Sinop
Bu madde güvenilebilir bir yayında çıkmış alıntı/referanslar içermiyor. Burada belirtilen kaynakların, konuyla ilgili güvenilir internet siteleri ve basılı yayınlar gibi birincil kaynaklar olması gerekmektedir. Uygun alıntıları ekleyerek Vikipedi'ye yardımcı olabilirsiniz. |
Sinop | |
— İlçe — | |
Türkiye'de yeri | |
Sinop | |
Sinop kolajı. | |
Koordinatlar: 42°02′K 35°09′D / 42.033°K 35.15°D | |
Ülke | Türkiye |
---|---|
İl | Sinop |
Coğrafi bölge | Karadeniz Bölgesi |
Yönetim | |
- Belediye başkanı | Baki Ergül (CHP) |
Nüfus (2015)[1] | |
- Toplam | 60,880 |
- Kır | 20,213 |
- Şehir | 40,667 |
Zaman dilimi | UDAZD (+3) |
Posta kodu | 57000 |
İl alan kodu | 0368 |
İl plaka kodu | 57 |
İnternet sitesi: http://www.sinop.gov.tr/ |
Sinop (Hititçe: Sinuwa, Yunanca: Σινώπη/Sinope), Türkiye Cumhuriyeti'nin Karadeniz Bölgesi'nin orta kesiminde bulunan Sinop ili'nin merkezi olan şehirdir. Karadeniz kıyısında, Boztepe Burnu'nun karayla birleşme noktasında yer alır. Sinop Kalesi, tarihi ve turizm açısından kentin en ilginç yeridir. Şehrin merkez nüfusu yaklaşık 49.400'dür.[2]
Coğrafya
Sinop; Anadolu'nun kuzey yönde uç noktası olan İnceburun'a doğu yönde bağlanan Boztepe Burnu berzahında bir kale-şehir olarak kurulmuş ve tarih boyunca doğu yönde gelişmiştir. Tarih boyunca kale dışına pek taşmayan şehir bir liman kenti özelliği taşır. Berzahın kuzeydoğusundaki dış liman fırtınalara açık olduğu ve denizcilik bakımından kullanışlı sayılmadığı halde, Antikçağ 'da daha çok bu limanın kullanıldığı bilinir. Zamanla kum dolan ve kullanılamaz hale gelen bu limanı berzanın güney-doğusundaki iç limana aynı dönemde bir kanal bağlardı. Bu kanal, Büyük Selçuklu İmparatorluğu döneminde kapatılmıştır.
İklim
Sinop, iklim özelliklerinin iç içe geçtiği bir şehirdir. Mevsimler arası sıcaklık farkları çok büyük değildir. Sürekli esen rüzgârlar şehirde etkili olmaktadır. Sinop'ta yazın birkaç günü haricinde, bütün yıl Nemli ve yağışlı bir iklimi hakimdir. Şehirde Karadeniz iklim tipi egemendir.
Sinop sahil kuşağında yer aldığı için iklim orada mutedildir. Yağış her mevsimde görülür.
Ortalama yağış miktarı Sinop'ta 679–1077 mm ve toplam yağışlı gün sayısı 97-128 gün arasındadır. En yüksek sıcaklık 35 °C ve en düşük sıcaklık ise -8,4 °C derecedir.
Ortalama sıcaklık açısından çok büyük fark yoktur, kışın 7 °C dolayında olan sıcaklık ortalaması, yazın 20 °C'ye yükselir. Yıllık sıcaklık ortalaması merkezde 14 °C'dir.
Ortalama Sıcaklık | 14 C |
En Yüksek Sıcaklık Ortalaması | 17.2 C |
En Düşük Sıcaklık Ortalaması | 11.3 C |
Nispi Nem Ortalaması | %73.4 |
Ortalama Yıllık Yağış Toplamı | 676 Kg. |
Ortalama Yağışlı Gün Sayısı | 38 |
1. Derece Hakım Rüzgâr Yönü | Batı, Kuzey |
2. Derece Hakim Rüzgâr Yönü | Güney, Güneydoğu |
Tarihçe
Yarımadanın güney yönündeki iç liman ise rüzgârlara kapalı konumuyla ve sakin deniziyle güney Karadeniz'in en önemli limanıydı. Bu özellikleri yüzünden "Akdeniz" ismini almıştır. Tarih boyunca işlek bir liman yaşantısı ve tersane faaliyeti bu limanda gerçekleşmiştir. 19. yüzyıla kadar tamamen ayakta duran surlardan ise günümüze büyük bir kısmı kalmıştır ve yıkıntılarından rekonstrüksiyonu yapılabilir. Şehrin gelişimi sürekli olarak doğu yönde, Boztepe Burnuna doğru olurken, kuzeydeki Akliman ve Anadolu yönünde birkaç azınlık yerleşmesinden başka bir yerleşim olmamıştır. Doğudaki yarımada ise gittikçe sarplaşmakta, Hıdırlık tepesinde 187 metre yüksekliğe ulaşmakta ve nihayet deniz yönünde dik yarlar ile kuşatılmaktadır. Bu durumda şehrin deniz yönünden ve berzahtan zaptedilmesi imkânsız olmaktadır.
Antik çağdan beri parlak ve yoğun bir ticari ve kültürel yaşantıya sahip olan Sinop, bu niteliğini Doğu Roma İmparatorluğu, Büyük Selçuklu İmparatorluğu, Candaroğulları ve Osmanlı İmparatorluğu yönetimlerinde de sürdürmüş, ayrıca kale ve tersanesi ile bölgenin en önemli askeri üslerinden biri olmuştur. Bu durumunu Sinop Baskını'ndan sonra kaybetmeye başlayan kent, sur dışına güneydoğu yönde azınlık yerleşmeleri ile batıya doğru ise yönetim ve eğitim gibi kamu hizmetleri yerleşmesiyle çıkmıştır.
Sinop ilinin yerleşme tarihi ilk Tunç Çağı'yla başlamıştır. MÖ 7. yüzyılda bir Helen Kolonisi olarak kurulan Sinop, Antik Çağ'da Karadeniz'in en önemli kentiydi. Helenistik dönemde Anadolu'nun yerli kültürleriyle, Helenistik ve Pers kültürlerini birleştirmek isteyen Pontus Devleti'nin başkenti Amasya'dan sonra Sinop'a taşındı. Bizans döneminde yöre Ortodoks Hristiyanlığının etkisiyle dilde ve kültürde Helenleşmiştir.
Sinop 1972 yılında kalkınmada ikinci derece öncelikli iller kapsamına alınmıştır. İlk büyük ölçekli sanayi kuruluşu, Ayancık Kereste Fabrikasıdır. Diğer önemli sanayi kuruluşları Şişe Cam Fabrikası, Un Sanayi, Söksa, İç Çamaşırı Örme Ve Konfeksiyon AŞ. ile toprak sanayinde tuğla ve kiremit fabrikalarıdır. Ne yazık ki şu an bu fabrikaların çoğu kapatılmış ya da taşınmış durumdadır. Ama bunun dışında Sinop'ta el sanatları da ünlüdür. Ayancık keteni, Boyabat çember dokumacılığı, ahşap kotra maketi yapımı ve tahta el işlemeciliği Sinop'taki en köklü el sanatlarıdır.
İlk kütüphane 1924 yılında Dr. Rıza Nur'un öncülüğünde kurulmuştur ve kütüphaneye ismini veren de odur.
İlin adının kaynağı
Antik Çağ'da, Paflagonya bölgesi içinde kalan Sinop'un saptanabilen en eski adı, Sinopedir. Bir söylenceye göre kent adının kurucusu olarak kabul edilen aynı bir Amazon'dan almıştır. Bir başka söylenceye göreyse, kenti eski Yunan'da Irmak Tanrısı Asopos'un su perisi kızlarından Sinope kurmuştur. Söylenceler, MÖ 5. - 4. ve 3. yıllara tarihlenmektedir ve aynı döneme ait kent sikkeleri üstünde Sinope'nin başı görülmektedir. Hangi söylence benimsenirse benimsesin, kentin kurucusunun Sinope olduğu kesindir. Ancak, Sinope bir su perisi ise, kentin Yunan kolonicilerce; Amazon ise; Anadolu'nun yerli halklarınca kurulmuş olması gerekir. Bu ikilem, dilbilim çalışmalarıyla bir ölçüde çözülmemiştir: Gerek etimolojisine yabancı olan Sin ya da Sind sözcüklerine Yunanistan'ın dışında daha çok Pontus, Doğu Anadolu, İran ve Hindistan'da rastlanmaktadır. Bu da, Sinope adının yerli Anadolu dillerinde gelmiş olabileceğini göstermektedir. Ünlü Antik Çağ coğrafyasısı Strabon ise, kentin kurucusu olarak, Argonotlar'dan Teselyalı Otolikos'u göstermekte ve onun kenti ele geçirerek bir Yunan kolonisi kurduğu yazmaktadır. "Kentin ele geçirilmesi" kavramı, kolonileştirmeden önce, kent'te yerli bir halkın yaşandığını ortaya koymaktadır. Strabon'un sözünü ettiği gelişmeden sonra, Sinope Kenti MÖ 7. yıllarında bir kez Miletuslular'ca kolonileştirilmistir. Kent'te, sırasıyla Miletuslu Habrındas, Koos ve Krenitas dönemlerinde yerleşilmiştir. Tüm bü söylence ve tarihsel olaylar Sinop'un ilk çağlarda yerli halkça kurulduğunu, bu yerleşimi, söylencesel Argonot seferiyle ilgili olarak bir Yunan kolonisi'nin izlediğini, son olarak da Miletuslular'ın burada bir koloni kurduğunu ortaya koymaktadır. Sinop'u içeren yörenin en eski adı ise "Kaşka Ülkesi" idi. Yöre Hitit Imparatorluk Dönemi'yle çağdaş olan Kaşkalar'ın yaşadıkları topraklarda yer alıyordu. Bu ülke sınırları içindeki küçük "Arauanna Ülkesi de, Sinop yöresinde bulunuyordu.
Tarih öncesi Sinop
Sinop ilk çağda "Paflagonya" adı verilen bölge içindedir. Anadolu'nun kuzey sahilleri ile Kırım yarımadası arasında deniz ticaretinde önemli bir rol oynamıştır. Önemli bir doğal liman konumundadır.
1953 yılında Kocagöz höyükte (kazılınca çoğu kez altında eski yapı kalıntıları ve eski eserler çıkan, yayvanca - alanı geniş ve derinliği az bir şekilde toprak tepe.) yapılan kazı ile 1987 ve 1988 yıllarında Müze Müdürlüğünce yapılan yüzey araştırmacıları sonucunda tarih öncesi devreler biraz olsun aydınlığa kavuşmuştur.
Karagöz höyükte yapılan kazılarda, İlk Tunç Çağı 1. dönemine ait (MÖ ? 3000-2700) buluntular ortaya çıkarılmıştır. Bulunan malzeme Sinop, Balkanlar ve İç Anadolu arasındaki ilişkiyi göstermektedir.
Yapılan yüzey araştırması sonucunda çevrede çok sayıda tarih öncesi yerleşim yerlerine rastlanmıştır. Bu yerleşim yerleri sahil boyunca, nehir ağızlarında ve nehir vadileri boyunca iç kesimlere doğru yayılmaktadır. Ele geçen malzeme genel olarak ilk Tunç Çağı 1 ve İlk Tunç Çağı 2'ye tarihlenmektedir. Ancak Kabalı çayı vadisinde Erken kalkolitik (MÖ 4500) yıllarına tarihlenen iki yerleşim yeri saptanmıştır. Bugün Sinop çevresinde en eski yerleşim alanı Kabalı çayı vadisi olarak belirlenmiştir. Sahil kesiminde İlk Tunç Çağı 2'nin başında korkunç bir yangınla höyükler terk edilmiştir. Bundan sonra höyüklerde bir yerleşmeye rastlanmamaktadır.
Hitit Devrinde Sinop
1952-1954 yılları arasında yapılan kazılarda Sinop'ta Hitit dönemini belgeleyecek hiçbir esere rastlanmamıştır. Hitit metinlerinde Karadeniz'de Gaşka kavimlerinin varlığından söz edilmekte ise de, ancak şimdiye kadar Sinop yöresinde hiçbir buluntu ele geçmemiştir.
Yapılan yüzey araştırmasında sahil bandında bir tek Gerze ilçesi Köşkhöyük'te Er Hitit (MÖ 1800) malzemesine rastlanmıştır. Ancak Hitit İmparatorluğu dönemine ait hiçbir malzeme bulunmamıştır. Bundan sonra 756 yılına ait malzemeler bulunabilmektedir. (MÖ 2700-1800), (MÖ 1800-MÖ 756|756) yılları arasında Sinop sahil şeridiyle ilgili bir bilgi yoktur.
MÖ 1000 başlarında Sinop
MÖ 756 yılında Milet'ten ayrılan ve kendilerine yeni bir şehir kurmak isteyen göçmenler buraya gelerek bugünkü Sinop'un ilk temelini atmışlar ve bu şehre Sinope adını vermişlerdir. "Efsaneye göre tanrıça Sinope ırmak tanrısının kızıdır. Zeus Sinope'ye aşık olur. Her dilediğini yerine getireceğine söz verir. Sinope kızlığına dokunmamasını ister. Tanrı yemine bağlı kalarak onu kız bırakır. Bugünkü Sinop'un olduğu yere gelir."
Daha sonra MÖ 630 yılında ikinci bir koloni (sömürge, göçmen topluluğu ya da bu topluluğun yerleştiği yer) grubu Sinop'a yerleşmiştir. Şehrin surlarının büyük bir olasılıkla kolonize (koloniler halinde yaşanan) devirlerde yapıldığı tahmin edilmektedir.
MÖ 7. yüzyıl başlarında Sinop, Anadolu'ya kuzeyden gelen Kimmerlerin, MÖ 6. yüzyıl ortalarında İran'dan gelen Perslerin istilasına uğramıştır.
Helenistik Döneminde Sinop
MÖ 4. yüzyılın birinci yarısında Paflagonya'lılar bağımsızlıklarını ilan etmişlerdir. MÖ 332 yılında Büyük İskender'in Anadolu'ya girişini fırsat bilen I. Ariarathes Kapadokya'da bağımsızlığını ilan ederek, Sinop'u da hakimiyetine almış. MÖ 302 yılında Mitridat Ktistes Paflagonya'da dağınık halde bulunan prenslikleri bir araya getirerek kuvvetli bir devlet (bağımsız bir ülke ile onun yönetiminden oluşan varlık) kurmuştur. Daha sonra ll. VI. Mithridates ve onun oğlu Farnak Sinop'a hakim olmuş. MÖ 169 yılında devletin başına Mitridat Flapeton geçmiştir. Mitridat Flapaton Sinop'u bayındır (gelişip güzelleşmesi için üzerinde çalışılmış, alt yapıya sahip) hale sokmuş, başkentini Amasya'dan Sinop'a getirmiştir.
Sinop'un parlak dönemi Mitridat Fatpator zamanında olmuştur. Bütün Karadeniz'i hakimiyeti altına alan Mitirdat Romalıları'da Anadolu'dan atarak büyük bir imparatorluk kurmuş, ancak Başkenti Sinop'tan Bergama'ya taşımıştır.
Helenistik dönem Sinop'un en parlak zamanı olup, bu dönemde kültüre büyük önem verilmiştir.
Romalıllar Devrinde Sinop
MÖ 70 yılında Roma İmparatorluğu işgal ettiği bu toprakları yeniden tanzim etmiş. Pontus Krallığını Kızılırmak'tan itibaren ikiye bölerek, doğu parçasının idaresini yerli sülalelere vermiş, batı parçasını ise doğrudan doğruya devletin eyaleti haline getirmiştir.
Sinop'un Roma idaresine geçmesi tarihte önemli bir dönüm noktasıdır. Bilhassa (her şeyden önce, başta) Jül Sezar zamanında şehre maddi yardımlardan başka, yeni Roma kolonileri gönderilmiş ve genişleyip büyümesi sağlanmıştır.
Bizans Devrinde Sinop
Roma İmparatorluğu'nun ikiye bölünmesiyle Doğu Roma topraklarında kalan Sinop yavaş yavaş küçülmeye başlamıştır. Hıristiyanlığın geliştiği bu dönemde şehirde ticaret ve kültür, dini birtakım olaylar yüzünden gerilemiştir. Sinop'ta bu dönemde yapılan en önemli Bizans yapıtı Balatlar Kilisesi'dir.
Sinop'un Fethi ve Selçuklu Dönemi
1204 yılında Dördüncü Haçlı Seferinde İstanbul zapt edilip (zorla alınıp), Bizans İmparatorluğu dağılınca Sinop Trabzon Devleti'nin elinde kalmıştır. İç Anadolu'ya yerleşen Selçuklulara vergi veren Trabzon Devleti, Selçukluların bir iç ayaklanmasından yararlanarak vergiyi kesmiş ve Sinop halkına da baskı ve tecavüzlerde bulunmaya başlamıştır.
Sinop halkının Konya'ya şikayeti üzerine Sultan İzzeddin Keykavus dirlik sahibi bütün Vilayet Beylerine emir göndererek savaşa katılmalarını bildirmiştir. Büyük bir kuvvetle yola çıkan ordunun gerek hazırlığından, gerek gidiş yolundan haberdar olmayan düşman Sinop yakınlarında 500 atlı ile avlanmakta olan Tekfur'u baskın yaparak yakalamış, yakalanan Tekfur 3 gün sonra kale önüne getirilerek Sinop'un teslim olması istenmiştir.
Önceleri teslim olmak istemeyen halk Tekfur'un öldürülmemesi, kimsenin canına kıyılmaması ve herkesin istediği yere gidebilmesi şartıyla 3 Ekim 1214 tarihinde kalenin anahtarlarını Selçuklulara teslim etmiştir. Sinop'ta eski Kilise yerine Alaeddin Camii 1214 yılında bir camiye çevirilmiştir.[3]
Türk İdaresinde Sinop
Selçuklu idaresine geçtikten sonra baştan başa yeniden imar edilen Sinop'ta, önce Pervaneoğulları Beyliği/Pervaneoğulları daha sonra Candaroğulları Türk egemenliğini sürdürmüştür.
15. yüzyılda gelişmeye ve büyümeye başlayan Osmanlı İmparatorluğu'na Anadolu beylikleri katılmaya başlayınca Candaroğlu İsmail Bey'de Osmanlılara bağlılığını ilan etmiş ve böylece Sinop Osmanlı İmparatorluğu'nun idaresi altına girmiştir.
Bir liman şehri olarak kullanılan Sinop'ta tersanede gemi yapımı bu dönemde de devam etmiştir.
1853 Osmanlı-Rus savaşlarında şehir top atışlarına tutularak yakılmış ve bu tarihten sonra, şehir iyice küçülerek kale içine çekilmiştir.
Bandırma Vapur'u ile Samsun'a gitmek üzere yola çıkan Mustafa Kemal Atatürk 18 Mayıs 1919 günü Anadolu'ya karadan geçmek için Sinop Limanına uğramış, ancak o tarihte Sinop-Samsun arasında karayolu olmaması sebebiyle yolculuğuna gemiyle devam etmiştir.
Hatta Sinop'u çok sevdiğini belirten Atatürk bu hislerini "Ne olurdu Sinop'un yarı güzelliği Ankara'da olsa idi" ifadesiyle belirtmiştir.
Sinop idari teşkilat olarak merkezi Samsun olan, Canik Livasına bağlanmış, Tanzimat'ın ilanından sonra Kastamonu'ya sancak olmuş, 1924 yılında Kastamonu'dan ayrılarak il haline getirilmiştir.
Toplum ve kültür
Hitit kaynaklarından öğrenildiğine göre, yörenin en eski halkı olan Kaşkalar'ın konuştuğu dil ile Hititler'in dil benzerlikler göstermekteydi. Pontus Krallığı'nın egemenliğine girdiği MÖ 2. yüzyıl başlarına kadar özgürlüğünü koruyan Sinop kenti, bu dönemde bayındır bir liman ve balıkçılık merkeziyidi. Eski kaynaklarda, limanda kurulmuş olan dalyanlarda avlanan palamutlardan bir bölümünün büyük havuzlarda canlı olarak korunduğu konusunda bilgiler vardır. Roma döneminde yaptırılan uzun sukemerleriyle kente su getirildi. Bizans döneminde önemli bir liman ve askeri üs konumunda olan Sinop, Candaroğulları yönetimi sırasında tersanesiyle ün kazandı. Bu sırada Sinop tersanesinde yapılan büyük bir tekne, Osmanlı donanmasına örnek olması amacıyla İstanbul'a götürüldü. Osmanlı döneminde kentte yaşayan Rumlar daha çok küçük üretim ve ticaretle uğraşırdı.
19. yüzyılda Anadolu'nun iç kesimleriyle daha kolay ulaşım sağlayan Samsun ve Trabzon limanlarının önem kazanmasından sonra Sinop eski canlılığını yitirmeye başladı. Ticaretin gelişme gösterdiği 19. yüzyıl sonlarında kent surların dışına taştı.
Sinop'ta doğan şair Ahmet Muhip Dıranas, 1940'ta yayımlanan bir yazısında çocukluğunun geçtiği kenti şöyle anlatır:"Misafir olacağım eve varmak için yıkık kale duvarları arasında geçiyordum. Oysaki 30 yıl önce şehrin bütün surları sağlamdı. Biz çocuklar bir taraftan çıktık mı bu surların üstüne, bütün kasabanın etrafını fırdolayı dönerdik. Şimdi kala kala birkaç burçla şehrin ortasına doğru düşen ve saat kulesi hizmetini gören Roma üslubunda bir kale kalmış. Daha eskiden burda Rumlar varken gece oldu mu, surun kapıları kapanır, dışardakiler dışarda, içerdekiler içerde kalırmış. Canlı ve hareketli olan Rumlar, yarımadaya doğru olan kısımda ve kale dışındaydılar. Kenar boyunca kahveleri, çalgılı gazinoları ve meyhaneleri vardı.
Yaz gecelerinde liman, gezi sandalları ve balıkçı kayıklarının meşaleleriyle lale tarlasına benzerdi. Şarkılar, kahkahalar... Bütün o yangınlardan ve harp felaketlerinden sonra hepsi bir hayal oldu."
Sinop Kalesi daha çok cezaevi olarak ün kazanmış bir tarihsel yapıdır. Özellikle edebiyat ve siyaset alanında ün kazanmış ve çeşitli nedenlerle yargılanıp hapse makûm edilmiş birçok kişi bu cezaevinde yatmıştır. Bu kişilerden biri de ünlü öykü ve roman yazarı Sabahattin Ali'dir... İlkçağ düşünürlerinden Diyojen Sinop doğumludur. Darphane sorumlusu olan babasıyla birlikte sahte para basmakla suçlanan Diyojen'in Sinop'tan sürgün edildiği bilinir.
19. yüzyıl sonlarında Kafkasya'dan gelen göçmenlerden bir bölümünün yerleştirildiği kentin 10 bine yakın olan nüfusunun yüzde 40'ı Rumlardan oluşuyordu. 1950'de ise kentin nüfusu 6 bini bile bulmuyordu.
Halk Oyunları
Sinop'ta davul, zurna, tef, bağlama, mızıka, tulum ve kemençe çalınır.
Ayancık Eymeleri, Ayancık Çiftetellisi, Muhtar, Karasuda Pazar Var, Munise, Boyabat'ın Pirinci, Derelerde Kuşburnu, Boyabat Çiftetellisi, Karadeniz Horonu ve Tütün ise şehirde oynanan oyunlar arasında.
Yemekler
Sinop'un yemekleri:
- Mantı (İçi Etli Hamur)
- Nokul (üzümlü cevizli, kıymalı ve yoğurtlu)
- Pilaki
- Kaşık çıkartması
- Keşkek yemeği
- Islama
- Mısır çorbası
- Mısır tarhanası
- Mısır pastası
- Sirkeli pırasa
- İçli tava
- Katlama
- Kabak millesi
- Hamursuz tatlı
- Muhlama(Kuymak)
- Kaygana
Sinop Şehri'nin Türküleri
Sinopun çok meşhur şarkıları vardır. Bunlarin bir kaçı:
- Bük Dibinde Yatarım
- Hürmüz Gelin
- İp Attım Ulaş Diye
- Kum Kapının Kilidi
- Tini Mini Hanım
- Entarisi Salkım Salkım
- Ak Bakraçlar Susuz Kaldı
- Karasu'da Pazar Var
- Ben Giderim Batuma
- Hakkı Reis
- Dillala
- Kaleden İndim Bugün
- Ayancık Eymeleri
- Edip Akbayramın seslendirdiği Aldırma Gönül Şarkısı Sinop Cezaevi için yazılmış olan Sabahattin Ali'nin bir eserdir.
Turizm
Yıl | Yerlı | Yabancı | Toplam |
---|---|---|---|
1995 | 76.575 | 8.151 | 84.792 |
1996 | 75.286 | 3.506 | 78.792 |
1997 | 67.859 | 2.876 | 65.735 |
1998 | 61.386 | 1.987 | 63.373 |
1999 | 42.483 | 1.312 | 43.795 |
2000 | 51.815 | 1.923 | 53.738 |
2001 | 71.201 | 3.533 | 74.734 |
2002 | 70.358 | 8.366 | 78.724 |
2003 | 75.680 | 5.430 | 81.110 |
2004 | 67.840 | 3.760 | 71.600 |
Sinop Müzesi
Sinop Müzesi Sinop şehri'nin ve Sinop'un çevresinde ve kazılar sonucunda bulunan tarih eserler sergilenmektedir. Müzede değişik dönemlere ait eserler gösterilmektedir. Bizans, Helenistik, Roma, Prehistorik, Etnografik ve Sinop şehrinin etrafında bulunan ikonlar da müzede sergilenmektedir. 2006 yılında estorasyona alınan Sinop Müzesi ülkede en modern müzeler arasına adını yazdırdı.2008-2009 yılı boyunca toplam 200.000 kişi Sinop Müzesini ziyaret etti.
Balatlar Kilisesi
7. yüzyılda Bizanslılar tarafından bir kilise olarak kullanılan yapının, Roma çağında ise tiyatro ya da hamam olarak kullanıldığı düşünülüyor. Üç kısmındaki fresklerin bir bölümü durmaktadır. Kilise halkin ziyaretine açılmıştır. Mülkiyet özel şahsa ait olduğu için Kültür ve Turizm Bakanlığınca 2000 yıllında kamulaştırılarak gerekli bahçe düzenlemesi yapıldı.
Alaaddin Camii
Bu cami Sinop'un Selçuklular tarafından fethinden hemen sonra yapılmıştır, buna göre de bir Şelçuklu eseridir. Büyük bir avlusu vardır ve bu avlu güneyde yer alır. Beş kubbesi olan Cami dikdörtgen planı vardır. Şadırvanlı olan ibadethane, şadırvanı avlunun ortasındadır ve bir köşesinde İsfendiyaroğulları'nın türbeleri bulunmaktadır.
Sinop Kalesi
Sinop şehrini korumak amacıyla MÖ 7. yüzyılda yarımada'nın üzerinde yapıldı meşhur Sinop Kalesi. Çeşitli dönemlerde Romalılar,Bizanslılar ve Selçuklular döneminde kale onarılarak kullanıldı. Bugün bile ihtişamını koruya bilen bu kale 2050 m uzunluğunda, 25 m yüksekliğinde, 3 m genişliğinde ve iki tane giriş kapısı bulunmaktadır.
Paşa Tabyası
19. yüzyılda Osmanlı-Rus savaşları sırasında denizden gelen tehlikeleri önlemek amacıyla yapılmıştır. Sinop yarımadası'nın güney doğusunda yer alır bu yapı. Yarı ay şeklindedir. 11 top yatağı, cephanelik ve mahzenlerden oluşmaktadır. Bugün Paşa Tabyası yeme içme tesisi olarak hizmete açılmıştır ve Sinop turizmine hizmet vermektedir.
Korucuk Tabyası
19. yüzyılda Osmanlı-Rus savaşları sırasında denizden gelen tehlikeleri önlemek amacıyla yapılmıştır. Korucuk tabyaları, küçük bir kayalık tepe üzerinde kurulmuştur. 7 top yatağı, cephanelik ve mahzenlerden oluşmaktadır. Bugün, özel bir şahsın mülkiyetinde olduğundan turizme açılamamıştır.
Sinop Eski Cezaevi - Sinop Eski Tersanesi
Sinop Cezaevi'nin Sinop'un turizmine büyük bir katkıda bulunuyor. Cezaevi iç kalenin içinde eski tersane alanında yapılan bir yapıdır. Cezaevi Osmanlı'nın Karadeniz bölgesindeki en büyük tersanesiydi. Etrafı yüksek kale bedenleriyle çevrilidir ve 1887 yılından beri cezaevi olarak kullanılmaya başlanmıştır. Mahkumların kaçımı imkansızdı Sinop Cezaevinden,çünkü dört bir yanı kaleyle çevrili olduğu için. Şu an eski Cezaevi Müze olarak ziyarete açılmıştır. 2004 yılında 45.000 kişi ziyaret'de bulunmuştur. Devlet Giray, Sabahattin Ali, Refik Halit Karay, Mustafa Suphi, Ahmet Bedevi Kuran, Ruhi Su, Burhan Felek, Zekeriya Sertel ve Nazım Hikmet bu cezaevinde yatmış bazı isimlerdir. Cezaevini anlatan şiirler Sabahattin Ali'nin kaleminden de çıkmış ve bunlardan "Aldırma Gönül" popüler olmuştur.Sinop cezaevi artık restorasyon çalışmalarıyla daha da güzel hale getirilmeye çalışılıyor.Sinop Eski Cezaevi birçok dizi ve filmde ev sahipliği yapmıştır.Örneğin:Parmaklıklar Ardında,Köpek,Pardon... ve birçok esere daha. Ancak iki kişi kaçmaya çalışmış biri altı deniz veya su oyduğu için boğulmuş diğeri ise kaçmayı başarmıştır
Şehitler Çeşmesi
Tersane çarşısında olan bu yapı, 1853 Meydankapı mahallesi Tersane caddesi üzerinde olan Şehitler Çeşmesi, 30 Kasım 1853 tarihinde Osmanlı-Rus Savaş'ında şehit düşen Türk denizcilerinin ceplerinden çıkan paralarla yaptırılmıştır.
Tersane Caddesi ile Balıkçı Limanı arasındaki meydanda Hacı Ömer Camisi'nin doğusundadır. 3.80 m.x3.80 m. boyutlarında bir alana oturtulmuş dışı kesine taşlarla kaplı, üstü tek kubbe ile örtülü bir meydan çeşmesidir.
Zeminde kuzey ve batı cepheleri birleştirilen köşelerde kurnalar arasındaki oluk ya da kanaldan sonra anıtın zemin kaidesi ve bir silme meydana getirilmiş olup, bundan sonra kesme taş kaplamalar sırası gelmektedir. En altta çok dar bir sıra ve onun üstünde daha geniş 2 sıra yer almaktadır.
Bunlardan sonra yukarı doğru bir geniş ve bir dar olarak yerleştirilen 5 sıra gelmektedir. Düzgün kesme bloklar bitiminde 4 cepheyi çevreleyen bir silme ve üzerinde ortaları göbekli ve çevresinde 4'er yaprak süs süslemeli diş kesimi, her cephede 18'er adettir.
Diş kesimi üstünde dışa taşkın eğimli ve üzerinde düz işlenmiş iki silmeli saçaklık, saçaklığın üzerinde de yapı ile aynı düzeyde ve saçaklıktan daha yüksek düz bölüm gelmekledir.
En üstte köşelere küçük birer küre konmuş olup tavan örtüsü kubbedir. Üzeri çinko ile kaplanmıştır.
Sinop Erfelek Tatlıca Şelaleleri
Erfelek Tatlıca Şelaleleri Sinop’un Erfelek ilçesine 10 kilometre uzaklıkta bulunmaktadır. iki buçuk üç saat aralığında Sinop’tan zorlu bir yolculuk yaparak Erfelek Tatlıca Şelalelerine varabilirsiniz.
Suyun düştüğü bazı bölgelerde derinlikleri değişkenlik gösteren göletler yerli halk ve ziyaretçiler tarafından serinlemek için de kullanılabilmektedir. Ziyaretçiler için kamp yeri olarak da kullanıma uygun olan bu yerde bir gecelik kamp yapmak istediğinizde yetkililere sadece 5 TL ödemeniz yeterli olacaktır.
Mavi ile Yeşil’ in eşsiz birleşmesinden oluşan görsellik size huzur ve mutluluk katacak ve manzara karşısında kendinizi kaybedeceksiniz. Her geçen yıl ziyaretçi sayısını artırmaya devam eden Erfelek Şelalesini, özellikler Büyükşehirde yaşayan yurttaşlar için şiddetle uğramalarının gerektiğini söylemeden de geçemeyeceğim. Gezmenizi şiddetle tavsiye ettiğim Sinop, her tarafı güzellik, her tarafı mutluluk, her tarafı huzur dolu. Şimdiden bol mutluluklar.
Dünyanın en güzel mekanlarından biri olma yolunda hızla ilerleyen Erfelek Tatlıca Şelaleleri, her geçen gün yerli- yabancı ziyaretçi sayısını artırmaktadır. Doğa tutkunlarının uğrak yerleri haline de gelen bu yer, çeşitli projeler ile gerek ulaşım, gerek gelişimi için önemli çalışmalar yapılmaktadır.
Sinop’ un en zengin kaynaklarından bir tanesi olan Erfelek Tatlıca Şelaleleri, merdiven şeklindedir ve her bir basamağı heyecanı yüklüdür. Hiçbir yerde kuşların bu kadar güzel birbirleri ile haberleşmesine şahit olamayacaksınız. Yükseldikçe çeşitli boyutlarda şelaleler ile karşılaşacak, şehrin gürültüsünden uzaklaşacak, yalnızca kuş ve su sesleri kulaklarınıza işlerken bir nebze olsun yeniden hayat bulacaksınız.
Doğada çeşitli hayvanlara rastlamanız da mümkün yalnız hayvanların ürkek olması insan gördükleri anda kaçmalarına sebep olmaktadır. Dolayısıyla gördüğünüz hayvanı bir daha görmeniz imkansızlaşmaktadır.
85.96.131.15 22:19, 15 Ekim 2016 (UTC) 1997 Yılında Erfelek Barajının yol yapım çalışmaları ile ulaşım sorunun ortadan kalkması sonucu gün yüzüne cıkmış kayıp bir vadide yer alırlar.[2]
Yaptığınız yolculuğun zorluğunu Erfelek Tatlıca Şelalelerini görünce hemen unutacaksınız ve bu takım şelalelerine gittiğiniz için pişman olmayacaksınız. Tırmanma ve doğa yürüyüşü çok fazla yapılacağından rahat kıyafetler giymenizi tavsiye ederiz.
Mimari
Şehirdeki en bilinen yapı tarihi Sinop Cezaevidir. Bu binanın yanında Alaattin Camii, Pervane Medresesi, Paşa Tabyaları ve Serapis Tapınağı şehrin diğer tarihi merkezleridir. Şehirdeki tek kilise olan Balatlar Kilisesi'nden ise geriye yıkıntılar kalmıştır.Ancak bu şehrin turistik yönüne zarar vermemektedir.
Geleneği
Mars gezegenindeki bir kratere Sinop adı verilmiştir.[4]
Galeri
|- | |
|
Kaynakça
- ↑ "2014 genel nüfus sayımı verileri" (html). Türkiye İstatistik Kurumu. 10 Şubat 2015 tarihinde kaynağından arşivlendi. http://www.webcitation.org/6WFDSqJi8. Erişim tarihi: 10 Şubat 2015.
- ↑ http://www.sinopnvi.gov.tr/default_B0.aspxid=72
- ↑ Anthony Bryer and Richard Winfield, The Byzantine Monuments and Topography of the Pontos, vol. 1, (Washington D.C.: Dumbarton Oaks, 1985) 75.
- ↑ İlgili sayfa (İngilizce) 12 Ağustos 2015 tarihinde erişilmiştir
Dış bağlantılar
|
|