Döviz
Döviz, dar anlamda (çek, poliçe gibi) yabancı parayı temsil eden belgeler. Türkçede yabancı ülkelerin paralarına da döviz denmektedir.[1] Herhangi bir ülkenin parasının, başka bir ülkenin (veya ülkelerin) parasına dönüştürülmesiyle ilgili işlemlere de döviz işlemi veya kambiyo işlemi denir. Döviz kelimesi Türkçeye Fransızca'daki deviseden geçmiştir. Genel olarak döviz dendiğinde milletlerarası ödemelerde kullanılan ödeme araçlarının tamamı ifade edilir.
Genel
Ekonomik açıdan bakıldığında döviz, iktisadi anlamda bir mal niteliğindedir. Döviz borsaları bazı özel nitelikleri olan piyasalardır. Kısaca belirtmek gerekirse, New York, Londra, Tokyo, Frankfurt, Zürich ve Paris en büyük döviz borsaları arasında bulunmaktadır. Ancak, döviz piyasalarını belirli bir yer veya mekanla sınırlı piyasalar olarak düşünmek doğru değildir.
Döviz borsaları, muayyen coğrafi bölgelerde faaliyet gösterseler de, çeşitli elektronik haberleşme araçlarıyla birbirleriyle sürekli olarak ilişki içinde bulunurlar. Denilebilir ki, günün her saatinde dünyadaki döviz piyasalarından herhangi birisi açık bulunur. Mesela ABD'in batısında yer alan San Fransisco'da borsalar kapandığında Uzak Doğuda Tokyo, Hong Kong ve Singapur borsaları, ayrıca bu borsalardaki çok uluslu Amerikan ve Avrupa bankalarının şubeleri yeni açılmışlardır. Uzak Doğu borsaları kapandığında ise Orta Doğunun mali piyasaları ve merkezleri iki saatten beri çalışmakta olup Avrupa borsaları mesaiye yeni başlamaktadır. Avrupa ile ortak çalışma saatleri sırasında New York borsasında faaliyet hacmi yoğunlaşmaktadır. Londra bankaları coğrafi konumları dolayısıyla, günlük çalışma süresi içinde öteki Avrupa piyasaları ve Kuzey Amerika dahil olmak üzere, Uzak Doğu ve Orta Doğu piyasalarıyla işlem yapabilmektedirler.
Milletlerarası döviz borsaları 24 saat sürekli olarak çalıştıkları için döviz fiyatları (kurları) sürekli olarak değişirler. Döviz bir iktisadi mal gibi işleme tabi tutulduğundan, dövizin bir arz ve talebi ve dolayısıyla da bir fiyatı vardır. Döviz fiyatlarına döviz kuru (exchange rate) denmektedir.
Döviz kurları genellikle bir birim döviz başına (veya bununla değiştirilebilen) milli para miktarı olarak tanımlanır. Döviz kurları 1 birim milli paranın karşılığı olan döviz miktarı olarak da tanımlanabilir. Bu şekilde düşünüldüğünde kurlar 1 USD = 1,35 TL veya 1 TL = 0,74 USD olarak ifade edilebilir. Bu iki sistem birbirinin tersidir. Birincisinde dövizin, milli para cinsinden değeri ifade ediliyor; buna direkt-kotasyon sistemi deniyor. İkincisinde ise milli paranın dış değeri, yani döviz cinsinden fiyatı gösteriliyor; buna da indirekt kotasyon sistemi deniyor.
Milletlerarası borsalarda döviz kurları ABD dolarıyla milli paralar arasındaki değişim oranı şeklinde ifade edilince, ABD doları dışında iki para arasındaki değişim oranı bunların dolar cinsinden fiyatlarına göre dolaylı olarak hesaplanabilir. Mesela, 1 USD = 1,35 TL ve 1 USD = 0,83 EUR ise; 1 EUR = 1,63 TL olur. Bu şekilde dolar dışındaki paralar arasında hesaplanan kurlara çapraz kur (cross-rate) denilmektedir. Yani iki para arasındaki dolaylı değişim oranına çapraz kur adı verilir.
Yabancı paraların çapraz kurları arasında da bir uyum vardır. Çapraz kurlar arasındaki uyum bozulur, yani dövizin ucuz olduğu yerden satın alınıp pahalı olduğu yerde satılması işleri ortaya çıkabilir. Bu farklardan yararlanarak kazanç sağlanması işlemine arbitraj denir. Geniş anlamda döviz ticareti; döviz bazında mevduat bulundurmayı, döviz piyasaları arasındaki kur farkından kâr elde etmeyi (döviz arbitrajı), zaman içindeki kur değişmelerinden kar elde etmeyi (döviz spekülasyonu) de kapsamına almaktadır.
Döviz piyasaları vadeli piyasa (forward market) ve vadesiz piyasa (spot market) olmak üzere ikiye ayrılırlar. Vadesiz piyasalarda döviz işlemleri herhangi bir işgününde o günün döviz kuru üzerinden yapılmaktadır. Vadeli piyasalarda ise tarafların sözleşme ile tespit ettikleri gelecekteki bir gün ve döviz kuru üzerinden (vadeli döviz kuru) döviz alım ve satımının taahhüt edilmesi şeklinde yapılmaktadır.
Vaktiyle altın para sisteminin yürürlükte olduğu yıllarda ülke paraları, bulundurdukları veya temsil ettikleri altın miktarına göre birbirleriyle mübadele edilirlerdi. Mesela Türk lirası 2 gr altını, dolar 6 gram altını temsil ediyorsa, 1 dolar = 3 TL olarak belirlenirdi. Böylece belirlenmiş olan kurların değişmeleri de mümkün olmazdı. Altın para sisteminin çok önemli bir üstünlüğü olarak nitelenen bu husus, daha sonra kâğıt para sistemine geçirilmesiyle birlikte geçerliliğini kaybetti. Döviz kurları sabit veya esnek olarak belirlenebilmesinin fayda ve mahzurlarını esas alan tartışmalar iktisat literatüründeki canlılığını hala korumaktadır.
II. Dünya Savaşı sonlarından 1973 başlarına kadar dünyada geçerli olan ve Bretton Woods Sistemi diye bilinen para sistemi bir sabit kur sistemiydi. 1973 başlarından itibaren Batılı ülkeler esnek veya değişken kur sistemini benimsemişlerdir. Ne var ki, Avrupa Topluluğu ülkeleri gibi bazı sanayileşmiş ülkeler paralarını sabit kurlardan birbirine bağlayarak bir para sahası oluşturmuşlardır. Belirtmek gerekir ki, günümüzde tam bir esnek kur sistemi hemen hemen hiçbir ülkede uygulanmamaktadır. Hemen hemen her ülke döviz kurlarının nisbi de olsa istikrarlı oluşunu özlemektedir. İstikrar arayışları ise döviz piyasalarına müdahaleyi zorunlu kılmaktadır.
Türkiye'de 1929 yılına kadar Lozan Antlaşmasında yer alan hükümler dolayısıyla döviz piyasalarına fazla bir müdahalede bulunulamamıştır.
Lozan Antlaşmasının koyduğu sınırlamaların sona ermesiyle birlikte, 20 Şubat 1930 tarihinde çıkartılan 1567 sayılı Türk Parasının Kıymetini Koruma Kanunu ile döviz işlemlerini düzenleme yetkisi Maliye Bakanlığına verilmiş ve yoğun bir şekilde döviz kontrolü uygulanmaya başlanmıştır.
Özellikle 1983'ten sonra Türk Lirasına konvertibilite sağlamak yönünde getirilen bazı düzenlemelerle 1567 sayılı kanunun uygulamaları yerine geniş ölçüde bir serbesti ortamı getirilmiştir. Sabit döviz kuru sistemi fiilen terk edilmiş ve kurların önce kısa aralıklarla, sonraları Merkez Bankasınca her gün belirlenmesi yoluna gidilmiştir. Hükümet 1989'da aldığı bir kararla banka ve yetkili kurumlara 3000 dolar veya eşdeğer döviz satabilme hakkı verildi. Mart 1990'da 32 sayılı karar olarak bilinen Türk Parasını Koruma Hakkındaki Karar'da yapılan değişiklikle, Türkiye'de yerleşik kişilere sınırsız döviz bulundurma ve transfer etme gibi haklar tanındı (1993).
Döviz birimleri
Döviz sözcüğünden genellikle herkes yabancı para anlamını çıkarır. Oysa döviz, banka ekonomisiyle ilgili genel anlamda yabancı para birimi olarak anlaşılır. Yurtdışındaki yerlerde (havaleler, para değişimi ve çekler aracılığıyla) dar anlamda sadece borçların yurtdışı bankalarına ödenmesidir.
Döviz kavramı ve kullanımı
Dövizin diğer kullanım şekilleri şöyledir:
- Yurtdışı hesapları ve Menkul Kıymetlerde
- Ülke içerisinde yabancı para cinsinden yönetilen hesaplarda - döviz hesaplarında
- Döviz cinsinden para değişiminde, çekler ya da havalelerde.
Döviz çeşitleri terimsel olarak farklılık gösterir. Nakit para (banknotlar ve madeni paralar) yabancı para cinsindendir.
Dövizler sıklıkla fiyat belleği olarak kullanılır. Ulusal para biriminin değeri ya da bu cinsten olan taleplerin değeri gelecek için aşağı yukarı sabit olarak kabul edilmektedir. Bu etki beklenen yüksek enflasyonu ortaya çıkarmaktadır.
Döviz olarak bir nakit para birimini kullanmak, döviz sahipleri adına da riskler doğurur, zira nakit para biriminin dolaşım hızı, değer belleği olarak temel kullanım işlevi aracılığıyla oransız bir şekilde düşüşe geçer. Yurtiçi para dolaşımı durdurulur durdurulmaz, savunmasız enflasyon adına para biriminde her bir merkez bankasının döviz cinsinden para miktarı (burada nakit para) arttırılır. Rastlantısal sapmalar (dalgalanmalar) aracılığıyla dolaşım çok az artar (ve bundan dolayı fiyatlar buna göre yükselir), daha sonra önceden var olan çok miktardaki nakit para dolaşıma geçebilir. Bu durum enflasyonu kaçınılmaz kılar; böyle bir etki Japon Yeni’ni ve Amerikan Doları’nı olumsuz yönde etkiler.
Dövizleri beklenmeyen bir enflasyon altında bulunan bir döviz sahibi risk alabilir. Örneğin Avrupalı yatırımcılar 2002 yılında ABD dolar kurunun Avro karşısında değer yitirmesi nedeniyle Amerikan Hisse Senetleri'nde kayba uğramışlardır; fakat bunun yanı sıra Amerikan Doları’nda hisse senetleri ciddi şekilde düşüş yaşamıştır.
Konvertibilite (Serbestçe başka para birimlerine çevrilebilirlik)
Serbestçe bozdurulabilen dövizler kısıtlamalar olmadan başka para birimlerine dönüştürülür. Konvertibiliteye sahip dövizler olarak da adlandırılır.
Kısıtlı konvertibiliteye sahip dövizler değişim esnasında kısıtlamalar ile karşılaşmaktadır. Bu dövizler örneğin sadece belli kişi çevrelerince ya da belli amaçlar için başka para birimlerine dönüştürülebilinir. Değişime (değiş-tokuş) sadece belirli kısıtlamalara da maruz kalabilir. Bu para birimleri kolay para olarak da tanımlanmaktadır.
Bundan başka, yerli ve yabancı para çevrilebilirliği (konvertibilitesi) arasında fark vardır. Bir yerli vatandaş ülkesinde ulusal parasını yabancı paraya çevirebiliyorsa, o para birimi yerli çevrilebilirliğe sahiptir. Aynı şekilde bir yabancı, söz konusu bu ülkede yabancı parayı bozdurabiliyorsa, bu takdirde o para birimi yabancı çevrilebilirliğe sahiptir.
Çevrilmeyen dövizler bir döviz kontrolü altında bulunur. Değişim (değiş-tokuş) diğer para birimlerinde yasaklanmıştır ya da sadece bireysel onay (Döviz Kontrolü Yönetimi) ile mümkündür.
Kur oluşumu
1 Ocak 1999’da Euro’nun yürürlüğe girmesiyle Almanya’daki döviz kurları resmi olarak belirlenmiştir. Avro’nun gelmesiyle döviz borsaları tedavülden kaldırılmıştır.
Diğer bir değişiklik ise dövizler adına fiyat sunma yöntemindeki değişiklikti. Almanya'da uygulanan fiyat sunma, yeni fiyat kaydının yürürlüğe giriş tarihine kadar uygulanan bir yöntemdi. Döviz ticaretinde 1 Ocak 1999’dan itibaren döviz değerleri bütün Avro’yu kabul eden katılımcı ülkelerde oran kaydı biçimine dönüştürülmüştür. Satın alma (alım gücü) oranı bu yüzden değişmiştir. Satış ve sunum değeri gelişimlerinin (kur gelişimleri) karşılaştırılabilirliği geniş kitleler adına alışılmadık bir durumdu.
Bu kurlar, her bir firma adına bankalar arası ticarette Forex hakkında bilgisayar desteği sağlanmıştır ve peşin döviz ya da Future’lar adına serbestçe satın alınmıştır. Müşteri bu yüzden belli bir kurda çok fazla uygulama talebinde bulunmuştur
Borsaların haricinde bir pazardaki büyük orandaki satışlar bankalar arası ticaretin gelişmesini sağlamıştır.
Döviz işletmeleri (büroları)
İşletmelerin yıllık bilânçosunun belli bir zamanda para birimlerinin takas edilmesine (değiş tokuş) spot döviz kuru denir. Buna karşı bir vadeli döviz işletmesi (bürosu), gelecekte belli bir sürede para birimlerinin değiştirilmesinde ve bir firmanın yıllık bilânçosunun kararlaştırılmış döviz kuru üzerinde anlaşma sağlanması olanaklıdır. Vadeli döviz işletmeleri kur dalgalanmalarına karşı güvenliği sağlamaktadır.
Spot döviz kurları ve vadeli döviz kurları arasında bir fark vardır. Bu fark döviz değiş tokuşu (prim ya da iskonto) olarak adlandırılır, bu döviz değiş tokuşu ve spot döviz kurunun yüzdesinde bildirilmektedir. Peşin kur üzerinde bulunan vadeli kurun spot kurdan yüksek olması bir “değer yükselmesi” olarak tanımlanır. Son nokta yurtiçinde ve dışındaki faiz oranıdır:
- Yurtiçi Faiz Oranı ≥Yurtdışı Faiz Oranı = Deport
- Yurtiçi Faiz Oranı ≤ Yurtdışı Faiz Oranı = Değer Yükselmesi (Report)
Opsiyonlu döviz büroları, müşterinin hakkını belli bir günde ya da belli bir süre içerisinde para birimi belirlenmiş fiyattan satın alınmasını ya da satmasını sağlamaktadır. İşletmenin içeriğine (büyüklüğüne) göre satın alma ve satış opsiyonları farklı olmaktadır. Bir opsiyonun satın alıcısının iş ortağı durgunluk olarak tanımlanmaktadır. Bir Döviz-Future-Kontrat’ında satın alıcı belli miktardaki para birimlerini satın almaya ya da satmaya mecbur kalmaktadır.
Peşin (nakit) dövizler hemen müşterinin serbestçe kullanmasına sunulmaktadır. (Satın aldıktan sonra uygulamaya konulur.) Vadeli dövizler ise daha sonra müşterinin serbestçe kullanmasına sunulmaktadır.
Esnek döviz kuru sistemi
1973 başlarında çoğu Batı Avrupa ülkesinde ve Japonya’da dolar kuru serbest bırakılmıştır. Sabit kur sistemi yerine, esnek kur sistemi uygulanmıştır. Özellikle uluslararası ticaretten etkilenen Japonya ya da Amerika gibi küçük ölçekli milli ekonomiler sabit döviz kuruna bağlı kalmıştır. Bu, zamanla daha da güçleşmiştir, çünkü uluslararası sermaye devinimi Elektronik Bilgi İşlem Tekniği ve telekomünikasyondaki yeni gelişmeler sayesinde daha da kolaylaşıp hızlanmıştır. Ayrıca kontrol de giderek zorlaşmıştır.
Esnek döviz kuru sistemi yürürlüğe girdikten kısa bir süre sonra iki petrol kriziyle karşı karşıya gelinmiştir. Bunun sonucu olarak da sistem, bilanço artışı (Petrol İhraç Eden Ülkeler- OPEC) ve açığına (Ekonomik İşbirliği Organizasyonu- OECD) yenilmiştir. Bu da orta vadede kendini yenilemiştir.
IMF’nin ikinci değişiklik anlaşmasıyla üye ülkeler döviz kuru sistemi seçiminden feragat etmişlerdir. Böylece her iki ülke kendi istikrarlı para değeri ve ekonomi şartlarının sorumluluğunu üstlenmiştir. Altın, satın alma değerini kaybetmiştir. Bununla da döviz kurunda fark edilir düzeyde bir dalgalanma oluşmuş ve kur devamlı değişkenlik göstermiştir. Özellikle Batı Avrupa’daki birbirine bağlı ülkeler döviz kuru dalgalanmalarına karşı topluca Avrupa Para Sistemi’ni oluşturmayı denemişlerdir. Düzey esnekliği temelinde istikrarlı/sabit döviz kuru elde etmeye çalışmışlardır. GSMH’nin yüksek oranda gelişmesine göre nispeten esnek döviz kurundan özellikle uluslararası ticaret kar elde etmiştir. Enflasyonun genel artış eğilimi de son bulmuş, böylece de Almanya ve Amerika’nın enflasyon oranları da birbirinden farklılaşmıştır.
Avrupa’da Euro öncesi Para Politikası İş Birliği
Avrupa devlet ve hükümet başkanlarının kararıyla (Haag 1969), Avrupa Topluluğu; Avrupa Ekonomi ve Parasal Birliği’ne dönüşmüştür. İlk olarak 1972’de Avrupa Döviz Kuru Birliği kurulmuş, ardından da 1979’da Avrupa Para Sistemi yürürlüğe girmiştir. 1992’de imzalanan Maastricht Anlaşması, Avrupa para entegrasyonun son adımı olmuştur.
Avrupa Döviz Kuru Birliği, Bretton Woods Sisteminin kısmen de olsa sabit döviz kuru sistemi haline gelmesi için aracılık etmiştir. Tek tek olan Avrupa paralarının konvertibilitesi böylece garanti altına alınmıştır (Block- Floating).
Bu da Avrupa Para Sisteminin Avrupa Topluluğu dâhilindeki döviz kuru istikrarını sağlamayı öncelikli hedef haline getirmesini sağlamıştır. Ekü’nün tek hesap olarak (karşılaştır, Avrupa Para Birimi) yürürlüğe girmesi de bu gelişmenin bir parçasıdır. Bunun devamında döviz kurunun sadece belirli bir seçenek yelpazesi dâhilinde dalgalanması kararlaştırılmıştır. Bu seçenekler 1992 ve 1993 para krizleri sonunda genişletilmiştir. Söz konusu olan Eylül 1992 Pound krizi, İngiltere’nin Avrupa ekonomik sistemini terk etmesine neden olmuştur. Bu bağlamda Pound krizini direk etkileyen borsada yoğun olarak İngiliz Pound’una oynayan Amerikalı yatırımcı George Soros da önemlidir. George Soros büyük miktardaki Pound’u Alman Markı ve Fransız Frankıyla takas edip, Pound’un değerinin düşmesini hızlandırmıştır.
Avrupa’nın tek para sistemine geçişi, Avrupa Ekonomik ve Parasal Birliği’nin temeli olan Maastricht Anlaşmasıyla yerine getirilmiştir. 1998 yılında Avrupa Merkez Bankası görevine başlamıştır. Euro’nun ilk kez 1 Ocak 1999 da yürürlüğe girişiyle birlikte katılımcı ülkelerde ilk kez ortak bir Avrupa parası yürürlüğe girmiştir.
1 Ocak 2002’de Avrupa Para Birliği, Euro banknotların ve madeni paralarının 12 ülkede tedavüle girmesiyle uygulanmaya başlamıştır.
Katılan tüm ülkeler Maastricht Kriterlerini yerine getirmişlerdir (resmi adı: Avrupa Birliği Birleşme Kriterleri) Avro sahasındaki fiyatların karşılaştırılabilir olmasına rağmen, ulusal özelliklerinden dolayı satın alma gücü, yani iç değer ve de Avro sahasındaki vatandaşların belli bir para tutarıyla satın alabildiği mal ve hizmetlerdeki miktar ve nicelikler birbirinden uzaklaşmıştır.
Avro sahasına zamanla yeni ülkeler (örneğin; 2001’de Yunanistan) katılmıştır. Bunun için döviz kuru mekanizmasına başarılı bir katılım şartı gerekmektedir.
Bunun üzerine Bosna-Hersek, Bulgaristan, birkaç Fransız deniz aşırı eyaleti ve Baltık Denizi ülkeleri gibi birkaç ülke para birimlerini Currency Boards / Para Dairesi nedeniyle Avro’ya endekslemişlerdir. Avro, şu anki ulusal para değeriyle sabit döviz kuru ilişkisi olan endekslenmiş para değeri rolü üstlenmiştir.
Yasal düzenlemeler
Para emisyoncudan teslim alınır. Burada çoğunlukla devletçe yetkilendirilmiş bir merkez bankası söz konusudur. Bu kurum para üretimi ve emisyonla görevlendirilmiştir. Çoğu ülkede ise temel olarak fiyat istikrarını sağlayarak para miktarını yönetmekten sorumludur. Merkez bankalarının diğer görevleri ise para politikasını belirlemek ve yürütmek (ve para miktarının yönetimi), döviz rezervlerinin saklanması ve finans piyasası kontrolüdür.
Yasal ödeme aracı olan para değerinin ülke içinde yasalar çerçevesinde kabul zorunluluğu vardır; bu da alacaklıların borç ödemede -farklı bir anlaşma haricinde- yasal ödeme araçlarını kabul etmekle yükümlü oldukları anlamına gelmektedir. Bununla da ödeme aracının değeri korunmaktadır. Tarihte bu koruma eski sikkelerin, değerli metal oranlarının garanti altına alınmasıyla sağlanmıştır. Almanya ve Avrupa Ekonomik ve Parasal Birliği’ne üye diğer ülkelerde 1 Ocak 2002’den bu yana yasal ödeme aracı Avro’dur (Federal Banka Yasasının 2. Madde, 14. Fıkra, 2. İbaresi gereğince; Avrupa Merkez Bankasının ilan edilen Avro’su, tek sınırsız resmi ödeme aracıdır).
Kaynakça
- ↑ Eğilmez, Mahfi. "Döviz ve Döviz Kuru Nedir ve Nasıl Belirlenir?". Ekonomi Sözlüğü. 7 Haziran 2015 tarihinde kaynağından arşivlendi. http://web.archive.org/web/20150607164532/http://www.mahfiegilmez.com:80/p/ekonomi-sozlugu.html. Erişim tarihi: 1 Nisan 2015.