Tunalı Hilmi

Tunalı Hilmi

Tunalı Hilmi
Doğum 28 Ağustos 1871
Eskicuma, Osmanlı Devleti
Ölüm 26 Temmuz 1928 (56 yaşında)
Ankara, Türkiye
Meslek Siyasetçi, diplomat, yazar
Ödüller

Tunalı Hilmi (28 Ağustos 1871 - 26 Temmuz 1928) Türk siyasetçi. Meclis-i Mebusan üyesi ve TBMM I., II. III. Dönem vekili.

Jön Türk ve Türkçülük hareketinin önde gelen isimleri arasında bulunan bir siyaset ve devlet adamıdır. Milletvekilliği sırasında, ilerideki Atatürk devrimlerine kaynaklık eden ilerici kanun teklifi ve önergeleri vermiş bir yenilikçidir. Öz türkçe, kadın, köylü, işçi haklarının savunuculuğunu yapmıştır[1].

Yaşamı

1871'de, bugün Bulgaristan sınırları içinde bulunan Eskicuma'da doğdu. Annesi Hacıabdullah ailesinden Rukiye Hanım, babası Kantacıoğulları ailesinden tütün fabrikası sahibi ve reji tütün eksperi İsmail Efendi'dir[2]. 1877 Osmanlı Rus savaşı nedeniyle ailesiyle birlikte İstanbul'a göç etti.

Öğrencilik Yılları

“Vilayet sertahsildarı” olan babasının görevi nedeniyle ilk ve orta öğrenimini Anadolu’nun değişik yerlerinde tamamladıktan sonra[1] Fatih Askeri Rüşdiyesi'ni bitirip Kuleli Askeri Tıbbiye İdadisi’ne kaydoldu. II. Abdülhamit yönetimine karşı gizli cemiyetlerin yoğunlaştığı bu dönemde elyazısıyla "Teşvik" adlı haftalık gazeteyi çıkardı ve yönetim aleyhine yazılar yazdı. Bir jurnal onu ele verdiyse de gazeteleri yaktığı için aleyhinde delili bulunamadı ve hakkında işlem yapılmadı[1].

Öğrenimini Gülhane Askeri Tıbbiyesi’nde sürdürdü. Bu okulda, daha sonra İttihat ve Terakki Cemiyeti ile birleşen Mektepliler Cemiyet-i Hafiyesi'ni kurdu[1]. Bu arada Paris’te bulunan Ahmet Verdani’ye para göndermesi nedeniyle tutuklandı; bir süre sonra af ile serbest kaldı[2].

Üyesi olduğu İttihad-i Osmani Cemiyeti’nin önde gelenleri hakkında 1895 yılında sürgün kararı alınınca bazı üyeler sürgüne gitti; bazıları bu karara uymayarak yurtdışına kaçtı. Tıbbiyenin son sınıfında olan Tunalı Hilmi de ülkeden kaçarak İsviçre'nin Cenevre kentine yerleşti (1895).

Tunalı Hilmi Caddesi başındaki Kuğulu Park içinde bulunan Tunalı Hilmi Bey heykeli

Cenevre yılları

Tıp eğitimi yarım kalan Tunalı Hilmi, öğrenimine Cenevre Üniversitesi pedagoji bölümünde devam etti. Artık İstanbul’daki İttihad-i Osmani Cemiyeti ile Avrupa’daki Jön Türkler “İttihat ve Terakki Cemiyeti” adı altında birleşmişti. Tunalı Hilmi, Cemiyetin Cenevre şubesini kurdu.

İttihat ve Terakki Cemiyeti'nin 1896 yılında gerçekleşen olağanüstü toplantısında başkan seçilen Mizancı Murat, 1897’de hareketin merkezini Cenevre’ye taşıdı. Tunalı Hilmi, Mizancı Murat’ın çıkardığı Mizan gazetesine ve Paris şubesini yöneten Ahmet Rıza Bey’in çıkardığı Meşveret düzenli yazılar yazdı; Jön Türkler'in amaç ve hedeflerini açıklayan "Hutbe" adlı broşürleri yayımladı. Ayrıca Avrupa’da eğitim gören Türk öğrencilere yardımcı olmak amacıyla “Osmanlı Talebe Cemiyeti”’ni kurdu ve “Avrupa’da Tahsil” adında bir kılavuz kitap yayınladı[2].

Juliette adında İsviçreli bir hanım ile evlenen Hilmi Bey’in bu evliliğinden Sevda (1902-1958) adında bir kızı, İnsan adında bir oğlu dünyaya geldi[1].

Padişahın görevlendirdiği Ahmet Celaleddin Paşa 1896’da Cenevre’ye gelmiş ve Jön Türkler’i İstanbul’a dönmeye ve padişaha bağlı kalmayı çağırmıştı. Paşa’nın “Hutbe” kitapçıklarını ve gazete kalıplarını satın alma teklifini kabul eden Tunalı Hilmi, aldığı para ile çalışmalarını sürdürdü ve 1896’da İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin içinde özel bir şube olan “Osmanlı İhtilal Fırkası”’nı kurdu.

Silahlı eylemle mücadele taraftarı olan Osmanlı İhtilal Fırkası’nın çalışmaları Jön Türk çevrelerinde yeni örgütlenmeler oluşmasını hızlandırdı[2]. Bu örgütler 1897’de bir ihbar sonucu ortaya çıkınca İstanbul’daki 78 Jön Türkü Trablusgarp’a sürgüne gönderen Sultan Abdülhamit, Avrupa’daki Jön Türklerle görüşmesi için Celalettin Paşa’yı yeniden Cenevre’ye gönderdi. Cemiyet Başkanı Mizancı Murat, bu defa cemiyetten istifa edip İstanbul’a dönmek konusunda ikna olmuştu. Mizancı Murat’ın istifası üzerine cemiyetin genel sekreterliğini üstlenen Tunalı Hilmi, Paşa’yı bu örgütlerle bir ilgisi olmadığına ikna etti ve Hutbe’nin satışından kalan parayı aldı; bu parayla 1 Ocak 1897’de "Osmanlı Gazetesi"’ni çıkardı[2]. İshak Sükûti ve Abdullah Cevdet ile birlikte çıkardığı bu gazetede Türkçü, milliyetçi, cumhuriyetçi fikirlere yer verildi. Abdülhamit, yönetimin aleyhine yayınlarını durdurması konusunda görüşme için bu defa Paris sefiri Münir Paşa’yı gönderdi ise de Hilmi Bey buluşmayı reddetti[1].

Ailesine yapılan baskılar

Hilmi Bey’in direnişini kırabilmek için babası İsmail Efendi tutuklandı ve sürgün olarak gönderildiği Musul’da 1899 yılında öldü. Kardeşlerinden Faik Bey askerlikten ihraç edildi ve babasının sürgün yıllarını paylaştı. Ortanca kardeşi Şükrü Bey önce Bağdat’a sonra Basra’ya sürüldü ve orada yoksulluk içinde can verdi. Büyük kardeşi Fehmi Bey baskıdan kurtulmak için önce Bulgaristan’a sonra ABD’ye kaçtı; bir süre New York- Şikago demiryolu hattında isçi olarak çalıştıktan sonra tekrar Bulgaristan’a döndü[2].

Jön Türk Kongresi girişimi

Ailesine el uzatılması karşısında kini daha da büyüyen Tunalı Hilmi, 1898'de İttihat ve Terakki Cemiyeti müfettişi olarak Mısır' a gitti ve cemiyetin Kahire şubesini örgütledi. Kahire’de “Hak” isimli bir gazete çıkardı. Cemiyetin içinde bir kongre düzenlenmesi fikrini öne attı ve hazırlıklar için 1900 yılında Paris’e döndü; Hutbe kitapçıklarını yeniden yayımlamaya başladı. Kongre girişimi, Jön Türk ileri gelenleri tarafından kabul görmeyince sonuçsuz kaldı[1].

Madrid yılları

Jön Türkler'in çoğu 1899'da sarayla uzlaşmıştı. Bu durum karşısında Tunalı Hilmi Bey ve arkadaşları da hareketlerinin finansmanını sağlamak üzere Abdülhamit ile kağıt üstüne kalan bir anlaşma yapma yoluna gitti. “Osmanlı Gazetesi"’nin yayının durudurlması karşılığında devlet görevlerinde yer almayı kabul ettiler[1]. İshak Sükûti devletin Roma, Abdullah Cevdet Viyana elçiliğine doktor olarak atandıktan sonra; kendisi de Madrid elçi katipliğine atandı (1900)[3].

Memuriyeti sırasında “İntikamcı Yeni Osmanlılar Cemiyeti”’nin kurulması ve “İntikam” adlı bir gazetenin çıkarılması için Ali Fahri (Ağababa) Bey’e destek verdi[4]. Atina ve Cenevre’ye giderek cemiyet üyelerinin tutuklanmasına sebep olan kimselere suikast girişimi düzenlenmesi için ve hutbelerinin Cenevre’de yayımlanmasını sağlamak için uğraştı[1]. Faaliyetleri istibdat yönetimi tarafından öğrenilince elçilikteki görevinden alındı.

Ali Fahri Bey ile birlikte Paris’te 4 Şubat 1902’de I. Jön Türk Kurultayı’nın toplanmasını organize etti[4]. I. Jön Türk kurultayı’ndan sonra İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin ikiye bölünmesi ile sonuçlanınca artık cemiyet içinde aktif bir rol üstlenmedi[1].

Mısır yılları

1904'te Mısır'a gitti; Muhtelit (Karma) mahkemede çalıştı, "Kanun-ı Esasi" ve "Hak" gazetelerine yazdı. Yeni eseler kaleme almakla meşgul oldu[1].

II. Meşrutiyet ve İstanbul’a dönüş

Hilmi Bey, II. Abdülhamit’in tahttan indirilmesinden sonra yurda döndü; sağ kalan kardeşleri ile İstanbul’da buluştu [2]. Başta"İnkılâp" olmak üzere çeşitli yayın organlarında yazıları yayımlandı.

1916'ya değin Karadeniz Ereğlisi, Silivri, Bayburt, Ordu, Beykoz ve Gemlik’te kaymakamlık yaptı; daha sonra savaş nedeniyle ülkeye göç eden ve sığınanların durumlarını denetlemek ve düzenlemekle görevlendirildi. Bu görevi 1919’a kadar sürdürdü[1].

Meclis-i Mebusan üyeliği

1919 yılında yapılan seçimlerde Bolu mebusu olarak Son Osmanlı Meclis-i Mebusanı'na girdi. 1920’de İstanbul'un İtilaf Kuvvetleri tarafından işgal edilip meclis çalışamaz hale gelince Anadolu'ya geçti.

TBMM milletvekilliği

TBMM'ye Bolu milletvekili olarak katıldı. Düzce Ayaklanmasının bastırılmasında ve Karadeniz Ereğlisi'ni işgal etmek isteyen Fransızlara karşı direnişin örgütlenmesinde görev aldı. Teşkilat-ı Esasiye Kanunu'nun (1921) hazırlık komisyonunda bulundu.

İşçilerin, özellikle Ereğli maden işçilerinin sosyal ve hukuki haklarının verilmesi, çalışma şartlarının iyileştirilmesi için pek çok soru önergesi verip konunun takipçisi olan Hilmi Bey, 1923 ve 1927 seçimlerinde Zonguldak milletvekili olarak yeniden meclise girdi.

Henüz 1923 yılında, meclisten tepki almasına rağmen meclis kürsüsünden kadınlara seçme ve seçilme hakkı tanınmasını, “Hanım Paşa görmek istediğini bildiren Tunalı Hilmi aynı zamanda Türkçe'nin özleştirilmesine ve önemine birçok defa gerek TBMM kürsüsünde gerekse yazılarıyla dikkatleri çekmiştir. Getirdiği kanun teklifi ve önergelerinin çoğu yaşadığı dönemin çok ilerisinde yenilikler getirmesi nedeniyle kabul edilmemiş olsa da daha sonra yapılacak Atatürk devrimlerine kaynaklık etmiştir[1].

Ölümü

1928 yılında tüberküloz hastalığına yakalanıp İstanbul Şişli Etfal Hastanesi’ne yatan Hilmi Bey, birkaç ay süren ve sonuç vermeyen tedavinin ardından 26 Temmuz 1928’de İstanbul'da hayatını kaybetti[1]. İstanbul’da Maçka Mezarlığı’na defnedilen cenazesi daha sonra Ankara’ya getirildi ve Cebeci Asri Mezarlığı’na defnedildi.

İsmi, Ankara'nın pek çok gözde mekanının toplandığı çekim merkezlerinden Tunalı Hilmi Caddesi ile yaşamaktadır.

Eserleri

Kaynakça

This article is issued from Vikipedi - version of the 1/2/2017. The text is available under the Creative Commons Attribution/Share Alike but additional terms may apply for the media files.