelendirmek için kullanırlar.
Arka Plan
Osmanlıların zayıflamasından yararlanan ilk devlet olan Avusturya, Macaristan'ı bağımsızlığına kavuşturduktan (Karlofça Antlaşması, 1699) sonra, Tuna kıyısında Slavların yaşadığı bölgeleri ilhak etti (Pasarofça Antlaşması, 1718). Rusya 1783'te Kırım Hanlığı'nı, 1812'deki Bükreş Antlaşması'ya Besarabya'yı aldı. 18. yüzyılda Fransızlar Mısır'ı sömürgeleştirmeye yönelirken, Britanya da ticari ayrıcalıkları için baskı yapmaya başladı. 19. yüzyılda Balkanlar'daki Hıristiyanlar arasında milliyetçi hareketlerin yayılması sorunu daha da ağırlaştırdı. Karadağ, Sırbistan ve Yunanistan ayrılarak bağımsızlaştı.
Tek bir devletin Osmanlı topraklarındaki iç çekişmelerden yararlanarak nüfuzunu artırmasından çekinen Batılı büyük devletler, 19. yüzyıl ortalarında var olan stratejik dengeyi korumaya yönelik bir politika benimsediler. Osmanlı Devleti'nin güçsüz konumundan dolayı toprak bütünlüğünü Batı'ya dayanarak sürdürmesi ve bunun karşılığında ödünler vermesi, büyük devletlerin daha çok işine geliyordu. Bu nedenle Kavalalı Mehmed Ali Paşa'ya karşı Osmanlı Devleti'ni desteklediler. Fransa ve Britanya Rus ilerlemesini durdurmak için Kırım Savaşı'nda (1853-56) Osmanlı Devleti'nin yanında yer aldılar. Ama bütün bunlar Osmanlı Devleti'nin parçalanmasını önleyemedi. 1867'de Eflak ve Boğdan'ın birleşmesiyle Romanya kuruldu. 93 Harbi'nde (1877-78) Osmanlı Devleti Rusya'ya yenilince gene büyük devletler araya girdi. Berlin Kongresi'nin öncesinde ve sonrasında, Avusturya-Macaristan Bosna-Hersek'i, Britanya da Kıbrıs ve Mısır'ı aldı. Sırbistan, Romanya ve Karadağ'ın sınırları genişletildi. Yeni kurulan Bulgar Prensliği 1885'te Doğu Rumeli'yi ilhak etti.
20. yüzyılda Doğu Sorunu'nun odak noktası Balkanlar'a, Arap dünyasına ve Boğazlar ile Anadolu'ya kaydı. 1908'de Jön Türklerin başa geçmesinden sonra yeni ayaklanmalar ve Balkan Savaşları çıktı. Bu savaşlar Osmanlılara büyük topraklar kaybettirdi. Bulgarların Çatalca'ya kadar ilerlediği ve Britanya'nın da desteğini çektiği bir ortamda, Osmanlı Devleti Almanya'yla yakınlaşma yoluna gitti. I. Dünya Savaşı srasında İtilaf Devletleri Sykes-Picot Antlaşması'yla Osmanlı Devleti'ni paylaşma konusunda anlaşmaya vardılar. Savaş sonrasında San Remo Konferansı doğrultusunda uygulanan paylaşma planı, Ortadoğu'daki eski Osmanlı topraklarında Britanya ve Fransa denetimindeki bir dizi devletin kurulmasıyla sonuçlandı. Bu arada Osmanlı Devleti'nin İstanbul ve Boğazlar çevresinde kurduğu jeopolitik denge yıkıldı. Ama Anadolu'yu parçalamaya yönelik girişimler, Türk Kurtuluş Savaşı'yla boşa çıktı. Batılı devletler 1923'te kurulan yeni Türkiye Cumhuriyeti'ni tanımak zorunda kaldılar.
Sonuç
Doğu sorunu, gerçekte bir doğu sorunu değil, bir Avrupa sorunu, Avrupa'nın siyasi güç dengesinin ortaya çıkardığı bir sorun idi. Batı devletlerinin hepsi Osmanlı Devleti'nin artık bir güç olmaktan çıktığını ve kendi gücüyle ayakta duramayacağını biliyordu. Ancak uygun olmayan bir zamanda yıkılmasının kendi aralarında büyük çatışmalara yol açacağı endişesiyle zaman zaman Osmanlı Devleti'nin varlığının korunmasından yana oldular. Doğu Sorunu genel olarak 19. yüzyıl'ın ilk yarısında Osmanlı Devleti'nin toprak bütünlüğünün korunması, ikinci yarısında Avrupa'daki topraklarının paylaşılması, 20. yüzyıl'da da tüm topraklarının paylaşılması anlamında kullanıldı. Ayrıca Osmanlı Devleti'nin iç ve dış siyasetteki bunalımları Avrupalılar'ca Doğu Sorunu başlığı altında değerlendirildi.